25 Şubat 2017 Cumartesi

MAKEDONYA'DA YÜCEL TEŞKİLATI


İdam Edilen Yücelciler
(Soldan Sağa) Şuayip Aziz İshak (Müderris),
Adem Ali Adem (Saraç),
Nazmi Ömer Yakup (Hukukçu),
Ali Abdurrahman Ali (Matbaacı) 
            Yücel Teşkilatı, Türklerin hak ve özgürlüklerini, millî varlıklarını, manevi değerlerini korumak ve yaşatmak için Makedonya’daki Türk aydınları tarafından 1941 yılında kurulmuş bir teşkilattır. Merkezi Üsküp’te olan bu teşkilat kısa sürede bütün Makedonya’ya yayılır. Yıllardan beri sahipsiz kalmış, çeşitli haksızlıklara uğramış olan Türkler teşkilata üye olmak için adeta yarışırlar.

Gittikçe genişleyen teşkilat 1943 yılında Üsküp’te bulunan Türk Konsolosluğu ve Konsolos vekili Emin Vefa Gerçek ile irtibata geçer.
Yücel mensupları, II.Dünya Savaşı’nın sona erip bölgeye komünizmin hâkim olmasıyla birlikte, yeni idareden Türklerin lehine birtakım haklar koparmaya çalışmış ve bu gayeyle komünist organlara kendi adamlarını yerleştirmiştir.
1945 yılında konsolosluk aracılığıyla Belgrad Büyükelçiliği ve Büyükelçi Kamil Koperler ile temasa geçildikten sonra teşkilata Yücel adı verildi.
Üsküp radyosunda ilk Türkçe yayını ve Türkçe eğlence programlarını Yücelciler düzenlemiştir. Teşkilat, o bölgede ilk defa Türk öğretmen kurslarını organize etmiş, bu kurslarda Türkçe dersleri yanında   birçok dersler vermiş, sayısız öğretmen yetiştirmiştir.
Makedonya’nın en iyi öğretmenlerini teşkil eden birçok üyesi, Türklerin yaşadığı en ücra köylere kadar giderek bu okullar için yeni Türk alfabesini, ilk okuma kitaplarını ve daha birçok kitapları da hazırlamıştır. Hatta cezaevinde tutuklu bulundukları süre içinde bile Üsküp Türk Tiyatrosu için birçok Tiyatro eserini Türkçeye çevirmişlerdir.
Ağustos-Eylül 1947’de birden bire Yücel teşkilatının birinci grubunun fedakâr gençleri tek tek evlerinden toplanarak tutuklanmaya başlanır.
Akıl almaz işkencelerden sonra Yücel Teşkilatı mensuplarının duruşmaları 19 Ocak 1948’de başladı. Tutukluların avukat tutmalarına izin verilmemiş, yönetim tarafından avukat tayin edilmiştir. Ancak avukatlar da duruşma sonrası hapse atılmamak için savunma yapmamışlardır. Sanıklardan tutuklu oldukları sürede uğradıkları işkence ve tehditlerle suçlamaları kabul etmeleri istenir. Kendi milletlerine kültürel haklar elde etmekten başka amacı olmayan Türk aydınları, bütün Komünist ülkelerde olduğu gibi “Halk düşmanlığı” ile suçlanır. Silahlı terrörist muamelesi görürler.
Bundan sonra mahkeme süreci, kanunun suç saydığı fiillerin yargılanmasından çok azınlık meselesinin çözümüne bir bahane olarak kullanılır. Mahkeme Türk toplumunun yargılanmasına dönüşür. Mahkeme süreci hoparlörlerle bütün Üsküp’e dinletilir. Böylece Türkler üzerinde manevi bir baskı ortamı oluşturulur.
Bir dönemi ve büyük bir siyasî provokasyonu aydınlatma iddiasındaki mahkeme, bütün bunları beş gün gibi kısa bir sürede ortaya koyar.
Beş gün süren mahkemeden sonra 25 Ocak 1948 günü mahkeme kararı okundu. Mahkeme Heyeti Hâkim Panta Maria, Savcı Yardımcısı Blagov Popovski ve üyeler Remzi İsmail ve Mehmet Şakir’den oluşuyordu. Dört kişi medeni ve siyasi haklarından mahrum ve mallarının müsadere edilmeleri suretiyle idama mahkûm edildi.
            İdam mahkûmlarının cezaları 27 Şubat 1948’de kurşuna dizilerek infaz edilmiş ve bu kahraman insanlar şehadet mertebesine ulaşmışlardır. Ancak mezarlarının nerede olduğu bilinmemektedir.
           
İdama Mahkûm Edilenler:
 
1- Şuayb Aziz İshak -Müderris
2- Ali Abdurrahman Ali - Matbaacı
3- Nazmi Ömer Yakup - Hukukçu
4- Adem Ali Adem –Saraç
Mayıs 1948 ve sonrasında ikinci ve üçüncü grup tutuklama ve sürgün cezaları peş peşe gelerek bu kahraman insanlar sindirilmek istenir.
İdamların dışında, altmış kişi bir ila yirmi yıl arasında hapis ve sürgün cezalarına çarptırılmıştır.
Bu insanların, Yugoslavya’daki Türklere hizmet etme ülküsünden ve Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlılıktan başka düşünceleri yoktu. Kültür faaliyetleri dışında da hiçbir eylemleri olmamıştı. Bu fedakâr insanların, adi birer cani gibi idam edilmelerine ve hapislerde süründürülmelerine göz yumulması çok acıdır.
Mahkeme görüşmelerinin hoparlörle Üsküp sokaklarına yayınlanması Üsküp Türklerini manevi olarak yıkmıştır. Şüphesiz sırf bu örnek bile kullanılan psikolojik harp taktiklerine en kuvvetli bir delil olmaktadır. Yani aslında cezalandırılan sadece Yücel Teşkilatı değil onun şahsında Tüm Yugoslavya Türkleridir.
Bu yargılama biçimi ve sonucu Türk toplumunun buradaki geleceklerini düşünme ve karar verme noktasına getirmiştir. Bu göçü tetikleyen en önemli olaydır.
1953 yılında imzalanan Serbest Göç Anlaşması ile de Türkiye’ye yönelik büyük bir göç süreci başlamış oldu.
Yugoslavya Türkleri, herşeylerini geride bırakarak ve Türkiye’den hiçbir şey talep etmeden hayata sıfırdan başlamak üzere “Serbest Göçmen” olmaya razı oldular.
Yücel Teşkilatı ve Yücelciler, Makedonya’da yaşayan Türkler ile Türkiye’deki Türkler tarafından çok fazla bilinmiyor maalesef.
Ben Makedonya’da doğmuş bir kişi olarak Yücelciler hakkındaki ilk bilgilerimi bu teşkilata üye olmuş olan rahmetli babam Abbas Şirvan ve arkadaşlarından aldım. Babam ve arkadaşları Yücelcilerin Köprülü’deki kültürel faaliyetlerine katıldıkları gibi Üsküp’teki mahkemeyi, Üsküp’e giderek, bizzat takip etmişlerdir. Babamdan, yapılan işkenceler ve mahkeme safahatı hakkında ilgi çekici ayrıntılar dinledim.
Rahmetli babam ve Çeltikçi’den (Orizari) bazı köylülerimiz, Üsküp’ten sonra en büyük teşkilatlanmanın olduğu Köprülü (Veles) Teşkilatına üye olmuşlardır. Köprülü teşkilatındaki yöneticiler, tutuklamaları haber alır almaz üye defterlerini yaktıkları için diğer üyelerle birlikte babam ve arkadaşları da takibattan kurtumuşlardır.
Bugün artık Üsküp’te Yücelciler için anma toplantıları düzenleniyor. Artık ayrıntılı araştırmaların yapılarak, gerçeği yansıtan yayınların yapılacağına inanıyorum.
Kırgızistan’da, Stalin’in halk düşmanı diye katlettiği, içlerinde ünlü yazar Cengiz Aytmatov’un babasının da bulunduğu, Kırgız aydınlarının mezarları nasıl bulunduysa, katledilen Yücelcilerin de mezarları bulunacaktır diye ümit ediyorum. Kırgızistan’da katledilen aydınlar için yapılan anıt gibi, Üsküp’te de Yücelciler için bir anıt yapılır diye düşünüyor ve ümit ediyorum.
Ama öncelikle günümüz Makedonya hükümetinin, Yücelciler'den özür dileyip itibarlarının iade edildiğini açıklaması gerekir.
Türklük için kendilerini feda eden Yücelcilere Allah’tan rahmet diliyorum.

1 yorum:

  1. Pekki bu şehitler.in kalanlarının nerede ve hangi şartlarda yaşadıkları biliniyormu?

    YanıtlaSil