Hikmet
Oruç tutup
halka gösteriş yapanları
Namaz kılıp
tespih ele alanları
Şeyhim diye
başka bine koyanları
Âhir demde
imanından ayırdım.
Ahmet Yesevî
gösteriş için, başkalarına iyi görünmek için oruç tutup namaz kılanların, elde
tespih dolaşanların ve şeyhim deyip başka bina kuranların son nefeslerinde
imanlarını yitireceklerini söylüyor.
Şeyhim diyen
kimdir? İnsanlara sizi Allah’a ulaştıracağım veya daha alçak gönüllü ifadeyle
size Allah yolunda yol göstericilik yapacağım diyenlerdir. Bu şeyhler gerçekten
mürşit iseler ve çevresinde toplanan insanları Allah’a yakınlaşmak; insanlara
hayırlı işler yapmak yolunda yönlendiriyor ve yardım ediyorlarsa ne
söylenebilir? Ancak eğer etrafına topladıkları insanları teşkilatlandırıp
onlardan yararlanıp makam ve servet elde ediyorlarsa, onlar gerçek şeyh
değildirler. Etrafına topladıkları bağlılarını siyasette pazarlayıp kendilerine
ya da yakınlarına yarar sağlıyorlarsa işte bu durum Ahmet Yesevî’nin “başka
bina kurmak” durumudur.
Bu konuda
Ahmet Yesevî Fakrnâme adlı eserde
şöyle söylüyor:
“Onlar
müritlerinden bağış alırlar; eğer müritleri vermese çekişirler ve derler ki
Allah da senden şikâyetçi ben de şikâyetçiyim. Gerçek şeyhler eğer bağış
alırlarsa sadece hak edenlere, gariplere, çaresizlere verirler. Eğer kendileri
alıp yerlerse leş yemiş olurlar. Eğer alıp giyim yaparlarsa Allah onların
hiçbir işlerini kabul etmez, onlar cehennem azabına uğrarlar. Kim böyle
şeyhlere gönlünü kaptırırsa dinden de çıkar. Böyle şeyhler lanetlidirler.
Onların fitnesi deccaldan da kötüdür. Onlar, Şeraitte, Tarikatta, Hakikatte ve Marifette
dinden çıkmış sayılırlar…”
Ahmet Yesevî
binlerce öğretmen yetiştirip dünyaya göndermeyi kendisine iş edindi. Kendisinin
ve ailesinin geçimini ise tahta kaşık ve kepçe yapıp satarak sağlıyordu.
Yukarıdaki
bölümü Namık Kemal Zeybek’in “Aşk Yolu” kitabından aldım. Bu kitabında yazar, Hoca
Ahmet Yesevî ve Hikmetlerini yorumluyor.
Ömründe bir
meslek edinmeyen, hiçbir iş yapmayan, hep kendisine bağlı olan insanlardan toplayıp
bunları yiyen, kullanan, bu yolla mal mülk edinen ve şeyhlik iddiasında olan bir
sürü insan var. Makedonyalı Alaettin, Prizrenli
Hüseyin, Turgutlulu Hasan Şükrü, Bursalı Ahmet, İzmirli Zekeriya ve adı ne
olursa olsun, Ahmet Yesevî’nin yukarıda naklettiğim görüşlerine göre nasıl
insanlar oluyorlar? Bunlara şeyh ya da
Mürşit denilebilir mi?
Vah bunların
arkasından gidenlerin haline. Bunlara bağlanan insanların, akıllarını kullanıp
gerçeği görmelerini diliyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder