Kriva Palanka-Kumanova yolu. |
Deveci Bayırından itibaren kıvrıla
kıvrıla akan Kriva Potokot, yani Eğri Dere, Kriva Palanka’dan geçip Kumanova’ya
doğru yoluna devam ediyor. Dere cılız olmasına rağmen etrafına bereket saçıyor.
Otobüs yolu da derenin kıvrımlarına uyum sağlıyor.
Eğri Dere |
Kumanova
Balkanlara Karadeniz’in kuzeyinden gelen Türk boylarından olan, Kuman (Kıpçak)
Türkleri tarafından kurulmuş olup adı Kumanlardan gelmektedir. Burası alçak ve
ağaçsız tepelerin çevrelediği tatlı eğimli, düz denilebilecek yamaçlara
yerleşmiş bir şehirdir.
Kumanova denince aklıma hep manda gelir.
Çocukluğumdan beri buraların mandalarını dinledim hep. Bir kişi tembel tembel
yatıp uzanırsa “Kumanova mandasi gibi yayılma” veya “ne
öyle Kumanova mandasi gibi yayılıysın” diye söylenen tabirleri halâ
çevremde duymaktayım.
Mandası bol olan yerin sütü, kaymağı,
peyniri de bol ve güzel olur elbette. Şimdi
de, Makedonların “yogurt” dedikleri ayranın en kalitelisi Kumanova’da üretilmektedir.
Kumanova ayranı Üsküp ve daha birçok yerde satılmaktadır.
Kurutulmuş tütünler. |
Rahmetli
babamdan, Çeltikçi köyünde yaşanan bir tütün hikâyesi dinlemiştim;
Günümüzde, Makedonya’da tütün
üretilmeyen yer yoktur diyebilirim. Hatta bazı yerlerin ana geçim kaynağı sadece
tütündür diyebilirim. Kumanova da eskiden beri kaliteli tütünü ile bilinen bir
yerdir.
Tütünün elde kıyılarak sarma sigara
yapıldığı dönemde Çeltikçi’de, tütün tiryakisi olarak geçinen biri varmış Meço
Ali Çavuş olmalı, ya da öyle hatırlıyorum.
Süslü, gümüş tütün tabakası, kehribar ağızlıkları ile sigara takımı çok
gösterişliymiş. Bunları kuşağının arasında taşır, fiyakalı bir şekilde sigara
sararmış. O zamanlar hazır sigara olmadığı için tütünü özel bıçaklarla kıyıp kâğıda
sarmak da ayrı bir hüner istermiş. Allah için Ali Çavuş bu işi çok güzel
yaparmış. Tütünden kendisinden başka kimsenin anlamadığını, bu işin uzmanı
olduğunu her vesile ile söyleyerek övünür çalım satarmış.
Bize birkaç kuşak uzaktan akraba olan
Sali Çavuşların (Salih) Zinel (Zeynel)
amca, şakacı, taklitçi bir insanmış. Ben kendisine yetiştim; Manisa’da birkaç
kere görüşüp konuşmuştuk. Ali Çavuşa bir ders vermeye karar vermiş. Kendisine
bir iki yardımcı da bularak, bir oyun sahneye koymuş. Bir gün, birkaç kişi
toplanarak bu tütün uzmanına iki değişik sarma sigara getirmişler:
-Abe Ali aga, küüe iki türli tütün
galdi. Biri Kumanova’dan öbüri Pirlepe’den alcayız ama angisi daa güzal
anlaamadık, anlasa, anlasa bu anlar dedık, bu tütünlerden sarılmış sigareleri
sana getırdık derler.
Bizim tiryaki, bilirkişi seçilmenin
şişkinliği ile kabara kabara iki tütünden sarılmış sigaraları yakarak bir ondan
bir diğerinden birkaç nefes çekmiş. Sonra da şöyle bir düşünüp, tütünlerden birini göstermiş;
-Te bu tütüni alın, bu Kumanova tütüni
daa güzal” deyince, Zeynel amca; -A de be ordan, ama anlaymişın, iki sigarey
da ayni eşeen (eşeğin) kurumuş b.kundan sarmiştık diyerek kıs kıs güler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder