Çeltikçi (Orizari) köyü Makedonya’nın Köprülü (Veles) kasabasına bağlı bir Türk köyüdür. Tarih boyunca nüfusunun tamamı hep Türk olmuştur. Ancak 1920'li yılların sonlarında Türkiye'ye göç eden ailelerin mallarını satın alan 8-10 hane Hristiyan köyümüze yerleşmiştir.
Çeltikçi İlkokulu. 2008 |
1912-1913 Balkan savaşlarından sonra Makedonya Sırp hakimiyetine girmiştir. Sırpların ilk yaptığı iş Türkçe Eğitimi yasaklamak olmuştur. Sırplar çok dilli eğitime son vererek Türk çocuklarının Sırpça eğitim görmelerini zorunlu hale getirmiştir. Aynı zorunluluğu Makedon ve Arnavutlara da uygulamışlardır.
Köprülülü Ahmet Hoca, İkinci Dünya Savaşı sonrası köyümüze öğretmen olarak atanmış bir imamdır. Bilgili ve çalışkan bir insandı. Köyümüzün okulu daha yapılmamıştı. Bu yüzden eğitim Caminin üst katındaki küçük bir odada yapılıyordu. Bu odanın yanındaki diğer oda da Muhtarlık olarak kullanılıyordu. Eğitim Latin alfabesi ile yapılıyordu.
Çeltikçi İlkokulu arka taraf. 2008 |
Ayrıca Ahmet Hocanın boş zamanlarında fahri olarak köyün gençlerine Lâtin
harfleri ile okuma yazma öğretmesi köyümüz için büyük bir kazanç olmuştur. Bu
derslerde Türk tarihini de anlatarak tarih ve Türklük şuurunun pekişmesinde de
büyük rol oynamıştır. Tarih ve kültür sohbetlerini evlerde yetişkinlere de
yaparak köyümüzün kültürüne büyük katkı sağlamıştır.
Hasan Güngör (Ase İbo’nun oğlu), Ahmet Hoca’nın öğrencilerindendir. Bu
dönemle ilgili şöyle diyor; “Ahmet Hocanın öğrencilerinden biriyim. İkinci
Cihan Harbi sonrasında, köy meydanında Yukarı çeşmeye bakan, caminin iki katlı
müştemilat binası, köyde yaşayan 5 – 10 Hıristiyan ailenin çocukları için okul
olarak verildi. Cami girişinde 8 -10 öğrenci alabilecek küçük bir oda da bizim
okulumuz oldu.” Bu ifadelerden, o dönemde yükseksen hane civarında olan
Çeltikçi köyünde, beş on haneden oluşan Hıristiyan çocuklarına camiye ait iki katlı
büyük bina, çoğunluğu oluşturan Türk çocuklarına ise küçük bir odanın layık
görüldüğünü anlıyoruz. Ahmet Hocanın küçük bir odada zor şartlarda hizmet
verdiği anlaşılıyor.
Ahmet Hocanın bir başka öğrencisi olan, Hayreddin Balcı (Balcı Sülo’nun
oğlu) da şöyle diyor;
Ablam Zühre Dervent 60 yıl sonra okulunda. 2014 |
“Ahmet Hoca çok disiplinli bir öretmendi. Bize dini ve tarihi bilgiler de veriyordu. Köyümüzün okul inşaatı bu dönemde başlamış fakat bir türlü bitmemişti. Ben 1945’ten itibaren, ilkokulun ilk iki sınıfını Ahmet Hocada okudum. Ona muallim efendi derdik. Gega Yaşar’ların evinde kalıyordu. 1947 yılında okul inşaatı bitince son iki yılımı yeni okulda okudum.
Bu dönemde Ahmet Hoca Köprülü’ye döndüğü için bize öğretmen olarak Yukarı
Vranovsalı olan Abdi Şimşek gönderildi. İlkokulda son iki yılda öğretmenim Abdi
Şimşek oldu. Abdi Şimşek çok bilgili bir öğretmendi. Bizimle birlikte
Türkiye'ye göç ettiğini ve İzmir’e yerleştiğini duydum. Osmanlı tarihini çok
iyi biliyordu. Çok güzel anlatıyordu. Köye gelmiş en iyi öğretmenlerden biriydi.
Ben 1949 yılında Köprülü’de ortaokula başladım. Türkçe sınıf olmadığı için birinci
sınıfı Makedonca okuduk. 1950’de Türkçe sınıf açılınca, ikinci sınıfı Türkçe
okudum. Sonra Ahmet ağabeyim askere gidince babam beni okuldan aldı.
Bu dönemde Türk çocukları için Ohçebol’un Cumalı köyünde bir ortaokul
açıldı. Bizim köyden de bazı çocuklar bu okula gitti. Hasan Hocanın Rüştü
(Rüştü Hünkâr), Rejo Hasan, Ahmet ağanın Teki Şirvan, Kara Üskanın Hasan Şirvan
bunlardan hatırladıklarım. Sonra Türkiye’ye geldik zaten.”
Bu bilgilerden İkinci Dünya Savaşı sonrası yeni yönetimle birlikte
köyümüzde cami odasında zor şartlarda da olsa da ilkokul seviyesinde bir eğitimin
başladığını anlıyoruz. Ahmet Hoca bu zor dönemin öğretmenidir. Tahminen 1947
yılında, uzun süren okul inşaatı bitince eğitme yeni binada başlanmış. Ahmet
Hoca Köprülü’ye döndüğü için yerine Yukarı Vranovsa köyünden Abdi Şimşek
atanmıştır. Abdi Şimşek bilgisi ve kişiliği ile köylünün gönlünde yer etmiş bir
öğretmendir.
Hayreddin Balcı’nın anlattıklarından, Tito döneminde, ilkokuldan sonra
Türkçe ortaokul ve lise eğitiminin ancak 1950 yılında başladığı görülüyor.
Daha sonra köyümüzde, Kriva Palankalı Jebercet öğretmen, Ayşe Öğretmen ve
Mesut öğretmen görev yaptı.
Jebercet Hanım benim de bir yıl öğretmenim oldu. Bizimle birlikte
Türkiye’ye göç ederek İstanbul’a yerleşti ve orada öldü. Ayşe öğretmenin de
İstanbul’a yerleştiğini biliyoruz. Mesut öğretmenin de İzmir’e yerleşerek
hayatına burada devam etti.
Ahmet Hoca’dan on altı, on yedi yaşlarında okuma yazma öğrenenlerden
bazıları daha sonra Kiril alfabesini ve Makedoncayı de öğrenmişler bilgili
görgülü insanlar olmuşlardır. Bunların bazıları ticaretle de uğraşmışlar, başka
diller de öğrenerek uluslararası ticaret bile yapmışlardır. Diplomaları bile
olmayan bu insanlardaki derinlik ve tarih bilgisi beni daima şaşırtmıştır. Bu
kuşaktaki büyüklerimizdeki özgüven ve ataklık çok ileri seviyedeydi.
Hacıların Nejati yani Necari Altınay ve Kadıncık Nenemin oğlu, Gogole
Hasan’ın damadı, dayım, Hüseyin Çeltik’ten ilerlemiş yaşlarında Ahmet Hocadan
nasıl okuma yazma öğrendiklerini bizzat dinledim. Onlar gibi Ahmet Hoca’dan
okuma yazma öğrenen daha birçok kişi vardır.
Babam Abbas Şirvan, İlkokulu Sırp zamanında Sırpça okumuş. Sırpça, Makedonca ve Bulgarcayı çok iyi bilirdi. Bu dillerin gramerini de iyi bildiği için çok iyi okuyup yazardı. El yazısı da çok güzeldi. Makedonya’da el yazısına çok önem verilirdi. Sırpçayı okulda, Bulgarcayı da kısa bir süre hapis yattığı Sırbistan’ın Kraguyevaç şehrinde arkadaş olduğu bir Bulgar öğretmenden öğrenmiş. Babam ve diğer okuryazar köylülerimiz bu dilleri çok iyi bildikleri için günlük gazeteleri bile takip ederek, günlük haberlerden ve siyasi gelişmelerden haberdar olmaya çalışırlardı.
49 yıl sonra okulumda. 2004 |
Babam, Türkçe eğitim görmediğinden hiç Türk tarihi dersi görmemişti.
Bursa’ya geldiğinde Yeşil Türbeyi gezdirirken, türbede Çelebi Sultan Mehmet’in
yattığını söylediğimde, babam; “Fetret devrinden sonra devleti yeniden kuran
padişah değil mi?” diyerek beni şaşırtmıştı. Okulda görmediği tarih eğitimini
Ahmet Hocadan almıştır. Tarihe meraklı olduğu için Ahmet Hocanın en devamlı
öğrencilerinden olduğunu söylerdi. Bu merakı daha sonra da devam etti.
Öğrenciliğimizde kardeşlerimle ders çalışırken o bizim tarih kitaplarımızı
okurdu. Babam gibi Ahmet Hocadan faydalanan birçok köylümüz vardır.
Ahmet Hocaya ve köyümüzde görev yapmış diğer öğretmenlere köyüm ve
köylülerimiz adına minnettarım, hizmetlerinin hiç unutulmamasını dilerim. Tanrı
hepsine rahmet eylesin.
Çeltikçi köyünde biri 1953 diğeri 1955 yılında çekilmiş iki okul fotoğrafı
var.
1953 yılına ait fotoğraf. |
1953 yılına ait fotoğrafta Zebercet Öğretmen ve Mesut Öğretmen öğrenciler ve iki köylümüzle birlikte görülüyor.
Fotoğraftaki öğrencilerin
dikkat çekici kıyafetleri var. Erkeklerin bir kısmı genellikle evlerde dikilen
kaytanlı önü düğmeli yelek giyiyor. Bir kısmı ise setre pantul yani ceket ve
pantolondan oluşan takım elbise giyiyor. Pupullar (saçlar) taranmış, hepsi çok
bakımlı görünüyor.
Kızlarda da
geleneksel yelek, şalvar (çityan) ve basma fistan giyenler var. Hepsinin
başında geleneksel şekilde bağlanmış şamiları yani yemenileri var. Saçları
şüveli yani örgülü olarak yandan önlerine doğru sarkıyor. Kızların da çok
bakımlı oldukları görülüyor.
Arka tarafta öğrenci olmadıkları halde fotoğrafa giren iki köylümüz var. Bu iki kişinin arasında daha bir veye iki kişinin olduğunu tahmin ediyorum. Bu kişiler daha sonra fotoğraf basılırken her nedense silinmiş diye düşünüyorum. Sol tarafta ayakta duran kişi Tahsin Yazıcıer (Ramçe Tasin)dir. Sağ tarafta bulunan kişi ise Hacıların Nejati yani Necati Altınay’dır.
1955 yılında çekilen fotoğrafta ise Zebercet Hanım ve öğrencilerini görüyoruz. Bu fotoğrafta Zühre ablam ve ben de varım.
Zebercet Öğretmen ve öğrencileri. 1955 |
O dönem
Yugoslavya'sında genç bir Türk öğretmeni olan öğretmenimizin modern kıyafeti hemen dikkati
çekiyor. Kızların hepsi başlarını geleneksel biçimde şamilerle bağlamışlar.
Büyük sınıflardaki kızlar yelek ve şalvardan (çityan) oluşan kıyafetler giyiyor.
Küçük sınıflardaki kızların ise modern basma elbiseler giydiği görülüyor. Bu da
Çeltikçi’nin gelişmeye ve yeniliğe ne kadar açık olduğunu gösteriyor. Zebercet
Hanımın yanında ayakta görülen Burmacıların Müyesser’in kıyafeti de dikkat
çekiyor.
Fotoğrafta bazı
köylülerimiz de görülüyor. Kızların arasında bulunan Bekir Aganın eşi Hafije
Hanım (esas adı Sabriye), okulun hizmetlisidir.
Bu fotoğraflarda bulunan
öğretmen, öğrenci ve köylülerimizden ölenlere Tanrı’dan rahmet diliyorum.
***
Köprülülü Ahmet Hocanın aslen Yuvanlı (Ivankovsi) köyünden olduğu bilgisi geldi.
Yuvanlılı Fatma Sain
hemşehrim şöyle diyor;
“Köprülülü Ahmet Hoca
rahmetli babaannemin dayı oğludur. Ahmet Hoca küçük yaştan itibaren Köprülü’de
eğitim görmüş ve burada hep devlet hizmetinde çalışmıştır. Çeltikçi’de öğretmenlik
yapan kişi dayım Ahmet Hoca olabilir. Devamlı Köprülü’de yaşamış Yuvanlı’ya
zaman zaman gelip gitmiştir. Babannem ve babamın anlattığına göre Ahmet dayım çok
olgun, merhametli ve cömert bir kişiliğe sahip, çevresine her konuda yardımcı
olan bir kişiydi
Ahmet dayının babası, çok küçük yaşta öksüz ve yetim kalan babaannemi, Ahmet dayı ile ağabey kardeş gibi büyütmüş.
Babaannemi Ahmet dayı evlendirmiş ve annesinden kalan miras arazilerinin en
güzel, en verimli ve büyüklerini babaanneme vermiş. Babaannem ve babamdan
dinlediğime göre, Ahmet Hoca Köprülü ve Yuvanlı’da herkese yardım etmiş bir
kişidir.
Köprülülü Ahmet dayımın
çocukları İstanbul’da yaşıyordu. Yuvanlılıların yaşadığı Sefaköy’de oturan
büyük oğlu İsmail’i hatırlıyorum.”
İnternette bu yazımı
okuduktan sonra bana bu bilgileri aktaran Fatma Sain Hanıma çok teşekkür
ediyorum. Anlattığı Ahmet Hoca, Çeltikçi’de öğretmenlik yapan Ahmet Hoca ile
örtüşüyor. Aynı kişi olduğunu düşünüyorum. Köprülü’de yaşadığı için biz onu
Köprülülü Ahmet hoca olarak tanımışız.
Kaynak;
1- Başta babam Abbas Şirvan olmak üzere o dönemi yaşamış olan köylülerim.
2- Kuzey Makedonya Cumhuriyeti'nde Türkçe Eğitimin Örgütlenmesi ve Yönetimi. Dr. Elvin Hasan.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder