Serebral Palsili (CP)
engelli oğlumun doğal engellerini aşması hususunda kırk yıldır gayretimiz devam ediyor. Doğal engellerimizi
aşmada kendi şartlarımıza göre çok başarılı olduğumuzu söyleyebilirim. Günün
tıbbi bilgi ve imkânlarına göre her türlü tedavimizi yapmaya çalıştık. Oğlumun
sahip olduğu büyük iradesi ile doğal fiziki engellerini büyük oranda aştığımızı düşünüyorum.
Oğlumun özel
durumuna göre bir yaşama ortamı yaratmak için de çok çabaladık. Balkondan rampa
ile evine rahat bir şekilde giriyor. Büyük çabalar sonucu edindiğimiz yüksek
tavanlı otomobiline yine rampa ile rahatça inip binebiliyor. Akülü elektronik
tekerlekli sandalyesi ile güzel havalarda kendi başına işine gidebiliyor.
Eğitim
konusunda da çok başarılıyız. Uludağ Üniversitesi Bilgisayar Programcılığını
bitiren oğlum meslek edinmekle kalmayıp, çok yönlü olarak okuyan araştıran,
yazan çizen ve düzenli bir işi olan gerçek bir aydın olarak hayatın içindedir.
Bütün bunları
ve burada yazmadığım daha birçok engeli aşmamız hiç kolay olmadı. Oğlum ve ailesi
olarak bizler çok çaba harcadık, çok yorulduk ama bu bizim şartlarımızın
gereğidir diye kabullendiğimiz için kahretmedik, hedeflerimize ulaştıkça mutlu
olduk yorgunluğumuzu fazla hissetmedik.
Bizi çok yoran
ve kahreden engeller doğal engellerimiz değil insanların yarattığı engellerdir.
İnsanların yarattığı bu engellerin, ülkemizde yapanın yanına kar kaldığı
sürece, ortadan kalkacağına inanmıyorum.
Kırk yıldır
mevzuat efendinin istediği şekilde aldığımız sayısız sağlık kurulu raporları
bizi yoranların başında geliyor. İş Bulma Kurumu için ayrı, işe başlarken ayrı,
vergilendirmek için ayrı, engelli kartı alırken ayrı, tekerlekli sandalye
alırken ayrı, araba alırken ayrı ve daha birçok şey için ayrı rapor almaktan
çok yorulduk. Her raporun farklı engel dereceleri ve bu dereceleri istenen
oranlara uydurmaya çalışmaktan da ayrıca yorulduk.
Okuduğu
okullar fiziki olarak kendisine uygun olmadığı için tekerlekli sandalye ile
çıktığımız merdivenler ve yaşadığımız diğer sıkıntılardan çok; “benim lise
birinci sınıflarım üçüncü katta, bir öğrenci için ben düzenimi bozamam” diyebilen
ve tekerlekli sandalyedeki öğrenciyi üçüncü katta okutmaya kalkan, lise
başmüdür yardımcısı gibiler bizi engellemeye çalışarak yordu.
Sadece sol
elini sınırlı olarak kullandığı için, yazısı kötü diye, kompozisyon sınavında notunu
kıran edebiyat hocası da bizim için yorucu bir engeldi. Şimdi oğlumun yayımlanmış iki şiir,
bir hikâye kitabı ve yüzlerce makalesi var.
Engelliler
için ayrılan park yerlerine, araba parkeden engelsiz, ama kelimelere sığmayacak vasıfta insanlar, bizi yormaya devam ediyorlar.
Stat ve spor
salonları önlerinde parka yeri aramaktan da, buralardaki “yassak
hemşerim” anlayışındaki görevlilerin çıkardığı zorluklardan da "yine mi" duygusuyla yorulduk.
Evimizin
balkonuna bağlı girişi, çıkışı sağlayan rampayı, önüne araba park ederek
kapatanlar da bizi yormaya devam edecek görünüyor. Her sabah işe giderken, rampayı
kapatan bir araba ile karşılaşma endişesi bizi ayrı bir yıpratıyor.
Girişi
engellilere uygun olduğu halde çıkışı olmayan kaldırımlar bizi çok yıprattı.
Kat ettiğimiz yolu geri dönmekten yorulduk.
Bu yazıyı
yazmama neden olayı 28 Ağustos 2016 Pazar günü oğlumla gittiğimiz
Bursaspor-Başakşehir maçı yolunda yaşadık.
Her zamanki
gibi metro durağından bizi stada ulaştıracak yaklaşık iki kilometrelik yolu
aşıp stat önüne varınca bir sürprizle karşılaştık. (Bu kadar mesafeyi yaya olarak kat etme zorunluluğunu da takdirlerinize bırakıyorum.) Kullandığımız kaldırımın
çıkış yerine iki lüks araba park etmişti. Stadın tribün girişine varmamız için kullanmamız
gereken kaldırımda iki araba vardı.
Ya yüksek kaldırımdan inmenin bir yolunu
bulacak ya da geldiğimiz onca yolu geri dönecektik. Aslında geri dönmek de
sorunu çözmüyordu. Geri dönsek kaldırımdan değil arabaların kullandığı cadde
kenarından gelmek zorunda idik.
Bu da bu maç kargaşasında oldukça tehlikeli
idi. İmdadımıza maça gitmekte olan genç sporseverler yetişti. Birkaç kişinin
yardımı ile hiç de sağlıklı olmayan bir şekilde kaldırımdan indik. O anda o iki
arabayı şikâyet edip çektirecek muhatap ta bulamadık.
Çıkışta
arabalar daha gitmediğinden, kaldırıma çıkamadığımız için trafiğin aktığı
caddeyi kullanmak zorunda kaldık. Arabalar halen oradaydılar.
Çok güzel bir
maç seyrettik. Ama hep aklımızda yolumuza engel koyan bu iki araba vardı.
Korkarım ki,
ne kaldırımlara park eden bu tarifini sizlere bırakmak istediğim insanlar(!) yok olacak; ne de bunları hizaya sokması
gereken sistem yerleşecek.
On yıllar
sonra… Belki… İnşallah…
Hüseyin Şirvan - 30/08/2016
Herkül olsan bunlara gücün yetmez derdin yıllar önce,değişen birşey yok be dayı...
YanıtlaSilAllah bize sabır ve kolaylıklar versin inşallah sayın hocam.
YanıtlaSil