Salı günü kardeşim aradı, “Hüsnü
öldü” dedi.
Hüsnü babamın amcasının oğlu, ama
benden küçüktü.
Hüseyin amcamın hanımı Atiye
Büyükana, dokuzuncu doğumunda ikiz doğurmuş.
Yıl 1952, Makedonya’nın Çeltikçi
köyünde ikizlerin doğumu zor olmuş.
İkizlerden, İsmiye ufak tefek ama
sağlıklı doğmuş.
Hüsnü onun kadar şanslı değilmiş,
zor doğumdan etkilendiği için spastik olarak dünyaya gelmiş.
Hem de 1952 yılında,
Makedonya’nın Çeltikçi köyünde…
O’nun durumunu kavrayacak
büyüklerinin olmaması da cabası.
Hüseyin amca, -bizim tarafta hiç
böyle “sakat” kimse yok .
-Karı tarafından da çocuğa bir
şey geçmez, bu neden oldu acaba diyordu.
Onlara göre tarla değil, tohum
önemli idi.
Çocuğa, biyolojik olarak annesinden
bir şey geçmez yanlışına inanılıyordu.
Bu yanlış görüş bugün de
Makedonya’da yaşayan Türklerde yaygındır.
Ayrıca Hüseyin amca evliya yalanlarına da inanıyordu.
Birçok şeyi evliya hikayeleri ile açıklıyordu.
Bu
düşüncede olan bir babanın spastik oğlu için bir şeyler yapmasını beklemek boşunadır.
Zaten o
günlerde tıp dünyasında da spastikler konusunda pek bir şey bilinmiyordu.
Hüsnü üç yaşında iken ailecek Türkiye’ye
göç edildi.
Yani Hüsnü’nün engelli hayatına
bir de “göçmenlik” eklendi.
Göçmenlik, yokluk, şaşkınlık,
bocalama demekti.
Hüsnü’nün önüne geçen başka
öncelikler vardı.
Hüsnü, hayatının üç yılı dışında
tamamını İzmir’de yaşadı.
Ama İzmir’i yaşadığını söyleyebilir
miyiz acaba?
Pırıl pırıl bir zekâsı vardı.
Evden hiç çıkmadığı halde, her
şeyin farkında idi.
Olayları süzer, insanları
inanılmaz bir akılcılıkla değerlendirirdi.
İnsanlar hakkında gerçekçi
tespitleri vardı.
Biz yanılırdık, o haklı çıkardı.
Belli aralarla ziyaretine gider,
hoş beş ederdik.
Ben görür görmez gözleri parlar,
sevgisini ve memnuniyetini gösterirdi.
Eğitim görme imkanı bulsaydı çok
şeyler üretirdi diye düşünüyorum.
Hüsnü için bir şeyler yapamadığım
için çok üzgünüm.
Ben kendi adıma Hüsnü’den özür
diliyorum.
Onun için yapılanların fazlasını yapabilirdik.
O’nu daha güzel yaşatabilirdik.
Rahmetli annesi, Atiye Büyükanam
ölünceye kadar Hüsnü’ye of demeden baktı.
Kaderin cilvesi, O öldükten sonra
ikizi İsmiye bu görevi büyük bir fedakârlıkla yerine getirdi.
Ne mutlu İsmiye ve ailesine.
Makedonya’da aynı avluya bakan
yan yana evlerde doğduğumuz Hüsnü’yü hiç unutmayacağım.
Allah rahmet eylesin, mekânı
cennet olsun.
Allah’ın, bu günahsız kulunu
manevi âlemde ödüllendireceğine inancım tamdır.
12 Haziran 2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder