“Misafirine döşeğini verir,
kendi yatmaz Çeltikçi’den geldik biz”
Ali Paşolar, Makedonya’nın Köprülü Kasabasına bağlı Çeltikçi köyünden Sali (Salih) Çavuşlar ailesinin bir evladıdır. Sali Çavuşların Hüsayin’in oğludur.
Onunla aynı
köyde doğmuşuz. Çeltikçi köyünde evlerimiz çok yakındı. Bayıra doğru aramızda Toska
Sülo’nun evi vardı sadece. Sali Çavuş Çavuşluğunu büyük bir ihtimalle
katıldığı birinci dünya savaşında kazanmıştır.
Sali Çavuş
ailesi ile benim ailemin ve köyün bu mahallesinde oturan birkaç ailenin birçok
kuşak önce Kara Ahmet adında ortak bir dedesi olduğu söyleniyor. Yani bu
aileler Kara Ahmet dedeleri yoluyla uzaktan da olsa akrabadır.
Akrabalık ilişkisi çok sıcak olmasa da Sali Çavuş ailesi ile çok yakın dostluk ilişkimiz vardı. Bu ilişki Türkiye’de de devam etti. Çocukken Manisa’da Stadyum arkasındaki bahçelerine giderdim. Yakınlarda dayım Hüseyin Çeltik’in bahçesine geldikçe oraya da uğrardım.
Ali’ni babası
Hüseyin amca babamın çok yakın dostuydu. Turgutlu’ya çok sık gelir ve muhakkak
bize uğrayarak babamla görüşürdü. Babam öldükten sonra da kardeşim Fuat’ın
eczanesine uğrardı. Kardeşimin kendisiyle ilgili çok güzel hatıraları var. Onun
göçmen ağzıyla anlattıklarını sık sık nakleder. Bir de Zeynel amca vardı. Çok
şakacı bir insan olduğunu anlatırlar. Onun, babamdan duyduğum bir tütün
hikayesini “Çıkayım Gideyim Urumeli’ne” kitabımda anlattım.
Ali’nin
ağabeyleri Hasan ve rahmetli Halim’i daha köyden tanıyorum. Köyde, Zebercet
öğretmenle çekilen tarihi okul fotoğrafında üçümüz de bulunuyoruz. Ama Ali’yi
tanımıyordum.
Ali ile 1968
yılında İstanbul’da tanıştık. İkimiz de İstanbul’da üniversite okuyorduk.
Ali’nin okulu Anadolu yakasındaydı. Akrabalarını ziyaret için Gaziosmanpaşa’ya
geldiğinde karşılaştık. Daha önce görüşmediğimiz halde hemen kaynaştık. Çünkü bizi
birbirimize bağlayan derin kökler vardı.
Ben okul
değiştirmeyi düşündüğüm için yeniden sınavlara giriyordum. O zamanlar
Üniversite sınavları ile Eğitim Enstitüsü sınavları ayrı yapılıyordu.
Üniversite sınavına Vefa Lisesinde girecektim.
Eğitim Enstitüsü sınavına ise Kadıköy’de İstanbul Eğitim Enstitüsünde girmem
gerekiyordu. Gaziosmanpaşa’dan sabah Kadıköy’e gitmek çok zor olacaktı. Kadıköy’de
sınava gireceğimi öğrenen Ali imdadıma yetişti:
“Benim
evim sınava gireceğin yere yakın. Bir gün önceden gel, gece bende kal sabah
rahatlıkla sınavına yetişirsin” diyerek harika bir teklif sundu.
Sınavdan bir
gün önce Kadıköy’e geçerek Ali’nin evini buldum. Evi üç arkadaş paylaşıyordu.
Herkesin bir odası vardı. Ben Ali’nin odasında yatacaktım. Yere bir şeyler
serer orada yatarım diye düşünüyordum. Bir gece değil mi. Zaten havalar da
güzeldi. Yatacağımız zaman Ali yere bir şeyler sererek bir kişinin yatabileceği
bir yatak hazırladı. Sonra beni çok çok etkileyen bir jest yaptı:
“Sen
yarın sınava gireceksin iyi uyuyup dinç olman gerekiyor. Bu yüzden sen benim
yatağımda, ben de yerde yatacağım. Uygun olan budur” diyerek yatağını
bana verdi. Ben ne kadar itiraz etsem de dinlemedi. O gece Ali’nin yatağında
rahat bir uyku çekerek girdiğim sınavda başarılı oldum. Daha sonra yetenek
sınavını da kazanarak Gazi Eğitim Enstitüsü Resim Bölümüne girdim.
Ali bunları
hatırlıyor mu bilmiyorum. Ama ben hiç unutmadım. Bu örnek davranışı yazmayı bir
gönül borcu bildim. Bu davranışın Çeltikçili dayanışmasını ve köyümüz insanının
kalitesini göstermesi açısından da çok güzel bir örnek olduğunu düşünüyorum.
Ali ile bir
daha hiç karşılaşmadık. İyi ki internet var. Bir süre önce internette buluştuk.
En azından paylaşımlarımızı görüyor ve takip ediyoruz. Hala birbirimizden
uzakta yaşasak da yüz yüze de görüşmeyi umuyor ve istiyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder