Kanatlar'da 2010 |
Radoviş kasabasının
Topolnisa köyünde, Hollanda’da çalışan buralı bir Türk, kızını evlendiriyordu.
İş zamanı olmasına rağmen Türk köyleri adeta boşalmış, millet işi gücü bırakıp
düğüne koşmuştu. Davetli davetsiz düğüne herkes geliyor. Düğünler buraların en
önemli sosyal etkinliğidir. Değişik köylerde yaşayan Türkler düğünlerde buluşma
imkânı buluyorlar. Gençler buralarda görüşüp tanışıyor ve köyler arasında
evlilikler oluyor.
Köyün girişinde geniş bir alanda yapılan düğün yeri kebapçılar, meşrubatçılar
ve çocuklara oyuncak satan tezgâhlarla bir panayırı andırıyor adeta…
Oynayanları merakla
seyre dalmıştık ki, oyun oynayanların içinden kravatlı düzgün giyimli bir bey oyunu
bırakarak bize doğru yaklaştı. Bize, hoş geldiniz diyerek hal hatır sordu.
Şaşırmıştık, düğüne gelen onca kişi varken neden bize
hoş geldiniz diyordu? Üstelik düğün sahibi de değildi. Eşim,
-Düğüne gelen bunca kişi içinden
neden doğruca bizim yanımıza gelip bize hoş geldiniz diyorsunuz? Deyince,
-Benim adım Yusuf Ahmet, Kanatlar
köyünde öğretmenim, hatta şu an okulun müdürlüğünü de yapıyorum. Bizde müdürlük
sırayla yapılır. Bu kadar kişi arasında sizi kıyafetinizle, duruşunuzla farklı
gördüm. Siz herhalde Türkiye’den geldiniz. Bu yüzden doğruca sizin yanınıza
geldim, konuşup tanışmak istedim. Dedi.
Bu temiz yüzlü meslektaşımıza birden
kanımız kaynadı. Sakin tavrı, düzgün konuşması bizi etkiledi. Sanki çok eskiden
tanışıyormuşuz gibi ortak konular üzerine bir sohbete koyulduk. Makedonya
doğumlu olduğumuzu öğrenince, zaten tahmin ettiğini söyledi. Ne zamana kadar
burada olduğumuzu, Kanatlar’a gelip gelemeyeceğimizi sorup:
-Buyurun Kanatlar’a da gelin, bizim
misafirimiz olun, daha güzel görüşüp tanışmış oluruz. deyince, ben, 1955 yılında Türkiye’ye göç etmeden önce babamla
Kanatlar’a babamın asker arkadaşı Ali Dayıyı ziyarete gittiğimizi bu geziyi hiç
unutmadığımı, 2004 yılından beri Makedonya’nın birçok yerini gezdiğim halde
Kanatlar’a gidemediğimi, gitmeyi çok istediğimi söyledim.
-Tamam, o zaman telefonumu vereyim, uygun olduğunuzda
sizi Kanatlar’a bekliyorum, gelirseniz çok memnun olurum. diyerek bizi, ilk
defa gördüğü bu iki emekli öğretmeni Kanatlar’a büyük bir içtenlikle davet
etti.
Kanatlar'ın
girişinde bizi direkler üstüne yuva yapmış leylekler karşıladı. Sülman, Yusuf
beyin evinin avlusuna kadar girdi.
Elli beş yıl sonra yine Kanatlar'daydım.
Bizi yeni tanıyan hane halkı, sanki çok yakın akrabaları geliyormuş gibi
heyecanla etrafımızı sardılar.
Çok heyecanlanmıştım; babam yoktu, Ali Dayı yoktu ama aynı dili konuştuğumuz aynı kültürü paylaştığımız bizim insanlarımız vardı. Bize hanelerini ve gönüllerini açıyorlardı.
Çok heyecanlanmıştım; babam yoktu, Ali Dayı yoktu ama aynı dili konuştuğumuz aynı kültürü paylaştığımız bizim insanlarımız vardı. Bize hanelerini ve gönüllerini açıyorlardı.
Yeni ve güçlü bir dostluğun başladığını hissediyorum. Onlar bizi, biz de onları kendimizden görüyorduk.
Yusuf Ahmet, aydın bir öğretmen, çocuklarının tamamı
öğrenci ve milli kimliğine sıkı sıkıya bağlı bir aile... Makedonya’da çok sık
rastlamadığımız bir durum bu.
Yusuf
Ahmet’in büyük kızı Türkiye’de Marmara Üniversitesinde okuyordu. Şu anda Türkiye'de çalışıyor. Diğer iki kızı
Hemşirelik ve Eczacılık okumaktalar. Oğlu da Üsküp’te Polis Akademisinde öğrenci halen (2015)...
Evde internet ve her türlü modern donanım mevcuttu. İnternet üzerinden Bursa’daki
oğlumla görüştük. Makedonya’da köylerde yaşayan Türklerde bu imkânlara sahip
olan yer görmediğimiz için şaşırıyoruz. Makedonya’da bu imkânlar ancak büyük
şehirlerde görülebilir.
Gece
komşuların da gelmesi ile koyu bir sohbete koyulduk. Hem birbirimizi tanıdık
hem de eskilerden söz ettik. Birbirinden uzun süre ayrı kalan akrabaların
buluşması gibi adeta hasret giderdik. Ali Dayı İzmir’de stadyumda çalıştığı
için burada ona “Antrenör Ali” diyorlarmış.
Manastır Bedesteninde |
O akşam komşular gittikten sonra Yusuf Bey
ile Makedonya Türklerinin başta Türkçe eğitim olmak üzere bütün sıkıntılarını
konuştuk. Türkiye’deki olayları da yakından takip ettiklerini her konuda derin
bilgiye sahip olduğunu görerek sevindim. Bu kalitede insanlara Makedonya
Türklerinin çok ihtiyacı olduğunu bildiğim için Yusuf Beyin varlığı bana
gelecek için güven verdi.
Ertesi sabah, Yusuf Bey erkenden kalkmış, damı temizliyordu. Burada herkes her
işi yapıyor. İş o kadar çok ki, zamana karşı bir yarış olduğunu söylersek
abartmamış oluruz.
Bu güzel insanlardan, bizim insanlarımızdan
içimiz burkularak ayrıldık. Bizi tanrı misafiri olarak çok güzel ağırladılar. Biz
de onları Türkiye’ye davet ettik.
Yusuf Bey ve
oğlu Ali, yeni aldıkları Mercedes arabaları ile bizi Manastır’a götürdüler. Yusuf Beyin rehberliğinde çok güzel bir
Manastır turu yaptık. Çok güzel bilgiler aldık, güzel bir zaman dilimini
paylaştık.
Manastır''ın ortasında var bir havuz. |
Manastır’ın tarihi meydanını gezerken, Makedonlar
tarafından İskender anıtları yapılarak meydanın Türk kimliğinin yok edilmek
istendiğini konuştuk. Aynı çalışmaların Üsküp Taş Köprü meydanında da olduğunu,
Meydandaki Yeni Cami içinde kazı yapıldığını görünce şaşırdık. Cami tabanını
kazarak güya caminin altında olduğunu iddia ettikleri bir kilise kalıntısı
aradıklarını söyleyen Makedon yetkililere, “camiyi yıkmak için bakalım daha ne
bahaneler uyduracaksınız” diyerek Yusuf Bey tepkisini koydu. Yusuf Bey ile aynı
düşünceleri ve endişeleri paylaştığımızı gördüm.
Yusuf Ahmet gibi insanlar günümüzün “Uç Beyleridir”.
Kaybedilmiş topraklarımızda dilimizi, kültürümüzü yaşatan ve yayan onlardır.
Onlar gönül erleridir. Bu kutsal görevi kimse onlara vermez, onlar bunu
kendilerine vazife edinirler. Zaten Yusuf Bey yapı olarak tam bir gönül
adamıdır. Bana göre O, günümüzün derviş gönüllü “Alperenidir”. Sarı
Saltıkların, Dikmen Babaların günümüzdeki uzantısıdır.
Birkaç yıl önce Türkiye’de halen fizyoterapist olarak çalışan kızı Sema ve
kendisini ziyarete gelen annesi Ayten Hanımı Bursa’da ağırlama fırsatı bulduk. Kızları
Sema, Sevda ve oğlu Ali ile internet üzerinden devamlı görüşüyoruz. Yusuf beyle
de telefonda defalarca görüştük. Kendisini Bursa’da ağırlamayı çok istedik, ama
olmadı…
Ecel onu 16
Eylül 2015 Çarşamba günü aramızdan aldı. Yusuf Beyin ölümü Makedonya Türkleri
için çok büyük bir kayıptır.
Kanatlar’a kaç defa tekrar gitmek istedim hep engel
çıktı, bir daha görüşmemiz kısmetimizde yokmuş. Çok üzgünüm. Eşine, çocuklarına
ve yakınlarına baş sağlığı diliyorum. Ani ölümlere katlanmak çok zordur, Allah
sabırlar versin. Yusuf Beye Allah rahmet eylesin, mekânı cennet olsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder