12 Aralık 2025 Cuma

ÇELTİKÇİ KÖYÜNDE KATLİAM

        Balkan savaşı öncesi Makedonya, bu toprakları bizden koparmak için çalışan  Sırp ve Bulgar komitacılarının cirit attığı bir bölge olmuştur.

Yahya Kaptan
(Yahya Kapetan)
Heykeli.
“Gündüz külahlı, gece silahlı” tabiri o dönemde komitacılar için söylenmiştir. Komitacıların bazıları gündüz normal vatandaşlar olarak işinde gücünde uğraşır görünüp gece silahlanarak Türkleri yıldırma saldırıları düzenliyorlardı. Bunların bazıları dağda gezen silahlı gruplarla temas halinde olup onlara her türlü desteği sağlayan insanlardı.

Komitacılar Hıristiyan halktan, aydınlardan, öğretmenlerden, papazlardan çok yönlü destek alıyordu.

Komitacılar Osmanlı Devleti çekildikten sonra da yıldırma faaliyetlerine devam etmişlerdir. Onların hedefi bu toprakları Türklerden tamamen temizlemekti. Makedonya eskiden beri çok çeşitli etnik unsurun beraber yaşadığı bir bölgedir. Osmanlı Devleti bu çeşitliliği uyum içinde asırlarca beraber yaşatmasını bilmiştir.

Türk milleti, tarih boyunca dünyanın değişik coğrafyalarında kurduğu devletlerde hep farklı milletlerle barış içinde yaşama olgunluğunu göstermiştir. Onların kültürlerine, inançlarına saygılı olmuş, bazı kültürlerin yok olmasını engelleyerek günümüze kadar gelmesini sağlamıştır.

Osmanlı Devleti’nin zayıflaması ile Makedonya’da uyum ve barış ortadan kalkmış, Balkan milletlerinin mücadele arenası haline gelmiştir. Makedonya ve diğer Balkan ülkelerinde uyumun bozularak terörün başlamasında, bu topraklarda gözü olan Rusya ile diğer Avrupa ülkelerinin kışkırtmaları büyük rol oynamıştır.

Osmanlı döneminde Sırp ve Bulgar komitacıları, kendi arlarında da çatışmışlardır.  Sırplar Çetnik örgütü ile Sırp menfaatleri için hem Makedonya’da hem de Kosova ve diğer bölgelerde faaliyet gösteriyorlardı. Makedonya dışında, kuzeyde faaliyet gösteren Hırvatların gizli örgütüne Ustaş deniyordu. Makedonya’yı Bulgaristan’a bağlamak isteyen Bulgarlar da Kuşof denilen ajanları ve komitacıları ile hem Osmanlı Devleti hem de Sırplarla mücadele ediyorlardı. Bu mücadele Balkan Savaşından sonra da devam etti. 

 

KÖPRÜLÜLÜ YAHYA KAPETAN (YAHYA KAPTAN)

1891 Köprülü-1920 Kocaeli.

 Köprülü ve çevresinde bu Hıristiyan çetelere karşı mücadele eden bir de Türk çetesi vardı. Bu Köprülülü Yahya Kapetanın çetesiydi. “Kapetan” Makedonya’da çete reislerine verilen bir ünvandı. Yahya Kapetan Makedonya’da Sırp ve Bulgar çetelerine karşı yaptığı mücadeleyle onları yıldırmıştır.

 Çocukluğumuzda, Yahya Kapetan’ı büyüklerimizden hep dinledik. O, Köprülü ve köylerinde çok iyi tanınan ve herkes tarafından bilinen bir kahramandı. Balkan Savaşı öncesi köyümüzün ileri gelenleri (köyümüzün Uliceleri) Yahya Kapetan’la iş birliği yaparak köyün güvenliğini sağlamışlar.

2006 yılında Doğu Makedonya’daki Türk köylerinde Yahya Kapetan’ı sorduğumda oralarda hâlâ bilindiğini gördüm. Ağlayan Bulgar çocukları Yahya Kapetan’la korkutulurmuş. Bu onun bütün Makedonya Türkleri tarafından tanındığın gösteriyor. Sırp çeteleri de Yahya Kapetan’dan yılmış, intikam almak için fırsat kollamışlardır. Bu yüzden Balkan Savaşı sonrası Çeltikçi’yi basarak köyün ileri gelenlerinden on kişiyi katlettiler.   

Yahya Kapetan Balkan Savaşında Edirne’nin Bulgarlardan geri alınmasında rol oynadı. 1. Dünya Savaşı’nda çeşitli cephelerde savaştı. Kurtuluş Savaşının başlangıcında, Atatürk tarafından Kocaeli bölgesinde görevlendirildi. Atatürk ile doğrudan görüşen sayılı insanlardandı. Kocaeli bölgesinde güvenli bir geçiş koridoru oluşturarak vatanseverlerin Anadolu’ya geçişini sağladı. 9 Ocak 1920 tarihinde Padişah yanlıları tarafından pusuya düşürülerek şehit edildi. Atatürk Nutuk’ta Yahya Kapetan’dan uzun uzun söz eder. Türkiye’de Kapetan, Kaptan olarak telaffuz edildiği için Yahya Kaptan olarak tanınır. Kocaeli’de Yahya Kaptan beldesinin adı Yahya Kapetan’dan gelmektedir. Burada bir heykeli, Anıtkabir Müzesinde de bir büstü vardır. Anıt mezarı Kocaeli’nin Gebze ilçesindedir.

Yahya Kaptan
(Yahya Kapetan)

   Komitacıların öncelikle Türkleri yıldırma eylemleri yaparken, kendi aralarında da güç mücadelesi yaptıkları için Makedonya’da 1912’den sonra sırasıyla Sırp, Bulgar, tekrar Sırp ve tekrar Bulgar dönemleri yaşanacaktır. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra da 1990’lara kadar sürecek olan Tito’nun Federal Yugoslavya’sı geldi.

Balkan savaşından sonra buralarda sahipsiz kalan Türkler çok zor günler yaşadılar. Devlet dairelerinde hala Türk görevliler vardı ama yetkileri kısıtlıydı. Sırpların, onların yerini dolduracak yetişmiş elemanları yoktu. Yetkileri kısıtlı da olsa bu görevlilerin varlığı o dönemde Türkler için bir güven kaynağı olmuştur. Komitacılar yine faaliyetlerine devam etmekteydiler. Bu faaliyetlerin en kanlısını da bizim köyümüz Çeltikçi’de gerçekleştirdiler.

          Çeltikçi köyü önceleri aşağı ve yukarı köyler olarak biliniyor. Hatta aşağı köyün daha büyük olduğu söyleniyor.

Balkan savaşı öncesi Komitacıların saldırıları buralarda yaşayan Türk köylerini doğrudan etkilemiştir. Aşağı köy Kaz Ovası mıntıkasında Topolka deresinin karşısında açık bir alanda bulunuyordu. Yukarı köy bu düz alanı tepeden gören, geniş bir arazi parçasını rahatlıkla kontrol edebilecek yüksekliktedir. Aşağı köye göre daha emniyetli bir konuma sahiptir. Bu yüzden Aşağı Çeltikçi’nin (Dolno Orizari) tamamı Yukarı Çeltikçi’ye (Gorno Orizari) taşınmıştır. Aşağı Köy bizimkilerin deyişiyle “pusto kalmış” yani kimsesiz ve sahipsiz kalmış.

Aşağı köyden en son babamın dayısı Hüseyin taşınmış. Hüseyin Dayı ve ailesi tahminen 1913 ya da 1914 yılına kadar Aşağı köyde yalnız yaşamışlar. Bu yüzden ona “Aşaa küüli Üsiin demişler” (Aşağı köylü Hüseyin). Oğlu Hasan Dervent de Aşaa Küüli Asan lakabıyla tanındı ve yaşadı. Bundan, Balkan savaşından önce Hüseyin Dayı dışında köyün tamamının yukarı köye taşındığını anlıyoruz. Bazı yaşlı köylülerimizin anlattığına göre Aşağı köydeki camiin minaresi son zamanlara kadar uzaklardan görülecek kadar sağlamdı.

Aşağı köyden yukarı köye taşınmanın başlıca nedeni, aşağı köyün savunmasız bir konumda olmasıdır.

Komitacılar, Balkan savaşı sonrasında karşılarında ciddi bir güç kalmayınca faaliyetlerine yine gizli olarak, fakat daha rahat bir şekilde devam ettiler. Birçok yere gece baskınları düzenlediler, masum insanların canına kıydılar, ocakları söndürdüler. Bu dönemde Türklere uygulanan tam bir yok etme faaliyeti idi. Amaç öldürerek veya kaçırtarak Türkleri buralardan tamamen yok etmekti.

          Balkan savaşı sonrasının kargaşa havasından faydalanan Komitacılar köyümüzde de kanlı bir eylem gerçekleştirdiler. Grubun başında bu yörede birçok kanlı eylemi gerçekleştirmiş olan Sırp Çetnik lideri Yovan Babunski vardı.

          Yovan Babunski (1878-1920), o dönmede Köprülü (Veles) ve çevresinde Sırp yanlısı kanlı eylemler yapan zalim bir Çetnik lideriydi. Aynı zamanda Sırp Krallığının adamıydı. Sırp devletinin kanlı eliydi. Asıl adı Yovan Stoykov’dur. Babuna dağı civarında Martolsi köyünde doğduğu için Babunski lakabını kullanmıştır. Babunski Türklerden başka Sırp yönetimine karşı olan herkese zulmetmiştir.

 Balkan savaşından sonra Babunski Çetnikleri Kosova ve Makedonya’ya gönderildi. Sırp Krallığına karşı başlayan Tikveş ve Bitola’daki (Manastır) ayaklanmaların bastırılmasında görevlendirildi. Babunski, burada Bulgar sempatizanı yerel halkı hedef alarak onlara zulmetti. Çok sayıda sivil insanı öldürttü. Çeltikçi köyündeki kanlı eylemi de bu dönemde yaptı.

Babunski, Osmanlı döneminde hep yasa dışı, aranan bir katil olarak yaşadı. Yalnız 1908’de çıkarılan genel aftan faydalanarak kısa bir süre serbest kaldı. Ama kısa sürede eski kanlı eylemlerine dönerek yine takibata uğradı. İlan edilen genel aflarla katil komitacıların serbest kalması onların saldırılarına uğrayan Türklerde büyük üzüntü ve hayal kırıklığı yarattı. Bu afların bir faydası da olmadı. Komitacılar serbest kalınca aynı kanlı eylemlerine devam ettiler. Komitacı teröristlerin affedilmesi yarar değil çok yönlü zarar getirdi. Bu yaşananlar ortada iken, ne yazık ki şimdi de binlerce insanımızı öldüren bölücü terörist katiller için af çalışması yapılmaktadır. Tarihten ders alınmaması çok acı.

Velesli bir Makedon arkadaşımın Yovan Babunski hakkında gönderdiği bilgiler:

 Jovan Babunski başlangıçta Bulgar voyvodasıydı, ancak "kim daha çok ödeyecekse" ilkesine göre Sırp voyvodası ve zalimi oldu.

O ve katilleri, Veles köyleri ve Azot'taki köylerin (İzvor, Martolci, Omorani, Gabrovnik, Teovo, Sogle, Bogomila, ...) halkı için korku ve titreme kaynağıydı.

Bütün Veles bölgesinde Makedonların, Türklerin, Ulahların ve diğer milletlerin katilidir.

 

ÇETNİKLER ÇELTİKÇİ’DE

 “Bizi komitacıların insafına terk ettiler”

  Babunski’nin Çetnikleri, bir gece Çeltikçi’ye (Gorno Orizari) geldiler. Ellerinde bir liste vardı. Köyün karanlık sokaklarında önceden belirledikleri evlere yöneldiler. İşlerini sessizlik içinde yapıyorlardı. Ellerindeki listeye göre köyün ileri gelenlerinden on kişiyi silah zoruyla topladılar. İçlerinde babamın dedesi Abbas Ağa da vardı. Bu on kişinin o dönemde köyün güvenliği için Bulgar ve Sırp çetelerine kan kusturan Yahya Kapetan ile iş birliği yapan köyün ileri gelenleridir. “Köyün Uluceleri”.

On kişiyi elleri bağlı olarak gecenin karanlığında yürüterek Köprülü üstünden Vardar’ın karşı tarafına geçirdiler. Bugün İştip karayolunun kuzeyinde kalan Çalışlar (Çoloşevo), Kumarlı (Kumarino) ve alt taraftaki Karatmanlı (Karatmanovo) köyleri istikametine yöneldiler Burada ıssız bir yerde bu on kişiye büyük bir çukur kazdırdılar. Silah seslerinin duyulmasından korktukları için on kişiyi çukurun başında süngüleyip vahşice katlederek kendilerine kazdırdıkları çukura gömdüler.

Bu eylemi gizli yapmalarının nedeni, Sırp devletinden değil, Makedonya’daki Uluslararası gözlemcilerin duymasından korkmalarıdır.   

Süngülenenlerden Hacıların Kara Hasan (Necati Altınay’ın babasının amcası) süngüyü karnının yan tarafına ve koluna yediği için ölümcül bir yara almamıştır. Sesler kesildikten sonra toprağı yavaş yavaş eşerek çukurdan çıkmayı başarır. Köye dönmeye cesaret edemez. Hem Çeltikçi çok uzaktır hem de bu yaralı haliyle köye ulaşması çok zordur. Sağ kaldığı duyulursa komitacıların kendisini yaşatmayacaklarını düşünür.

Karatmanlı Köyü’nde bulunan akrabaları aklına geldi. Karatmanlı’nın yakınlarında olduklarını biliyordu. Kan revan bir halde Karatmanlı’daki akrabalarına ulaşır. Ulaşır ama ummadığı bir tepki ile karşılaşır. Akrabaları, komitacılardan korkmaktadırlar.

Her şeye rağmen onu birkaç gün saklarlar. Köprülü’de bulunan Yahya Kapetan’ın adamlarına ulaşırlar. Yahya Kapetan’ın adamları, Kara Hasan’ı üç ay gizledikten sonra sınırı geçirip Selanik’e ulaşmasını sağlar. Buradan da İstanbul’a geçirirler. Daha sonra kardeşleri ve ailesi de Türkiye’ye göç eden bu aileden Salih Ağanın, biz 1955’te göç ettiğimiz zaman İstanbul’da yaşadığını ve akrabaları ile buluştuğunu biliyoruz.

Bu olay o dönemde Türklerin ne kadar sahipsiz ve savunmasız olduklarını nasıl sindirildiklerini, nasıl çaresiz bırakıldıklarını bize açık bir şekilde anlatıyor. Yaşadıkları şaşkınlık ve yılgınlığın en önemli nedeni Balkan Savaşı yenilgisidir. Yüzyıllarca hâkim millet olarak yaşadıkları, vatan bildikleri bu topraklarda artık başka bir milletin bayrağı dalgalanıyordu. Başka bir devletin egemenliği altına girmek onlarda bir travma yaratıyor. Bu onlar için çok zor bir durumdu. Bu yeni duruma uyum sağlamaları için zaman gerekiyordu. Bu şaşkınlık ilerleyen yıllarda ortadan kalkmış ve her türlü baskıya rağmen haklarını aramışlardır.

Köylülerimiz şikâyet edecek makam bulamıyorlar. Yovan Babunski gibi, arkasında Sırp devleti olan bir kişiden Sırp Devletinin hesap sorması mümkün değildi. Kimi kime şikâyet etsinler. Hani bizde bir söz var “yok kime ağlayalım”. O dönemde insanlarımızın yaşadığı bu çaresizliği ve zulmü içimde hissediyor ve acı çekiyorum. Kanlı katillerin yaptıkları yanlarına kâr kalıyor. Bütün katillere lanet olsun.  

Bu katliamdan sağ kurtulan Hacıların Kara Hasan dışında üç kişinin ismini tespit ettim. Bunlar; babamın dedesi yani benim büyük dedem Kadın Abbas (annesinin adı Kadın olduğu için Kadının Abbas veya Kadın Abbas denirmiş) Gogole Hasan’ın (Hasan Çeltik) babası Fettah Çavuş ve Halim Kâhya’dır. Diğerlerinin isimlerini, ne yazık ki bilen çıkmadı. Bu on masum kişi, sadece Türk ve Müslüman oldukları için vahşice katledildiler. Bu yüzden onlar bizim aziz şehitlerimizdir. Allah hepsine rahmet eylesin.

Yovan Babunski, Türklerden başka, Makedon, Bulgar ve Arnavutlara karşı da insanlık dışı eylemler yapan, kadın, çocuk demeden silahsız ve savunmasız insanları bile öldüren kanlı bir katildir. Bütün kaynaklar onun nasıl acımasız bir katil olduğunu yazıyor.

Dedem Abbas Ağa ve diğer Çeltikçililer işinde gücünde masum köylülerdi. Hepsi birer aile babasıydı. Sırp cani Babunski, onları sadece Türk oldukları için öldürmüştür. 

Fakat ne yazık ki, Sırplar böyle bir cani için Veles’te (Köprülü) bir anıt yaparak onu ödüllendiriyor. Bu, insanlık adına vicdanları sızlatan, utanılacak bir durumdur.

İkinci dünya savaşında Almanların müttefiki olarak Veles’e (Köprülü) gelen Bulgarların ilk yaptıkları iş, bu utanç anıtını yakıp yıkmak oldu. Yovan Babunski’nin kemikleri mezarından çıkarılarak Vardar nehrine atıldı. Katilin bir mezarı bile kalmadı.

Bulgarlar bunu, bu caninin kendi insanlarına yaptığı kötülüklerin intikamını almak için yaptılar. Kaderin cilvesi, o dönemde bir numaralı Türk düşmanı olan Bulgarlar, bunu yaparak Türklerin de intikamını almış oldular.

 

HÜSEYİN ŞİRVAN – 2025 BURSA

 

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder