5 Ocak 2024 Cuma

BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI GAZİSİ ÇELTİKÇİLİ BALCI SÜLO

             

Balcı Sülo 1930

Makedonya’nın Köprülü (Veles) kasabasına bağlı Çeltikçi (Orizari) Türk köyünden, Birinci Dünya Savaşına otuz altı kişinin katıldığı köyümüzün yaşlıları tarafından söyleniyor. Bu otuz altı kişinin bazıları Balkan savaşından önce askere alınanlardır. Bazıları da daha sonra özellikle Çanakkale savunmasına katılmak için gönüllü olarak gidenlerdir.

Savaşa katılanlardan isimlerini tespit etiğim kişiler şunlardır:

Balcı Sülo, Gogiş Yaşar, Veli Kahya’nın kardeşi Abdi, Veli Kahya’nın oğlu Şaban (şehit), Anneannem Kadıncık Nenenin kardeşi Rahman (şehit), Mandacı Abbas, Macur Rahman, Meço Ali Çavuş, Veli Dedenin damadı İsmail, Hacıların Abdi, Deli Hüseyin, Sinan Hüseyin, Abdülçe Rahman, Durak Celo. 

Sağ kalanlar ancak savaş bitince köylerine dönmüşlerdir. Bunlardan bazıları yedi sekiz yıl sonra da olsa köye dönmeyi başarmışlar. Diğerleri, kimi Yemen’de, kimi Çanakkale’de, kimi de kim bilir hangi cephede savaşıp şehit olmuşlar, evlerine hiçbir zaman dönememişledir. Arkalarında kendilerini bekleyen nişanlılar, eşler ve yetimler bırakarak…

Birinci Dünya Savaşı gazilerinden Balcı Sülo (Süleyman Balcı) 1882 yılında Çeltikçi köyünde doğmuş 1970 yılında İstanbul’da ölmüştür. Köyümüzün sayılı bir ailesine mensuptur. Aile büyük çapta arıcılıkla uğraştığı için Balcılar olarak bilinir. Bu yüzden Türkiye’de Balcı soyadını aldılar.

Süleyman Balcı’yı 1967’de İstanbul’da tanıyıp görüşme fırsatı buldum. 1967-1968 öğretim yılında İstanbul Üniversitesinde okudum. Benim için İstanbul’daki köylülerimi ve hemşerilerimi tanıma açısından çok verimli bir yıl oldu. Kendisi ile sık sık görüşüp konuşurduk. Dedem ve babamla aralarında çok eski bir hukuk ve dostluk ilişkisi vardı. Muhabbetimiz çok iyiydi.

Uzun boylu, ilerlemiş yaşına ve yaşadığı zorlu hayata rağmen çok dinç görünüyordu. Ak pak olmuş tipik bıyıkları ile gösterişli bir ihtiyardı. Bu okuma yazması bile olmayan babayiğit adam nerelerde savaştığını bile bilmiyordu.

Hangi cephelerde savaştığını sorduğumda:

“Bilmiyorum ki nerede savaştığımızı. En son İmam Hüseyin’in türbesine sırtımızı dayamıştık, karşıda bir kum tepesi vardı bir biz, bir İngilizler alıyordu. Burada yaralandım ve İngilizlere esir düştüm.” diye anlatıyordu.

Bu ifadelerden en son Irak cephesinde savaştığı anlaşılıyor.  

Burada bacağından yaralanıp İngilizlere esir düşünce Hindistan’da bir esir kampında savaş sonuna kadar tutulduklarını anlattı.

Çok zor bir gemi yolculuğundan sonra Hindistan’ın Bombay şehrine getiriliyorlar. Esir tutuldukları ormanlık arazide yirmi altı gün kendilerine hiç yemek verilmiyor. Buldukları otları, kökleri yiyerek yaşamaya çalışıyorlar. Bazı esirler yedikleri otlardan zehirlenerek ölüyor. Yirmi altı günden sonra, İngilizler kuruyan bağırsaklarının yumuşaması için önce haşlanmış kuru soğan yediriyor. Daha sonra peksimet ve bisküvi gibi hafif şeyler vererek, uzun süre aç kalan bu insanların normale dönmeleri sağlanıyor.

Savaş bitince esir değişimi anlaşması uyarınca bir İngiliz gemisi esirleri İstanbul’a getiriyor. Burada kendilerine kimse sahip çıkmıyor. Gemiden inince koca İstanbul’da bir başlarına kalıyorlar. Bu Osmanlı devletinin bitişinin ilanıydı sanki.


Süleyman Balcı durumu şöyle anlattı:

“Bizi mızıka ile karşılarlar diye bekledik, ama kimse karşılamadı. Çok fena olduk be. Kimse nereye baş vuracağımızı bilmiyordu. Ortada kaldık. Memlekete gitmem lazımdı. Memlekete ancak trenle gidebilirdim. Ama bilet alacak param yoktu. Benim gibi herkes memleketine gitmek istiyordu ama kimsede para yoktu. Para kazanmamız, bunun için çalışmamız lazımdı. İş de yoktu.

Ben hayvan kesiminden anladığım için mezbahada iş buldum. Ama para yoktu, para yerine her gün bir parça et veriyorlardı. Verilen etleri bir lokantaya satarak hem karnımı doyurdum hem de para biriktirdim. Tren biletine yetecek kadar param olunca trenle Memlekete döndüm. Çok zor günlerdi be.”

Kaç yıl askerlik yaptığını sorunca, “sekiz mi dokuz mu bilmeyım ki” diyordu.

Askere alındığı zaman memleketinde Türk idaresi vardı. Döndüğünde Köprülü istasyonunda Türk bayrağı yerine dalgalanan Sırp bayrağını görmek ona çok zor geliyor. Bu kadar savaştıktan sonra, yabancı bir devletin idaresi altına girmenin bezginliğini ve üzüntüsünü uzun süre üzerinden atamıyor.

Balcı Sülo 1955

Süleyman Balcı, ailesi ile 1955 yılında Türkiye’ye göç ederek İstanbul’a yerleşti ve 1970 yılında burada öldü.

Süleyman Balcı’ya ve bütün ölmüşlerimize Tanrı rahmet eylesin.

 

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder