Bursa Ulu Cami Minberi |
Ulucami 1399
yılında tamamlanmış, yirmi kubbeli bir ulu mabettir. İçinde bulunan değişik
devirlere ait hat örnekleriyle adeta bir hat sanatı müzesidir. Camide bulunan
önemli eserlerden biri de kündekâri tekniği ile yapılmış ahşap minberidir.
Kündekâri
tekniği, oyulup şekillendirilmiş küçük ahşap parçaların, bir ahşap iskelet
üzerinde tutkal ve çivi kullanmadan sadece geçmelerle birleştirilmesi sanatıdır.
Böylece büyük ahşap eserlerin mevsim değişikliklerinden etkilenmesi önlenerek
asırlarca dayanmaları sağlanmıştır. Anadolu’nun bir çok yerinde Selçuklu döneminden günümüze kadar gelmiş bu
teknikle yapılmış minberler vardır. Minber dışında kapı ve daha başka eserde bu
tekniğin kullanıldığı görülür.
Ulucami
minberini diğer minberlerden ayıran özellik, üzerine işlenen motiflerin taşıdıkları
anlamlardır. Feyzi Ülgü kitabında bu anlamları anlatıyor. Minberin doğu yüzünde Güneş Sistemi, batı yüzünde Evrendeki Düzen
motiflerle sembolize edilmiştir. Doğu cephesinin en altında 12 Türk boyu ve
batı cephesinin alt kısmında diğer 12 Türk boyunu sembolize eden motifleri
bulunmaktadır.
Bu bilgiler
ışığında sonuçlar çıkarmalıyız diye düşündüm. Ulucami 1399 yılında
tamamlanmıştır. 1399 yılında cami içinde bir minberde Güneş Sisteminin ifade
edilmesi çok ileri bir düşüncenin göstergesidir. Bundan, gezegenlerin ve
yörüngelerinin bilindiğini anlamaktayız. Dünya ve gezegenlerin yarımküre
kabaralar şeklinde yapılmaları, yuvarlak olduklarının da bilindiğini
göstermektedir.
1399’da biz mabedimize güneş sistemini
koyacak kadar ileri bilgilere sahipken, Avrupa’da bundan 233 yıl sonra 1632’de
Galileo, dünya dönüyor dediği, için Papalığın Engizisyon mahkemesinde
yargılanmıştır. Biz ne kadar ileri, Avrupa ne kadar geri imiş.
Biz neredeydik?
Batı neredeydi?
Şimdi onlar nerde, biz neredeyiz?
Neden?
Peki, ne oldu da bu kadar geri olan Avrupa
şimdi bizden bu kadar ileri gitti? Biz bu kadar ileri iken neden geri kaldık?
Bunun üzerinde çok düşünmemiz gerekir.
Avrupa aklı ön plana çıkardı.
Biz aklı terk ettik.
Kuran’ı anlamadan okuduk.
Kuran yerine din adamı kisveli cahil
insanları rehber aldık.
Bu yüzden son
asırlarda ve hatta günümüzde bile “dünya
öküzün boynuzları arasındadır” diyen sözde din adamlarımız var.
Ülkemizde bugün bile hurafeleri din diye
yaşayan, aklı dışlayan bir çoğunluk bulunmaktadır.
Kitap okumayı ve bilgi edinmeyi
özendirmedik.
Matbaa Uygurlarda 11. Yüzyılda, Avrupa’da
15. Yüzyılda kullanılmaya başlandı.
Bize ise ancak 1726 yılında geldi.
“Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür
nesiller” yetiştiremedik.
Kısaca, çok çalışmamız gerekiyor çok!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder