tag:blogger.com,1999:blog-58113542249629831642024-03-25T02:32:35.100+03:00Hüseyin ŞirvanHayata ve Balkanlara Dair...Hüseyin Şirvanhttp://www.blogger.com/profile/00721119746824160368noreply@blogger.comBlogger119125tag:blogger.com,1999:blog-5811354224962983164.post-20668139839911183312024-03-08T14:15:00.007+03:002024-03-13T16:37:20.109+03:00KÖPRÜLÜ’DEKİ ÖMER SEYFETTİN<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><span style="font-size: large; text-align: left; text-indent: 35.4pt;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjUUrrHgkplHXQZUSEUVPN-JuV8cUnHofNE52RtaiAnOvn0sQwxW-gMHkguCZ_hukMKbJob6GuLzAFeF9JzTmK_uUDqx7c4rU9NQxpm1z9p2T4d4DX_BJ01BO2xQmg2I5TW2KbubDOmbcIXza2vkh1c18s7eV2Q-o4OOQ7QBJVLEk87f7iY8OjpEAJSTXA/s640/40320222.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="360" data-original-width="640" height="180" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjUUrrHgkplHXQZUSEUVPN-JuV8cUnHofNE52RtaiAnOvn0sQwxW-gMHkguCZ_hukMKbJob6GuLzAFeF9JzTmK_uUDqx7c4rU9NQxpm1z9p2T4d4DX_BJ01BO2xQmg2I5TW2KbubDOmbcIXza2vkh1c18s7eV2Q-o4OOQ7QBJVLEk87f7iY8OjpEAJSTXA/s320/40320222.jpg" width="320" /></a></div><br />Ömer Seyfettin, Balkan
Milletlerinin milliyetçilik ve bağımsızlık mücadelelerinin doruk noktasına
çıktığı dönemde yaşadı. (11 Mart 1884- 6 Mart 1920)</span></div><p></p><p class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;"><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><span style="font-size: medium;">Makedon
yazar Lyupçe Denev Ömer Seyfettin’in Köprülü’de (Veles) beş yıl görev yaptığını
ve burada bir günlük tuttuğunu yazıyor.</span></b></p><b><span style="font-size: medium;"> <o:p></o:p></span></b><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Makedonya
hudutlarında komutan olarak görev yapması, Ömer Seyfettin’in ruhunda var olan
milliyetçilik duygusunun gelişip serpilmesine yol açtı. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Köprülü
Makedonya’nın ortasında, o dönemde siyasi olayların merkezinde olan bir
şehirdir. Köprülü’de yaşadığı yılların Ömer Seyfettin’in duygu ve düşünce
dünyasına etki ettiği açıktır.<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><o:p></o:p></b></span></p>
<p class="MsoNormal"></p><div style="text-align: justify;"><span style="font-size: large; mso-tab-count: 1;"> </span><span style="font-size: large; mso-spacerun: yes;"> </span><b style="font-size: large;"><i>“Madem ki Türküz, o halde Türk görür,
bir Türk gibi düşünür, bir Türk gibi duyarız ve bir Türk gibi düşünür, bir Türk
gibi yazarız.”</i></b></div><span style="font-size: medium;"><b><i><span><a name='more'></a></span><o:p></o:p></i></b></span><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Velesli bir Makedon yazar Ömer
Seyfettin’i her yönüyle tanıyıp benimsiyor. Aynı zamanda onu Köprülülü bir
hemşeri olarak kendinden sayıyor. Onu, Makedonya ve Türkiye’yi birbirine
bağlayan bir kültür köprüsü olarak görüyor. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Lyupçe
Danev’in yazısından bölümler<span style="line-height: 107%;">:</span>
<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><span style="font-size: medium;">Ömer Seyfettin Veles (Köprülü)
halkı için önemli bir kişidir.<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-size: medium;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjNyN0C3v-JTXo7bGqK8uoQwnsitgG42r-sjIzZRp011fyJ6RGage4wQTP48Kquk37JJXG4App_N0vKJ0NtRSCJY2j9Dfg79zDIISrmXCg1wPANJHeHyLkYPjxHC281p-PWddD7uQttPKADB_0L3iiLtZr8lxDh0btIVRwcq0h-BGyYEZtOGku-XMfu7N0/s1080/WhatsApp%20G%C3%B6rsel%202023-11-30%20saat%2023.45.19_407d4321.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em; text-align: justify;"><img border="0" data-original-height="750" data-original-width="1080" height="222" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjNyN0C3v-JTXo7bGqK8uoQwnsitgG42r-sjIzZRp011fyJ6RGage4wQTP48Kquk37JJXG4App_N0vKJ0NtRSCJY2j9Dfg79zDIISrmXCg1wPANJHeHyLkYPjxHC281p-PWddD7uQttPKADB_0L3iiLtZr8lxDh0btIVRwcq0h-BGyYEZtOGku-XMfu7N0/s320/WhatsApp%20G%C3%B6rsel%202023-11-30%20saat%2023.45.19_407d4321.jpg" width="320" /></a></span></div><span style="font-size: medium;"><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Ömer Seyfettin,
Veles Türk garnizonunda teğmen olarak beş yıl geçiren genç bir Türk devrimci,
şair ve hikâyecidir. Ömer Seyfettin gençlik coşkusuyla 1909'da Veles'ten
İstanbul'a, Jön Türk Devriminde savaşmak üzere ayrıldı.</div></span><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><span style="font-size: medium;">Ömer kişisel bir günlük tuttu
ve taburuyla Jön Türklerin idealleri için savaşmaya gittiği ana kadar Veles'te
meydana gelen tüm olayları anlattı. İşte onun Veles'teki bir açıklaması:<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-size: medium;"><span style="mso-tab-count: 1;"> </span>"Tanrım,
şehir saati zamanı doğruladı. Çeşmenin yanından geçtim. Büyük Kavak Meydanı'nda
her zamanki gibi köpekler havlamaya başladı. Gölgeler karanlıktan ve gökyüzünde
yanan yıldızlardan doğar.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><span style="font-size: medium;">Vardar,
bilinmeyen günlerden beri olduğu gibi aşağı akıyor. Yüzyıllar önce, yeniden
yaratılamayan tarihi bir kutsallıkla, nehir değirmen duvarlarında ağlıyor,
dalgaları bu hüzünlü geceye sesler ve ürpertiler saçıyordu. <o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Romanların terkedilmiş dükkânları
tuhaf bir hayat sergiliyor. Kapaklarındaki çatlaklardan soluk ışıklar
yayılıyor. Yarın cuma. Bu dükkân sahiplerinin her biri, atalarının ruhları
adına örslerine yanan bir mum koyacak!”<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Başka bir yerde şunları yazdı:<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">“Üsküp'ten buraya, Köprülü'ye özel
bir tren geldi. Burada Köprülü'de bir manastır var.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Bugün manastırda kutlama yapılacak. Günün tüm
gözlemlerini yazdım. Şimdi dışarıdakilere katılacağım ve manastırı ziyaret eden
müminlerin geçit törenini izleyeceğim.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Askerler, kutlama alayını
manastırın önüne kadar takip edecekler, görevlerini yerine getirmeleri için
onları orada bekleyecekler ve bir süre sonra onlar karakola geri dönecekler.
Bunu neden yapıyoruz?<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Müslüman olmasalar da imanları
kuvvetli! O gün buraya geliyorlar çünkü azizlerine inanıyorlar. Buna saygı
duymak zorundayız.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;"><b><i>İnanç her dinde kutsaldır
ve gerçek insan nitelikleri her yerde evrenseldir.”</i></b> Ömer bunu görüyor
ve çok iyi biliyordu!<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Günlüğünün son cümleleri aslında
Veles'e vedasıdır:<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-size: medium;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiUvcMk4hRz-u4xkbH-nlx5GkUB25PulXq0L9KjraKn8Ng4dtCvDTaO-3oWCzzI6EjpusY4bfaBqG0lEMWyL30UpWS4bc_hnjEiqBTNeImSH1h5QknnWZ_5Kxt3KceWeWKcT4VKysVyL3TjZZAGhJTsdiVFhvwWyqITQMGqk1u42FyZcs0rW2VrDKSHo7M/s900/WhatsApp%20G%C3%B6rsel%202023-11-30%20saat%2023.50.47_be317547.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em; text-align: justify;"><img border="0" data-original-height="715" data-original-width="900" height="254" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiUvcMk4hRz-u4xkbH-nlx5GkUB25PulXq0L9KjraKn8Ng4dtCvDTaO-3oWCzzI6EjpusY4bfaBqG0lEMWyL30UpWS4bc_hnjEiqBTNeImSH1h5QknnWZ_5Kxt3KceWeWKcT4VKysVyL3TjZZAGhJTsdiVFhvwWyqITQMGqk1u42FyZcs0rW2VrDKSHo7M/s320/WhatsApp%20G%C3%B6rsel%202023-11-30%20saat%2023.50.47_be317547.jpg" width="320" /></a></span></div><span style="font-size: medium;"><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">"Bugün Cuma. Gönüllüler
geliyor. Yedek Tabur harekete geçiyor. Taburdaki tüm arkadaşlarım konuşmamızı
bekliyor. Beş yıldır beni bırakmayan sevgili köpeğim Cotton'u veteriner Mazlum
Bey'e bırakacağım. "Ayrılmaya tamamen hazırım ve Kupurli, onu
unutmayacağım." (Köprülü’yü Makedonlar Kupurli şeklinde telaffuz ediyor)</div><o:p></o:p></span><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Ömer Seyfettin, Vatan Savaşı'nda
Jön Türklerin yanında yer almıştır. Yunanistan'da esir düştü ve takas edildi.
Terhis oldu ve yazmaya başladı. Ardından modern Türk edebiyatının öncüsü ve iyi
bir hikâyeci oldu ve dil hakkında şunları yazdı:<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><i><span style="font-size: medium;">"Anadilimiz Türkçe ve
onu edebi dil düzeyine çıkarmalıyız."<o:p></o:p></span></i></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">11 Nisan 1911'de Ömer Seyfettin, aslında
modern Türk dilinin ilk Manifestosu haline gelen bir makale yazdı. Modern Türk
dilinin, Türklerin Türkler arasındaki iletişim yollarını iyileştirme
ihtiyacındaki konumuna dayalı bir edebi dil olarak gelişeceğini yazdı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Ömer Seyfettin hepimizde hayat
izleri bırakan hikâyeler anlatıyor. Bu hikâyeler, asla ölmeyecek karakter
özellikleriyle, her yaşta Türk ulusal kimliği için ipuçlarını paylaşıyor. İşte
"Karınca", "Forsa", "Pembe İncili Kaftan",
"Muhsin Çelebi" gibi unutulmayacak hikâyeler.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Ömer Seyfettin ilerlemeye devam ederek
çağdaş hikâyeciliğin modernleşmesinin önünü açtı. Yeni Türk dilinde diğer tüm
edebi yönlerin geleceği olacak. "Yeni dil" bir hareket ve ulusal
kimlik ve gurur sunan en büyük armağanlardan biri haline geldi.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><span style="font-size: medium;">Bu ölümsüz anlatıcı Türk, 6
Mart 1920'de vefat etti. Sadece 36 yaşında diyabetten erken öldü. Ama bir
"ama" var! Ömer Seyfettin, kısa ömrünün birkaç yılını Veles'te
görevde geçirdi.<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Görevi boyunca
yazdığı günlüğünü okurken Veles’in harika tasvirlerini görüyoruz. Ömer,
olaylardan çok önce Veles'te görevine başladı. Buradan, büyük Jön Türk Devrimi'nin
hayalini kuran Mustafa Kemal ve diğer ileri görüşlü insanlarla büyük bir
maceraya atılmak üzere yola çıktı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><span style="font-size: medium;">Seyfettin'in sadece devrim
niteliğindeki yükselişi değil, aynı zamanda modern Türkiye'deki entelektüel,
kültürel ve estetik görünümü de Veles halkı olarak bizleri gururlandırıyor.<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Elimizde Dev,
Vasil Glavinov, sonra Racin, Makedon dirilişinin büyükleri, ulusal edebiyatçıları
var. Bunlar zamansız (sonsuz) fenomenlerdir ve hafıza sürdüğü sürece sonsuza
kadar sürer.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Aynı şey bir
dönem “bizim” olan Ömer Seyfeddin için de geçerli. Veles'in aynı havasını
soludu ve Vardar'ın suyunu içti. Belki de burada olgunlaştığı ve bir Türkçe
"Blaze Koneski" (çağdaş Makedon yazar ve dil bilgini 1921-1993)
olduğu ve modern, edebi Türk dilinin kurallarını oluşturduğu yerdir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Böyle bir adamın Veles ara
sokaklarında önünüzde yürüdüğünü okuyup öğrenmek ne güzel, milleti için, vatan
için ne yaptığını bilmek ne güzel.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Muhtemelen Türkiye'deki birçok
kişi bunu biliyor ama bizler, burada Veles'te ve Makedonya'da da bunu
bilmeliyiz.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Hiçbir şey için değilse de en
azından kendimiz için, bizi Türkiye'nin yüzyıllarına ve tarihine bağlayan
insanların Veles köprüleriyle gurur duyalım. O köprülerden biri de elbette Ömer
Seyfettin’dir. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;"><span face=""Segoe UI", sans-serif" style="background: rgb(240, 242, 245); color: #050505; line-height: 107%;"> Љупче Данов</span> – Lyupçe Danov <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><o:p><span style="font-size: medium;"> </span></o:p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><o:p><span style="font-size: medium;"> </span></o:p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><o:p><span style="font-size: medium;"> </span></o:p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><o:p><span style="font-size: medium;"> </span></o:p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><o:p><span style="font-size: medium;"> </span></o:p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><o:p><span style="font-size: medium;"> </span></o:p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><o:p><span style="font-size: medium;"> </span></o:p></p>Hüseyin Şirvanhttp://www.blogger.com/profile/00721119746824160368noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5811354224962983164.post-14527625238045805112024-01-29T14:48:00.001+03:002024-01-29T14:48:56.909+03:00ALTMIŞ YEDİ YIL SONRA KÖYÜMDE BİR GECE<p><span style="font-size: medium;"> <span> </span><span> </span><span> <table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjpQAtZLzIg2Am0B2r-k2u__bZsvX0zOnkvUDL87x8EP982WZPwTKrZ_uDG0p8aMAttkEA2EFOCps6370KMTKvSEHQ6_Li2VA6RdKIdsKqfBJ69eVd1Mj4hlYp6lNYY94OP73_8heWIbshxNYWMDn3lD-uFWGDraYoMaicyyM3uwPQIg8r-uV72LTtNyKw/s315/315714977_10226154040291621_2775641381613449343_n.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="315" data-original-width="315" height="315" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjpQAtZLzIg2Am0B2r-k2u__bZsvX0zOnkvUDL87x8EP982WZPwTKrZ_uDG0p8aMAttkEA2EFOCps6370KMTKvSEHQ6_Li2VA6RdKIdsKqfBJ69eVd1Mj4hlYp6lNYY94OP73_8heWIbshxNYWMDn3lD-uFWGDraYoMaicyyM3uwPQIg8r-uV72LTtNyKw/s1600/315714977_10226154040291621_2775641381613449343_n.jpg" width="315" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Muradin Begoviç ile evindeki atölyesinde</td></tr></tbody></table><br /></span><span style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">2004 yılından
itibaren Makedonya’nın Köprülü (Veles) kasabasına bağlı olan köyüm Çeltikçi’ye
hep günü birlik ziyaretler yaptım. Çok sayıda video ve yüzlerce fotoğraf
çektim. Bu defa köyümde yatıp bir gece geçirmek istiyorum.</span></span></p><p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;"><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">2022 yılının
kasım ayında Çeltikçi’de babamın dayısının oğlu Aşaa Küüli Hasan (Hasan
Dervent) dayımın göç ederken evini alan Boşnak aileye misafir oldum. Muradin
Begoviç ailesi yıllarca memlekete gelerek kendilerine misafir olan Hasan dayıma
büyük saygı gösteriyor. Doğrusu ben de Hasan dayımın kredisini kullandım. İnternette
ilişki kurduğum Muradin Bey beni tereddütsüz kabul etti. Zaten beni
internetteki yazılarımdan tanıdığını söyledi.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><span style="font-size: medium;">Beni Köprülü’den
arabasıyla alarak köye getirdi. Hane halkı tarafından çok sıcak karşıladım. Hiç
yabancılık çekmedim. Çoğu üniversite mezunu, okumuş yazmış çok güzel insanlar.
İslami terimler onların dilinde Türkçeye yakın bir şekilde kullanılıyor. Bunun
dışında ev düzeni yemek adetleri ve yaşama biçimi olarak çok ortak noktamız
var. Farklı olan sadece dilimiz. Hiç Türkçe bilmiyorlar. Benim Makedoncamla çok
güzel anlaştık.<span></span></span></b></p><a name='more'></a><b><span style="font-size: medium;"> <o:p></o:p></span></b><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Köyümde ilk
defa bir gece geçireceğim için heyecanlıyım. Hem de doğduğum evin hemen yanında
Hasan dayımın evinde. Anlatması çok zor farklı bir duygu. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Muradin Beyle
meslektaş sayılırız. Ben resim öğretmeni o da evinden çalışan bir grafiker.
Evin bir odasını atölye yapmış. Aldığı işleri burada yapıyor. Atölyenin bir
köşesinde Türk, Makedon ve Bosna Hersek bayrakları yan yana duruyor.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgvuJCErN-bK2kqZ366vdh7pEYBAEHwmvFDesUUjdrxaLSm9JJuZgGtMdeMjNsHLy5AaHB3OMSwWYjkagCVXxioOzHKnFq4hAfR5tJOTqGoPdqDuT4_0gflRQfaazCXiwRU-FpO2FcOitNm0BFARw1tLk1pJD3XHbyVZYoYpbdvaVsd6Z2n7Qj5r_0FZ9w/s4624/20221115_154018.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><span style="font-size: medium;"><img border="0" data-original-height="2084" data-original-width="4624" height="144" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgvuJCErN-bK2kqZ366vdh7pEYBAEHwmvFDesUUjdrxaLSm9JJuZgGtMdeMjNsHLy5AaHB3OMSwWYjkagCVXxioOzHKnFq4hAfR5tJOTqGoPdqDuT4_0gflRQfaazCXiwRU-FpO2FcOitNm0BFARw1tLk1pJD3XHbyVZYoYpbdvaVsd6Z2n7Qj5r_0FZ9w/s320/20221115_154018.jpg" width="320" /></span></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-size: medium;">Karamusli yolunda Boyacı Yokuşu</span></td></tr></tbody></table><span style="font-size: medium;"><br />Öğleden sonra köyü
dolaşmak için çıktım. Aklımda hep Karamusli var. Köyümde bazı noktalar
hafızamda kuvveti bir şekilde yer etmiş. Okula başlayacağım yaz bostan
beklediğim Yukarı Çeşme, Porsulana fabrikası yanında giisi (çamaşır)
yıkadığımız dere kenarı ve onun ilerisinde bulunan Paşa Köprüsü, tüneller en
çok hatırladığım yerlerdi. Bu yerleri defalarca gezdim. Değirmenimizin
bulunduğu Karamusli mevkiini de hiç unutmadığım bir yerdi ama şimdiye kadar hiç
gidemedim. Yolunun çok dar ve ancak traktörle gidilebilir olması gitmemi
engelledi. Bu defa Karamusli'ye doğru yürümeye karar verdim. Karamusli denilen
yerde köyümüzün değirmeni vardı. Bu değirmen bizim mülkümüzdü. Değirmeni Hasan
dedem almış, o öldükten sonra babam ve iki amcası göç edinceye kadar ortak
işletmişler. Değirmenin hizasında bir de çeltik tarlamızın vardı. Değirmen ve
çeltik tarlamız adı Topolka olan deremizin karşı kıyısında bulunuyordu. Karşıya
ahşap bir Köprü ile geçilirdi. Yağmurla kabaran derenin zaman zaman yıktığı
köprü her defasında yenilenirdi. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Değirmenin
taşlarını döndüren çarklar değirmenin altında idi. Dereden buraya çevrilen su
çarkları çevirirdi. Çocukluğumda babamın çarkların olduğu yere girip tamirat
yaptığını hatırlıyorum.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Karanlık
basmaya başlayınca Karamusli yolundaki Boyacı Yokuşunun başında yüksekçe bir yere
oturup o günlere döndüm. Pirinç tirlerinde (tavalar) su içinde gün boyu yabani
otların yolunması oldukça yorucu bir işti. Yolunan otların tir kenarlarına
taşınması da öyle. Tarla kenarında meyvelerini yediğimiz dut ve erik ağaçları
vardı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><span style="font-size: medium;">Arabayı
hazırlayıp eve doğru yola çıkışımız gözümün önüne geldi. Araba ile eve
dönüşümüzü ve şimdi başında durduğum zorlu Boyacı yokuşunu çıkışımızı adeta
yeniden yaşadım. Altmış yedi yıl sonra yokuşta zorlanan öküzleri görür gibi
oldum, arabanın gıcırtısı kulaklarımı tırmalıyordu. Yine bütün benliğimi bir
hüzün sardı. Ağlamaklı oldum. Bu ata topraklarından uzaklarda ömür tüketmek
zorunda kaldığıma yandım. Kaderin bir cilvesi Türkiye’de birçok yerde yaşadım.
Yalnızlık duygusu hiç yakamı bırakmadı, zaman zaman kendimi boşlukta ve
gurbette hissettim. Hep buraların özlemini çektim. Şimdi buradayım ama, atalarımızın
asırlarca yaşadıkları bu yerlerin artık bizim olmadığı gerçeği içimi acıtıyor.
Ne yazık ki bunları yaşamak bizim kuşağımızın kaderiymiş.<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgMW_4a7qBe_N6DeNSVZFK9tkoLdgGrtVffS-gOzAoSKJLD-Td6aMKQJslZEjBjKJTftA680ZiZy_Vfl0LGwdAzGtAo4rF9ogBQjh2BSvwj0YNQjCJ-lzIuQbbDemeDTa82JrBts_4RBg_hDArDSNn-R_NBdsAciGR_gPjjgIOLoPdvEcaq2Dvbv-l8OgY/s4624/20221115_154542.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-size: medium;"><img border="0" data-original-height="2084" data-original-width="4624" height="144" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgMW_4a7qBe_N6DeNSVZFK9tkoLdgGrtVffS-gOzAoSKJLD-Td6aMKQJslZEjBjKJTftA680ZiZy_Vfl0LGwdAzGtAo4rF9ogBQjh2BSvwj0YNQjCJ-lzIuQbbDemeDTa82JrBts_4RBg_hDArDSNn-R_NBdsAciGR_gPjjgIOLoPdvEcaq2Dvbv-l8OgY/s320/20221115_154542.jpg" width="320" /></span></a></div><span style="font-size: medium;"><br />Karamusli
yolunda, bir yamaçta bulduğum “güvem” meyvesi, benim için ayrı bir sürpriz
oldu. Bizim burada "güvem" dediğimiz, yaban mersini meyvesi.
Çocukluğumuzda bunları toplar, ağzımızı burmasına rağmen yerdik. <o:p></o:p></span><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Birden karşı
tepede bir koyun sürüsü belirdi. Ürünü kaldırılmış tarlalarda otlayan ve sanki
hepsinin boynunda çıngıraklar olan bir sürü bu. Akşamın sessiz ve alaca
karanlığında kısa bir melodiyi tek düze olarak tekrar eden çıngırak sesleri
ortama masalsı bir hava katıyor. Silüet halinde görülen çobanların bağrışmaları
ve köpek havlamaları de onlara eşlik ediyor. Aklıma, çocuk yaşlarında buralarda
kendi sürümüzü otlatan babam geldi. Babam bu çobanlık günlerini nasıl özlemle
anlatırdı. O ve daha kaç köylümüz sürüsünü kim bilir kaç kere buralarda
otarmıştır. İstanbul’da Meço Hasan eniştem buralarda otardığı sürüsünü hep rüyalarında
gördüğünü anlatırdı. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><span style="font-size: medium;"><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiR7Rm5AL8D3KTrtuUrK0RdxO0sPoBiRu9ki_xNdXeZAve9lQP5UgY-qXfqIAQzPnVuk9od72K9MJtCuoV86St_s3kuigWcF2pK_cUtCo2cLDkMTy54EN6niT4THqFmeK9_IDLguAXhGD-fm5Vtsww-zQ-FOuEJP9jAbgyZEfPYQhvKi0yoxCUOqMTzNnc/s4624/20221115_163723.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="2084" data-original-width="4624" height="144" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiR7Rm5AL8D3KTrtuUrK0RdxO0sPoBiRu9ki_xNdXeZAve9lQP5UgY-qXfqIAQzPnVuk9od72K9MJtCuoV86St_s3kuigWcF2pK_cUtCo2cLDkMTy54EN6niT4THqFmeK9_IDLguAXhGD-fm5Vtsww-zQ-FOuEJP9jAbgyZEfPYQhvKi0yoxCUOqMTzNnc/s320/20221115_163723.jpg" width="320" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Küüçün (Köy meydanı)</td></tr></tbody></table><br />Karışık duygularla
yüklü olarak köye yöneldim. Akşam olmuş köyün ışıkları yanmaya başlamıştı.
Sanki burada yaşıyormuşum da Karamusli'deki işimi bitirmiş evime dönüyordum. Zamanda
geriye gitmiş gibiydim. Mezarlık tarafından acele etmeden küüçüne (köy meydanı)
doğru yürüdüm.<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><span style="font-size: medium;">İnsanlar
evlerine gitmek için aceleyle yürüyordu. Ne yazık ki hiç tanıdık sima yoktu ve
Türkçeden başka bir dil konuşuluyordu. Burası benim köyümdü ama benim insanım
yoktu. Kendi insanlarım olsaydı onlarla laflayarak yoluma devam ederdim. Bu
gerçek yine içimi acıttı, yine bir yalnızlığın ve garipliğin içine düştüm.
Doğduğum köyde bir yabancı gibi yoluma devam ettim.<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjKaU0cAKPr5Ldks2Hi7cRw1EwfJ4uzYkkM-Lb00ZhOtv0GXCUZQ8RejP32L6JpSKmip5rejfqNXiNCnbpj_vDvOwICp4EBQX1ZFaBkgK4FlxMxUMNbNEEWeM1eSIf4EWlPo7Xke4brtGDE4ud29JB6LPwZuen_2oxcql0t3SKfWnkmAaBbnCvmyPuNxt0/s4000/20221115_163930.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><span style="font-size: medium;"><img border="0" data-original-height="1800" data-original-width="4000" height="144" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjKaU0cAKPr5Ldks2Hi7cRw1EwfJ4uzYkkM-Lb00ZhOtv0GXCUZQ8RejP32L6JpSKmip5rejfqNXiNCnbpj_vDvOwICp4EBQX1ZFaBkgK4FlxMxUMNbNEEWeM1eSIf4EWlPo7Xke4brtGDE4ud29JB6LPwZuen_2oxcql0t3SKfWnkmAaBbnCvmyPuNxt0/s320/20221115_163930.jpg" width="320" /></span></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-size: medium;">Küüçünden Odaönüne giden yol</span></td></tr></tbody></table><span style="font-size: medium;"><br />Camiyi geçip,
küüçündeki Aşağı çeşmeden Odaönü meydanına doğru seğirttim. Odaönü köşesinde
bulunan evimizin soluna doğru dönünce Aşaa Küüli Hasan (Hasan Dervent) dayımın
evine ulaştım. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;"><b><span style="mso-spacerun: yes;"> </span></b>Begoviç ailesi beni aynı sıcaklıkla
karşıladı. Hasan dayı, gide gele bu insanlar üzerinde harika bir etki bırakmış.
Hasan dayıyı anlata anlata bitiremiyorlar. Buna hiç şaşırmadım. Ailemizin
büyüğü ve köyümüzün sayılan sevilen bir kişisi olan Hasan dayı, tam bir gönül
adamıydı. Bana da Hasan dayıma gösterdikleri itibarı gösterdiler. Küçüğü,
büyüğü bütün aile beni yakın bir akrabaymışım gibi ağırladı. Muradin Beyin
torunları, Ahmet ve Sümeya bana dedeleri gibi sarıldılar. Bütün aileye
minnettarım. Allah razı olsun.</span><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjk8NsAHclw6rTH7KyRTjoXta2EtjdiqdeXeoc0o2_M2JIJ73pxvIiPd9dekrdCpqU233nR3VlHMmdxwLpt0lcGnnjSKwcJQB_tpfNo7KK27jkBlxxcPc19GJP0n6dhdpYiwZnBO3Mk8tGqjwDfpTl8wHcFTRG90ugmSVZZjrclOTW4bNBVhq6JvT9RRZs/s3218/20221115_164837.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><span style="font-size: medium;"><img border="0" data-original-height="2084" data-original-width="3218" height="207" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjk8NsAHclw6rTH7KyRTjoXta2EtjdiqdeXeoc0o2_M2JIJ73pxvIiPd9dekrdCpqU233nR3VlHMmdxwLpt0lcGnnjSKwcJQB_tpfNo7KK27jkBlxxcPc19GJP0n6dhdpYiwZnBO3Mk8tGqjwDfpTl8wHcFTRG90ugmSVZZjrclOTW4bNBVhq6JvT9RRZs/s320/20221115_164837.jpg" width="320" /></span></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-size: medium;">Muradin Begoviç'in torunları<br />Sümeya ve Ahmet ile</span></td></tr></tbody></table><span style="font-size: medium;"><br /><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><span style="font-size: medium;">O gece
yatağıma heyecanla girdim. Altmış yedi yıl sonra köyümde uyuyordum. Defalarca
uyandım. Nerede olduğumu anlamaya çalıştım. Her seferinde heyecanlandım.
Yıllardır geldiğim memleketimde çok güzellikler yaşadım, karşıma hep iyi
insanlar çıktı. Bugün yaşadıklarım, daha önce yaşadıklarımdan çok farklı ve
güzel oldu benim için.<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Sabah, altmış yedi yıl aradan
sonra köyümde uyumanın huzuru ve hoşluğu ile uyandım. Ev halkı daha uykudayken
işime gider gibi sessizce dışarı çıktım. Gördüğüm insanlarla selamlaşarak,
bazılarıyla hatır sorup konuşarak köyümün sokaklarında gezmeye başladım. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Köyümün
sokaklarında eski zamanlarımızı arayarak gezindim. Hasan dedem, Kadıncık nenem,
babam daha kimler bu sokaklarda gezindi. Geçen zamanı geri çevirmek mümkün
olsaydı keşke. Mümkün değil. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Sahiplerini
bildiğim evlerin önünde durarak orada yaşamış olanlarla empati kurdum. Zamana
direnip günümüze ulaşan evlerin ve kerpiç damların fotoğraflarını çektim. Kimleri
kimleri hatırladım. Keşke yanımda konuşup dertleşeceğim bir yol arkadaşım
olsaydı. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Hiçbir şey
olduğu gibi kalmıyor, zaman hükmünü sürdürüyor. 2004’ten beri köyümün
fotoğraflarını çekiyorum. Benim fotoğrafını çektiğim yerler bile değişti. Keşke
çok önceleri gelebilseydim. Önceleri gelenler keşke fotoğraf çekseydi. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><span style="font-size: medium;">Doğduğum
köyde harika zaman geçirdim. Bazen hüzünlendim, bazen de burada olduğum için
içim sevinçle doldu, farklı duygulara kapıldım. Her şeye rağmen buradan,
benliğimi saran çok hoş bir huzur ve mutlulukla ayrıldım. Makedonya’nın havası
hem bedenen hem de ruhen bana hep çok iyi geliyor. Ama köyümde vakit geçirmek
çok farklı bir duygu ve güzellik benim için. Bana gönüllerini ve evlerini
açarak bu güzellikleri yaşatan Begoviç ailesine sonsuz teşekkürler ediyorum.
Allah razı olsun.<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Begoviç ailesi ile aramızda bir gönül köprüsü
kurulduğunu hissediyorum. Tekrar görüşmeyi ve onları Bursa’da ağırlamayı çok
istiyorum. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;"><o:p><span style="font-size: medium;"> </span></o:p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;"><o:p><span style="font-size: medium;"> </span></o:p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><o:p><span style="font-size: medium;"> </span></o:p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><o:p><span style="font-size: medium;"> </span></o:p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><o:p><span style="font-size: medium;"> </span></o:p></p>Hüseyin Şirvanhttp://www.blogger.com/profile/00721119746824160368noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5811354224962983164.post-11892660692963444032024-01-20T13:21:00.006+03:002024-01-21T10:54:40.224+03:00TRUDOVAK ASKERLERİ<p><span style="font-size: medium;"> <span> </span><span> </span><span> </span><span> </span></span></p><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgZbPPRA_KIgEjdKfi1brNPIogAcxCG4Isi41MVqOvWKSWVxvVagZci_t9_-JVg_HcnEak9MUFnjb8bSTSSvCJGIGmnJAvy5-f8hMDnzr4oLPE6vkvlenhxqwNwMR79Qpqoqtn43VlXCmtQA6sqGi_qKR8Vxm4A3kgkfsLm5XHqHYaoX9WNdfuZU68hvXg/s616/Ekran%20g%C3%B6r%C3%BCnt%C3%BCs%C3%BC%202024-01-19%20141225.png" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><span style="font-size: medium;"><img border="0" data-original-height="616" data-original-width="403" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgZbPPRA_KIgEjdKfi1brNPIogAcxCG4Isi41MVqOvWKSWVxvVagZci_t9_-JVg_HcnEak9MUFnjb8bSTSSvCJGIGmnJAvy5-f8hMDnzr4oLPE6vkvlenhxqwNwMR79Qpqoqtn43VlXCmtQA6sqGi_qKR8Vxm4A3kgkfsLm5XHqHYaoX9WNdfuZU68hvXg/s320/Ekran%20g%C3%B6r%C3%BCnt%C3%BCs%C3%BC%202024-01-19%20141225.png" width="209" /></span></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-size: medium;">Trudovak Askerler<br />Solda babam Abbas Şirvan <br />sağda Alaeddin Yayıntaş</span></td></tr></tbody></table><span style="font-size: medium;"><span><br /> </span><span face=""Arial Nova", sans-serif" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">Balkan
savaşından sonra Makedonya’da kalan Türklerin askerlik çağına gelen gençleri
ülkeye egemen olan milletlerin ordularında askerlik yapmak zorunda
kalmışlardır.</span></span><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span face=""Arial Nova",sans-serif" style="font-size: medium; mso-bidi-font-family: Arial;"><span style="mso-tab-count: 1;"> </span>Yugoslavya
Sırp Krallığı döneminde Sırp ordusunda askere alınan Türkler için özel bir
uygulama yapılmadı. Diğer vatandaşlarına uyguladıkları askerlik kurallarını
Türklere de uyguladılar.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span face=""Arial Nova",sans-serif" style="font-size: medium; mso-bidi-font-family: Arial;"><span style="mso-tab-count: 1;"> </span><b>Tito
döneminde de Türkler diğer milletler gibi, eşit vatandaşlar olarak
askerliklerini yaptılar. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></b></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><span face=""Arial Nova",sans-serif" style="font-size: medium; mso-bidi-font-family: Arial;">Tito
Almanların çekilmeye başlaması ile birlikte 29 Kasım 1944 tarihinde
egemenliğini ilan etti ve hemen asker toplamaya başladı. Başta, bu askere alma
işinde çok yanlışlıklar olsa da kısa sürede düzenli bir ordu oluşturuldu.
Askerlik yaşı gelen Türkler göç edinceye kadar bu orduda askerlik yaptılar.<span></span></span></b></p><a name='more'></a><b><span style="font-size: medium;"><o:p></o:p></span></b><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span face=""Arial Nova",sans-serif" style="font-size: medium; mso-bidi-font-family: Arial;"><span style="mso-tab-count: 1;"> </span>Sırp
Krallığı ve Tito dönemlerinde kâğıt üzerinde ayırım yapılmadığı görülse de
uygulamada Türklerin birçok sıkıntı yaşadığı bilinmektedir. </span></p><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhFqiqIC4dFvgc7T3iMQGfyEA6lxhejVVxgd5_YyXq5tZ0qJhcsvx5b6VDKTRl6tR8Qzzab6nFt12vPF_hTpCZeKCXw_XQfXzLcJ3f4KcQ0vco2ppqwqcPBqnZo21iw7UckYZ7tv2bYAN173wkob3MRQEgpr-HhuhNaNJvUjvshy4QB5MawqXewofNFWSE/s1440/WhatsApp%20G%C3%B6rsel%202023-12-23%20saat%2022.33.33_a8f04e5d.jpg" style="clear: right; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><span style="font-size: medium;"><img border="0" data-original-height="1440" data-original-width="800" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhFqiqIC4dFvgc7T3iMQGfyEA6lxhejVVxgd5_YyXq5tZ0qJhcsvx5b6VDKTRl6tR8Qzzab6nFt12vPF_hTpCZeKCXw_XQfXzLcJ3f4KcQ0vco2ppqwqcPBqnZo21iw7UckYZ7tv2bYAN173wkob3MRQEgpr-HhuhNaNJvUjvshy4QB5MawqXewofNFWSE/s320/WhatsApp%20G%C3%B6rsel%202023-12-23%20saat%2022.33.33_a8f04e5d.jpg" width="178" /></span></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-size: medium;">Kral dönemi <br />Sırp Ordusunda <br />Türk gençleri<br />Seyfo Aga<br />Emuş Şükrü<br /><br /><br /><br /></span></td></tr></tbody></table><span face=""Arial Nova",sans-serif" style="font-size: medium; mso-bidi-font-family: Arial;"><br /><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span face=""Arial Nova",sans-serif" style="font-size: medium; mso-bidi-font-family: Arial;"><span style="mso-tab-count: 1;"> </span><b>Bulgarlarda
ise durum çok farklıydı. Bulgarlar, yönetimleri altındaki Türkleri hiçbir zaman
Bulgar ordusuna normal asker olarak almadılar, üniforma giydirmediler ve silah
vermediler. Türkler için özel bir askeri sınıf icat ettiler. Bu sınıfın adı
Trudovaktı. <o:p></o:p></b></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span face=""Arial Nova",sans-serif" style="font-size: medium; mso-bidi-font-family: Arial;"><span style="mso-tab-count: 1;"> </span>Trudo
Bulgarcada iş, emek, çalışma demektir. Trudovak da iş yapan, çalışan, emek
veren anlamına geliyor. Dünyada eşi benzeri olmayan bir işçi asker sınıfı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial Nova",sans-serif" style="font-size: medium; mso-bidi-font-family: Arial;">Bu
sınıfa Çingeneleri de katarak, Türklere “siz Çingenelerle aynısınız” mesajı
veriliyordu. Bu şekilde Türkleri aşağıladıklarını düşünüyorlardı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial Nova",sans-serif" style="font-size: medium; mso-bidi-font-family: Arial;">1989 TJivkov
göçünde Türkiye’ye göç eden, Bulgaristanlı gazeteci, yazar Ahmet Şerif Şerefli,
“Türk Doğduk, Türk Öldük” adlı kitabında Trudovak konusunu şöyle anlatıyor: <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><span face=""Arial Nova",sans-serif" style="font-size: medium; mso-bidi-font-family: Arial;">“1920
yılında zamanın devlet başkanı Aleksandır Stamboliyski, Narodno Sıbraniye’den
(Halk Meclisi) Trudovak asker (işçi asker) yasasını çıkartmıştı. Askerlik
çağına gelmiş Türk gençlerini köleleştiren bir yasa. Bunun benzeri dünyanın
hiçbir yerinde yoktur. Türk gençlerinin ve Çingenelerin eline silah vermekten
korkan Bulgar yönetimi onların eline sadece kazma kürek vermiş ve ülkesinin
yollarını döşetmiş, kanallarını kazdırmış, fabrikalarını inşa ettirmişti. Bu
ayırımcılığı, komünistler de uyguladılar. Bugün aynı uygulama sürüp
gitmektedir.<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><b><span face=""Arial Nova",sans-serif" style="font-size: medium; mso-bidi-font-family: Arial;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="mso-tab-count: 1;"> </span>İşçi askerlerin çalışma saatinin
sabahı belliydi de akşamı belli değildi. Norm dedikleri işi bitirmeden yatağa
dönmek yoktu.”<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial Nova",sans-serif" style="font-size: medium; mso-bidi-font-family: Arial;"></span></p><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhK98OmfBjU-MEmO5P9OuTXUaruFNGXXWWkeOZI5QwEGLv9_CuY7tDwMhkq4-wyzqLkB89cfdwH2TScSFyhu1dlx_8Y7xjJtucxLyzufhaU6CF7JbVk05IMiGOaH0E5SYK1SbNOJPkDmr1521Scjmnw6w-CNz4FZsuw00zS1o2_cQj3RdD3Ibfzcl3iaY4/s1538/WhatsApp%20G%C3%B6rsel%202024-01-19%20saat%2017.50.35_28c8d8f4.jpg" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><span style="font-size: medium;"><img border="0" data-original-height="1538" data-original-width="1080" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhK98OmfBjU-MEmO5P9OuTXUaruFNGXXWWkeOZI5QwEGLv9_CuY7tDwMhkq4-wyzqLkB89cfdwH2TScSFyhu1dlx_8Y7xjJtucxLyzufhaU6CF7JbVk05IMiGOaH0E5SYK1SbNOJPkDmr1521Scjmnw6w-CNz4FZsuw00zS1o2_cQj3RdD3Ibfzcl3iaY4/s320/WhatsApp%20G%C3%B6rsel%202024-01-19%20saat%2017.50.35_28c8d8f4.jpg" width="225" /></span></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-size: medium;">Tito dönemi ordusunda<br />Türk genci<br />Hüsnü Civa</span></td></tr></tbody></table><span face=""Arial Nova",sans-serif" style="font-size: medium; mso-bidi-font-family: Arial;"><br />1970’li
yıllarda Bulgaristan’dan Türkiye’ye göç etmiş olan öğretmen arkadaşım Mustafa
Korurodop’a öğretmenler odasında “askerde sınıfın neydi, hangi silahı
kullandın” diye sorulduğunda çok şaşırmıştı: <o:p></o:p></span><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><span face=""Arial Nova",sans-serif" style="font-size: medium; mso-bidi-font-family: Arial;">“Ne sınıfı
ne silahı, Bulgar Türk’e silah verir mi be, ben Trudovaktım kazma, kürekle
askerlik yaptım.” diyerek adeta feryat etmişti. <o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial Nova",sans-serif" style="font-size: medium; mso-bidi-font-family: Arial;">Bütün
halklara her alanda eşitlik ilkesini temel aldığını iddia eden Komünizm
döneminde de Trudovak uygulamasının devam ettiği görülüyor. Rejim değişse de
Bulgar yönetimlerinin Türklere bakışı değişmiyor. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial Nova",sans-serif" style="font-size: medium; mso-bidi-font-family: Arial;">Makedonya’yı
işgal eden Alman güçlerinin müttefiki olan Bulgarlar 1941’den 1944 yılının
kasım ayına kadar Makedonya’da egemen oldular. Almanlar Makedonya’nın iç
yönetimini Bulgarlara bıraktı.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial Nova",sans-serif" style="font-size: medium; mso-bidi-font-family: Arial;">Babam
askerliğini, 1943 yılında Makedonya’da Trudovak olarak yaptı. Bu
dönemde Bulgaristan’da krallık yönetimi vardı.<span style="mso-spacerun: yes;">
</span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span face=""Arial Nova",sans-serif" style="font-size: medium; mso-bidi-font-family: Arial;"><span style="mso-tab-count: 1;"> </span>Babam
çalışma şartları hakkında şöyle diyordu:<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><span face=""Arial Nova",sans-serif" style="font-size: medium; mso-bidi-font-family: Arial;">“Çalışma
şartları çok ağırdı, çok az ekmek ve yemek veriliyordu. Köylerden gelen bizler
ağır çalışma şartlarına alışık olmamıza rağmen zorlanıyorduk. Şehirlerden
gelenlerin hali çok daha kötüydü. <o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><span face=""Arial Nova",sans-serif" style="font-size: medium; mso-bidi-font-family: Arial;">Bunlardan
biri Köprülü kasabasındaki Derbent Halveti Tekkesi şeyhinin oğlu Alaeddin’di. Bir
deri bir kemik kalmıştı. Nazlı büyümüş, hayatında hiç iş ve zorluk görmemiş
elinden hiçbir iş gelmeyen bir insandı. Onu işten kurtarmak için çok sıkıntılar
yaşadık.”</span></b></p><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEie3DNzcETo6PIBsu3qxHSBXKA9FyFbT09dvoiLIFNaKe1ADxkz9y9fuao8BpPy1_QiMrP2xhCs63Hzp3UuQZYlCCHF_sknKD7YqsDCzuOsBqpvT4Qx7g3HOzxeA7tzNnyMfKDc-0gxTHqC7X54Mnd1xw5eeY6h6mRIi0LDfozoh4ceJC7WUMRUn1L24h8/s1544/WhatsApp%20G%C3%B6rsel%202024-01-17%20saat%2012.34.52_a9c8244e.jpg" style="clear: right; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><span style="font-size: medium;"><img border="0" data-original-height="1544" data-original-width="1040" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEie3DNzcETo6PIBsu3qxHSBXKA9FyFbT09dvoiLIFNaKe1ADxkz9y9fuao8BpPy1_QiMrP2xhCs63Hzp3UuQZYlCCHF_sknKD7YqsDCzuOsBqpvT4Qx7g3HOzxeA7tzNnyMfKDc-0gxTHqC7X54Mnd1xw5eeY6h6mRIi0LDfozoh4ceJC7WUMRUn1L24h8/s320/WhatsApp%20G%C3%B6rsel%202024-01-17%20saat%2012.34.52_a9c8244e.jpg" width="216" /></span></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-size: medium;">Tito dönemi ordusunda <br />Türk gençleri<br />Yaşar Dönmez<br />Hüseyin Çeltik</span></td></tr></tbody></table><b><span face=""Arial Nova",sans-serif" style="font-size: medium; mso-bidi-font-family: Arial;"><br /><o:p></o:p></span></b><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial Nova",sans-serif" style="font-size: medium; mso-bidi-font-family: Arial;">Babam
ile Alaeddin (Yayıntaş) bir de askerlik fotoğrafı çektirmişler. Bu bir askerlik
fotoğrafı ama askerlerin üniforması yok. Kıyafetleri işçi kıyafeti bile değil,
ne bulmuşlarsa onu giymişler. Çünkü onlar Trudovak askeriydi. Babamın fotoğraf
arkasına yazdığı yazı olmasa bunun bir askerlik fotoğrafı olduğuna kimse
inanmazdı. Fotoğraf babamın anlattıklarını doğruluyor. Babamın canlı ve güçlü
duruşuna karşı, Alaeddin’in cılız ve düşkün hali açıkça görülüyor.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial Nova",sans-serif" style="font-size: medium; mso-bidi-font-family: Arial;">Babam
fotoğrafın arkasına kendi el yazısı ile annesine hitaben şöyle yazıyor:<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial Nova",sans-serif" style="font-size: medium; mso-bidi-font-family: Arial;">“Sevgülü
annecigim Aleydin Efendi ile çıktıgımız bir askerlik fotografimizi göneriyorum.
Oglun Abbas.” <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial Nova",sans-serif" style="font-size: medium; mso-bidi-font-family: Arial;">Sağ üst
köşede “29/6/1943 Konyu” yazısı görülüyor.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><span face=""Arial Nova",sans-serif" style="font-size: medium; mso-bidi-font-family: Arial;"></span></b></p><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiobWq-avcNgN87lx6uQK5qcWoX41IvtOzTyWr8K9mN4AOdn1gp457vTQJni3msyAvHNcLQcxu_eVOGCccdZ3xilH75NKT7R7u2M-AnvspufT8F8BYdqedyHu5CzRGXNzGaD9iBBqiXyXrgRuppUapeIuKCLip4O7fTXPBKpvxYKgkhQEQjMsPn4DtzS9U/s1060/WhatsApp%20G%C3%B6rsel%202024-01-17%20saat%2015.50.30_a779c36a.jpg" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><span style="font-size: medium;"><img border="0" data-original-height="1060" data-original-width="720" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiobWq-avcNgN87lx6uQK5qcWoX41IvtOzTyWr8K9mN4AOdn1gp457vTQJni3msyAvHNcLQcxu_eVOGCccdZ3xilH75NKT7R7u2M-AnvspufT8F8BYdqedyHu5CzRGXNzGaD9iBBqiXyXrgRuppUapeIuKCLip4O7fTXPBKpvxYKgkhQEQjMsPn4DtzS9U/s320/WhatsApp%20G%C3%B6rsel%202024-01-17%20saat%2015.50.30_a779c36a.jpg" width="217" /></span></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-size: medium;">Babamın fotoğraf arkasına <br />yazdığı yazı</span></td></tr></tbody></table><b><span face=""Arial Nova",sans-serif" style="font-size: medium; mso-bidi-font-family: Arial;"><br />İlkokulu
Çeltikçi köyünde Sırpça okumuş biri olarak çok güzel yazdığını düşünüyorum. El
yazısı da çok güzeldi. Kendine özgü karakteri olan bir yazıydı.<o:p></o:p></span></b><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial Nova",sans-serif" style="font-size: medium; mso-bidi-font-family: Arial;">Şimdi Bulgaristan’da
askerlik konusunda Avrupa Birliği kuralları geçerlidir. Askerlik zorunlu değil,
paralı askerlik var. Zaten klasik anlamda bir ordu da yok. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial Nova",sans-serif" style="font-size: medium; mso-bidi-font-family: Arial;">Trudovak
uygulamasının Avrupa Birliği kuralları ile ortadan kalktığı görülüyor. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial Nova",sans-serif" style="font-size: medium; mso-bidi-font-family: Arial;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><span face=""Arial Nova",sans-serif" style="font-size: medium; mso-bidi-font-family: Arial;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial Nova",sans-serif" style="font-size: medium; mso-bidi-font-family: Arial;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span face=""Arial Nova",sans-serif" style="font-size: medium; mso-bidi-font-family: Arial;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span face=""Arial Nova",sans-serif"><span style="font-size: medium; mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></p>Hüseyin Şirvanhttp://www.blogger.com/profile/00721119746824160368noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5811354224962983164.post-43304509690194221912024-01-05T14:51:00.003+03:002024-01-07T12:59:09.484+03:00BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI GAZİSİ ÇELTİKÇİLİ BALCI SÜLO<p><span style="font-size: medium;"> <span> </span><span> </span><span> </span></span></p><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh5H4epOVXoFKYekpYPH1C_ySPdmwwmD1CWMkQ5DYLK-yAaXSX0uXoB4Vh14myihZ2bTmrlJxg1y6FKAC-QeBHoRS5LjTVD5tLU5-HUpoWJbRS6qhevbgzKALjiQ8eFiqOeT2ok0UzJ2y3cUuQ8vPjRNV9PeJQ-xcfrD4kSfT6GC4bp14lsFUmBRRLJz48/s745/Ekran%20g%C3%B6r%C3%BCnt%C3%BCs%C3%BC%202024-01-04%20163011.png" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><span style="font-size: medium;"><img border="0" data-original-height="745" data-original-width="440" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh5H4epOVXoFKYekpYPH1C_ySPdmwwmD1CWMkQ5DYLK-yAaXSX0uXoB4Vh14myihZ2bTmrlJxg1y6FKAC-QeBHoRS5LjTVD5tLU5-HUpoWJbRS6qhevbgzKALjiQ8eFiqOeT2ok0UzJ2y3cUuQ8vPjRNV9PeJQ-xcfrD4kSfT6GC4bp14lsFUmBRRLJz48/s320/Ekran%20g%C3%B6r%C3%BCnt%C3%BCs%C3%BC%202024-01-04%20163011.png" width="189" /></span></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-size: medium;">Balcı Sülo 1930</span></td></tr></tbody></table><span style="font-size: medium;"><br /><span face="Arial, sans-serif" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">Makedonya’nın
Köprülü (Veles) kasabasına bağlı Çeltikçi (Orizari) Türk köyünden, Birinci Dünya Savaşına
otuz altı kişinin katıldığı köyümüzün yaşlıları tarafından söyleniyor. Bu otuz
altı kişinin bazıları Balkan savaşından önce askere alınanlardır. Bazıları da
daha sonra özellikle Çanakkale savunmasına katılmak için gönüllü olarak gidenlerdir.</span></span><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium; line-height: 107%;">Savaşa
katılanlardan isimlerini tespit etiğim kişiler şunlardır: <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium; line-height: 107%;">Balcı
Sülo, Gogiş Yaşar, Veli Kahya’nın kardeşi Abdi, Veli Kahya’nın oğlu Şaban
(şehit), Anneannem Kadıncık Nenenin kardeşi Rahman (şehit), Mandacı Abbas,
Macur Rahman, Meço Ali Çavuş, Veli Dedenin damadı İsmail, Hacıların Abdi, Deli
Hüseyin, Sinan Hüseyin, Abdülçe Rahman, Durak Celo.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium; line-height: 107%;">Sağ
kalanlar ancak savaş bitince köylerine dönmüşlerdir. Bunlardan bazıları yedi
sekiz yıl sonra da olsa köye dönmeyi başarmışlar. Diğerleri, kimi Yemen’de,
kimi Çanakkale’de, kimi de kim bilir hangi cephede savaşıp şehit olmuşlar,
evlerine hiçbir zaman dönememişledir. Arkalarında kendilerini bekleyen
nişanlılar, eşler ve yetimler bırakarak…<span></span></span></p><a name='more'></a> <span style="font-size: medium;"><o:p></o:p></span><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium; line-height: 107%;">Birinci
Dünya Savaşı gazilerinden Balcı Sülo (Süleyman Balcı) 1882 yılında Çeltikçi
köyünde doğmuş 1970 yılında İstanbul’da ölmüştür. Köyümüzün sayılı bir ailesine
mensuptur. Aile büyük çapta arıcılıkla uğraştığı için Balcılar olarak bilinir.
Bu yüzden Türkiye’de Balcı soyadını aldılar. <o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium; line-height: 107%;">Süleyman
Balcı’yı 1967’de İstanbul’da tanıyıp görüşme fırsatı buldum. 1967-1968 öğretim
yılında İstanbul Üniversitesinde okudum. Benim için İstanbul’daki köylülerimi
ve hemşerilerimi tanıma açısından çok verimli bir yıl oldu. Kendisi ile sık sık
görüşüp konuşurduk. Dedem ve babamla aralarında çok eski bir hukuk ve dostluk
ilişkisi vardı. Muhabbetimiz çok iyiydi. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium; line-height: 107%;">Uzun
boylu, ilerlemiş yaşına ve yaşadığı zorlu hayata rağmen çok dinç görünüyordu. Ak
pak olmuş tipik bıyıkları ile gösterişli bir ihtiyardı. Bu okuma yazması bile
olmayan babayiğit adam nerelerde savaştığını bile bilmiyordu.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium; line-height: 107%;">Hangi
cephelerde savaştığını sorduğumda: <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium; line-height: 107%;">“Bilmiyorum
ki nerede savaştığımızı. En son İmam Hüseyin’in türbesine sırtımızı dayamıştık,
karşıda bir kum tepesi vardı bir biz, bir İngilizler alıyordu. Burada
yaralandım ve İngilizlere esir düştüm.” diye anlatıyordu. <o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium; line-height: 107%;">Bu
ifadelerden en son Irak cephesinde savaştığı anlaşılıyor. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium; line-height: 107%;">Burada
bacağından yaralanıp İngilizlere esir düşünce Hindistan’da bir esir kampında
savaş sonuna kadar tutulduklarını anlattı. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium; line-height: 107%;">Çok
zor bir gemi yolculuğundan sonra Hindistan’ın Bombay şehrine getiriliyorlar. Esir
tutuldukları ormanlık arazide yirmi altı gün kendilerine hiç yemek verilmiyor.
Buldukları otları, kökleri yiyerek yaşamaya çalışıyorlar. Bazı esirler
yedikleri otlardan zehirlenerek ölüyor. Yirmi altı günden sonra, İngilizler
kuruyan bağırsaklarının yumuşaması için önce haşlanmış kuru soğan yediriyor.
Daha sonra peksimet ve bisküvi gibi hafif şeyler vererek, uzun süre aç kalan bu
insanların normale dönmeleri sağlanıyor. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium; line-height: 107%;">Savaş
bitince esir değişimi anlaşması uyarınca bir İngiliz gemisi esirleri İstanbul’a
getiriyor. Burada kendilerine kimse sahip çıkmıyor. Gemiden inince koca
İstanbul’da bir başlarına kalıyorlar. Bu Osmanlı devletinin bitişinin ilanıydı
sanki.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium; line-height: 107%;"></span></p><div style="text-align: left;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium; line-height: 107%;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi4HhROIVwie7jyLaMbx04hTiKkzBWLz2GuWAbz69OAOTjgF9k43q5uLZFayAYLwiaZscBSnYz1DgIHlmgXBWC6vrgZDCgN_alCyJbPr7u2lydhd-yB1_Drz_cNH9pnco_NEJVbXgZBKkuDAzvibnIW083S9ZwytDQtKqxeHfPTmkY_67JcMbSI63aTiD4/s1299/WhatsApp%20G%C3%B6rsel%202023-11-30%20saat%2023.53.43_a7600142.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1299" data-original-width="1080" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi4HhROIVwie7jyLaMbx04hTiKkzBWLz2GuWAbz69OAOTjgF9k43q5uLZFayAYLwiaZscBSnYz1DgIHlmgXBWC6vrgZDCgN_alCyJbPr7u2lydhd-yB1_Drz_cNH9pnco_NEJVbXgZBKkuDAzvibnIW083S9ZwytDQtKqxeHfPTmkY_67JcMbSI63aTiD4/s320/WhatsApp%20G%C3%B6rsel%202023-11-30%20saat%2023.53.43_a7600142.jpg" width="266" /></a></span></div><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium; line-height: 107%;"><br />Süleyman
Balcı durumu şöyle anlattı:<o:p></o:p></span><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium; line-height: 107%;">“Bizi
mızıka ile karşılarlar diye bekledik, ama kimse karşılamadı. Çok fena olduk be.
Kimse nereye baş vuracağımızı bilmiyordu. Ortada kaldık. Memlekete gitmem lazımdı.
Memlekete ancak trenle gidebilirdim. Ama bilet alacak param yoktu. Benim gibi
herkes memleketine gitmek istiyordu ama kimsede para yoktu. Para kazanmamız,
bunun için çalışmamız lazımdı. İş de yoktu. <o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium; line-height: 107%;">Ben
hayvan kesiminden anladığım için mezbahada iş buldum. Ama para yoktu, para
yerine her gün bir parça et veriyorlardı. Verilen etleri bir lokantaya satarak
hem karnımı doyurdum hem de para biriktirdim. Tren biletine yetecek kadar param
olunca trenle Memlekete döndüm. Çok zor günlerdi be.” <o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium; line-height: 107%;">Kaç
yıl askerlik yaptığını sorunca, <i>“sekiz mi dokuz mu bilmeyım ki”</i> diyordu.
<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium; line-height: 107%;">Askere
alındığı zaman memleketinde Türk idaresi vardı. Döndüğünde Köprülü istasyonunda
Türk bayrağı yerine dalgalanan Sırp bayrağını görmek ona çok zor geliyor. Bu
kadar savaştıktan sonra, yabancı bir devletin idaresi altına girmenin bezginliğini
ve üzüntüsünü uzun süre üzerinden atamıyor. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium; line-height: 107%;"></span></p><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj__qINF_J4zrzfTBoqzEHtKcHQ3obbP4jAS5SaDwVAJGmwfxCDyHJm8BmPTZK9i0eI5OSAYkvI7utjK7LCiMwNSkvRXAJaXtGHaWozpVKxy2Fkm9E94jjZJgLFDaa4GsZTQNnEs2CMFUCY1t6Q_x_jfTGDEghien5fI0tho5ymDGpnCAKdVBeToP9K6nA/s607/Ekran%20g%C3%B6r%C3%BCnt%C3%BCs%C3%BC%202024-01-04%20162627.png" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><span style="font-size: medium;"><img border="0" data-original-height="607" data-original-width="526" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj__qINF_J4zrzfTBoqzEHtKcHQ3obbP4jAS5SaDwVAJGmwfxCDyHJm8BmPTZK9i0eI5OSAYkvI7utjK7LCiMwNSkvRXAJaXtGHaWozpVKxy2Fkm9E94jjZJgLFDaa4GsZTQNnEs2CMFUCY1t6Q_x_jfTGDEghien5fI0tho5ymDGpnCAKdVBeToP9K6nA/s320/Ekran%20g%C3%B6r%C3%BCnt%C3%BCs%C3%BC%202024-01-04%20162627.png" width="277" /></span></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-size: medium;">Balcı Sülo 1955</span></td></tr></tbody></table><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium; line-height: 107%;"><br />Süleyman
Balcı, ailesi ile 1955 yılında Türkiye’ye göç ederek İstanbul’a yerleşti ve
1970 yılında burada öldü.<o:p></o:p></span><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium; line-height: 107%;">Süleyman
Balcı’ya ve bütün ölmüşlerimize Tanrı rahmet eylesin. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium; line-height: 107%;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium; line-height: 107%;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium; line-height: 107%;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium; line-height: 107%;"><o:p> </o:p></span></p>Hüseyin Şirvanhttp://www.blogger.com/profile/00721119746824160368noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5811354224962983164.post-74390362504152848902024-01-03T13:19:00.005+03:002024-01-06T12:25:59.385+03:00 PARTİZANLAR VE BABAMIN SÜRGÜN HİKAYESİ<p><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"> <span> </span><span> </span><span> </span><b style="text-align: justify; text-indent: 36pt;"><i>Rahmetli babam
Abbas Şirvan’ın aziz anısına. </i></b></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><i><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><span style="mso-spacerun: yes;">
</span><o:p></o:p></span></i></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 36pt;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><span style="mso-spacerun: yes;"></span></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgSbFaQ4FyqzXo-LCx_vvJW7HptkTdXn8Je0aBpHo7VJO_QspPS_GIq1eKKx9cYtpaI5BwRl56b4DOHloyQIwmyBIliqKffSEVMr_DW1htEfsN53azJHQ6GsRpyDa5bpCVEZnVFIXl5ctoNavm0LtjKbMapU1r_qWVWVkca5anKAytMLBItdEE_e8n4iCI/s535/WhatsApp%20G%C3%B6rsel%202023-12-23%20saat%2022.33.33_84a47b24.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="535" data-original-width="428" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgSbFaQ4FyqzXo-LCx_vvJW7HptkTdXn8Je0aBpHo7VJO_QspPS_GIq1eKKx9cYtpaI5BwRl56b4DOHloyQIwmyBIliqKffSEVMr_DW1htEfsN53azJHQ6GsRpyDa5bpCVEZnVFIXl5ctoNavm0LtjKbMapU1r_qWVWVkca5anKAytMLBItdEE_e8n4iCI/s320/WhatsApp%20G%C3%B6rsel%202023-12-23%20saat%2022.33.33_84a47b24.jpg" width="256" /></a></span></div><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br /> Olay Makedonya’nın Köprülü (Veles) kasabasına
bağlı Çeltikçi (Orizari) Türk köyünde 1943 yılında geçmiştir. Olayın kahramanı rahmetli
babam Abbas Şirvan’dır. <o:p></o:p></span><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 36pt;"><o:p><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"> </span></o:p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 36pt;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Karamusli
tarafından mezarlığı geçip köy meydanını görünce donup kaldı, meydan Bulgar
askeri kaynıyordu. Köylüyü meydana toplamış sağa sola koşuşturup duruyorlardı.
Ne olabilir diye düşünüyor, aklına hiçbir şey gelmiyordu. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 36pt;"><i><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">“İkinci Dünya
savaşı bütün hızıyla devam ediyordu. Almanlar bütün Balkanları tabi
Makedonya’yı da işgal etmişlerdi. Makedonya’da Almanlarla müttefik olan Bulgar
idaresi vardı. Almanlar Makedonya’da yönetimi Bulgarlara bırakmışlardı.
Bulgarlar Türklere baskı ve hakaret için hiçbir fırsatı kaçırmazlardı. Birden
bir müddet önce bir gece köye gelen Partizanları hatırladı:<span></span></span></i></p><a name='more'></a><i><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><o:p></o:p></span></i><p></p>
<p class="MsoBodyTextIndent"><i><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Soğuk bir kasım gecesiydi, kasım ayazı insanın
iliklerine işliyordu. Gökyüzü pırıl pırıldı, yıldızlar tek tek sayılacak kadar
net ve parlaktı. Akşam yemeğinden sonra Emine halasına gitmiş, Ali dayı tamburasını
çalmış, muhabbet ederek güzel vakit geçirmişlerdi. Tam eve gelip yatmaya
hazırlandıkları sırada evin kapısı hızlı hızlı çalındı. Gecenin ilerlemiş
saatinde bütün ev halkı heyecanla kalkışarak merakla birbirlerine bakmağa
başladılar. Zaman kötüydü, ikinci dünya savaşı bütün şiddeti ile devam
ediyordu. Alman ve Bulgar idaresine karşı Tito’nun Partizanları ve onlara karşı
olan Çetnikler dağlarda geziyorlardı. Annesi Hatice nene;<o:p></o:p></span></i></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><i><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><span style="mso-spacerun: yes;">
</span><span style="mso-tab-count: 1;"> </span>“Kim o” diye seslendi.<o:p></o:p></span></i></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><i><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><span style="mso-spacerun: yes;">
</span><span style="mso-tab-count: 1;"> </span>“Benim, Tayyip.”<o:p></o:p></span></i></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><i><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><span style="mso-tab-count: 1;"> </span>“Hangi
Tayyip?”<o:p></o:p></span></i></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 36pt;"><i><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">“Sizin eski
hizmetkârınız, terolan Tayyip. Abbas Aga evde mi?” Annesi;<o:p></o:p></span></i></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><i><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><span style="mso-spacerun: yes;">
</span><span style="mso-tab-count: 1;"> </span>“Evde” deyiverdi. Herkes
Hatice neneye ne yaptın der gibi baktı.<o:p></o:p></span></i></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><i><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Babam
önceki yıllarda kendilerinde kısa bir süre çalışan Tayyip’i hatırladı, ama
günün bu saatindeki bu gelişin pek hayırlı olmadığını düşündü. <o:p></o:p></span></i></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 36pt;"><i><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Annesinin evde
cevabından sonra artık kapıyı açmak gerekiyordu. Annesinin bütün karşı
çıkmalarına rağmen kapının arkasındaki demir kolu kaldırarak avluya çıktı ve
portayı açmaya yöneldi, arkasından annesi ayrılmıyordu. Portayı açtığında ilk
olarak saçı sakalı birbirine karışmış Tayyip’i, sonra da onun arkasında duran,
göğüslerinde çapraz fişeklikler, omuzlarında tüfekler bulunan iki kişiyi
gördüler. Bu iki silahlı adam Tito'nun partizanlarından olmalıydı.<o:p></o:p></span></i></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 36pt;"><i><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Partizanlar Yugoslavya'daki Alman ve Bulgar
işgaline karşı, Tito'nun liderliğinde çete savaşı veriyorlardı. Dağlarda
geziyor, vur kaç taktiği ile işgalcilere zarar vermeğe çalışıyorlardı. Ayrıca
bu mücadele sonunda Yugoslavya'ya hâkim olmayı istiyorlardı. Bunun için her
türlü propaganda yolunu deneyip kendilerine her kesimden taraftar bulmaya
çalışıyorlardı. <o:p></o:p></span></i></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><i><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="mso-tab-count: 1;"> </span>Bütün bunlar yüzünden partizanlarla
karşılaşmak pek hayra alamet değildi, ama yapılacak bir şey yoktu. Daleler'in
samanlığında toplantıya çağırıyorlar, kendisinden başka birçok kişinin orada
olacağını, sadece konuşacaklarını, kimseye zarar vermeyeceklerini ikna edici
yumuşak bir üslupla söylüyorlardı. <o:p></o:p></span></i></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 36pt;"><i><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Annesi evden çıkıp
gitmesini kesinlikle istemiyordu. Oğluna söz geçiremeyeceğini anlayınca gelen
partizanlara: <o:p></o:p></span></i></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 36pt;"><i><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">“Benim tek oğlum
var, götürmeyin” diyerek adeta yalvardı. Partizanlardan biri: <o:p></o:p></span></i></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 36pt;"><i><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">“Korkma teyze, ben
de anamın bir oğluyum, oğlunu bir yere götürmeyeceğiz” diyerek onu
sakinleştirmeye çalıştı. Babam gelen grupla evden ayrıldı.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></i></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><i><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><span style="mso-spacerun: yes;">
</span><span style="mso-tab-count: 1;"> </span></span></i></p><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg3-ftbbH3NN5ErJVR_f7cSITDxOnibH0TBT-aPUQ0ue7OMNdz6Mmw8dsfzBnmNOzevUXcyUTlA7E0vDp6LQ-G4wqFSs3ed-uWuAhjSs0d56w1aWhp82NGzGYjW6iQehhmvSzYZUrvXY_OY8N-LR5jMo3W3qjnS6N_Z-5p-iL4DJQ-yWZcO6JFhioPGPrM/s1022/WhatsApp%20G%C3%B6rsel%202023-12-01%20saat%2012.05.15_ca3ab700.jpg" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="689" data-original-width="1022" height="216" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg3-ftbbH3NN5ErJVR_f7cSITDxOnibH0TBT-aPUQ0ue7OMNdz6Mmw8dsfzBnmNOzevUXcyUTlA7E0vDp6LQ-G4wqFSs3ed-uWuAhjSs0d56w1aWhp82NGzGYjW6iQehhmvSzYZUrvXY_OY8N-LR5jMo3W3qjnS6N_Z-5p-iL4DJQ-yWZcO6JFhioPGPrM/s320/WhatsApp%20G%C3%B6rsel%202023-12-01%20saat%2012.05.15_ca3ab700.jpg" width="320" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Çeltikçili Gençler ayakta tam ortada babam.<br />1943</td></tr></tbody></table><i><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><span style="mso-tab-count: 1;"><br /></span>Samanlığa geldiklerinde
kendinden başka Rippay Sülo (Süleyman Çetin) enişte, onun ablasının oğlu ve
köyün tahsilli Hıristiyanlarından Stefan Peşo’nun bulunduğunu gördü. Daha başka
kişilerin de geleceğini söylüyorlardı. Merakla ne olacağını bekliyor, en çok
kendilerini zorla alıp partizan kamplarına götürmelerinden korkuyorlardı. Karşı
koyacak durumları yoktu. Bir müddet bekledikten sonra başka kimsenin
gelmeyeceği anlaşılmış olmalı ki silahlı partizan grup topluca içeri girip, bir
tören havasında sol ellerini yumruk yapıp yukarı kaldırdılar ve <b>"faşizme
ölüm, halklara özgürlük" </b>diye bağırdılar. <o:p></o:p></span></i><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 36pt;"><i><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Böyle bir sloganı
ilk defa duyuyorlardı ama Almanlara faşist dendiğini bildiği için, faşizm
kelimesinin onlar için söylendiğini anladı. <o:p></o:p></span></i></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 36pt;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">(Babam bu olayı
her anlattığında bu sloganın Makedoncasını da söylerdi<i>. <b>“Smrt na
faşizmot, sloboda na narodot.” </b></i>Türkiye’de de bir zamanlar çok
kullanılan “kahrolsun faşizm, yaşasın halklar” sloganı gibi.)<span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><i><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="mso-tab-count: 1;"> </span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Sonra başladılar anlatmaya:<o:p></o:p></span></i></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 36pt;"><i><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>“Savaşın sonunun geldiğini, Almanların artık
birçok cephede gerilemeğe başladıklarını, bu yüzden yakında çekip
gideceklerini, onlar gidince Bulgarların da burada tutunamayacaklarını ve işte
ondan sonra buralarda bambaşka bir idare kuracaklarını söylüyorlardı. Bu yeni
rejimin adı sosyalizmdi. Bu yeni dönemde, Türk, Sırp, Makedon, Arnavut, şu bu
ayırımı olmayacak, her halk dininde, dilinde serbest olacak, kendi istediği
gibi yaşayacaktı. Zengin fakir ayırımı da kalkacak herkes eşit olacaktı. Devlet
dairelerinde de hiçbir ayırım yapılmayacaktı. Ama bütün bunlar için yardıma
ihtiyaçları vardı. Bize gençlerinizi verin, gıda ve giyecek yardımı yapın
diyorlardı. Ve uzun uzun sosyalizmin insanlara getireceği güzel ve faydalı
şeyleri anlatıyor, anlatıyorlardı.”<o:p></o:p></span></i></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><i><span style="mso-spacerun: yes;">
</span><span style="mso-tab-count: 1;"> </span>Uzun bir sessizlikten
sonra, babam söz alıp şöyle der</i><i>:</i><i> </i><i><o:p></o:p></i></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 36pt;"><i><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>“Eğer biz size herhangi bir şekilde yardımcı
olursak, bizlere eziyet etmek için bahane arayan Bulgarlara koz vermiş oluruz. Bulgarların
Türklere nasıl düşman olduklarını herkes biliyor. Biz erkekler sizinle dağa
çıksak, geride kalan ailelerimize yapmadıklarını bırakmazlar. Bu yüzden sizi
gönülden desteklesek bile bunu açıkça gösteremeyiz.”<span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></i></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><i><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><span style="mso-spacerun: yes;">
</span><span style="mso-tab-count: 1;"> </span>Gece boyunca
propagandalarını devam ettiren partizanlar, sabaha karşı ortalık aydınlanmadan,
yine geleceklerini söyleyerek köyü terk ettiler.”<o:p></o:p></span></i></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 36pt;"><i><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">*** <o:p></o:p></span></i></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="mso-tab-count: 1;"> </span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span></span></p><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgEmaepVzsc8YzPhn5ygY3kQ6YRN5qAv-sxRoYwUlNQjcUcncHKbwiT5tUdTiLc5JJeZaiepECb4q35Hc21z1MKd-eZBrKVxTrtPnBKPjFk5MAcEQTNvh-cDnNSen29_XB2kwg-WAeaJHhRe7uzs0gD8svUA4JNEjbIfpzzpdYNJxFkU_1IEqiRLp2kMpk/s485/WhatsApp%20G%C3%B6rsel%202023-12-23%20saat%2022.33.33_0b839734.jpg" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="485" data-original-width="388" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgEmaepVzsc8YzPhn5ygY3kQ6YRN5qAv-sxRoYwUlNQjcUcncHKbwiT5tUdTiLc5JJeZaiepECb4q35Hc21z1MKd-eZBrKVxTrtPnBKPjFk5MAcEQTNvh-cDnNSen29_XB2kwg-WAeaJHhRe7uzs0gD8svUA4JNEjbIfpzzpdYNJxFkU_1IEqiRLp2kMpk/s320/WhatsApp%20G%C3%B6rsel%202023-12-23%20saat%2022.33.33_0b839734.jpg" width="256" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">1955</td></tr></tbody></table><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><span style="mso-spacerun: yes;"><br /></span>Bütün bunları aklından geçirdikten sonra
köydeki askerlerin geliş sebebini bulmuş olduğunu düşündü. Hapse girmek
istemiyordu, hapse girme düşüncesi ona sıkıntı veriyordu, bu yüzden köye girip
girmemekte karasız kaldı. Aklından dağları tutup Yunanistan üzerinden
Türkiye'ye gitmeyi geçirdi. Ama hiçbir hazırlığı yoktu, üstelik dönmezse geride
kalan ailesi ne olacaktı. Genç eşi, iki küçük çocuğu, kız kardeşi ve annesi
vardı. Bulgarlar kötülük eder imiydi acaba? Bu son ihtimal kaderine razı
olmasına yetti. Köy meydanına uğramadan arka sokaklardan dolaşarak eve
vardığında, askerlerle karşılaştı. Ev halkı perişan durumdaydı, ağlaşıp
duruyorlardı. Askerlerin nezaretinde köy meydanına getirildiğinde, o gece
samanlıkta olanların eksiksiz toplandığını gördü.<o:p></o:p></span><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><span style="mso-spacerun: yes;">
</span><span style="mso-tab-count: 1;"> </span>Ardı ardına birbirlerine
bağlanarak Köprülü'ye doğru yola çıkarıldılar. Ne için götürüldükleri konusunda
hiçbir şey söylenmese de Partizanların köye gelişiyle ilgili olduğunu artık
biliyorlardı. Önünde o geceki toplantıya katılan Stefan Peşo vardı. Stefan
köyün sekiz on Hristiyan ailesinden birine mensup, tahsili olan, aklı başında
bir insandı. Yavaşça:<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 36pt;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>“Komşu, bunlar her şeyi biliyor, nasıl ifade
vereceğiz, birlikte hareket edersek iyi olur” dedi. Stefan:<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 36pt;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>“Evet her şeyi bildikleri belli, o gece
toplantıya katılanları eksiksiz topladılar. İnkâr etmek boşu boşuna işkence
görmek demektir. Geldiler, yardım istediler, biz yardım edemeyeceğimizi
söyledik, ama kötülük yapmalarından korktuğumuz için ihbar edemedik deriz”
dedi.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 36pt;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Nezarethanede hepsi aynı şekilde ifade verme
konusunda anlaştılar.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Mahkemede
Tayyip’le karşılaşınca yakalanmalarının sebebini çok daha iyi anladılar. Tayyip
yakalanınca Partizanlarla gittiği her yeri, tabii bu arada Çeltikçi’yi de
söylemiş. Nereye, nasıl gittiklerini, kimlerle görüştüklerini ve neler
konuştuklarını anlatmış.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="mso-tab-count: 1;"> </span>Kısa bir mahkemeden sonra altışar ay
sürgün cezasına çarptırıldılar. Her biri Bulgaristan'ın değişik bir bölgesinde
ikamete ve oradaki askeri amirin hizmetine mecbur edildiler.<span style="mso-tab-count: 1;"> </span> Bulgaristan'a doğru yola çıkarken iyi
bir tarih bilgisine sahip olan babam, bir Türk olarak, bir zamanlar buralarda
egemen iken, şimdi Türk düşmanı Bulgarlara hizmetçi olmanın derin üzüntüsünü
yaşıyordu.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><span style="mso-spacerun: yes;">
</span><span style="mso-tab-count: 1;"> </span>Bu sürgün günlerinde ona
en zor gelen şey, Türklere ve Türklüğe yapılan haksız ve kasıtlı hakaretlerdi.
Bulgarlar yerli yersiz, Türkleri aşağılamak için fırsat kolluyordu. Bulunduğu
kasabada eskiden Türkler yoğun olarak yaşıyorlarmış. Burası Sofya yakınlarında
ufak bir kasabaydı. Balkan savaşında burada yaşayan Türklerden, kaçan kaçmış,
kaçamayanlar katledilmişti. Arkadaş olduğu bir Türk dostu Bulgar bunları
üzülerek kendisine nakletmişti. Bulunduğu durum sebebiyle konuşamaman, cevap
verememenin ağırlığı onu kahrediyordu.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">*** <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 36pt;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"></span></p><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEihzy5Gbb3n9f-MrCjGX_jSpwnmTSn_h31ZTOHVMo8vDkHa7-anfM_OrupqpO6pUK4BtAQDqQJ4KosBub9OuS_oAnmgPza_j6EvO-vjk-tef8YKNU_eHhmcSCOe9p_s3uGVyYkMhHPgqWqTOw0ss6FbvtHgirvlcVgQk28JmKyoBHFGpuhiwt9i0nry9Yo/s631/WhatsApp%20G%C3%B6rsel%202024-01-05%20saat%2022.17.49_febfea09.jpg" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="629" data-original-width="631" height="319" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEihzy5Gbb3n9f-MrCjGX_jSpwnmTSn_h31ZTOHVMo8vDkHa7-anfM_OrupqpO6pUK4BtAQDqQJ4KosBub9OuS_oAnmgPza_j6EvO-vjk-tef8YKNU_eHhmcSCOe9p_s3uGVyYkMhHPgqWqTOw0ss6FbvtHgirvlcVgQk28JmKyoBHFGpuhiwt9i0nry9Yo/s320/WhatsApp%20G%C3%B6rsel%202024-01-05%20saat%2022.17.49_febfea09.jpg" width="320" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Muharrem Derbent </td></tr></tbody></table><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br />Babam
Bulgaristan’da sürgündeyken yanına amcalarından kimse
gelmedi. Yalnız ablasının kocası Patlıcan Marem (Muharrem Derbent) eniştesi
gelerek kendisi için gerekli bazı eşya ve malzemeler getirdi.<o:p></o:p></span><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 36pt;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Muharrem
enişteden, İştip üzerinden Koçana’ya ve eski adı Sarova olan Delçova’ya oradan
da Sofya’ya zorlu bir yolculuktan sonra nasıl ulaştığını defalarca dinledim. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 36pt;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">O günün savaş
ortamı ve şartlarında böyle zorlu bir yolculuğu göze almak gerçekten yürek
isterdi. Muharrem eniştenin bu kahramanca davranışı tarafımızdan hep övgü
görmüştür.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 36pt;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">2005 yılında özel
arabayla Makedonya’ya gittiğimizde aynı yolu tersinden kat ettik. Sofya
üzerinden Delçova, Koçana, İştip hattını takip ederek Köprülü’ye vardık. Yol
boyunca bu yollardan sürgüne giden babamı ve zor şartlarda bu yolları aşmayı
göze alan Muharrem eniştemi düşündüm. Onlarla empati kurdum. Duygusal anlar
yaşadım. İkisine de Tanrı rahmet eylesin.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 36pt;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Bu yolları babamın
sağlığında onunla kat etseydik, kasabamızı, köyümüzü, memleketimizi beraber
gezseydik ne kadar güzel olurdu. Ama o, bu topraklarda yaşadığı zorluklar
yüzünden hiç dönmek istemedi.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">***<span style="mso-tab-count: 1;"> </span> <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">1944 yılının
sonlarına doğru Almanlar Yugoslavya'yı terk edince Tito, Partizanları ile
iktidara geldi.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><span style="mso-spacerun: yes;">
</span><span style="mso-tab-count: 1;"> </span>Tito, altı federe
devletten oluşan Yugoslavya Federe Cumhuriyetini kurdu. Komünist bir yönetim
kurmasına rağmen, her türlü baskıya göğüs gererek Varşova paktına katılmadı.
Batı ülkelerinin de desteğini alarak Stalin’in Yugoslavya’yı Sovyetler
Birliğinin uydusu haline getirme planını boşa çıkardı. Daha sonra takip ettiği
politikalarla bağlantısızlar hareketinin lideri oldu. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><span style="mso-spacerun: yes;">
</span><span style="mso-tab-count: 1;"> </span>İktidara gelmeden önce
verilen sözlerin tamamının yerine geldiğini söylemek zor.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Tito akıllı bir
liderdi yerine göre gerekli dönüş ve düzenlemeleri yapmayı bildi. Bu yüzden
zamanla Yugoslavya’da diğer Komünist ülkelere göre daha yumuşak bir yönetim
biçimi ortaya çıktı.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 36pt;"><span style="font-family: trebuchet;"><span style="font-size: medium;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Yeni yönetimin herkesi mutlu ettiğini,
yönetimindeki milletleri kaynaştırdığını söylemek de zor. Tito’dan sonra
kaynaştığı zannedilen milletlerin, nasıl birbirlerini vahşice boğazladıklarını bütün
dünya gördü.</span><span style="font-size: large; text-indent: 36pt;"> </span></span></p>Hüseyin Şirvanhttp://www.blogger.com/profile/00721119746824160368noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5811354224962983164.post-52361710315286109492023-12-25T11:33:00.002+03:002023-12-25T11:36:35.699+03:00KÖSELER KÖYÜ VE KALÇO AMCA<p><span style="font-size: medium;"><span> </span><span> </span><span> <span> </span></span></span></p><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhMjozuBssWy_9RfSorqXpJ5aVPQvCKk_7eh0b7qix0UAa4YRZyZ05oK3pDTGRoGxVQ6q4JLJjGURg7WmHMRauzINL0tgd8QhZyed52J1R7AUxuBam5hzwF0PqCsAJUQ734vNJVv38InRilV1F9_T6U5p-mcBWq-v4ZhHmDINEnDefHm7qpIZE4rjzf4uE/s816/000_0287.JPG" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><span style="font-size: medium;"><img border="0" data-original-height="624" data-original-width="816" height="245" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhMjozuBssWy_9RfSorqXpJ5aVPQvCKk_7eh0b7qix0UAa4YRZyZ05oK3pDTGRoGxVQ6q4JLJjGURg7WmHMRauzINL0tgd8QhZyed52J1R7AUxuBam5hzwF0PqCsAJUQ734vNJVv38InRilV1F9_T6U5p-mcBWq-v4ZhHmDINEnDefHm7qpIZE4rjzf4uE/s320/000_0287.JPG" width="320" /></span></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Kalço amcayla 2004</td></tr></tbody></table><span style="font-size: medium;"><span><br /></span> <span face="Arial, sans-serif" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">Köseler köyü, Köprülü ile İştip arasında
Hoşçebol adı verilen bölgede bulunan eski Türk köylerinden biridir. Eskiden
nüfusunun tamamı Türk’tü. Balkan savaşından sonra Makedonya’ya egemen olan Sırp
yönetimi bu bölgedeki diğer köylerde olduğu gibi buraya da sekiz, on hane
Hıristiyan aile yerleştirmiştir. Göçten önce Türkler, bu ailelerle kaynaşmış
bir şekilde barış içinde yaşıyorlardı.</span></span><p></p><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium;">Buraları, Orta Anadolu’ya benzeyen bir
arazi yapısına sahiptir. Ana geçim kaynağı tahıl ve hayvancılıktır. Köseler,
yer altı sularının yüzeye yakın olmasından ötürü daima nemli topraklara
sahiptir. Bu yüzden arazisi çok bereketlidir. İdari yönden İştip’e bağlıdır ama
pazar ve öbür ihtiyaçlar için Köprlü’ye gidilirdi.<span></span></span></p><a name='more'></a><span style="font-size: medium;"><o:p></o:p></span><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium;">İştip yolunda Sarıhamzalı’dan
(Saramzali) sağ tarafa iki kilometre içeriye girince geniş bir düzlükte Köseler
karşımıza çıkıyor. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium;"></span></b></p><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgdyBdXah4POmWiD-sdR6JW4mxC9Pz4ZgKCVaLHfc92ZGl1ZfjbC0X-2a_0nJ2UkMmtHWdL3-TrvuoKAjcStnEea-Mgq-bQRJpR_O9uhobF_6b6rcp_sxhv8emx8sb2ON7hguE5MIplZNxLH-a5bT5bdAt3u2GU6-cZh2ZgyP0nFFhzefHAamdDBuFxXYk/s640/IMAG0090.JPG" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><span style="font-size: medium;"><img border="0" data-original-height="480" data-original-width="640" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgdyBdXah4POmWiD-sdR6JW4mxC9Pz4ZgKCVaLHfc92ZGl1ZfjbC0X-2a_0nJ2UkMmtHWdL3-TrvuoKAjcStnEea-Mgq-bQRJpR_O9uhobF_6b6rcp_sxhv8emx8sb2ON7hguE5MIplZNxLH-a5bT5bdAt3u2GU6-cZh2ZgyP0nFFhzefHAamdDBuFxXYk/s320/IMAG0090.JPG" width="320" /></span></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Köseler Türk İlkokulu</td></tr></tbody></table><b><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium;"><br />Köy girişinin sağında kapı ve
pencereleri sökülmüş büyükçe, eski bir bina dikkatimizi çekiyor. Bu yapının
eski Türk İlkokulu olduğunu öğreniyoruz. Kapısının üzerinde belli belirsiz
Nazım Hikmet yazısı okunuyor. Köselerlilerin anlattığına göre, Nazım Hikmet politik
nedenlerle Türkiye’den Rusya’ya kaçınca, bu okula adı verilmiş. Nazım Hikmet
adının verilmesini o sırada burada görev yapan Türk öğretmen sağlamış. <o:p></o:p></span></b><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium;">Köseler evlerinde ana malzeme olarak taş
kullanılmış. Evlerin hemen hepsinin geniş avlusu ve kiremit örtüsü var. Çukurca
bir düzlükte dar sokaklarla birbirine bağlanmış olan evler bize herhangi bir
Anadolu köyünü hatırlatıyor, yalnız minaresi eksik. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium;"></span></p><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEitTIIvltiX2In9x-q5ldmVsKdCZVbzHt_IHIjB0_OQG2YfO53L_4WeJOM7wFkO-OVw9nKXKwtF-7oZJU0YnskNRFOeL6XS65m7z8PXIVF9KXUAVEn1RLN448dRLuw5p_evLqLmbEjAYuWn4MucaNPjoKdBp217BMCJHso-t1LiAdR9132jcTXwy9kzDsQ/s3648/makedonya2014may%20057.JPG" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><span style="font-size: medium;"><img border="0" data-original-height="2736" data-original-width="3648" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEitTIIvltiX2In9x-q5ldmVsKdCZVbzHt_IHIjB0_OQG2YfO53L_4WeJOM7wFkO-OVw9nKXKwtF-7oZJU0YnskNRFOeL6XS65m7z8PXIVF9KXUAVEn1RLN448dRLuw5p_evLqLmbEjAYuWn4MucaNPjoKdBp217BMCJHso-t1LiAdR9132jcTXwy9kzDsQ/s320/makedonya2014may%20057.JPG" width="320" /></span></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Köseler Camii</td></tr></tbody></table><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium;"><br />Eskiden Türklerin yaşadığı köylerde
şimdi ya minare görünmüyor ya da yıkık harap bir cami yanında, külahı
devrilmiş, şerefe korkulukları parçalanmış boynu bükük minareler görülüyor. Yalnız
benim doğduğum Çeltikçi’de Müslüman Boşnaklar yaşadığı için güzel bir cami
bulunuyor. Harap durumda olan Köseler camisinin minaresi tamamen yıkılmış. <o:p></o:p></span><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium;">2004 yılında ilk defa Makedonya’ya
gitmeye karar verdiğim zaman Köprülü’nün Köseler Köyü’nden Türkiye’ye göçmüş
olan birçok kişinin bu köyde yaşayan Kalço’yu muhakkak görmemiz gerektiğini
söylemeleri beni çok meraklandırmıştı. <o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium;">Köyün girişinde ilk evin kapısını çalıp
Kalço’yu soruyoruz. Köprülü’de tanıştığımız ve bizi köye arabasıyla getiren
Eyvaz Aga dil konusunda bize yardımcı oluyor. Yan taraftaki geniş avlulu bir evi
gösteriyorlar. Avluda ev işleriyle uğraşan bir kadın bizi avludaki tahta
taburelere buyur ediyor. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium;">Avlunun yan tarafında çardaklı iki katlı
ev, benim Çeltikçi’deki doğduğum evimi hatırlatıyor. Avludaki çeşitli çiçek ve
sebzeler buraya bir park havası vermiş. Derken uzun boylu yaşlı fakat oldukça
dinç görünümlü Kalço amca göründü. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium;">“Hoş gelmişiniz bayau. Kimlerdensınız
siz?”<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium;">Yeğenim, “Kalço Amca Abiş Ağayı biliyor
musun” diye sorunca, <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium;">“Nije bilmem be, çojukları Maarem,
Nejati, Sabri, Nejbidin idi”. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>“Ben
Abiş Ağanın büyük oğlu Muharremin torunuyum. Benim de adım Necmettin.”<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium;">“Maaremın toruni mi, ade bakalım,
olmaasın İsmet’ın çojuy.”<span style="mso-tab-count: 1;"> </span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium;">“Evet İsmet’in çocuğuyum. Biliyor musun?”<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium;">“Nije bilmem be, İsmet’le benim çojuum
ayni sınıfta okuylardi.”<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium;">“Bıldır Ali Gazda’nın çojuklari Sııri em
Ulvi da galdi.”<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium;">“Deyın bakalım şimdi ne içijenız <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>kave, meyva suyi, raki” <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium;">Kalço amcanın tertemiz bir Rumeli
Türkçesi ile ve çok akıcı bir şekilde konuşması hepimizi şaşırttı. Şaşırdık ama
çok da mutlu olduk. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Hiç durmadan
konuşuyor yeğenime Türkiye’deki köylülerini soruyor, ölenlere üzülüyor, kim
kimin amcası, dayısı, eniştesi, bacanağı, damadı tek tek sayıyordu. Özlediği
çok değerli bir oyuncağına kavuşmuş bir çocuk gibi sevincini haykırıyordu
adeta. Bir ara Eyvaz Aga Makedonca bir şey sorunca,<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium;">“Bırak be, benımle Türkçe konuş, zaten
Türkçe konuşacak insan bulamayım.” diyerek onu susturdu. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium;">“Kalço amca sen nasıl bu kadar güzel
Türkçe konuşabiliyorsun?” diye sorunca:<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium;">“Abe sen ne deysın, ben duudum, büüdüm
ep (hep) bu dili konuştum.”<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium;">“Türkler buralardan göçeli elli yıl
oldu, bu kadar zaman nasıl unutmadın?”<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium;">“Oldi mi o kaa? Radoviş’ten Türk
çobanlar galıy be, onlarla konuşuyum. Em de Türk televizyalarına bakayim.“<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium;">“Kalço amca Türkler burada yaşarken siz
az idiniz, nasıl geçindiniz?” <span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium;">Şöyle
bir iç geçirip bir an o eski güzel günlere giderek, en yumuşak ve duygulu
sesiyle konuştu:<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium;">“Çok isla (güzel) geçındık be, (h)iç
maraza çıkmaydi, ayri gayri yokti. Herkes birbirini sevey sayaydi, emniyet
vardi. Sabanımızı tarlada bırakıp gideydık. Kimse sunmaydi bile. Krıstiyan,
Müslüman kimse kimseye zarar vermezdi. Türkler çoktu biz azdık ama çok raattık,
çojuklarımız bile sizın okulunuza gideydi be, ama şimdi…” <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium;">“Türklerin yerine kimler geldi, nasıl
geçiniyorsunuz?”<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium;">“Türklerın yerıne Şoplar galdi. Ee,
geçınıyız işte! Kaba, vaşi (vahşi) insanlar, artık sabanlarımızı tarlada
bırakamayız (bırakamıyoruz) arkamızi dönsek çalaylar, keşke Türkler
gitmeseydi.”<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium;">“Şoplar da Hristiyan değil mi?”<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium;">“Abe Hrıstiyan ama insanlık yok, ak ukuk
(hak hukuk) tanımaylar. Bizim gençler küden (köyden) kaçaylar (kaçıyorlar)
artık.” <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium;">Kalço amca, hasret duyduğu yakınlarına
kavuşmuş insanların mutlu coşkunluğu ile bizi köyde gezdiriyor, hangi evin
hangi Türk’e ait olduğunu anlatıyor, daha önce yüzlerce koyun baktığı ama şimdi
boş olan ağılını gösterip eski güzel günleri yeniden yaşıyor adeta. Bu, seksen
yedi yaşında ama yaşına göre çok dinç, zihni berrak ihtiyarla başka bir ortamda
karşılaşsam veya onun milliyetini bilmesem bizden biri olduğuna kalıbımı
basardım. Ama o yine de bizden biri. Yalnız Türkçe konuşması ile değil, konuk
severliği ve bizim değerlerimizi yaşatıp, yaşadığı için de bizden biri.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium;">Kalço amcayla bir yıl sonra bir defa
daha görüştük. Daha sonra gittiğimde öldüğünü öğrendim. Allah rahmet eylesin,
güzel insandı. Makedonların söyleyişi ile “dobar çovek”.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium;"></span></p><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjGlDQQPH_Vaks_u-z_OxhKwRRn2XJrYaVDawHxT2dZlrhzsApflGc92Mx02xRs899Ce594ijfygwSUH1tzEsUBugyVt1qXcUOyyxDawXlObJ5AO9CHUuYU8odrmzadOk6sRMEYbmtATatbn3XTv5CyPKFXHCSLW-8us9h1FGYVoXFXLaFNR1dW4yl199I/s3648/makedonya2014may%20056.JPG" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><span style="font-size: medium;"><img border="0" data-original-height="2736" data-original-width="3648" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjGlDQQPH_Vaks_u-z_OxhKwRRn2XJrYaVDawHxT2dZlrhzsApflGc92Mx02xRs899Ce594ijfygwSUH1tzEsUBugyVt1qXcUOyyxDawXlObJ5AO9CHUuYU8odrmzadOk6sRMEYbmtATatbn3XTv5CyPKFXHCSLW-8us9h1FGYVoXFXLaFNR1dW4yl199I/s320/makedonya2014may%20056.JPG" width="320" /></span></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">İsmet Dervent 60 yıl önceki sınıfında<br />2014</td></tr></tbody></table><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium;"><br />2014 yılında ablam ve rahmetli İsmet
Dervent eniştem ile Köseler’e gidince Kalço amcanın ailesini de ziyaret ettik.
Oğlu, gelini ve torunları bizi çok güzel ağırladılar. İçinde Kalço amcayla
ilgili bir bölüm ve fotoğrafı bulunan “Çıkayım Gideyim Urumeli’ne” kitabımı
oğluna hediye ettim. Çok memnun oldu. Babasının yerine bize köyü gezdirdi.<o:p></o:p></span><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium;">Bu geçici dünyada güzel insanlarla
tanışıp anı biriktirmek en büyük zenginliktir. Güzel Türkçesiyle bize gönlünü
açan ve de memleketimizin geçmiş hayatından bize kesitler sunan Kalço Amca bu
güzel insanlardan biridir. Onu tanıdığım için kendimi çok şanslı sayıyorum. Ruhun
sonsuza kadar huzur içinde olsun sevgili Kalço Amca.<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium;"><o:p> </o:p></span></p>Hüseyin Şirvanhttp://www.blogger.com/profile/00721119746824160368noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5811354224962983164.post-52412035362825440322023-12-21T14:55:00.006+03:002023-12-21T23:35:05.767+03:00VARDAR NEHRİ VE MAKEDONYA<p></p><p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face="Arial, sans-serif" style="font-size: 12pt; text-indent: 35.4pt;"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgmOwA-zrgKmARXhyphenhyphenxUqZBJNXyj10lZmNBtqPxbVX1_VPMU95qgoZ5IAE9rQSbbuP9iQttZv81Np0HIOX_wB_6hfRfyUJlSLLc77bmxpHsYMLBY-UR_3cBTNBlFtRKjZmHREqx96W7s0xNtSThp0MPB2s3X6bbKVtCIbKaoY90N9eA0DbSDnmFdy5lZuE4/s3648/IMG_0875.JPG" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><br /></a></div><br /><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg2ijUHzsUFjJIPF64UjitknylMnbbXUI99hyZ2nFVae8EReRop35SUcBkm2AmdX7_lngrS5J6pxnWp9aNuAMgbsC3aZNJFfOsWSAup6CpEmDMG9DQ5M2ik69_on3GlgQyduup81tkqWB-S-rx_qJXhTulemrzdw5mn4EhfuA22IM-8iqurNl995HBrnhY/s3648/IMG_0875.JPG" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="2736" data-original-width="3648" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg2ijUHzsUFjJIPF64UjitknylMnbbXUI99hyZ2nFVae8EReRop35SUcBkm2AmdX7_lngrS5J6pxnWp9aNuAMgbsC3aZNJFfOsWSAup6CpEmDMG9DQ5M2ik69_on3GlgQyduup81tkqWB-S-rx_qJXhTulemrzdw5mn4EhfuA22IM-8iqurNl995HBrnhY/s320/IMG_0875.JPG" width="320" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Vrtok Köyünde Vardar'ın kaynağı</td></tr></tbody></table><br /><span style="font-size: medium;">Vardar,
Makedonya’nın can damarıdır. Makedonya’yı boydan boya kat eden Vardar
Makedonya’ya hayat vermektedir. Bu yüzden Vardar demek Makedonya demektir.
Gostivar’ın Vırtok köyündeki kaynağından doğan Vardar, çevresine hayat ve
bereket saçarak Şar dağının eteklerini takip edip Üsküp’e doğru yönelir.
Vardar, yoluna devam ederken kendisine katılan dereler tarafından beslenerek
Üsküp’e büyük bir nehir halinde ulaşır. Üsküp’ü doğu ve batı olarak ikiye
bölerek güneye yönelir. Üsküp’ün iki yakasını birleştiren birçok köprü vardır. Bunların
en önemlisi Makedonların da “Kamen Most” dedikleri, Taş Köprüdür. Taş Köprü fetih
yıllarında Türkler tarafından yapılmıştır.</span><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg_TsSW1xZ0WRQINqNWbqgXjhv_2rBfmic9yJPbbtlgTHFv3-6WkYvyC5jSHAKFvNwo9_zG0YzU27oKqiAE1N7Z8xe7AwSFRfmjMm3V80zutaisJjulmK2PVzAj8a6G7IqJ_PpCCirrlGgHGM5Zj8m13ImZkY_0MsJ-E1QpmQ3ecMOloaKzSkdkvDBAKi4/s2048/mkd0901%20225.jpg" style="clear: right; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="1536" data-original-width="2048" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg_TsSW1xZ0WRQINqNWbqgXjhv_2rBfmic9yJPbbtlgTHFv3-6WkYvyC5jSHAKFvNwo9_zG0YzU27oKqiAE1N7Z8xe7AwSFRfmjMm3V80zutaisJjulmK2PVzAj8a6G7IqJ_PpCCirrlGgHGM5Zj8m13ImZkY_0MsJ-E1QpmQ3ecMOloaKzSkdkvDBAKi4/s320/mkd0901%20225.jpg" width="320" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Üsküp Taş Köprü</td></tr></tbody></table><br /><span><a name='more'></a></span><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: 12pt; line-height: 115%;">Üsküp’ten
sonra Körülü’ye (Veles) ulaşmak için derin bir vadinin tabanından geçerek ilerler.
Bu vadi tabanının sağında Üsküp – Köprülü demiryolu hattı bulunmaktadır. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Sol tarafın yukarısında ise Üsküp – Selanik otobanı
vardır.<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: 12pt; line-height: 115%;">Köprülü’yü
de ikiye bölerek geçen Vardar, bundan sonra düzleşen bir arazi üzerinde
yayılarak yoluna devam eder. Vardar ilerledikçe kendini besleyen derelerden
aldığı sularla daha da büyür. Benim doğduğum köy olan Çeltikçi’nin Topolka
deresi ve ona yakın olan Babuna deresi de Köprülü’nün güney çıkışında Vardar’a
karışırlar. Köprülü’den sonra Gradsko, Negotino şehirleri yakınlarından
geçtikten sonra Gevgeli’de Yunanistan topraklarına girerek Selanik’te Ege
denizine dökülünceye kadar yoluna devam eder.</span></p><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjLORmkBVcN-SbhF1jHf4F_ax6l5HTGO4EHpw_62IbeSq0s-W41ZJc6ufIQ4C_X-BUhk_Cn3J5oiIA-pV1MTsQJ01aqkjc925gdfliHreE3S-jmJiHjxU2w5FxoGjiTsz2QgrEjaMeTX102ANL7yfjrxgt-IF4GM_UR7D71u4d6K7OlJsAFOz5L9km7YMk/s2048/SA550518.JPG" style="clear: right; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="1536" data-original-width="2048" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjLORmkBVcN-SbhF1jHf4F_ax6l5HTGO4EHpw_62IbeSq0s-W41ZJc6ufIQ4C_X-BUhk_Cn3J5oiIA-pV1MTsQJ01aqkjc925gdfliHreE3S-jmJiHjxU2w5FxoGjiTsz2QgrEjaMeTX102ANL7yfjrxgt-IF4GM_UR7D71u4d6K7OlJsAFOz5L9km7YMk/s320/SA550518.JPG" width="320" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Negotino yakınlarında Vardar</td></tr></tbody></table><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><br /> <o:p></o:p></span><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: 12pt; line-height: 115%;">Vardar
nehri, 301 kilometresi Makedonya’da, 87 kilometresi de Yunanistan’da olmak
üzere toplam 388 kilometredir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"></span></b></p><b><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><br />Vardar,
Köprülü’ye de bütün güzelliklerini sunar. Köprülü girişinde U harfi gibi bir
dönüş yaparak burada adeta bir yarımada oluşturur. Bu kısımda bir de Mladost Gölü
vardır. Burası 1960 – 1962 yılları arasında Vardar’ın sularından faydalanılarak
oluşturulmuş yapma bir göldür. Etrafı ağaçlandırılarak harika doğası olan bir
yer elde edilmiştir. Bölgenin turizm, spor ve dinlenme merkezidir. <o:p></o:p></span></b><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: 12pt; line-height: 115%;">Vardar,
üstündeki demiryolu, yaya ve araba geçişine uygun köprüleri ile Köprülü’ye doyumsuz
güzellikler katar. Eskiden insanların yüzdüğü Yayıntaş (Yanitaş) plajı ve bir
dinlenme yeri olan Kahve Adası (Adaya Kave) de Vardar’ın oluşturduğu güzelliklerdir.<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjebonJHDwdz94Cq9gfphDXOKMeuNI5mmwpULVio1873xJjInzGViRDE4ldJrigElskx4Mf_65joE4xBWEvAtagSUxoxtT9E-YmSaf3wtOc-K8FpXF0ox3S9HW4nNu6hVLWvA_RbrPEW-RqkFIYOqUnuE1xnuJ7ynE_GM5q9Y3WpwhoqfYXY2kqvTNbvzM/s960/WhatsApp%20G%C3%B6rsel%202023-12-01%20saat%2012.41.16_ff24c5b8.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="682" data-original-width="960" height="227" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjebonJHDwdz94Cq9gfphDXOKMeuNI5mmwpULVio1873xJjInzGViRDE4ldJrigElskx4Mf_65joE4xBWEvAtagSUxoxtT9E-YmSaf3wtOc-K8FpXF0ox3S9HW4nNu6hVLWvA_RbrPEW-RqkFIYOqUnuE1xnuJ7ynE_GM5q9Y3WpwhoqfYXY2kqvTNbvzM/s320/WhatsApp%20G%C3%B6rsel%202023-12-01%20saat%2012.41.16_ff24c5b8.jpg" width="320" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Demiryolu köprüsü, Vardar ve Köprülü</td></tr></tbody></table><br />
<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><i><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: 12pt; line-height: 115%;">Vardar
deyince içim cız eder.<o:p></o:p></span></i></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><i><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: 12pt; line-height: 115%;">Vardar
ki, bizim hasretimizi taşıdı asırlarca Ege Denizi ile Anadolu'ya.<o:p></o:p></span></i></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><i><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: 12pt; line-height: 115%;">Kırmızı
beyaz iplikten yapıp attığımız niyetlerimizi taşıdı.<o:p></o:p></span></i></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><i><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: 12pt; line-height: 115%;">Şimdi
de memleketimizin havasını ve kokusunu bize taşıyor.<o:p></o:p></span></i></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><i><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: 12pt; line-height: 115%;">Ah
Vardar, güzel Vardar...<o:p></o:p></span></i></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><i><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: 12pt; line-height: 115%;">Biz
Vardar Ovasının çocukları seni hep yüreğimizde yaşatacağız.<o:p></o:p></span></i></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Vardar, biz Makedonyalı Türkler için çok
önemli bir simgedir, kaybettiğimiz vatanımızı hatırlatır bize. Onunla duygusal
bağımız vardır. Vardar Ovası türküsünü dinlediğimiz zaman içimiz sızlar, eski
güzel günleri hatırlar, hiçbir zaman geri gelmeyecek olan bu günler için
hüzünleniriz. Bu yüzden oralardan göç etmiş birçok göçmen Vardar’la ilgili
soyadı almıştır. Vardar, Vardarlı, Şenvardar, Özvardar, Vardaryıldızı bunlardan
bazılarıdır. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><i><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: 12pt; line-height: 115%;">“Maya
dağdan kalkar kazlar<o:p></o:p></span></i></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><i><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: 12pt; line-height: 115%;">Al
topuklu beyaz kızlar” <o:p></o:p></span></i></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"></span></p><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg7KB5SZlhLeXSYEf-IHpyxKf-ItW_tUj2j0nQMvlX7fjLtLTFeghVBFtG69FnbNuyJZrM94w4hD13BYwi919JRTCO1-huKW_VqJ-zVwlDn58tAVfgBwKUJlZnmZdgGtrsYfCjU6Z45-C0ZnyTfkANFQ-0QD5HUjohqYG1VuXY18eYyxUu50Hly_oRrvdY/s3264/20160501_124332.jpg" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="1836" data-original-width="3264" height="180" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg7KB5SZlhLeXSYEf-IHpyxKf-ItW_tUj2j0nQMvlX7fjLtLTFeghVBFtG69FnbNuyJZrM94w4hD13BYwi919JRTCO1-huKW_VqJ-zVwlDn58tAVfgBwKUJlZnmZdgGtrsYfCjU6Z45-C0ZnyTfkANFQ-0QD5HUjohqYG1VuXY18eYyxUu50Hly_oRrvdY/s320/20160501_124332.jpg" width="320" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Köprülü</td></tr></tbody></table><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><br />Maya
dağı, Köprülü’nün güneyinde bulunan bir dağın Türkler dönemindeki adıdır. Şar
dağı da Makedonya’nın simgelerinden biri olduğu için türkü “Şar dağından kalkar
kazlar” şekline de söylenir.<o:p></o:p></span><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: 12pt; line-height: 115%;"><o:p> </o:p></span></p><br /><p></p>Hüseyin Şirvanhttp://www.blogger.com/profile/00721119746824160368noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5811354224962983164.post-77796374732902061992023-12-18T17:30:00.003+03:002023-12-18T17:55:42.794+03:00 PAŞA KÖPRÜSÜNDE BOMBALANAN TREN<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"></span></p><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiWy6JJ8WuGLdpB5gT0RjCGLZGYFUF3PuLrDc_pVkT6kwOW8CcmEgMYMWURPo-Q9g0jSZ6XmM9ebylq20Mzp9yUp3zKLJQn0-ORSu_6uJ9L18FgeWU1fZ2XtrcA6TlrJumu210Q1osu6cQJ-c4SBDllaGRSk0HUJ0qj32tmoRIagMwviZX1Jce6AVGQ_XQ/s4624/20220809_193535.heic" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="2084" data-original-width="4624" height="144" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiWy6JJ8WuGLdpB5gT0RjCGLZGYFUF3PuLrDc_pVkT6kwOW8CcmEgMYMWURPo-Q9g0jSZ6XmM9ebylq20Mzp9yUp3zKLJQn0-ORSu_6uJ9L18FgeWU1fZ2XtrcA6TlrJumu210Q1osu6cQJ-c4SBDllaGRSk0HUJ0qj32tmoRIagMwviZX1Jce6AVGQ_XQ/s320/20220809_193535.heic" width="320" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Çeltikçi Köyü tarafındaki tünel.</td></tr></tbody></table><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br />İkinci Dünya savaşında Yugoslavya
ve onun bir parçası olan Makedonya Almanlar tarafından işgal edilmiştir. Bulgarlar,
Almanların müttefiki olarak Makedonya’da söz sahibidir. <o:p></o:p></span><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 106%;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Yosif Broz
Tito, ülkeyi işgal eden Alman ve Bulgar güçlerine karşı Partizanları ile
gerilla savaşı veriyordu. Partizanlar Alman askeri konvoylarına, askeri
noktalara baskınlar düzenliyor, vur kaç savaşı yapıyordu. <span></span></span></span></p><a name='more'></a><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 106%;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Tito’nun
İngilizlerden aldığı, ufak "STUKA" denilen uçakları da vardı. Zaman
zaman bu uçaklarla yapılan saldırılar halk arasında konuşuluyordu.<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 106%;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Bu
uçaklar bir saldırı da benzin dolu variller taşıyan Alman askeri trenine
düzenlemiştir:<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 106%;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Olay
Köprülü’ye (Veles) beş kilometre mesafede bulunan Türk köyü Çeltikçi’nin (Gorno
Orizari) arazisinde, Paşa Köprüsü mevkiinde gerçekleşmiştir.<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 106%;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Paşa
Köprüsü Osmanlı zamanında taştan yapılmış, günümüze sadece ayakları kalmış bir
köprüdür. Burası eskiden beri stratejik bir yerdir. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="line-height: 106%;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="mso-tab-count: 1;"> </span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Bir gün babam (Abbas Şirvan) ile annem (Fatime
Şirvan) çeltik tarlasında çalışmaya gelmişlerdi. Tarla Paşa Köprüsünün üst
tarafında Topolka deresinin kenarındaydı. Dere kenarında büyük söğüt ağaçları
yükseliyor, ondan sonra bölmeler (TİRLER ) halinde çeltik tarlaları
sıralanıyordu. <o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 106%;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Paşa
Köprüsü tarafında Tikenli Bayır (Dikenli Bayır) denilen yüksekçe tepe, Dikenli
Bayır’ın karşısında Kayanlık adı verilen başka bir tepe vardır. Tikenli Bayır
ile Kayanlık arasından Köprülü'yü Manastır’a bağlayan demiryolu geçmektedir. Burada
biri Dikenli Bayırda diğeri Kayanlıkta iki tünel bulunmaktadır. Demiryolu bir
tünelden çıkıp yolu geçtikten sonra hemen ikinci tünele girmektedir. <o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 106%;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Tam işe
koyulmak için "tirlere" girmişlerdi ki trenin sesiyle irkildiler. Her
zamanki gibi bir tünelden çıkıp öbür tünele girecek olan trenin geçişini seyre
koyuldular. Birden ufukta beliren iki ufak uçak, ilk tünelden çıkıp diğer
tünele girmek üzere olan trene dalışlar yaparak, bombalarını bırakmağa
başladılar. <o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 106%;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"></span></span></p><span style="line-height: 106%;"><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgwauqwkU0L7DMQUsaDHXzkj9UEK8pjE8t2qp2aWuDnRKRBrGH_x06XDs-TJAr13879xYP80U0d05O1h8mxjc55ufLEGuRvgwtHTHinQekeuicygpkO84PKgahK3gd7LCQfzbuVUNV4tPv9hr0XWOR8gYAHrCTR3yMnASi4NH5mXWrLn-0oSRJY35q0FPc/s4624/20220809_193630.heic" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="2084" data-original-width="4624" height="144" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgwauqwkU0L7DMQUsaDHXzkj9UEK8pjE8t2qp2aWuDnRKRBrGH_x06XDs-TJAr13879xYP80U0d05O1h8mxjc55ufLEGuRvgwtHTHinQekeuicygpkO84PKgahK3gd7LCQfzbuVUNV4tPv9hr0XWOR8gYAHrCTR3yMnASi4NH5mXWrLn-0oSRJY35q0FPc/s320/20220809_193630.heic" width="320" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Manastır (Bitola) tarafındaki tünel</td></tr></tbody></table><br /><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><br />Tarlada
çalışanlar şaşkınlıkları geçince kendilerini ağaçların altına atarak, korku ve
şaşkınlıkla olayı takip etmeye koyuldular. İsabet alan vagonlar alev alev
yanmağa, bir bomba gibi patlayan benzin varilleri havada uçuşmağa başladı. Bu
varillerin bazıları bulundukları yere kadar ulaşıyordu. Köylülerin deyişiyle;
“Fıçilar kokoş (patlamış mısır) gibi patlaydi. "Tren olduğu yerde kalarak
cayır cayır yanmaya başladı. Uçaklar bombalarını attıktan sonra geldikleri gibi
ufukta kayboldular.<o:p></o:p></span></span><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 106%;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">O anda
çeltik tarlalarında çalışan annem, babam ve birçok Çeltikçili bu tarihi olayı
film seyreder gibi seyretti. Tarihe tanık oldular. <o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 106%;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Olaydan
kısa bir süre sonra tren demiryolundan kaldırılarak yol açıldı. Fakat etrafa
yayılan variller oldukları yerde kaldı. Variller uzun süre kaldırılmayınca bazı
köylüler tarafından alınarak birer ikişer köye getirildi. Bu varillerin sacları
çok değerliydi. Bunlardan birçok şey yapılabilirdi. Babam da bu varillerden iki
tanesini eve getirir.<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 106%;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Bir
müddet sonra Bulgarlar varillerin peşine düşer. İkinci Dünya savaşında Bulgarlar,
Türklere baskı ve işkence yapmak için hiçbir fırsatı kaçırmamışlardır. Tüfek
arama ve başka bahanelerle sık sık sokağa çıkma yasağı ilan edip evlerde arama
yapmış, Türkleri taciz etmişlerdir. Varilleri aramak için Çeltikçi’ye gelen
Bulgarlar, evlerinde varil buldukları köylülere hakaretler yağdırarak kasabaya
kadar taşıtırlar. Köye gelen Alman askerlerinin Türklere karşı daima iyi
davrandıkları büyüklerimiz tarafından anlatılır.<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 106%;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Bizim
evdeki variller avludaki kışlık odun yığınının altında olduğu için görülmez ve
babam cezadan kurtulur. Babam, bu varillerden Köprülü’de bir sobacıya, bir
işporet (kuzine) yaptırır. Kuzine Fransızca, işporet ise Makedoncadır.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Bence bu çok kullanışlı sobaya “Fırınlı Soba”
denmelidir.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 106%;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Bizim
işporetimiz normalden büyüktü, fırını da büyük tepsilere göreydi. Sapları sarı
pirinçtendi. Hitler’in benzin varillerinden yapılan bu işporeti 1980’lerin
sonlarına kadar kullandık. En son Turgutlu’daki bahçemizde annem öğle yemeği
hazırlarken kullandı. Ailemizde hatırası çok olan bir aletti. <o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 106%;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Böylece
Almanya’da üretilen, Paşa Köprüsünde bombaların etkisi ile tarlamıza düşen
varillerin ömrü Turgutlu’da son bulmuş oldu. <o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="mso-spacerun: yes;"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"> </span></span><o:p></o:p></p>Hüseyin Şirvanhttp://www.blogger.com/profile/00721119746824160368noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5811354224962983164.post-61171647785018640242023-12-11T14:26:00.002+03:002023-12-11T22:17:37.624+03:00 GAZİ’DEN NOTLAR: VEYSEL ERÜSTÜN AĞAÇ İŞLERİ ATÖLYESİ<p><span style="font-size: medium;"> </span></p><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg3AwrujzPKTvgvH8mbQcrs3BcPmcgPdLlKbOEe3Lq3iL2m9kxw61_RGnmkEB2wMv1cvw2QYmyLPdRsA5XVWOozs4YMXAsjKnLNS_ydSuPfiPkuK25KICWthHeM5MijSO4tKnY5hWDrD5UH3Rv1AiVMSh-tqJWX6Vysc2zZO9Q9kGXMp9l1wPSnVivEAVk/s604/394248_212077722219917_1291323013_n.jpg" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="404" data-original-width="604" height="214" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg3AwrujzPKTvgvH8mbQcrs3BcPmcgPdLlKbOEe3Lq3iL2m9kxw61_RGnmkEB2wMv1cvw2QYmyLPdRsA5XVWOozs4YMXAsjKnLNS_ydSuPfiPkuK25KICWthHeM5MijSO4tKnY5hWDrD5UH3Rv1AiVMSh-tqJWX6Vysc2zZO9Q9kGXMp9l1wPSnVivEAVk/s320/394248_212077722219917_1291323013_n.jpg" width="320" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Veysel Erüstün hocamızla atölyede</td></tr></tbody></table><span style="font-size: medium;"><br /><i style="text-indent: 35.4pt;">ARI KOVANLARI</i></span><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Gazi Eğitim
Enstitüsü Resim Bölümünde ilk sınıflarda bütün atölyelerde ders gören
öğrenciler son sınıfa gelince iki atölye seçerlerdi. Modelaj, ağaç işleri,
mukavva işleri, metal işleri, karışık teknik ve örgü-dokuma atölyeleri
seçilebilecek atölyelerdi. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">1970-71
öğretim yılı başında ben modelaj ve ağaç işleri atölyelerini seçtim. Bu
atölyelerde değişik zamanlarda dönerli olarak ders gördük. Atölye değişince
katılan arkadaşlar da değişiyordu. Böylece değişik arkadaşlarla aynı grupta
olma şansı buluyorduk.<span></span></span></p><a name='more'></a><span style="font-size: medium;"><o:p></o:p></span><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><span style="font-size: medium;">Ağaç
atölyesini seçmemin birinci nedeni marangozluğun benim için baba mesleği olması
idi. İlkokuldan itibaren babamın marangoz dükkânında çalıştığım için ağaç
işlerinden anladığım gibi, ağaçla uğraşmaktan büyük zevk alıyordum. Daha
birinci sınıfta ilk işimiz olan tuval çerçevesi yapımında gösterdiğim ustalık
ağaç işleri hocamız Veysel Erüstün’ün dikkatini çekmişti.<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><span style="font-size: medium;">Ağaç
işlerini iyi bilmeme rağmen bu atölyeyi seçmemin bir nedeni de Veysel hocamızın
bilgilerinden faydalanarak, bu işi marangozluktan sanat boyutuna taşımaktı. <o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Öğrencilerin
atölyedeki makineleri kullanmaları yasaktı. Bu yasak herhangi bir yaralanma ve
kazaya karşı konmuştu. Makinede çekilmesi gereken parçaları hocamız çekerdi.
Bir gün hocamızın atölyede bulunmadığı bir sırada bir arkadaşımızın parçasının
acil olarak plânya makinesinden geçirilmesi gerekiyordu. Veysel Beyi bir türlü
bulamayınca makineyi çalıştırarak arkadaşımızın parçasını plânyadan geçirdim.
Makine sesini duyarak telaşla içeri giren hocamız benim makineyi kullanmama
dikkatle baktıktan sonra, önce makineyi izinsiz kullandığım için biraz kızar
gibi oldu. Sonra da bana acil durumlarda makineleri kullanma izni verdi.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">İlk başta
herkes bazı ufak işler ve değişik oyma çalışmaları yaptıktan sonra, son iş
olarak büyük sayılabilecek işler yapılırdı. Her öğrenci kendine göre günlük
hayatta kullanacağı işler seçerdi. Yapacağımız işlerde kullandığımız bütün
malzeme okul tarafından karşılanıyordu.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><span style="font-size: medium;"></span></b></p><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjFQlt8F_vGdfY_ip-6Ahb1idGLWHdaj5Ml2hx4k3d1XxNag7nOUZ1n5w9L_aDbKwPFCNQhZKPOnoioxN7JMmQCvYDsS1UM_hbDZtugsT9dzxduU1_GkY7CbAhmMcqYsF8ruKLPh1UsWzbi2fmQYqk6yYXCdwzpF5OZ0x4QNH9noaVeGXPRaJkh2tirglg/s604/404897_212081165552906_830281313_n.jpg" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="397" data-original-width="604" height="210" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjFQlt8F_vGdfY_ip-6Ahb1idGLWHdaj5Ml2hx4k3d1XxNag7nOUZ1n5w9L_aDbKwPFCNQhZKPOnoioxN7JMmQCvYDsS1UM_hbDZtugsT9dzxduU1_GkY7CbAhmMcqYsF8ruKLPh1UsWzbi2fmQYqk6yYXCdwzpF5OZ0x4QNH9noaVeGXPRaJkh2tirglg/s320/404897_212081165552906_830281313_n.jpg" width="320" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Arı kovanı yapım ekibi. <br />Soldan sağa; Ümit Yüksel, Ali İhsan Yönter,<br />Hüseyin Şirvan, Yunus Özel</td></tr></tbody></table><b><span style="font-size: medium;"><br />Ben hangi
işi yapacağımı düşünürken Yunus Özel arkadaşım beni heyecanlandıran bir
teklifle geldi. Yunus, Sivas’ın Zara ilçesine bağlı Kaplan köyündendi. Bu köyde
arıcılık yapılmasına rağmen ilkel kovanlar dışında kovan bulunmadığını söyledi.
<o:p></o:p></span></b><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><span style="font-size: medium;">“Ben kendi
başıma bu işin altından kalkamam. Sana çıraklık yapayım, senin nezaretinde iki
kovan yapalım. Kaplan köyüne örnek olarak götüreyim.” Dedi. <o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Yunus’un bu
toplumcu düşüncesinden çok etkilendim. Kendi kullanacağı herhangi bir eşyadan
vazgeçip köyünü düşünmesi çok güzel bir davranıştı. Ona da bu yakışırdı. Bana
da tabi ona yardım etmek düşerdi. Seve seve kabul ettim. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Yunus’un
teklifini hocamız Veysel Beye iletince çok duygulandı. Her türlü yardım vaadi
ile bizi yüreklendirdi. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Yunus’un Ankara
Arıcılık Enstitüsünden aldığı arı kovanı plânları ile işe başladık ki, Ümit
Yüksel ve Ali İhsan Yönter arkadaşlarımız da bize katılmak istediklerini
belirttiler. Her kovan için bir hayli malzemeye ihtiyacımız olacaktı.
Malzemeler o günkü sisteme göre okulun deposundan veriliyordu. Biz bu konuda
çok şanslıydık. Her türlü malzeme ve araç gereç devlet tarafından
karşılanıyordu. Veysel Bey kovanların sayısı dörde çıkınca biraz duraladı ama
gene de izin verdi. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Dört arkadaş,
büyük bir hevesle sıkı bir çalışmaya giriştik. Süre kısıtlı idi. Ders saatleri
dışında da çalışıyorduk. Kovanların masif ağaçtan yapılması gerekiyordu. Her
kovanın bir alt tablası, iki bölümlü gövdesi ve üst kapağı vardı. Ayrıca her
bölüm için yirmişer petek çerçevesi gerekiyordu. Dört kovan göz önüne alınınca
çok sayıda parçanın ölçülerine göre hazırlanması çok zaman alıyordu. Üstelik masif
ağaçtan oluşan gövde ve diğer parçaların kırlangıç geçmelerle birleştirilmesi
ve yapıştırılan parçaların kuruması için beklemek gerekiyordu. Sıkı bir
çalışmadan sonra plânlara uygun dört tane kovan ortaya çıkardık. Kovanları köyüne
götürmek üzere Yunus Özel arkadaşımıza teslim ettik. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Mezun olduktan
sonra Yunus’la ilişkimiz koptu. Gönül bağımız hiç kopmasa da uzun yıllar
bağlantımız olmadı. İnternetin ortaya çıkması ve yaygınlaşması ile görüşmeye
başladık. Telefon ve adres alışverişi yaptık. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;"><b>Birkaç yıl
önce kargodan bir paket aldım. Paketi açtığımda içinde bal olduğunu gördüm.
Yunus Özel tarafından yazılmış notta, bu balın yıllar önce yaptığımız
kovanların balı olduğu yazıyordu. Çok duygulandım. Bu hayatımda aldığım en
tatlı baldı. Böyle güzel bir işte katkım olduğu için çok mutlu oldum. Veysel
Erüstün hocamızı rahmet ve özlemle andım</b>. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><i><span style="font-size: medium;"></span></i></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><i><span style="font-size: medium;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhBukufuMWb7MXqaYUMVTb5t0j4_XGUvhDmK9ot-y-tyTu4B6Es24VrSB4Tc23_LVCHQWarc-Tg6vTqaj6ktUlYOU0H0O3Cdag_zxI8QrA1bVcK-XkYK6U8xazezkKB72JlwIekRjQgbby6nV5dVojrw6_3c5kWQ-02cbuvwHyejWmzVS501d3a-tk7Vps/s719/36467_1457990923894_4470250_n.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="548" data-original-width="719" height="244" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhBukufuMWb7MXqaYUMVTb5t0j4_XGUvhDmK9ot-y-tyTu4B6Es24VrSB4Tc23_LVCHQWarc-Tg6vTqaj6ktUlYOU0H0O3Cdag_zxI8QrA1bVcK-XkYK6U8xazezkKB72JlwIekRjQgbby6nV5dVojrw6_3c5kWQ-02cbuvwHyejWmzVS501d3a-tk7Vps/s320/36467_1457990923894_4470250_n.jpg" width="320" /></a></span></i></div><i><span style="font-size: medium;"><br />HÜSEYİN
SALİH BORA’NIN AĞAÇ İŞLERİ<span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></i><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Burada
Kıbrıslı şehit arkadaşımız Hüseyin Salih Bora’dan da söz etmek istiyorum. Biz iki
Hüseyin olarak çok yakındık. Bizi yakınlaştıran ortak insani değerlerimizin
yanında başka bir neden daha vardı. İkimiz de Türkiye dışındaki Türklerdendik.
O Kıbrıslı ben de Makedonyalıydım. Çok farklı ve güzel bir insandı, Kıbrıs
aksanı ile konuşmasına bayılırdık. Hüseyin Salih’te Türklük bilinci çok yüksekti.
Atatürk ilkelerine ve Cumhuriyet değerlerine bağlı aydın bir arkadaşımızdı. Çok
güzel zamanlar yaşadık. Hayali cihan değer dediklerinden.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Hüseyin, ağaç
işleri atölyesinde, gürgen ağacından çok güzel bir büst ve kabartma oymuştu.
Yapılışlarının her aşamasına tanık olduğum bu kadın büst çalışmasını ve
kabartmayı eşyalarının çok olması nedeniyle Kıbrıs’a götüremedi. O Kıbrıs
şivesi ile<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">-Kıbrıs’a sen
gelin, Türkiye’ye ben gelim o zaman bu büst ve kabartmayı götürürüm. Diyerek
bana emanet etti. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;"><b>Hüseyin
Salih, “Kıbrıs Türk Mukavemet Teşkilatı” bünyesinde görev yapan bir “Kıbrıs Mücahidiydi”.
1974 Barış harekâtı başlayınca savaşa katıldı. Ne yazık ki ikinci çıkartmada
şehit oldu. Bana emanet bıraktığı çalışmalar elimde kaldı. Kırk yıl bunları
arkadaşımın emaneti olarak sakladım. O kadar yer ve ev değiştirmemize rağmen bu
eserleri ailece koruduk. Hep evimizin görünen bir yerinde gözümüzün önünde
tuttuk</b>. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">2011 yılında
Gazi Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinden Yardımcı Doçent Aysun Alyunöz
Yonuk Hanım, “Gazinin Şehitleri” konulu bir proje üzerinde çalışmaya başlar.
Hüseyin Salih Bora’nın mezuniyet tezini bulup görünce etkilenir ve
araştırmasını arkadaşımız üzerinde yoğunlaştırır. <b><i>Bu araştırma sırasında
oğlum Alper Şirvan’ın internette paylaştığı, <a href="https://sairalper.blogspot.com/2003/01/agactan-bir-bust-ve-bir-adam-huseyin.html" target="_blank">“Ağaçtan Bir Büst ve Bir Adam:Hüseyin Salih Bora” </a>başlıklı yazısını görünce beni buldu.</i><u> </u></b><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Böylece bir
video çekimi ve Hüseyin Salih’in çalışmaları ile bu projeye ben de katılmış
oldum. Kırk yıl özenle sakladığım ağaç büst ve kabartma Hüseyin Salih’in eşine
ve kızına ulaştırılmış oldu.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">18 Mart 2011
Tarihinde Ankara Gazi Üniversite Mimar Kemalettin salonunda yapılan “Gazinin
Şehitleri” programında Hüseyin Salih Bora’nın eşi Şenay Hanım ve damadı Yusuf
Yönlüer ile beraber olduk. Şehidimizi rahmet ve özlemle andık.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><span style="font-size: medium;">Şimdi
rahmetli arkadaşıma görevimi yapmanın ve üzerimdeki emaneti yerine ulaştırmanın
huzurunu yaşıyorum. <o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Sevgili
arkadaşım Hüseyin Salih Bora ve bütün şehitlerimize Tanrı rahmet eylesin.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><o:p><span style="font-size: medium;"> </span></o:p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><o:p><span style="font-size: medium;"> </span></o:p></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-size: medium;"><span style="mso-tab-count: 1;"> </span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><o:p><span style="font-size: medium;"> </span></o:p></p>Hüseyin Şirvanhttp://www.blogger.com/profile/00721119746824160368noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5811354224962983164.post-81659872155343854582023-12-03T14:46:00.008+03:002024-02-01T11:58:00.829+03:00KARASLARLI MUHARREM SAMTAŞ<p><span style="font-size: medium;"> </span></p><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi_vkXRbK7i7ud-dzUX9hs_EyRh0EXXqzpgH8j63ICNuOukub7mHEM5awsAHScigc3rHzmGS3SX6xDLXUSSV8Xs03Mrzmh4Vs0d1LMC-lcIns7XvY-JG_syk-PCL4NUTt9f1tnMSXJOfD8Z0U2bvJwpbOikJHfbM6eu6TcHOv_nmRzk_xu0_KdDJcFko2w/s4624/20220809_124635.heic" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="2084" data-original-width="4624" height="116" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi_vkXRbK7i7ud-dzUX9hs_EyRh0EXXqzpgH8j63ICNuOukub7mHEM5awsAHScigc3rHzmGS3SX6xDLXUSSV8Xs03Mrzmh4Vs0d1LMC-lcIns7XvY-JG_syk-PCL4NUTt9f1tnMSXJOfD8Z0U2bvJwpbOikJHfbM6eu6TcHOv_nmRzk_xu0_KdDJcFko2w/w258-h116/20220809_124635.heic" width="258" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Öksüz minaresi ile bugünkü Karaslar</td></tr></tbody></table><span style="font-size: medium;"><br /><span style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">Çocuklarımın dedesi, kayın pederim
Muharrem Samtaş, Makedonya’nın Köprülü (Veles) kasabasına bağlı Aşağı Karaslar
(Dolno Karaslari) köyünde 1929 yılında dünyaya geldi. Aşağı Köy varsa Orta köy
ve yukarı köy de vardır.</span></span><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">Muharrem Samtaş şöyle diyordu:<span></span></span></span></p><a name='more'></a><span style="font-size: medium;"><o:p></o:p></span><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">“Memet Dedemden duymişım, bizim küün
adi eskiden Karaaslan imiş. Zamanle Karaslar olmiş. Biz buraa Kaaraman’dan
(Karaman) gelmişız. Babadan uula hap bööle anlatılmiş. Biz de çojuklarımıza
anlatacayız.”<o:p></o:p></span></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">Samtaş ailesinde Mehmet Dedenin
düşünceleri, sözleri herkes için vaz geçilmez ilke ve kurallardır (düsturlardır).
Bugün bile bunlara uymağa çalışanlar var.<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">Karaslar’ın büyük ailelerinden biri
olan “Hoca Mehmet” ya da “Molla Mehmet” ailesindendir. Dedesi Hoca Mehmet köyün
imamı idi. Kur’an okumayı bilen, dini bilgisi olan önemli bir kişisiydi. Kur’an
okumayı ve dini eğitimini babasından almıştı. <o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">Mehmet dedenin babası Molla Süleyman da köyün imamıydı. Osmanlının son dönmelerine kadar Köprülü’de dini eğitimi
yapılan kurumlar vardı. Süleyman Hoca’nın, din eğitimini bu kurumların birinde
tamamladığı söyleniyor. Eğitim aldığı kurum büyük bir ihtimalle bir medreseydi. Aileye "Molla" denmesi onunla başlamıştır. Süleyman Hoca bu yörede çok yaygın olan tarikatlara karşıydı. Oğlunun da tarikatlardan
uzak durmasını isterdi. Gel gör ki oğlu Mehmet babasının isteğine uymadı.
Köprülü Derbent Halveti tekkesine bağlandı. Tekkeye çok hizmet ettiği
anlatılır. Çünkü insanlar bir tarikata, şeyhe, dergâha bağlanıp hizmet ederek
öbür dünyalarını kazanacaklarına inandırılmışlardı.<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">Sahip olduğu dini bilgiler ve
sorgusuz bağlılık Mehmet dedeyi Derbent<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>Halveti dergâhı şeyhi Şeyh Ahmet Babanın has adamı yaptı. Hem
Karaslar’da dergâhın “Dedesi” (Dedelik tarikatta bir makamdır) hem de bilgisiyle
her yerde Şeyh Ahmet Babanın yüz akı oldu. Şeyh Ahmet Baba onu gittiği her yere
götürürdü.<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">1948 yılında ölen Mehmet Dedenin,
çocukluk ve gençlik yılları Osmanlı yönetimi zamanında geçti. Bu dönemde
Osmanlı her bakımdan bitmişti. Kötü yönetim, israf, saraylardaki lüks
düşkünlüğü yüzünden insanlar kaderleri ile baş başa kalmıştı. Üst üste gelen
savaşlar da milleti bezdirmişti. Sağlık ve eğitim hizmetleri yok denecek kadar
azdı. Makedonya’daki Türkler en temel insani hizmetlerden yoksundu. Bu yüzden
çoğunluk cahil kalmış, babadan deden gördüğü usullerle derdine derman arıyordu.
Şeyh babaya, hocaya, türbelere, koşuyordu. Kolera ve başka hastalıklar
ortalıkta kol geziyordu. Çocuk ölüm oranı çok yüksekti. <o:p></o:p></span></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">Bu ortamda Mehmet Dede, bütün
kardeşlerini kolera yüzünden kaybettiği için evin tek çocuğu olarak büyüdü. Çok
çocuklu kalabalık ailelere hap imrendi. <o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">“Evlenip çoluk çocuğa karışırsam
ailem kırk kişi olmadan çocuklarımı ayırmayacağım” diye ahdetti. Öyle de yaptı.
<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">2006 yılında Köprülü’de karşılaştığım
ve çok güzel Türkçe konuşan Lazo isimli bir Makedon Hemşerimle aramızda şöyle
bir konuşma geçti;<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">“Senın adın ne be Aga.”<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">“Lazo”<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">“Sen kaç yaşındasın be Lazo Aga.”<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">"Ben yetmiş yaşıni geçmiş bir delikanliyım”<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">“O vakıt sen bizimkileri tanırsın”<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">“Angi küüdendi sizınkiler”<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">“Çeltikçi’den” <o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">“Çeltıkçii bilmem be, Karaslar olsa
bilirdım”<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">“Karaslar’dan sorayım o vakıt. Hoca
Memetleri tanıymisın.”<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">“Tuu kırk kişi yaşaylardi bir evde.”<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">“Tanıysın demek onlari” <o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">“Epiciini tanıyım be tarla komşiydık”<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">“Ben Memet dedenin büyük uuli
İbraim’ın torunıiyle evliyım. Marem’ın damadiyım. Tanıymisın.”<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">"Nije tanımam be çok ii arkardaştık.”<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">“Lazo Aga çekeym senın bir slikani.
Götüreyım arkardaşların görsünler. Olur mu?” <o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">“Çok ii olur, em göster em de
epijiine çok selam süüle.”<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">Göçün üzerinden elli yıl geçmiş
olmasına rağmen bir Makedon Hemşerimiz kırk kişilik Hoca Mehmet Dede ailesini
hatırlıyor. Köprülü aksanı ile bu kadar güzel Türkçe konuşması da ayrı bir
güzellik.<o:p></o:p></span></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">Hoca Mehmet ailesi, dedeleri ölünceye
kadar kırk beş kişi olmalarına rağmen birlikte yaşamaya devam etti. İyi mi, kötü
mü oldu, bu tartışılır.<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">Muharrem Samtaş, Mehmet Dedenin dört
oğlundan en büyüğü olan İbrahim’in oğludur.<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">Mehmet Dedenin ailesinden olan dört
aile 1955 yılında Türkiye’ye göç ederek Turgutlu’ya yerleşti ve hepsi Samtaş
soyadını aldı.<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">Muharrem Samtaş, bizim hep “Memleket”
dediğimiz bu topraklar hakkında yaptığım araştırmalarda en önemli bilgi kaynaklarımdan
biridir. Baş başa kaldığımız zaman çok iyi anlaşırdık. Soru sormasını,
dinlemesini bilir, Memleket hakkında konuşmayı çok severdi. Konuşmak istemediği
sıkıntılı zamanlarında bile Memleket konusu açılınca canlanırdı. Değişik
zamanlarda konuştuğumuz aynı konulara hep aynı cevapları aldım. Bilgisayara
yüklenen bilgiler gibi hiç değişmiyordu. Yoğunlaştığı konuları hafızasına öyle
yerleştirmiş ki sanki hep onlarla yaşıyor gibiydi. Turgutlu ve Bursa’da çok
sohbetlerimiz oldu. Öğrenmek istediğim konuyu açardım o anlatır, ben de
kaydederdim. <o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">Tito’nun ilk yılları ve askerlikle
ilgili verdiği bilgiler diğer canlı kaynaklar ve yazılı kaynaklarla da
örtüşüyor. Makedonya, Köprülü köyleri ve Ohçebol bölgesi ile ilgili
görüşlerinin doğruluğunu da oraları gezerek gördüm. <o:p></o:p></span></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">Memleketimizi çok gerçekçi bir
şekilde değerlendirirdi. 1983 yılında Mehmet dedesinin mezarını yaptırmak için
memlekete gittiler. O zaman Yugoslavya daha bölünmemişti. Döndüğünde şöyle
diyordu; <span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;"><b><span style="line-height: 107%;">“Abe memleket memleket diyoruz,
gözümüzde büyütüyoruz. Gidemiyoruz, kaybetmişiz, ayrı kalmışız da ondan. Bizim memleketimiz
Makedonya, Yugoslavya’nın en geri bölgesiydi. Makedonya, bir Bursa kadar bile değil.
Sade Bursa’nın geliri bile Makedonya’dan fazladır. Bizim orada her şeyimiz vardı
ama çok da zahmet vardı, iş çoktu, çok çalışıyorduk. Malı mülkü olanların
geçimi iyiydi, tabi köy yerinde ne kadar iyi olursa. Malı olmayanlar, ya da az
olanlar çok zor yaşıyordu.</span></b></span></p><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhEjfDdxr53BtVasIbZPQqGUUTEfSGPmKuslG4JxAAjrTslYiF5wG5SwlWUmzCyRIjefzNm5wgpCV6HUxf_DgCsZPG_6-nm2ufenF1034MPMqsNe_ltvQACGlxWzNbdRur3TVmL_9jQZx48wEjWRL0EIzk80fBXeU_hiZi8AR5AfZOMLoJINy5uKWdAUMk/s2048/makedonya08%20368.jpg" style="clear: right; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="1536" data-original-width="2048" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhEjfDdxr53BtVasIbZPQqGUUTEfSGPmKuslG4JxAAjrTslYiF5wG5SwlWUmzCyRIjefzNm5wgpCV6HUxf_DgCsZPG_6-nm2ufenF1034MPMqsNe_ltvQACGlxWzNbdRur3TVmL_9jQZx48wEjWRL0EIzk80fBXeU_hiZi8AR5AfZOMLoJINy5uKWdAUMk/s320/makedonya08%20368.jpg" width="320" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Vardar'ın karşısında Karaslar'ın sebze bahçeleri vardı<br /><br /></td></tr></tbody></table><span style="font-size: medium;"><b><span style="line-height: 107%;"><br /> </span></b><span style="font-family: "Blackadder ITC"; line-height: 107%;"><o:p></o:p></span></span><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">Bizim köyümüz Vardar’a ve Köprülü’ye
yakındı. Vardar kıyına yürüyerek gidiyorduk. Köprülü’ye araba veya hayvanla
gitmek için dolanmak gerekiyordu. Yaya ve eşeklerle gittiğimiz kestirme bir
yolumuz vardı. Bu Potok yoluydu. Bu yolla dere içinden doğru Köprülü pazarına
çıkardık.” <o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">(<i>Potok, Makedoncada dere anlamına
geliyor.</i> <i>Ama Potok burada bu yerin özel adı olmuş. Potok iki dik yamacın
oluşturduğu vadinin tabanından akmaktadır. Vadinin girişi Karaslar’ın tam
karşısına gelmektedir. Buradan girilerek kestirmeden Köprülü’ye gidilirdi.
Eşeklere yüklenen ürünler bu yolla pazara götürülürdü.</i> <i>Bazen ani
bastıran yağmurlarda</i> <i>yamaçlardan boşalan suların oluşturduğu seller
tehlikeli olurdu. Karaslar’a yakın Bekirli ve Kurudere köylüleri de bu yolu
kullanırdı. <o:p></o:p></i></span></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><i><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">Vadinin çıkışında Derbent adı verilen
bir yer vardır. Burası vadiye giriş yapılan kasaba tarafındaki boğazdır.
Makedonlar bu yere bugün de “Derven” demektedir. Boğaz girişinin sol yamacında
Derbent Halveti Dergâhı vardı. Derbent dergahına bağlı olanlar, yol üstünde
bulunan dergâha ait mekanlara hayvanlarını bağlardı. Potok şimdi bir gecekondu
mahallesidir.) <o:p></o:p></span></span></i></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;"><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg_Dp-AUa6LM6PJKbV7qddkIcDHVUZCFU1FPfk6v-thD0maM7dKhhQSE9b__8sj2jVRT2dLo68z0dTdZ0jODrQtJB4XPYW37tGjg7LZ7snoth408FsyOVDM3asylhF3epuwfQo4faYzBJBrGfAiq169SXugfdLvwQpxXmC1IU2HnbvoZ4AVmx3-RAGeGUU/s2048/makedonya08%20363.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="1536" data-original-width="2048" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg_Dp-AUa6LM6PJKbV7qddkIcDHVUZCFU1FPfk6v-thD0maM7dKhhQSE9b__8sj2jVRT2dLo68z0dTdZ0jODrQtJB4XPYW37tGjg7LZ7snoth408FsyOVDM3asylhF3epuwfQo4faYzBJBrGfAiq169SXugfdLvwQpxXmC1IU2HnbvoZ4AVmx3-RAGeGUU/s320/makedonya08%20363.jpg" width="320" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Sağ tarafta Hoca Mehmet ailesinin<br />Vardar kenarındaki arazileri.</td></tr></tbody></table><br />“Bizim aile olarak geçimimiz iyiydi.
Vardar kıyında sebze ve meyve yetiştirdiğimiz bahçelerimiz vardı. Sırbistan’a
bezelye gönderiyorduk. Vardar’a uzak tarlalarımızda buğday, arpa, afyon, tütün
susam, kavun karpuz her şey yetişiyordu. Hayvanlarımız, koyun sürümüz vardı. Arılarımız
da vardı. Bazı seneler çok bal alırdık. Tarlaları işlemek, hayvanları ve arıları
bakmak, satılacak ürünleri pazara götürmek için çok insan lazımdı. Bizde iş hiç
bitmezdi.” <o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><i><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">(Bu bölgede, özellikle Karaslar,
Koçilar ve Bekirli’de arıcılığın yaygın olduğu anlaşılıyor. Geçen yıllarda
Bekirli’de “Bal Ülkesi” adında bir belgesel çekildi ve yayınlandı. Burada
Hatice isimli bir kadının, doğal oyuklarda petek yapıp bal üreten serbest
dolaşan arılarla olan ilişkisi anlatılıyor. Koçilar yakınlarında da yalçın
yamaçlarda bulunan oyuklarda yaşayan arılardan bal toplandığını duydum.
Köprülü’nün öbür köylerinde de az çok arıcılık vardı. Çeltikçi’de Balcı Sülo
(Süleyman) ailesi büyük çapta arıcılık yapardı. Türkiye’de Balcı soyadını
aldılar.) <o:p></o:p></span></span></i></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">“Türkiye’ye gelince baştan çok zorluk
çektik ama bir düzen kurunca memleketten çok daha rahat ve kaliteli bir hayatımız
oldu. Türkiye çok zengin bir memleket. Burada olan birçok şey orada yoktu. İyi
ki gelmişiz. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">Kasabaya (Köprülü’ye) uzak köylerde
daha zor yaşanıyordu. Bize en yakın köy olan Koçilar’ın arazisi güneye bakıyordu,
bu yüzden güneşi bize göre daha güzel alıyordu. Burada çok güzel yeşil
(ıspanak) yetişiyordu. Koçilar da Kasabaya yakındı. Kuridere ve Bekirli köyleri
ufaktı. Bizim köyün gerisinde kalıyordu. Şimdi bu köylerde kimse yaşamıyormuş.
Kişina da sapa bir yerdeydi. Çok ufak bir köydü. Arazisi az ve çok verimsizdi. Kişina
geçimin en zor olduğu köydü. Burada da şimdi kimse yaşamıyormuş. Bir de daha doğuda,
yollara uzak, sapa yerde olan Çreşka köyü vardı. Arazisi çok güzel ve verimliydi.
Arazisinden bir dere geçiyordu. Çreşka’da her şey yetişirdi ama kasabaya uzak
olduğundan mahsulünü satamazlardı. Bu yüzden burada geçim zordu.” <o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><i><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">(Çreşka’dan Bregalnisa deresi
geçmektedir. Bu dere İştip tarafından gelip Penuş, Çreşka ve Bekirli köylerinin
yakınlarından geçerek Gradsko kasabası yakınlarında Vardar’a karışmaktadır. Çreşka
adı Makedonca kirazdan gelmektedir. Kirazlık demektir.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></span></i></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;"><b><i><span style="line-height: 107%;">Bekirli’de şimdi kimse yaşamıyor ama
Türkler zamanında burada çeltik bile ekildiği söyleniyor. Bekirli arazisi şimdi
cıvar köylüleri tarafından kiralanarak ekilmektedir.)</span></i></b><b><span style="line-height: 107%;"> <o:p></o:p></span></b></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">“Ohçebol köylerinde çok buğday ekilirdi.
Oçebol’da, sıcak yaz günlerinde gölgesine girecek tek bir ağaç yoktu. Bir
armuda hasrettiler.” <o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><i><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">(Şimdi Ohçebol’da modern sulama
teknikleri ile sulama yapıldığı için Dorfullu ve diğer köylerde her türlü meyve
ve ürün yetişmektedir. Yer yer direkler üstünde bağlar da görülüyor. Ohçebol bugün
de Makedonya’nın tahıl ambarıdır. Eskiden orakla çok zahmeti bir şekilde yapılan
ve bir aydan fazla süren buğday hasadı şimdi modern makinelerle çok kısa sürede
yapılmaktadır. <o:p></o:p></span></span></i></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><i><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">Uçsuz bucaksız buğday tarlaları ve
her yerde görülen koyun sürüleri ile Ohçebol Bölgesini Konya ovasına benzetirim
hep. Konya, Aksaray arasındaki araziye çok benziyor. Göz alabildiğine uzanan buğday
tarlaları ve sıkça görülen koyun sürüleri ortak noktalarıdır. Ohçebol ismi
Makedonca Ovçe Pole’den gelmektedir. Koyun ovası demektir. Bu isim buraya çok
yakışıyor.)<o:p></o:p></span></span></i></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">“Sizin köyünüz Çeltikçi Vardar’ın
öbür tarafındaydı yani batıda. Bizim köylere göre daha büyüktü. Arazisi çok
zengindi. Her şey yetişirdi. Çeltikçi köyünün en birinci zenginlik kaynağı
pirinçti. Çok pirinç tarlaları vardı. Kasabaya da çok yakındı ve yolu düzgündü.
Çeltikçi’den kasabaya gitmek çok kolaydı.” <span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;"></span></span></b></p><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgztn60Nv4u-LUK4RrItf-de5MfRT9bqidIJIEG_p8fSMifYa9XsOmE5VgTfxr_41vu5mpzztV26oGK-mT4m8EtvwsLTm_l3uv29KS-JL3WMJ0CzCCflU8pyNdQMUZnwoDX-Bwzme_cII_ogDXlRQlNKLNIZY2Cw18XSYbCxvzg23aG0WnEaXrkBrz9rws/s627/r6.jpg" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="381" data-original-width="627" height="194" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgztn60Nv4u-LUK4RrItf-de5MfRT9bqidIJIEG_p8fSMifYa9XsOmE5VgTfxr_41vu5mpzztV26oGK-mT4m8EtvwsLTm_l3uv29KS-JL3WMJ0CzCCflU8pyNdQMUZnwoDX-Bwzme_cII_ogDXlRQlNKLNIZY2Cw18XSYbCxvzg23aG0WnEaXrkBrz9rws/s320/r6.jpg" width="320" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Tito'nun askere aldığı üç Karaslarlı. soldan sağa,<br />Mahemet Dedelerin Amdi<br />Şükrü Samtaş<br />Raim Aga</td></tr></tbody></table><b><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;"><br />TİTO’NUN SÖZDE GÖNÜLLÜ ASKERLERİ<o:p></o:p></span></span></b><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">“Tito gelince hemen Almanlara karşı
asker toplamaya başladı. Abe Almanlar gidiyordu ama Tito hak sahibi olmak istiyordu.
Askerlik yaşına gelmiş gençlerin yanında ufak yaşta olanları da aldılar. Ali amcamın
oğlu Şükri (Şükrü) daha on yedi yaşında idi, Amdi (Hamdi) ağabeyimle birlikte
askere alındı. Şükrü’yü muayene eden doktor, ‘bu daha çocuk’ demiş ama kimse
dinlememiş.<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">Askere alınanları Kumanova’da toplamışlar.
Çarıklarla ve sivil kıyafetlerle talim yaptırmışlar. Asker üniforması yokmuş.
Kısa bir talimden sonra Trieste’ye gönderiliyorlar. Geçtikleri yerlerde halk,
bu sözde gönüllüleri alkışlıyor, Almanlara karşı savaşacakları için onları
kutlayıp teşvik ediyorlar.<o:p></o:p></span></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">Askere alınanlar içinde Hıristiyan yoktu,
sade Türkler ve öbür Müslümanlar vardı. <o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">Geri çekilen, savaş tecrübesi yüksek Alman
askerlerine karşı sürülen bu acemi gençlerden sekiz bin Türk ve Müslümanın
öldüğü söyleniyordu. Sizin Çeltikçi köyünden de bir kişi ölmüş diye duymuştuk.”<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><i><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">(Tito Yugoslavya’sının “Yugoslavya
Federal Cumhuriyeti” kuruluş tarihi 29 Kasım 1944 olarak kabul edilir. Tito
çekilmekte olan Almanlara karşı hemen asker toplamaya başlıyor. Bu dönemde diğer
Türk köylerinde olduğu gibi Çeltikçi’den askere alınanlar olur. Bunların içinde
annemin küçük kardeşi Hüseyin (Çeltik) dayım da vardır. Ocak 2008’de Manisa’da
vefat eden dayım, köyümüzün ileri gelenlerinden Gogole Hasan’ın damadıdır. Yaşı
küçük olduğu için Gogole Hasan’ın çabaları sonucu Kumanova’dan geri getirilir.)
<o:p></o:p></span></span></i></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">Kadıncık Nene’min oğlu Hüseyin dayım,
askere alınmalar hakkında şunları anlattı: <o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">“Tito gelince bizi askere aldılar.
Hakkı Aga’nın Necati, Gegalar’ın Yaşar, Recepçe Hüsnü, Maliklar’ın Hasan, Kızıl
Zineller’in Teyfit, Şoşolar’ın Demir askere alınanlardan aklımda kalanlar… Bizi
Kumanova’ya götürdüler. Ayaklarımızda çarıklar, üstümüzdeki sivil elbiselerle
talim yaptırdılar. <o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">Asker üniforması verilmedi. Yaşımız
ufak diye itiraz edenlerden bazıları geri gönderildi. Köprülü’de Çeltikçili
Kame adında bu işlere bakan bir memur vardı. Bulgar zamanında da yetkili bir
memur olan Kame işinin ehli olduğu için Tito döneminde de işine devam etti.
Necati (Altınay) ile beni yaşımız küçük diye geri gönderdiler. Ben askerliğimi
daha sonra üç sene jandarma olarak yaptım.” <o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><i><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">(Dedem Hasan Ağanın annesi Züra nene
tarafından bize akraba olan köyümüzün ileri gelenlerinden Ali Kâhya’nın tek
oğlu Hüsnü de askere alınanlardandır. Aynı zamanda Hasan Hoca’nın damadı olan
Hüsnü, askere alınan diğer gençlerle birlikte Kumanova’ya getirilir. Burada
verilen göstermelik bir eğitimden sonra kuzeye, Almanların çekilirken
oluşturdukları cephelere gönderilir. Belgrad’ın kuzeyindeki bir cephede
Almanlara karşı savaşırken vurularak hayatını kaybeder. Yeni rejim durumunu
güçlendirmek için bir kurban da köyümüz Çeltikçi’den almış olur.<o:p></o:p></span></span></i></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><i><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">Bu askere alınmalardan civardaki
diğer Türk köyleri de etkileniyor. Anlatılanlara bakılırsa askere alma sözde
gönüllü toplama şeklinde yapılmış. Fakat bu sözde gönüllüler arasında bu yörede
hiç Hristiyan bulunmuyor. Sadece Türkler ve diğer Müslüman milletlere mensup
gençler toplanıyor. Muharrem Samtaş ile Hüseyin dayımın birbirlerinden habersiz
olarak aynı şeyleri anlatmaları dikkat çekicidir. Çeltikçili Necati Altınay da
olayın içinde olan bir kişi olarak aynı şeyleri anlatmıştı. <o:p></o:p></span></span></i></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><i><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Bütün bunları ve daha birçok konuyu ilk defa
yıllar önce babam Abbas Şirvan’dan da dinlemiştim. Babam benim en büyük bilgi kaynağımdı.
Erken ölmeseydi Memleketle ilgili kitabım ve daha sonra yazdığım Memleket
yazıları çok daha kapsamlı olurdu.)<o:p></o:p></span></span></i></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;"></span></span></b></p><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg-icjeGioLfdilBrW9pQn_oY_r5FBlNgIez7UnlJve3jFo4a0p00IKmlN8hvOTPxySKR6buT_zk7wDWrGJeyflPwQyBbextHlgrZOiWc54t8zvJGVMbxRxogTvvr0DLJrMQtXnq6b9J28O28GV84OgXZSVInxY6rcugO6L0Oa5ezycHEkQX11pSnSkHvI/s635/WhatsApp%20G%C3%B6rsel%202023-12-02%20saat%2017.58.44_1585cd79.jpg" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="635" data-original-width="508" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg-icjeGioLfdilBrW9pQn_oY_r5FBlNgIez7UnlJve3jFo4a0p00IKmlN8hvOTPxySKR6buT_zk7wDWrGJeyflPwQyBbextHlgrZOiWc54t8zvJGVMbxRxogTvvr0DLJrMQtXnq6b9J28O28GV84OgXZSVInxY6rcugO6L0Oa5ezycHEkQX11pSnSkHvI/s320/WhatsApp%20G%C3%B6rsel%202023-12-02%20saat%2017.58.44_1585cd79.jpg" width="256" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Muharrem Samtaş</td></tr></tbody></table><b><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;"><br />ASKERLİK<o:p></o:p></span></span></b><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">Muharrem Samtaş 1949 yılında askere
alınır. Askerliğin ilk dönemi olan acemiliğini Bosna’nın Mostar kentinde yapar.
Burada onunla birlikte Köseler köyünden Abiş Ağanın oğlu Necati Derbent de
vardır. Mostar’ın çatıları taş döşenmiş evlerini, ünlü köprüsünü görmek onlar
için çok değişik bir tecrübe olur. İkisi de Boşnakların birbirlerine Türk diye
seslendiklerini anlatıyordu. Selam verip hatır sorarken “Hey Turko günaydın
nasılsın” derlermiş. <o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">Mostar’da acemi eğitimi bitince, Sırbistan’ın
Novi Sad bölgesinde bulunan bir sınır birliğine gönderilir. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Burası Macaristan yani Sovyetler Birliği
sınırıdır. Çünkü Macaristan Sovyet yönetimi altındadır. Muharrem Samtaş
askerliği bitinceye kadar üç yıl burada Kızıl Orduya karşı nöbet tutar. <o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">1948 yılında başlayan Tito ile Stalin
arasındaki görüş ayrılığı, bu yıllarda en nazik dönemini yaşıyordu. Stalin
Yugoslavya’ya girmek için bahane aramaktaydı.<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">Muharrem Samtaş, nöbete her
gidişlerinde subaylar tarafından sıkı sıkı uyarıldıklarını anlatıyor<b>. “Size
ateş etseler, yaralansanız dahi kesinlikle karşılık vermeyeceksiniz” </b>diyorlarmış.
Kızıl Ordunun Yugoslavya’ya girmek için ufak bir kıvılcım, bir bahane beklediğini
söylüyorlarmış. <o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">Tito, Batı ülkelerinin de desteğini
alarak Stalin’in Yugoslavya’yı SSCB’nin uydusu haline getirme planını boşa
çıkardı.<o:p></o:p></span></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">Muharrem Samtaş için Macaristan
sınırındaki bu askerlik günleri ilk başta çok zor geçti. Burada Türkçe bilen hiç
kimse yoktu. Makedonca olarak çok az şey biliyordu. Sırpça ile Makedonca aynı
dil ailesindendir. Zaten askeri birlikte Makedonca da Sırpça da konuşan
askerler vardı. Har kes birbirini anlıyordu. Onun da dil öğrenmesi gerekiyordu.
O da öğrendi. <o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">Bizim göçmenler arasında “ben
Makedonca (gavurca) biliyorum” diyenlerin çoğu kulaktan dolma çok az dil
bilirler. Bir kere Makedonca yazmayı çoğu bilmez. <o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">Ben Makedonca ve Sırpçayı çok iyi
bilen, okuyup yazan ve konuşan çok az insan tanıdım. Bunlardan biri babam Abbas
Şirvan’dı. İlkokulu köyümüzde Sırp öğretmenden, Sırpça okuduğu için Sırpçayı
iyi biliyordu. Burada el yazısına çok önem verdiklerinden el yazısı çok güzeldi.
Makedoncayı da devamlı konuşuyorlardı zaten. Ayrıca bir Bulgar öğretmenden
öğrendiği Bulgarcayı da grameri ile biliyordu. Bu dilleri çok iyi bilen, bir de
Çeltikçili Necati Altınay vardı. Dili iyi bilen, daha birçok kişi de vardır
muhakkak <o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">Muharrem Samtaş’ın da Makedoncayı çok
iyi bildiğini 2004 yılında ilk Makedonya gezime çıkacağım zaman öğrendim.
Gezide bana yardımcı olacak bazı cümleleri Makedonca yazdırmak için birini
arıyordum. Ben sana yazayım dedi. Onun yazdırdığı cümlelerle o zaman hiç
Makedonca bilmediğim halde sıkıştığımda derdimi anlattım. Makedonca öğrenirken
de ondan çok faydalandım. Hangi kelimeyi sorsam pat diye söylüyordu. İstediğim
cümleyi hemen kuruyordu. Yıllarca bu dili konuşmayan birinin bilgilerinin bu
kadar taze kalması çok şaşırtıcı bir şey.<o:p></o:p></span></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">Askerliği boyunca Karaslar’daki
ailesi ile pek iletişimi olmaz. İhtiyaçlarını her askere verilen asker
sigaralarını satarak karşılar. Verilen sigara bazı tiryakilere yetmediğinden
içmeyenlerden satın alıyorlardı. Bu yüzden sigara iyi para ediyordu.<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">2012 yılında Belgrad’a gittiğim zaman
onun anlattığı Tren Garını özellikle gezdim. Çünkü terhis olunca trenle Üsküp’e
getirilmişler. Belgrad garında tren mola vermiş ve iki saat serbest bırakılınca
şehri gezmişler. İndiği peronları ve geniş kapıdan çıkılan Belgrad Meydanını anlatırdı
hep. <o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">Peronlarda oturup trenlerden inip
binen yolculara baktım. Meydana açılan kapıdan geçerek orada vakit geçirdim.
Orada Muharrem Samtaş’ı, babamı ve daha nice Hemşerilerimi düşündüm,
duygulandım. Çektiğim Belgrad fotoğrafları çok ilgisini çekmişti.<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">Üç yıl sonra köye dönünce, bu süre içinde
hiç konuşmadığı için Türkçe konuşmakta zorluk çekse de kısa sürede
unuttuklarını hatırlar.<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">KÖPRÜLÜ DERBENT DERGÂHI HAKKINDA<o:p></o:p></span></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">Muharrem Samtaş ve bütün ailesi
Köprülü Derbent Halveti dergahına mensuptu. Mehmet Dedesi bu kurumun önemli bir
kişisiydi. Bu yüzden sülalenin bütün bireyleri sorgusuz sualsiz dergâha
bağlıydı.<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">Muharrem Samtaş, Memleket
konuşmalarımız sırasında bu dergahla ilgili bir olayı bana nakletti. Olayı
dinlediği kişi ablasının kayınpederi, Soyaklar köyünün ileri gelenlerinden Soyaklarlı
Hasan Ağadır (Hasan Fazlılar). <span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">1950 yılında Derbent Dergâhı şeyhi, Ahmet
Baba ağır hastadır. Babadan oğula geçme sistemi doğrultusunda Şeyh Ahmet ölünce
yerine yanındaki en büyük oğlu Alaeddin geçecektir.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Şeyh Ahmet babanın hastalığında Tarikatın
ileri gelenlerinden bazıları Alaeddin’e itiraz ederler. Alaeddin’in bu iş için
uygun olmadığını, posta Şeyh Ahmet Babanın kardeşi Hamdi’nin geçmesinin daha
doğru olacağını söylerler. Onlara göre Hamdi Amca (Amdi Ajo), bilgisi ve düzgün
yaşayışı ile bu işe daha uygundu. Alaeddin, el bebe gül bebe büyümüş, nerede
akşam orada sabah yaşayan bilgisiz ve uçarı bir insandı. <o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">Kardeşi ve bu teklifi yapanlar
gittikten sonra, Şeyh Ahmet Baba kardeşi Hamdi için, <b><i>“kardaşa bak benim
evlatlarımın rızkında gözü var</i></b><i>”</i> diyerek şeyhlik makamını bir
rızık kapısı bir geçim kapısı olarak gördüğünü açıkça ifade etmiştir. Bu ifade,
şeyhliğin, şeyh hanedanları için bir geçim kapısı haline geldiğinin
itirafıdır. Hangi tarikat olursa olsun.<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">Muharrem Samtaş bu konuda şöyle diyordu;<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">“Abe çocuk, zaten bu tarikat işi hep şeyhlerin
ekmek davası olmuş, gerisi masal. Ama biz dedemizden bunu görmüşüz ayrılamıyoruz.
Biz böyle gördük böyle gideceğiz. Bizim gibiler oldukça bu tarikat beyleri
bizim sırtımızdan bey gibi yaşamaya devam edecekler”<o:p></o:p></span></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">Gerçekten de tarikattan hiç vaz
geçmedi. Şeyh Alaeddin ile bozuşunca Prizren Saraçhane Dergâhı şeyhi Hüseyin’e
bağlandı. Aslında bu ikisi arasında pek fark yoktu. <o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">BURSA’YA GELİŞLER <o:p></o:p></span></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;"></span></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-size: medium;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjQFr8kHkTARfaPJgMP62oj28Zsod_d6OZLcifopfJSW7Lah5D_9PD3HbP_b1DiufKzCf_2AgYf2_tpKJ78DQcRovNIXUshQy7K07PZrSMeU7zeIOqqly3265agkTP3KWXKCeUrm1DXhcz53jbnpslkokVZGuTcjPFjjfEG3xGeaHnp6WGwz02edJrJ2d8/s1600/WhatsApp%20G%C3%B6rsel%202023-11-30%20saat%2023.55.58_fe5edf44.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1060" data-original-width="1600" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjQFr8kHkTARfaPJgMP62oj28Zsod_d6OZLcifopfJSW7Lah5D_9PD3HbP_b1DiufKzCf_2AgYf2_tpKJ78DQcRovNIXUshQy7K07PZrSMeU7zeIOqqly3265agkTP3KWXKCeUrm1DXhcz53jbnpslkokVZGuTcjPFjjfEG3xGeaHnp6WGwz02edJrJ2d8/s320/WhatsApp%20G%C3%B6rsel%202023-11-30%20saat%2023.55.58_fe5edf44.jpg" width="320" /></a></span></div><span style="font-size: medium;"><br />Muharrem Samtaş ve kayın validem
Şükriye Hanım Bursa’ya devamlı gelirlerdi. Onların gelişi çocuklarım için
hepimiz için bir sevinç nedeni olurdu. Biz onlardan, onlar bizden sıkılmazdı. Bazen
uzun süre kalırlardı. Bazen de kızları Rağbet Hanım onları İstanbul’daki
teyzesine götürürdü.<o:p></o:p></span><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">Bir keresinde Alper anneannesine
bildiği ilahileri okutup kasete kaydetti. Anneannesi rahmetli olduktan sonra
kaydettiği ilahileri düzenleyip internette yayınladı. Şükriye Hanımın kendine
has sesi ve üslubuyla okuduğu ilahiler hala internette çok ilgi görüyor. <o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">Bursa’nın doğal ve tarihi
güzelliklerini onlara yaşatmaya gayret ettik. Bursa’nın gezilecek belli başlı
yerlerini defalarca gezdik. Arabamız olmadığı dönemlerde belediye otobüsleri ve
dolmuşlarla gezerdik. O dönemde Uludağ’a Teleferikle çıkardık. Arabamız olunca
daha rahatladık. Uludağ’ın birçok yerine piknik yapmaya giderdik. Mudanya ve
İznik devamlı gittiğimiz yerlerdi. İznik gölü kenarındaki pikniklerimiz de çok
güzel olurdu. İkisi de bu piknik ve gezilerden çok hoşlanırlardı.<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">Muharrem Dede hayatı boyunca hap
üreten, üretmeğe çalışan bir insan olmuştur. İsrafı hiç sevmezdi. Bir defasında
Uludağ’ın doğu yamaçlarına pikniğe
gitmiştik. Yanımızda iki arkadaş ailesi de daha vardı. Tarih öğretmeni olan bir
arkadaşımız odun ateşinde Özbek pilavı pişirdi. Bir erkeğin böyle işi becermesi
çok hoşuna gitti. “Aşk olsun be” diyerek defalarca kutladı. <o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">Arkadaşlarımızın eşlerinden birisi
çay demlemek için ateşe koyduğu çaydanlığı unutmuş. Suyu biten kızgın çaydanlığa
soğutayım diye soğuk suyu doldurunca çelik çaydanlığın dibi düştü. Muharrem
Dede’nin bu işe çok canı sıkıldı. Bütün gün “abe göz göre göre çaydanlık gitti,
bu nasıl kari, kari mi bu be” diye söylenip durdu. <o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">Kayın validem Şükriye Hanım hep Mevlâna
türbesini görmek istediğini söylerdi. 2000 yılında kızımın Aksaray’daki
düğününden dönerken düğün arabasının rotasını Konya üzerine çevirerek Mevlâna
türbesini ziyaret etmelerini sağladım. Çok sevindiler. Onlarla beraber daha
birçok yer gezdik.<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">Bursa’ya gelişlerinde kendisi ile her
şeyi, ama en çok memleketi konuşurduk. O anlatmayı severdi ben de dinleyip
kaydetmeyi. Baş başa kalınca çok yakınlaşırdık.<o:p></o:p></span></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">Oğlum Alper üniversiteyi bitirdiğinde
Bursa’daydılar. Torununun mezuniyet törenine katılmanın mutluluğunu yaşadılar.
Alper’in engelli olmasına rağmen üniversiteyi bitirip meslek sahibi olmasından
çok etkilendi. Eve gelince şöyle dedi:</span></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-size: medium;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg-zGFgsNQz4Tzl52EOgeKTfjnv5bbQsVky6Ptb0R5THAMNLJQkcZnDYAwUDyWmGGKKQZfz0UbFSG_rdLxIActaz6PvthGnZ93hglj5IbxDr5rdaqavRqwwPiVJWLA0B-8jO9lzR19M72f4Pztk_7mHRrwiDyA8UAtsuZSUFz9Jnsdw71hCQdFH0_PjmAk/s960/WhatsApp%20G%C3%B6rsel%202023-12-03%20saat%2013.03.25_37b287f0.jpg" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="636" data-original-width="960" height="212" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg-zGFgsNQz4Tzl52EOgeKTfjnv5bbQsVky6Ptb0R5THAMNLJQkcZnDYAwUDyWmGGKKQZfz0UbFSG_rdLxIActaz6PvthGnZ93hglj5IbxDr5rdaqavRqwwPiVJWLA0B-8jO9lzR19M72f4Pztk_7mHRrwiDyA8UAtsuZSUFz9Jnsdw71hCQdFH0_PjmAk/s320/WhatsApp%20G%C3%B6rsel%202023-12-03%20saat%2013.03.25_37b287f0.jpg" width="320" /></a></span></div><span style="font-size: medium;"><br /><o:p></o:p></span><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">“Aşk olsun size be. Engellerine
rağmen Alper’i meslek sahibi yaptınız. Çok büyük bir iş başardınız. Biliyor
musun biz ne yaptık. Kızlarımız Necmiye ve Nermin üniversite sınavlarına
hazırlık için dershaneye gitmek istedikleri zaman göndermedik. Neden
göndermedik, komşu bağ satılıyordu onu almak için göndermedik. Şimdi tarla
alıyoruz, dershaneye paramız yok dedik. Dershaneye gönderseydik kızlara birer
altın bilezik yani meslek kazandıracaktık. Dünya yıkılsa bunu onların elinden
kimse alamazdı. Aldığımız bağ ne oldu. Bizim oğlanın fabrika sevdasına gitti.
Elimizde bir şey kalmadı. Nasıl üzülüyorum bilsen. Babalık görevimi yapmadığımı
düşünüyor ve pişmanlık duyuyorum.”<o:p></o:p></span></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">Bu öz eleştiriyi kaç kişi yapabilir.
Muharrem Samtaş gönül gözü açık, birçok kişinin fark etmediği şeyleri gören, farkında
olan bir kişiydi.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Ama çevresindeki
olumsuz etkilere direnecek gücü ve “bu böyle olacak” diyebilme kararlılığı
yoktu.<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;"></span></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-size: medium;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhi2VME7vPbA2axnHmJ3xBuUdIwu1Hq04AY231OlCYaQwhaMLp9-lB9wmJQ2l4Vxq1IUPVX8Llcx4J3TWdzoqabT9hLdhotinYBSLsCud0m9jFZg6mj4VnIxcagsT0G7LwzCmf4gFcUh3cOMUkxVLguupcSddVl73HBJcwNsBWnFyvfqzBehTSBp65Dcm0/s1271/WhatsApp%20G%C3%B6rsel%202023-12-03%20saat%2013.53.35_4c5add7a.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="818" data-original-width="1271" height="206" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhi2VME7vPbA2axnHmJ3xBuUdIwu1Hq04AY231OlCYaQwhaMLp9-lB9wmJQ2l4Vxq1IUPVX8Llcx4J3TWdzoqabT9hLdhotinYBSLsCud0m9jFZg6mj4VnIxcagsT0G7LwzCmf4gFcUh3cOMUkxVLguupcSddVl73HBJcwNsBWnFyvfqzBehTSBp65Dcm0/s320/WhatsApp%20G%C3%B6rsel%202023-12-03%20saat%2013.53.35_4c5add7a.jpg" width="320" /></a></span></div><span style="font-size: medium;"><br />2008 yılında kayın validem Şükriye
Hanım vefat etti. Bu ölüm kayın pederim için bir dönüm noktası oldu. Hayata
küserek içine kapandı. Çünkü onlar ömürlerinde hiç ayrılmamışlar, her şeyi
beraber yapmışlardı. Yalnız kalınca çok kötü hissetmişti. İlk zamanlarda az da
olsa dışarı çıkarken bir müddet sonra hiç çıkmaz oldu. Evine kapandı. Arabayla
gezdirme tekliflerimizi hep reddetti. Kimseyle dışarı çıkmak istemiyordu. Artık
Memleketten konuşmak da onu mutlu etmiyordu. <o:p></o:p></span><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">Her türlü donanımı ve konforu olan
evinde kızları tarafından çok güzel bakıldı. Zaten hep ayaktaydı, göçmen deyişi
ile <b>“kendine kadırdı,” (Kendine yeterliydi) ve “tutunuydu” (hayata tutunuyordu).
<o:p></o:p></b></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">Bütün kızları onun üstüne titrediler
ama son yıllarda en küçük kızı Nermin’in bu konuda çok emeğinin geçtiğini
biliyorum.<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">Muharrem Samtaş 18 Mayıs 2019’da
uykusunda öldü. <o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">Bir memleket insanı daha sonsuzluğa
uçtu.<o:p></o:p></span></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Muharrem dedenin kuşağı her şeylerini geride
bırakarak, çocuklarının geleceği için bilinmeze, yokluğa ve zorlu bir
mücadeleye razı olan fedakâr bir kuşaktır. <o:p></o:p></span></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">Yavaş yavaş tükeniyoruz. Benim
kaynaklarım tükendi, kaynak kişilerimin çoğu öldü. Sıra küçük bir çocuk olarak
oralardan gelen bizlere geliyor. Bizler de gidince memleketi anlatacak kimse
kalmayacak. Bu yüzden memleketi, memleketteki hayatımızı anlatan bir kitap yazdım.
Bu yüzden yazmaya devam ediyorum. Çocuklarımın dedesi, kayın pederim Muharrem
Samtaş’tan duyduklarımı da bu yüzden yazdım. Çocuklarımız, torunlarımız
Memleketi, bir memleket insanının hayata ve dünyaya bakışını öğrensinler istedim.
İleride bu yazılanları kaynak olarak kullanarak daha etraflı araştırmalar yapacak
çocuklarımız olur diye umuyorum. <o:p></o:p></span></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">Kayın pederim Muharrem Samtaş’a,
kayın validem Şükriye Samtaş’a ve bütün ölmüşlerimize Tanrı rahmet eylesin.
Ruhları şad olsun.<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">29 Kasım 2023-BURSA<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><o:p><span style="font-size: medium;"> </span></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;"><span style="mso-spacerun: yes;">
</span><o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;"><span style="mso-spacerun: yes;">
</span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><o:p><span style="font-size: medium;"> </span></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;"><span style="mso-spacerun: yes;">
</span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><o:p><span style="font-size: medium;"> </span></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><o:p><span style="font-size: medium;"> </span></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><o:p><span style="font-size: medium;"> </span></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><o:p><span style="font-size: medium;"> </span></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><o:p><span style="font-size: medium;"> </span></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><o:p><span style="font-size: medium;"> </span></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;"><span style="line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;"> </span><o:p></o:p></span></p>Hüseyin Şirvanhttp://www.blogger.com/profile/00721119746824160368noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5811354224962983164.post-84812059216880953232023-12-01T14:29:00.001+03:002023-12-01T14:32:36.388+03:00MAKEDONYA – KÖPRÜLÜ’DE (VELES) TEKSTİL ÜRETİCİLERİ -1835 (MANUFAKTURİ VO VELES-1835)<p> </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjR62LRuz3Es-t8YzzE5Cpqsfz__-5tyOHtk4M5u0jBB-JSAntFVF0YQA0C1D7nSseRh1fnPTDxE6Nvt5zk767W18XW57VTNtBBHrCmtiQ3SQFC_lbMpiocaj6nkSxo4eahuapfKPnciL8tZRXrQ7-6yihdETHHycAxNA-NI6_4o1spGRzMwIcc4hptOsQ/s1080/WhatsApp%20G%C3%B6rsel%202023-12-01%20saat%2000.07.56_06b8d490.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="687" data-original-width="1080" height="204" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjR62LRuz3Es-t8YzzE5Cpqsfz__-5tyOHtk4M5u0jBB-JSAntFVF0YQA0C1D7nSseRh1fnPTDxE6Nvt5zk767W18XW57VTNtBBHrCmtiQ3SQFC_lbMpiocaj6nkSxo4eahuapfKPnciL8tZRXrQ7-6yihdETHHycAxNA-NI6_4o1spGRzMwIcc4hptOsQ/s320/WhatsApp%20G%C3%B6rsel%202023-12-01%20saat%2000.07.56_06b8d490.jpg" width="320" /></a></div><br /><span style="background: white; color: #050505; text-indent: 35.4pt;"><o:p><span style="font-size: 11.5pt;"> </span><span style="font-size: medium;">1</span></o:p></span><span style="font-size: medium;"><span face=""Segoe UI Historic", sans-serif" style="color: #050505; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">9. yüzyılın ba</span><span style="color: #050505; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">ş</span><span face=""Segoe UI Historic", sans-serif" style="color: #050505; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">ında Janita</span><span style="color: #050505; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">ş</span><span face=""Segoe UI Historic", sans-serif" style="color: #050505; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"> (Yayınta</span><span style="color: #050505; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">ş)</span><span face=""Segoe UI Historic", sans-serif" style="color: #050505; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"> mahallesinin sa</span><span style="color: #050505; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">ğ</span><span face=""Segoe UI Historic", sans-serif" style="color: #050505; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">ında Dolni dukani'de (A</span><span style="color: #050505; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">şağı Dükkanlar’da) </span><span face=""Segoe UI Historic", sans-serif" style="color: #050505; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">Mi</span><span style="color: #050505; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">şo Kuşev’in
evi</span><span face=""Segoe UI Historic", sans-serif" style="color: #050505; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"> bulunuyordu. 1838’de Ku</span><span style="color: #050505; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">şevler burada bir kordon (gaytan) atölyesi açtılar. Atölye, evlerinin
yanında Vardar nehri kıyısındaydı. Seksen işçi çalıştırıyorlardı. İşin
aşamaları </span><span face=""Segoe UI Historic", sans-serif" style="color: #050505; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">çizim, e</span><span style="color: #050505; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">ğ</span><span face=""Segoe UI Historic", sans-serif" style="color: #050505; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">irme, sarma, boyamaydı. </span><span style="color: #050505; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">İ</span><span face=""Segoe UI Historic", sans-serif" style="color: #050505; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">pler ve di</span><span style="color: #050505; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">ğer</span><span face=""Segoe UI Historic", sans-serif" style="color: #050505; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"> ürünler pazarlarda, fuarlarda
satıldı</span><span style="color: #050505; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">ğ</span></span><span face=""Segoe UI Historic", sans-serif" style="color: #050505; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">ı gibi Macaristan'da ve Türk ordusuna da satıldı.</span><span><a name='more'></a></span></span><p></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;"><span face=""Segoe UI Historic",sans-serif" style="color: #050505; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 0pt; mso-ligatures: none;">O dönemde Hıristiyanların köy ve kasabalarda hareketleri kısıtlanmı</span><span style="color: #050505; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 0pt; mso-hansi-font-family: Calibri; mso-ligatures: none;">ş</span><span face=""Segoe UI Historic",sans-serif" style="color: #050505; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 0pt; mso-ligatures: none;">tı.<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;"><span face=""Segoe UI Historic",sans-serif" style="color: #050505; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 0pt; mso-ligatures: none;">Ama Mi</span><span style="color: #050505; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 0pt; mso-hansi-font-family: Calibri; mso-ligatures: none;">ş</span><span face=""Segoe UI Historic",sans-serif" style="color: #050505; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 0pt; mso-ligatures: none;">o Ku</span><span style="color: #050505; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 0pt; mso-hansi-font-family: Calibri; mso-ligatures: none;">ş</span><span face=""Segoe UI Historic",sans-serif" style="color: #050505; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 0pt; mso-ligatures: none;">ev, Vali'nin Türkiye genelinde serbest dola</span><span style="color: #050505; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 0pt; mso-hansi-font-family: Calibri; mso-ligatures: none;">ş</span><span face=""Segoe UI Historic",sans-serif" style="color: #050505; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 0pt; mso-ligatures: none;">ım izni verdi</span><span style="color: #050505; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 0pt; mso-hansi-font-family: Calibri; mso-ligatures: none;">ğ</span><span face=""Segoe UI Historic",sans-serif" style="color: #050505; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 0pt; mso-ligatures: none;">i Giri</span><span style="color: #050505; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 0pt; mso-hansi-font-family: Calibri; mso-ligatures: none;">ş</span><span face=""Segoe UI Historic",sans-serif" style="color: #050505; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 0pt; mso-ligatures: none;">imciler Meclisi üyesiydi.<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;"><span style="color: #050505; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 0pt; mso-hansi-font-family: Calibri; mso-ligatures: none;">İ</span><span face=""Segoe UI Historic",sans-serif" style="color: #050505; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 0pt; mso-ligatures: none;">kinci kordoncu (gaytancı) ise Topolka nehrinin a</span><span style="color: #050505; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 0pt; mso-hansi-font-family: Calibri; mso-ligatures: none;">ğ</span><span face=""Segoe UI Historic",sans-serif" style="color: #050505; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 0pt; mso-ligatures: none;">zında 30-40 çarklı bir tesisi olan
Sopot’lu Genco'ydu. Yirmi i</span><span style="color: #050505; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 0pt; mso-hansi-font-family: Calibri; mso-ligatures: none;">şçisi vardı. <o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;"><span style="color: #050505; font-size: medium; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 0pt; mso-hansi-font-family: Calibri; mso-ligatures: none;">Demiryolu yapıldığı zaman, demiryolu hattı
buradan geçtiği için fabrika yıkıldı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;"><span style="color: #050505; font-size: medium; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 0pt; mso-hansi-font-family: Calibri; mso-ligatures: none;">Üçüncüsü ise Ordan Kapçev'in, on iki bobin ve on
çalışanıyla, Derven (Derbent) yakınındaki dere (Potok) üzerindeydi. Burası Aki-Mula'nın
(Hakkı Mula) eviydi.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;"><span style="color: #050505; font-size: medium; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 0pt; mso-hansi-font-family: Calibri; mso-ligatures: none;">1890 yılında, Macaristan'dan yapılan Kordon (gaytan)
ithalatı ile rekabet edemedikleri için, Veles'teki fabrikalar kapatıldı.</span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgKkNXUl0ofWLCDGHywmckfwhCx6jEy3DKshHhF4cMHJ3oje27ex7bc3Ay5RvgNugHcrxvAI4QKXF8mmp1ih4THDCiy16KP5qCmUEbJw8vaM44mWuOUz6byIHYh_zlrO1VwjYJt9Lhlny2nFT7gEUxZlHSdHb3C7JqQ9MXWLPsKxG14GqUz6Uzgenu4PIY/s960/WhatsApp%20G%C3%B6rsel%202023-11-30%20saat%2023.46.47_84c2e9a6.jpg" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="596" data-original-width="960" height="199" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgKkNXUl0ofWLCDGHywmckfwhCx6jEy3DKshHhF4cMHJ3oje27ex7bc3Ay5RvgNugHcrxvAI4QKXF8mmp1ih4THDCiy16KP5qCmUEbJw8vaM44mWuOUz6byIHYh_zlrO1VwjYJt9Lhlny2nFT7gEUxZlHSdHb3C7JqQ9MXWLPsKxG14GqUz6Uzgenu4PIY/s320/WhatsApp%20G%C3%B6rsel%202023-11-30%20saat%2023.46.47_84c2e9a6.jpg" width="320" /></a></div><br /><o:p></o:p><p></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;"><span style="color: #050505; font-size: 11.5pt; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 0pt; mso-hansi-font-family: Calibri; mso-ligatures: none;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;"><i><span style="color: #050505; font-size: 11.5pt; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 0pt; mso-hansi-font-family: Calibri; mso-ligatures: none;">Nikola Kuzmanov’un internette Makedonca yayınladığı
“Manufakturi vo Veles” yazısından sadeleştirilmiştir. <o:p></o:p></span></i></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;"><i><span style="color: #050505; font-size: 11.5pt; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 0pt; mso-hansi-font-family: Calibri; mso-ligatures: none;"><o:p> </o:p></span></i></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;"><span style="color: #050505; font-size: 11.5pt; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 0pt; mso-hansi-font-family: Calibri; mso-ligatures: none;">***<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;"><span style="color: #050505; font-size: medium; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 0pt; mso-hansi-font-family: Calibri; mso-ligatures: none;">Nikola Kuzmanov’un yazısından 1800’lerin başımda
Köprülü’de bazı sanayi girişimleri olduğunu anlıyoruz. Yazıdaki bilgiler o
dönme hakkında bize bir fikir vermektedir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="color: #050505; font-size: medium; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 0pt; mso-hansi-font-family: Calibri; mso-ligatures: none;">Diğer önemli
nokta Macaristan’dan yapılan ithalattır. Köprülü’deki üreticiler bu ithalatla
rekabet edemedikleri için iş yerlerini kapatmak zorunda kalmışlardır. Bu durum
bütün Osmanlı ülkesi için geçerlidir. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="color: #050505; font-size: medium; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 0pt; mso-hansi-font-family: Calibri; mso-ligatures: none;">Balta Limanı
Antlaşması ile Avrupa ülkelerine tanınan ayrıcalıklar, yerli tüccar ve
üreticilerin yabancılarla yarışmasını zorlaştırdı. Osmanlı Devleti’nde üretim
azaldı, küçük işletmeler kapandı. Ülkede işsizlik arttı. Bu antlaşmanın
etkileri 1929’da Gümrük Tarife Kanunu’nun çıkarılmasına kadar görülmüştür.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="color: #050505; font-size: medium; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 0pt; mso-hansi-font-family: Calibri; mso-ligatures: none;">Ülkeyi adeta
sömürge haline getiren bu antlaşmadan Cumhuriyet sayesinde kurtulmuş olduk. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="color: #050505; font-size: medium; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 0pt; mso-hansi-font-family: Calibri; mso-ligatures: none;">***<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="color: #050505; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 0pt; mso-hansi-font-family: Calibri; mso-ligatures: none;"><span style="font-size: medium;">Yazıda geçen
bazı yer isimleri ile ilgili kısa bilgiler vermek istiyorum.</span><o:p style="font-size: 11.5pt;"></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="color: #050505; font-size: 11.5pt; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 0pt; mso-hansi-font-family: Calibri; mso-ligatures: none;"></span></p><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg95vc1GGQpFabBFYKTxSf2TRjhyGhSjRPshdK_h7h1j_na1TTNq0aDNQT11K1BudVR2up0nPOnHqbRSbEgF3bessFzYvs-uFI0gexu-6Gp0a2pmo-Mk2P-QeWrknRKeoqeWYqQAVIK16W2OlhA7SLvRfj-Br6-dqoMTcgVUpVq0I2lpcGCnrW_qGAoRcY/s1000/WhatsApp%20G%C3%B6rsel%202023-11-30%20saat%2023.43.56_d4f58c68.jpg" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="683" data-original-width="1000" height="219" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg95vc1GGQpFabBFYKTxSf2TRjhyGhSjRPshdK_h7h1j_na1TTNq0aDNQT11K1BudVR2up0nPOnHqbRSbEgF3bessFzYvs-uFI0gexu-6Gp0a2pmo-Mk2P-QeWrknRKeoqeWYqQAVIK16W2OlhA7SLvRfj-Br6-dqoMTcgVUpVq0I2lpcGCnrW_qGAoRcY/s320/WhatsApp%20G%C3%B6rsel%202023-11-30%20saat%2023.43.56_d4f58c68.jpg" width="320" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Köprülü çıkışında Vardar ve Demir yolu.</td></tr></tbody></table><br /><span style="font-size: medium;">DOLNO DUKANİ
(Aşağı Dükkanlar); Vardar’ın sol tarafında kasabanın çıkışına yakın bir semt
adıdır.<o:p></o:p></span><p></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="color: #050505; font-size: medium; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 0pt; mso-hansi-font-family: Calibri; mso-ligatures: none;">YANİTAŞ (Yayıntaş);
Vardar’ın sol tarafında akış yönünde bir yer ismidir. Burada Vardar’ın içine
doğru diklemesine giden bir kaya kütlesi bulunmaktadır. Bu kayanın altında
yayın balıklarının yuvaları olduğu için burada çokça yayın balığı bulunurdu. Kayanın
üstünde oturarak yayın balığı tutulurdu. Bu yüzden bu kayaya Yayıntaş
denmektedir. Makedonlar buraya Yayıntaş yerine Yanitaş demektedirler. Eskiden
kasabalılar kayanın oluşturduğu sakin kısımda yüzerdi (çimerdi), burası adeta
bir plaj gibiydi.</span></p><p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="color: #050505;"><span style="font-size: 15.3333px;">
<br /></span></span><span style="color: #050505; font-size: 11.5pt; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 0pt; mso-hansi-font-family: Calibri; mso-ligatures: none;"></span></p><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhrW501KKpvWHHCog8Dx8HlL9xwSZj3BYNUQpZrApy_AXdrOJpxq3zcyN6M-AJMvkEoxYYcbAQsL-qtjvLtIUhF97qMdOkS2o4PRZCS84lPh4QeWV4sRxLkNVIh3zKb9StOf0NHn4GpTOQo2eUzMNZY35PbeeIvzJWiDqzY97srujW3S1Y7dOdiuvp-r2I/s1132/WhatsApp%20G%C3%B6rsel%202023-12-01%20saat%2000.03.53_fee6f024.jpg" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="1132" data-original-width="867" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhrW501KKpvWHHCog8Dx8HlL9xwSZj3BYNUQpZrApy_AXdrOJpxq3zcyN6M-AJMvkEoxYYcbAQsL-qtjvLtIUhF97qMdOkS2o4PRZCS84lPh4QeWV4sRxLkNVIh3zKb9StOf0NHn4GpTOQo2eUzMNZY35PbeeIvzJWiDqzY97srujW3S1Y7dOdiuvp-r2I/s320/WhatsApp%20G%C3%B6rsel%202023-12-01%20saat%2000.03.53_fee6f024.jpg" width="245" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Janitaş (Yayıntaş) Plajı</td></tr></tbody></table><br /><o:p></o:p><br /><table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEghO9LPp2GCVBxABRRmD5QOV1UM9weTJ_uWWMH03nT-HZ5wR3KSovTOA2mfD7l1MZjLOS_vmUfVI8sc7Ljwg3E_tPWRhffKLV8J7NETe-Ws7oYuY4FrrerUG30sdzgvOBB6YPDWxu1pb7ek-p4n4AxRTuLh4AmqYvc6QtVkw29qeei5abLSZEMNdokbaPc/s1132/WhatsApp%20G%C3%B6rsel%202023-12-01%20saat%2000.03.27_6199c979.jpg" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="1132" data-original-width="1061" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEghO9LPp2GCVBxABRRmD5QOV1UM9weTJ_uWWMH03nT-HZ5wR3KSovTOA2mfD7l1MZjLOS_vmUfVI8sc7Ljwg3E_tPWRhffKLV8J7NETe-Ws7oYuY4FrrerUG30sdzgvOBB6YPDWxu1pb7ek-p4n4AxRTuLh4AmqYvc6QtVkw29qeei5abLSZEMNdokbaPc/s320/WhatsApp%20G%C3%B6rsel%202023-12-01%20saat%2000.03.27_6199c979.jpg" width="300" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Janitaş (Yayıntaş) Plajı</td></tr></tbody></table><p></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="color: #050505; font-size: 11.5pt; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 0pt; mso-hansi-font-family: Calibri; mso-ligatures: none;"></span></p><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiXJyaD83FIzGDhc4WTppN0McJFiR5_AIemlryL9-izQp6xjPN7cBQ-jla88TR4PpTFboQt_girwufLnsicIfnJ3_mjPwet5zZdxWNErsfZteOS8cGsg5F31I9WuO2tRQKmhdjSeOtiwOTeXriEe0m4fGmc6TYpnbWBDT1ABZQ8M7IuJ8ppFoZ0m2Cou1Q/s1000/WhatsApp%20G%C3%B6rsel%202023-11-30%20saat%2023.42.58_ab146f36.jpg" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="687" data-original-width="1000" height="220" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiXJyaD83FIzGDhc4WTppN0McJFiR5_AIemlryL9-izQp6xjPN7cBQ-jla88TR4PpTFboQt_girwufLnsicIfnJ3_mjPwet5zZdxWNErsfZteOS8cGsg5F31I9WuO2tRQKmhdjSeOtiwOTeXriEe0m4fGmc6TYpnbWBDT1ABZQ8M7IuJ8ppFoZ0m2Cou1Q/s320/WhatsApp%20G%C3%B6rsel%202023-11-30%20saat%2023.42.58_ab146f36.jpg" width="320" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Topolka Deresi üstünde Karamusli Mevkiinde<br />Hasan Dedemin değirmeni.<br /><br /></td></tr></tbody></table><br /><span style="font-size: medium;">TOPOLKA DERESİ,
benim köyüm Çeltikçi’nin (Orizari) arazisini boydan boya geçerek Köprülü’nün
alt tarafında Vardar’a karışan bizim deremizdir. Çeltikçi’nin pirinç
tarlalarının hepsi Topolka kıyılarında bulunurdu. Topolka olmasa Çeltikçi’de
pirinç olmazdı. Ayrıca Topolka üstünde çok sayıda değirmen vardı. Bizim de
Topolka üstünde Karamusli denilen yerde bir değirmenimiz vardı. 1955 yılında
göç edinceye kadar bizim mülkümüzdü.<o:p></o:p></span><p></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="color: #050505; font-size: medium; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 0pt; mso-hansi-font-family: Calibri; mso-ligatures: none;">DERBENT (Derven);
Köprülü’nün doğu tarafında Pazar yerinin üst tarafında bir yer adıdır. Derbent
sarp geçit, boğaz demektir. Köprülü’nün doğu yakasındaki Potok (dere) üzerinde
böyle bir geçit vardır. Bu geçide her yerde olduğu gibi Derbent adı verilmiş.
Makedonlar buraya Derven demektedirler. Bazı Köprülülü hemşehrilerimiz de galat
olarak Dervent demektedir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="color: #050505; font-size: medium; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 0pt; mso-hansi-font-family: Calibri; mso-ligatures: none;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="color: #050505; font-size: 11.5pt; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 0pt; mso-hansi-font-family: Calibri; mso-ligatures: none;">01 Aralık 2023
Bursa<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="color: #050505; font-size: 11.5pt; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 0pt; mso-hansi-font-family: Calibri; mso-ligatures: none;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;"><span style="color: #050505; font-size: 11.5pt; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 0pt; mso-hansi-font-family: Calibri; mso-ligatures: none;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;"><span style="color: #050505; font-size: 11.5pt; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 0pt; mso-hansi-font-family: Calibri; mso-ligatures: none;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;"><span style="color: #050505; font-size: 11.5pt; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 0pt; mso-hansi-font-family: Calibri; mso-ligatures: none;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;"><span style="color: #050505; font-size: 11.5pt; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 0pt; mso-hansi-font-family: Calibri; mso-ligatures: none;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></p>Hüseyin Şirvanhttp://www.blogger.com/profile/00721119746824160368noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5811354224962983164.post-40627072729062561162023-10-26T14:00:00.005+03:002023-10-31T14:28:30.589+03:00GAZİ EĞİTİM ENSTİTÜSÜ’NDEN NOTLAR<p style="text-align: justify;"><span style="font-size: medium;"> <span face="Arial, sans-serif" style="line-height: 106%; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><o:p> </o:p></span><span face="Arial, sans-serif" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">1968
yılında Gazi Eğitim Enstitüsü Resim Bölümü yetenek sınavında başarılı olarak
burada okumaya başladım.</span></span></p>
<p style="background: white; margin-bottom: 7.5pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; margin: 0cm 0cm 7.5pt; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="color: #333333; font-size: medium;"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjaM2lEbMyqXFH3CSSL1JObO98PhNJxyKlm3L5rgSOrFYv1m8C84DAVC3NucdZvgxuHxlReS2Th1Yh3Ba7ZstIjGLiiE55H7zZVagYj8stYiREsdNXgxPrxqQpFlLxznSpN6MZn6Qo_kyiIQMkAcvrtzTeK4tOwffl9KNcR5wHu7blD33fnxV0LFdelhY8/s715/WhatsApp%20G%C3%B6rsel%202023-10-26%20saat%2013.47.46_bbb681a7.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em; text-align: justify;"><span style="font-size: medium;"><img border="0" data-original-height="480" data-original-width="715" height="215" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjaM2lEbMyqXFH3CSSL1JObO98PhNJxyKlm3L5rgSOrFYv1m8C84DAVC3NucdZvgxuHxlReS2Th1Yh3Ba7ZstIjGLiiE55H7zZVagYj8stYiREsdNXgxPrxqQpFlLxznSpN6MZn6Qo_kyiIQMkAcvrtzTeK4tOwffl9KNcR5wHu7blD33fnxV0LFdelhY8/s320/WhatsApp%20G%C3%B6rsel%202023-10-26%20saat%2013.47.46_bbb681a7.jpg" width="320" /></span></a></div><span style="font-size: medium;"><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Hayatımda ilk defa sınav
için geldiğim Ankara’da liseden tanıdığım arkadaşlarımın yönlendirmesi ile
Manisa Öğrenci Yurdunda kaldım.</div><o:p></o:p></span><p></p>
<p style="background: white; margin-bottom: 7.5pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; margin: 0cm 0cm 7.5pt; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="color: #333333; font-size: medium;">Ankara’da onlardan başka
tanıdığım olmadığı gibi yeteneğinden başka bir gücü olmayan bir gençtim.<o:p></o:p></span></p>
<p style="background: white; margin-bottom: 7.5pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; margin: 0cm 0cm 7.5pt; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="color: #333333; font-size: medium;">Ne bir parti, cemaat ya da
tarikat mensubiyeti ne bir “<em><span face=""Arial",sans-serif">dayı-amca</span></em>”
ne “<em><span face=""Arial",sans-serif">ahbap çavuş ilişkisi</span></em>”
ne de şimdilerde pek popüler olan bilinen ya da su yüzüne çıkmamış herhangi bir
<b>“<em><span face=""Arial",sans-serif">torpil mekanizması.</span></em>”</b>
Hiçbir şey<b>!<span></span></b></span></p><a name='more'></a><b><span style="font-size: medium;"><o:p></o:p></span></b><p></p>
<p style="background: white; margin-bottom: 7.5pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; margin: 0cm 0cm 7.5pt; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><i><span face=""Arial",sans-serif" style="color: #333333; font-size: medium;">Bizi kim
olduğumuza, nerden geldiğimize bakmadan sadece yeteneğimize göre değerlendiren
hocalarımız ne güzel insanlardı, sonsuz minnet ve şükran onlara… Ölenlere
rahmet diliyorum.<o:p></o:p></span></i></b></p>
<p style="background: white; margin-bottom: 7.5pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; margin: 0cm 0cm 7.5pt; text-align: justify;"><span style="font-size: medium;"><b><span face=""Arial",sans-serif" style="color: #333333;"><span style="mso-tab-count: 1;"> </span></span></b><span face=""Arial",sans-serif" style="color: #333333;">Üç yıl
boyunca evimiz, yuvamız olacak olan Gazi Eğitim Enstitüsü tarihi binasının
temeli, 8 Ağustos 1927 günü Atatürk ve zamanın Milli Eğitim Bakanı Mustafa
Necati tarafından atılmış, 1930’da tamamlanmıştır. Mimarı, Mimar Kemalettin
Beydir. <o:p></o:p></span></span></p>
<p style="background: white; margin-bottom: 7.5pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; margin: 0cm 0cm 7.5pt; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><a name="_Hlk148527180"><b><i><span face=""Arial",sans-serif" style="color: #333333; font-size: medium;">İnşa
edildiği yıllarda etrafında değil bir bina tek bir ağaç bile bulunmayan,
ülkemize ve insanımıza uzun yıllar ışık olacak olan bu taş bina bozkırın
ortasında bir pırlanta gibi yükseldi.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span></span></i></b></a></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><b><i><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgOQZlHa_uTeNRkMMLGwpplq7BFn4-F91r8xeDVfiK1Ej0mFpsYhrBMKmObb9N3gp2LvetLeM5AjoMEGQRatglUmuv_30OyI4xo43NpivwrXWaPgU1fXfwRg0IrodR7c8lBUzhyXW5Fw1bRDbovraWFpXxqRZMJWeB2QcmZ_3pLXG5B867wSflAYbnRkj4/s769/gazi2.jpg" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em; text-align: justify;"><span style="font-size: medium;"><img border="0" data-original-height="471" data-original-width="769" height="196" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgOQZlHa_uTeNRkMMLGwpplq7BFn4-F91r8xeDVfiK1Ej0mFpsYhrBMKmObb9N3gp2LvetLeM5AjoMEGQRatglUmuv_30OyI4xo43NpivwrXWaPgU1fXfwRg0IrodR7c8lBUzhyXW5Fw1bRDbovraWFpXxqRZMJWeB2QcmZ_3pLXG5B867wSflAYbnRkj4/s320/gazi2.jpg" width="320" /></span></a></i></b></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-size: large; font-style: italic; font-weight: 700;"><br /></span></div><i style="font-weight: bold;"><div style="text-align: justify;"><i><span style="font-size: medium;"> </span></i></div></i><p></p>
<span style="font-size: medium;"><span style="mso-bookmark: _Hlk148527180;"></span>
</span><p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium; line-height: 106%;">Bir
yıl önce İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Prehistorya ve Arkeoloji
bölümüne devam etmiş, maddi zorluklar nedeniyle çok sıkıntılı bir yıl
geçirmiştim. Bu yüzden Gazi’de adeta yeniden dünyaya geldim. Yeme içme derdi
yok, barınma deri yok, ders malzemesi derdi yok. Atölyede giyeceğimiz önlüğe
kadar her şey veriliyor. Devlet her mali yılbaşında bir devlet memuru maaşı
kadar harçlık da veriyor. Bizim Balkan göçmenlerinin bir sözü var; </span></p><p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium; line-height: 106%;"><b><i>“Allah
dövlete millete zaval vermesın”.</i></b><i> <o:p></o:p></i></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium; line-height: 106%;">Bize
de gelecekte ülke insanımıza en iyi şekilde hizmet etmek için bu ortamda çok
çalışmak düştü. Öyle de yaptık.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium; line-height: 106%;">Bu
yatılılık sistemi Cumhuriyet döneminin en isabetli uygulamalarından biridir. Bu
sistemi düşünüp uygulayanlar ülke şartlarını ve insanını çok iyi bilen gerçek
devlet adamları ve idealist aydınlardı. Cumhuriyetin ilk yıllarında ülkeye ve
insanımıza hizmetten başka düşüncesi olmayan, her alandaki bu değerli kadrolara
ne kadar teşekkür etsek azdır. Bu sistem kendi imkânları ile okuyamayan
memleket çocuklarına okuma ve kendilerini gösterme fırsatı vermiştir. Okula
gitme fırsatı bulmuş olmasalardı köylerinde, kendi çevrelerinde kaybolup
gidecek olan zeki ve yetenekli çocuklar her dalda üretken kişiler oldular.
Bunların içinden ülke çapında, hatta dünya çapında hizmet üreten, eser veren
kişiler çıktı. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium; line-height: 106%;">YAZI
DERSİMİZ<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium; line-height: 106%;">Resim
bölümünün yazı öğretmeni Hüseyin Özkan’dı. Çok güzel giyinen, ağır başlı, tam
bir beyefendi idi. Zaten lakabı “Prens Hüseyin’di” Bütün yazı karakterlerini
çok güzel yazardı. Öğretmen okulundan gelenler için yazı dersi kolaydı. Çünkü
onlar öğretmen okulundan yazı dersi görerek gelmişti. Benim gibi düz liseden
gelenler ise başlarda oldukça zorlandık. Yatılılık sisteminin bir güzel yanı da
gece gündüz, tatil günü demeden her an atölyelerde çalışma imkânının olmasıydı.
Ben yazı dersindeki eksiğimi tatil günleri de yazı atölyesine gidip çok
çalışarak giderdim. Kısa sürede iyi yazmaya başladım.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium; line-height: 106%;">Yazı
dersinde kullandığımız büyük yazı defterlerimiz vardı. Çizgilerini yazı
boylarına göre kendimiz çizerdik.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium; line-height: 106%;">Hüseyin
Özkan hocamız yeni bir yazı karakterine başlayacağı zaman öğrencilerin birinin
defterini alır, küçük ve büyük harfler olarak alfabeyi oraya yazardı.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Bir müddet sonra örnek alfabeleri benim
defterime yazmaya başladı. Alfabeyi bitirdikten sonra her seferinde sonuna
“Hüseyin” yazardı. Arkadaşlarım sorardı, <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium; line-height: 106%;">-Hocam, küçük Hüseyin mi,
büyük Hüseyin mi? O da her seferinde, <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium; line-height: 106%;">-Fark etmez. Derdi.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium; line-height: 106%;"><span style="mso-tab-count: 1;"> </span>Hüseyin Özkan hocamın defterime yazdığı değişik
karakterdeki alfabeleri keserek, kartonlara yapıştırdım ve bir albüm olarak
sakladım. Üzerimizde çok emeği olan bu değerli hocamı rahmet ve saygıyla
anıyorum.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium; line-height: 106%;"><span style="mso-tab-count: 1;"> </span>Nedense ilk başta kısa bir süre bizim grubun yazı dersine
Muammer Bakır hocamız girdi.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium; line-height: 106%;">Muammer
hocamla çok ilgi çekici bir anım var. Muammer hocam bize tablalı uçla bir yazı
çalıştırdı. Sonunda bizden bir söz bulmamızı ve blok halinde bir düzenleme
yapmamızı istedi. Hepimiz çok genç ve idealist idik. Kendimize göre
düşüncelerimiz vardı ve bize göre en doğrusu kendi düşüncemizdi. Bu yüzden
herkes kendi düşüncesini yansıtan bir söz seçiyordu.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium; line-height: 106%;"><span style="mso-tab-count: 1;"> </span>Ben, Turgutlu Lisesinde, son sınıfta iken edebiyat hocamız
Salim Örge’nin kompozisyon konusu olarak verdiği “İnançsız kalkan kılıç kesmez”
sözünü yazmaya koyuldum. Muammer hoca aramızda dolaşarak neler yazdığımıza
bakıyor ve blok konusunda yönlendirme yapıyordu. Yanım gelip yazdığım sözü
görünce,<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium; line-height: 106%;">-Ya Şirvan bu devirde inanç mı
kaldı. Sen bu sözü bırak başka bir şey bul, dedi.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium; line-height: 106%;">Çok
şaşırmıştım. Çünkü bu sözü bize kompozisyon konusu olarak veren Salim Örge
hocam, din ile hiç ilgisi olmayan, ateist olduğu söylenen ama Cumhuriyet
değerlerini savunan çağdaş düşünceye sahip bir insandı. Her kes
tarafından sevilip sayılan insani meziyetleri yüksek bir hocamızdı. Sözdeki
inanç kelimesini ben de Salim Hocam gibi dini inanç olarak anlamıyordum. Bir
işe başlarken o işi başarma inancı olarak anlıyordum. Canım sıkıldı ama yapacak
bir şey yoktu. Başka bir söz bularak yeniden yazmaya koyuldum. Biraz sonra
Muammer Bey yanıma gelerek,<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium; line-height: 106%;">-Değiştirdin mi, ne yazıyorsun?<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium; line-height: 106%;">-Evet değiştirdim hocam, Taş
Kırılır Tunç Erir Fakat Türklük Ebedidir yazıyorum, deyince, duraladı, şöyle
bir baktı ve<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium; line-height: 106%;">-Ne halin varsa gör. Diyerek
yanımdan uzaklaştı. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium; line-height: 106%;"><span style="mso-tab-count: 1;"> </span><b><i>Gençtik, doğru bildiğimiz davranışı, önünü arkasını
fazla düşünmeden yapıyor ve savunuyorduk.<o:p></o:p></i></b></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium; line-height: 106%;"><span style="mso-tab-count: 1;"> </span>Ben bu sözü yazarken yanımdaki arkadaşım Namık Dikici “Emek
En Yüce Değerdir” sözünü blok olarak yazıyordu.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium; line-height: 106%;"><span style="mso-tab-count: 1;"> </span>Atölye ve sınıflarda, yemekhanede, koğuş sistemindeki
yatakhanede devamlı beraber oluyorduk. Yani yedi yirmi dört beraberdik. Her
düşüncede arkadaşımız vardı. Yatakhanede değişik görüşten kitaplar ortalıkta
gezerdi. Ben bu ortamda farklı görüşten çok kitap okudum. Her şeyi usulünce
tartışır sonra hep beraber Atatürk Orman Çiftliğine gezmeye giderdik. İsteyen
bira içer, isteyen yoğurt ya da dondurma yerdi. Bu hoşgörü ortamı bizim dönemin
kaynaşmasını, “Gazi kardeşi” olmamızı sağladı. Tabi her zaman ve her yerde
aykırı ve uyumsuz tiplerin olması normaldir. İstisnalar kaideyi bozmaz.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium; line-height: 106%;">Yatakhane
en çok vakit geçirdiğimiz yerdi. Ben her türlü kâğıt oyununu burada öğrendim.
Marangozluk benim baba mesleğim olduğu için, ağaç işleri atölyesinde Veysel
Erüstün hocam bana makineleri kullanma izni vermişti. Onun da onayını alarak
bir tavla kutusu yaptım. Mezun oluncaya kadar yatakhanede bu tavlayı kullandık.
Balkanlarda satranç çok yaygın olduğu için babam çok iyi satranç oynardı.
Yugoslavya’dan getirdiğimiz çok güzel bir satranç takımımız vardı. Babam bana
da daha ilkokulda satranç oynamayı öğretmişti. Bir satranç takımı alarak
oynamaya başladık. Kısa sürede çok iyi satranç oynayan
arkadaşlarımız oldu.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium; line-height: 106%;">Bizim
dönemin “Gazi kardeşliği” aradan yarım yüz yıl geçmesine rağmen halâ devam
ediyor. Ankara Gazi’de, İzmir’de, Eskişehir’de ve Bursa’da olmak üzere dört
buluşma gerçekleştirdik. Arkadaşlarımı Bursa’da ağırlamak bana düştü. Sanki dün
ayrılmışız gibi kucaklaştık. Öğrencilik yıllarındaki bazı farklılıklarımızın da
ortadan kalktığını gördük.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium; line-height: 106%;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><b><i>Aynı kalmayan, kendini yenileyen,
yanlışlarını düzeltmeye çalışan insan ne güzel insandır.</i><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></b></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium; line-height: 106%;">İkinci
sınıftan itibaren ülkedeki gelişmelere paralel olarak ideolojik ayrılıklar
derinleşti. İşin içine kaba kuvvet ve silah girdi. Bizim dönemde kurulan
diyalog bizden sonraki dönemlerde kurulamaz oldu. Karşıt görüşteki öğrenciler
birbirini tanıma fırsatı bulamadı. Ortam buna engel oldu. Önyargı ile
birbirlerini doğrudan hasım olarak gördüler. Okula yeni gelmiş bir öğrenci,
okula egemen olan sol görüşe uymayan düşüncelerini söyledi diye dövülüp okuması
bile engellendi. Tatsız olaylar yaşandı. Benzer yanlışlıklar Ülkücülerin egemen
olduğu okullarda sol görüşlü öğrencilere yapıldı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><i><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium; line-height: 106%;">Sonunda
ne oldu, Türkiye kaybetti. Yıllarımız ve enerjimiz heba oldu. Daha kötüsü bir çok değerli insanımızı kaybettik. Sonunda bu
dönemde Solcuların egemen olduğu okullarda Solculara, Ülkücülerin egemen olduğu
okullarda Ülkücülere şirin görünen Siyasal İslamcılılar iktidar oldu. Atatürk,
Cumhuriyet ve Türklük düşmanlığı tavan yaptı. Emek değersizleştirildi. Hukuk
yozlaştırıldı. Çağdaş hayat saldırıya uğradı. Ülkemiz kültürel ve ekonomik
açıdan çok gerilere gitti.<o:p></o:p></span></i></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium; line-height: 106%;">Asla
ümitsiz değilim. Çok güzel gelişme ve uyanışların olduğunu görüyorum. Rahmetli
arkadaşım Namık Dikici’nin yazdığı “Emek En Yüce Değerdir” ile benim yazdığım
“Taş Kırılır Tunç Erir Fakat Türklük Ebedidir” sözlerinde ifadesini bulan fikirlerin
farklı görüşteki aydınlar tarafından birlikte savunulmasını diliyor ve umuyorum.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium; line-height: 106%;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Dünya görüşü, ideolojisi ne olursa olsun milletimizin
ve ülkemizin geleceğini düşünen bütün aydınlarımızın Cumhuriyet değerlerine sahip
çıkması ne güzel olur. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium; line-height: 106%;">GAZİ’DE
SABAH<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium; line-height: 106%;"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhx2uV9PPgxi0IWg2PM0oFUgEDwRXeOtcYeLMCm2YMLj6QMk8EDoNisxSCohwZVYI_OMEOi_7hmRDRRHeMBcJbaSYoq8SGQ0oir4U2WKQfugwpuagbiKeLQMIlvqJkwvpj6LB-3IUpDHtvzWQL0hu0UhMMmkj8xOwxbcRQCbl7KXCB4zD31Chx9Jv8OcVo/s1427/WhatsApp%20G%C3%B6rsel%202023-10-26%20saat%2013.45.23_13a96930.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em; text-align: justify;"><span style="font-size: medium;"><img border="0" data-original-height="1427" data-original-width="1070" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhx2uV9PPgxi0IWg2PM0oFUgEDwRXeOtcYeLMCm2YMLj6QMk8EDoNisxSCohwZVYI_OMEOi_7hmRDRRHeMBcJbaSYoq8SGQ0oir4U2WKQfugwpuagbiKeLQMIlvqJkwvpj6LB-3IUpDHtvzWQL0hu0UhMMmkj8xOwxbcRQCbl7KXCB4zD31Chx9Jv8OcVo/s320/WhatsApp%20G%C3%B6rsel%202023-10-26%20saat%2013.45.23_13a96930.jpg" width="240" /></span></a></div><span style="font-size: medium;"><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Hayatım
boyunca bir yere bir işe yetişmek için hep erken kalktım, ya da kaldırıldım.
Gazi Eğitim’de öğrenciyken de özellikle bahar aylarında çok erken kalkardım.
Herkes uykudayken yatakhaneden çıkar bir daha dönmezdim. İşim olan atölyelerden
birine gider çalışırdım.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Bahar aylarında
havalar uygun olduğu zaman atölyelerimizden geçişi olan balkonlardan birine
geçer kahvaltı saatine kadar orada oturur temiz havayı ciğerlerime doldurarak
her türlü ağaç ve çiçeğin olduğu bahçeyi seyrederdim. Bazen yanıma aldığım bir
kitabı okur bazen de üzerinde çalıştığım bir işle uğraşırdım.</div><o:p></o:p></span><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><i><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium; line-height: 106%;">Bu
anlar benim için çok değerli ve özeldi. Hem de nerede idim, Ankara’nın
göbeğinde tarihi Gazi Eğitim Enstitüsü binasının bir balkonunda. O dönemde
değil yıllarca, birkaç gün bile böyle bir yerde kalmaya gücümüz yetmezdi.
Beşevler, Kültürpark, Gar, Atatürk Orman Çiftliği hatta Kızılay, Ulus bile
bizim için yürüme mesafesindeydi. O zamanın güzel Ankara’sını doya doya
yaşadık. Otobüse pek binmez, her yere yürüyerek giderdik. Zaten benim gibi çoğu
öğrencinin otobüse verecek parası yoktu. <o:p></o:p></span></i></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium; line-height: 106%;">En
büyük eğlencemiz öğrenci indirimi ile bir lira olan sinemaydı. Her yere kızlı
erkekli gruplar halinde güle oynaya giderdik. Özellikle sinemanın akşam
seansına kız arkadaşlarımız yalnız başına gitmez, bizden kendileri ile
gelmemizi isterlerdi. Biz de onlara eşlik ederdik. Bahçelievler’de Arı sineması
bizim zamanımızda açıldı. Oraya da yürüyerek giderdik. Her zaman sinemaya
verecek paramız olmazdı. O an parası olanlar, olmayanlara takviye yapardı. Kardeşçe
bir güven, hesapsız sevgi, saygı ve paylaşım vardı. Biz Gazi kardeşiydik. Hala
da öyleyiz.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium; line-height: 106%;">Bir de
Kızılay’a Devlet Resim ve Heykel Galerisindeki sergi açılışlarına kızlı erkekli
gruplar halinde giderdik. Sergiden sonra Ulus’a kadar yürür buradaki Antep
kebapçısında Ezogelin çorbası içerdik. Paramız olduğunda Adana kebabı yediğimiz
de olurdu. Sonra Gençlik Parkı’na doğru yönelir, yürüyerek yuvamıza dönerdik.
Şimdi düşünüyorum da nasıl güzel anlar yaşamışız. </span></p><p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium; line-height: 106%;">“<b><i>Hayali cihan değer”
dediklerinden…</i></b><i><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></i></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><i><o:p><span style="font-size: medium;"> </span></o:p></i></p>Hüseyin Şirvanhttp://www.blogger.com/profile/00721119746824160368noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5811354224962983164.post-82379820371607215772023-10-17T15:14:00.005+03:002023-10-19T13:40:28.466+03:00MEMLEKET FOTOĞRAFLARI<p> <span style="background-color: white; color: #050505; font-family: "inherit", serif; font-size: 14pt; text-align: justify;"> </span></p><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj4ch8DAxoWcws3_iV7b2fOIX-3lyxCGxbpYnpz5EfZPOcUhVGd4v57qmgRVKWBf-hFiULUF8xNwPIfH7xse40mQq30uMFTW51BoUR0uxOsTCP3r2QkJPhhNNOIuJvpBGSN30SPyctvi9yXyEKDzXqB1TlyNZviSRjzMZrjbAsVWjtMkuTMR6429Fd0rgY/s1540/01.jpg" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="1540" data-original-width="1016" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj4ch8DAxoWcws3_iV7b2fOIX-3lyxCGxbpYnpz5EfZPOcUhVGd4v57qmgRVKWBf-hFiULUF8xNwPIfH7xse40mQq30uMFTW51BoUR0uxOsTCP3r2QkJPhhNNOIuJvpBGSN30SPyctvi9yXyEKDzXqB1TlyNZviSRjzMZrjbAsVWjtMkuTMR6429Fd0rgY/s320/01.jpg" width="211" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Dedem Hasan Ağa, Balcı Sülo, <br />Gogole Hasan - 1920'lerden.</td></tr></tbody></table><span style="background-color: white; color: #050505; font-family: "inherit", serif; font-size: 14pt; text-align: justify;"><br /></span><span style="background-color: white; color: #050505; font-family: "inherit", serif; font-size: 14pt; text-align: justify;">Göç
ederken memleketten getirdiğimiz fotoğrafların kalitesi hep dikkatimi
çekmiştir. En yenisi neredeyse yetmiş yıllık olan bu fotoğraflar içinde yüz
yıllık olanlar bile var. Eskiliklerine rağmen bu fotoğrafların renklerini
koruyarak günümüze solmadan, canlı bir şekilde geldiğini görüyoruz. Bu da işini
bilen usta bir fotoğrafçı tarafından çekildiğini ve tabedildiğini gösteriyor. O
günlerde fotoğrafların tabedilmesinde çok önemli olan belirtme ve tespit
banyolarının çok iyi uygulandığını anlıyoruz. Fotoğrafların kadraja alınması ve
dekor oluşturulması da ustaca yapılmış.</span><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: 14pt; line-height: 107%;">Bu fotoğraflar acaba yazıya konu olan
Damaşkin Manuşev veya onun çocukları tarafından mı çekildi? </span><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 14pt; line-height: 107%; mso-bidi-font-family: "Segoe UI"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Köylerimize gelerek fotoğraf çeken
fotoğrafçılar onlardır diye düşünüyorum. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 14pt; line-height: 107%; mso-bidi-font-family: "Segoe UI"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">İnternette yayınlanan çok sayıda Köprülü
ve çevresine ait kaliteli eski fotoğraf var. Bunların çoğunun Damaşkin Manışev
tarafından çekildiği anlaşılıyor.<span></span></span></p><a name='more'></a><span style="font-size: 14pt; line-height: 107%;"><o:p></o:p></span><p></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 14pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><span style="mso-tab-count: 1;"> </span>İnternette Köprülülü
hemşehrimiz Yuliyana Miovska tarafından Makedonca yayınlanan, <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>(Стоилко Андреевски) Stoilko Andrevski’nin yazısını
sunuyorum. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 14pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Bu yazı
Köprülü’nün çok iyi bir fotoğrafçısı olduğunu anlatıyor ve o dönemin siyasi
faaliyetlerine de ışık tutuyor.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 14pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><o:p> </o:p></span><span style="color: #050505; font-family: "inherit", serif; font-size: 14pt; text-align: left;">Hüseyin Şirvan – Ocak 2022 </span><span style="color: #050505; font-family: "inherit", serif; font-size: 14pt; text-align: left;"> </span><span style="color: #050505; font-family: "inherit", serif; font-size: 14pt; text-align: left;"> </span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 14pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><span style="mso-spacerun: yes;"> <br /></span></span></p><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhXPlIAw69-VmXCw-dvkPyH5_mYR74YupbGF63PdWpomUqO7am7c5S5xj8ZrsOm3El7dEkp5o2irLxU5ca3-j0QU3XY0wKYrhn6wV94YFTv3HfAw0DSJZ4JtIR81ol3IPoqhkWl5qg92RI7RWDueykCmetZRGe73TmgVIEl_NsmnOk93bpv6HDrocZQuXM/s960/09.jpg" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="924" data-original-width="960" height="308" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhXPlIAw69-VmXCw-dvkPyH5_mYR74YupbGF63PdWpomUqO7am7c5S5xj8ZrsOm3El7dEkp5o2irLxU5ca3-j0QU3XY0wKYrhn6wV94YFTv3HfAw0DSJZ4JtIR81ol3IPoqhkWl5qg92RI7RWDueykCmetZRGe73TmgVIEl_NsmnOk93bpv6HDrocZQuXM/s320/09.jpg" width="320" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Vardar ve Köprülü<br />Kara Cami. </td></tr></tbody></table><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 14pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><span style="mso-spacerun: yes;"><br /></span><o:p></o:p></span><p></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 14pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">VELES’İN (KÖPRÜLÜ) İLK FOTOĞRAFÇISI DAMASKİN MANUŞEV (</span></b><b style="background-color: transparent; mso-bidi-font-weight: normal; text-indent: 47.2px;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 14pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><o:p><span style="font-size: 11.5pt;">ДАМАСКИН МАНУШЕВ)</span></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;"><br /></p><p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: 14pt; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">Veles'li ilk fotoğrafçısı Damaskin
Manuşev 1875'te Veles'te doğdu. Babası tüccardı. Ticaret yapmak için Üsküp,
Selanik ve Sofya’ya giderdi. Zamanla oğlu Damaşkin’i de yanında götürmeye
başladı. Damaşkin bu seyahatlerde gördüğü fotoğrafçılığa merek sardı.</span></p><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEigQUiSLMw-3NIfBN7_-mviLIz1oNbfKiBfW-yAispRSwWgPAhbdcbim60emMMlOIybOoCX4Fhn70W2YuNglMUIe1-ZheTgMrsmKps7uQq-JgZm6TSFnQc1ubPkuCql24FftCgAlfvgCrCNwMaXN06EU16YUt6m6GDRILIC8g5733TdT1iBjZGd5Ha9aYk/s1612/02.jpg" style="clear: right; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="1036" data-original-width="1612" height="206" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEigQUiSLMw-3NIfBN7_-mviLIz1oNbfKiBfW-yAispRSwWgPAhbdcbim60emMMlOIybOoCX4Fhn70W2YuNglMUIe1-ZheTgMrsmKps7uQq-JgZm6TSFnQc1ubPkuCql24FftCgAlfvgCrCNwMaXN06EU16YUt6m6GDRILIC8g5733TdT1iBjZGd5Ha9aYk/s320/02.jpg" width="320" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Çeltikçili Gençler. 1943</td></tr></tbody></table><span style="color: black; font-size: 14pt; mso-color-alt: windowtext;"><br /></span><span style="font-size: 14pt;"><o:p></o:p></span><p></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: 14pt;"><o:p> </o:p></span><span style="background-color: transparent; font-size: 14pt; text-indent: 35.4pt;">Fotoğraf sanatı, resim yapma ve
fotoğraf hazırlama becerilerini çok çabuk kavradı ve bu onda tutku haline
geldi. Bu tür sanatı çok az kişinin bildiği bir zamandı, bu yüzden Damaskin
önce Üsküp'te, sonra Veles'te bir dükkân açtı. Sık sık Selanik'e gitti ve ünlü
fotoğrafçılardan eğitim aldı. </span><span style="background-color: transparent; font-size: 14pt; text-indent: 35.4pt;"> </span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: 14pt; line-height: 107%;">Veles'teki dükkân, kendilerini bir
kâğıt parçası üzerinde nasıl gördüklerini merak eden vatandaşlar için gerçek
bir cazibe merkeziydi. Damaskin, genç ve enerji dolu, şehirde ve kırsalda
meydana gelen tüm olayları resmetti. Herkes düğünleri, vaftizleri, şenlikleri
ve diğer etkinlikleri ölümsüzleştirmek istediği için çok işi vardı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: 14pt; line-height: 107%;"></span></p><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjDpoU41FwFEToT-310CLRuLlcid9YzbrTj1DRJGOi5IDc8DlkzkBE7Oz6Ct7jZrQaWjMIlpBPRnrf0zlVDye4iNxfuNbTiTx9HKfXAJN2GhjcZ1j7Lj8jO5wAJopb8JblbcTU2pdUm8QPvhTMPgiqyx4nUKU5z8094Ugf80hWcwpe0gjSNWkxeXwZnSgE/s1356/03.jpg" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="932" data-original-width="1356" height="220" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjDpoU41FwFEToT-310CLRuLlcid9YzbrTj1DRJGOi5IDc8DlkzkBE7Oz6Ct7jZrQaWjMIlpBPRnrf0zlVDye4iNxfuNbTiTx9HKfXAJN2GhjcZ1j7Lj8jO5wAJopb8JblbcTU2pdUm8QPvhTMPgiqyx4nUKU5z8094Ugf80hWcwpe0gjSNWkxeXwZnSgE/s320/03.jpg" width="320" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Gogole Hasan ailesi. 1953</td></tr></tbody></table><span style="font-size: 14pt; line-height: 107%;"><br />Harika ve emsalsiz bir fotoğrafçıydı.
Her zaman, fotoğrafın bir ruhu olduğunu, iyi fotoğraflar çekebilmek için bu
zanaatı sevmek, kamera ve fotoğrafla yaşamak gerektiğini söylerdi.<o:p></o:p></span><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: 14pt; line-height: 107%;">Manuşev’in Veles'in ana caddesi
üzerindeki Fotoğraf Stüdyosu kısa sürede tüm vatandaşların ilgi merkezi oldu,
bu yüzden Damaskin'in oğlu Ljube işe girer girmez meydanın yakınında ikinci bir
tane açtı. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: 14pt; line-height: 107%;">Veles'te ve ötesinde çok az kişi
Damaskin Usta'nın çalkantılı bir devrimci gençliğe sahip olduğunu biliyor. 19.
yüzyılın sonunda genç bir çocukken üye oldu ve aktif olarak VMRO'ya katıldı.
Örgütün yanı sıra onun da dileği, Makedonya'nın Türk egemenliğnden
kurtulmasıydı. VMRO'da on sekiz yıl kaldı. Faaliyetlerinden dolayı Türk
makamları tarafından defalarca gözaltına alındı. Üç kez ölüm cezasına
çarptırıldı.</span></p><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj2QI3qyJa-rZVPRhAgcM1Zs_mwsQmvlEzwDw6XYn9RAJ1eDqQdFg-YgY8GpR8DKyEyq2nvyuRaNMtd7fuycDAcpsmluJjqnZ7HaFHXZpDstRcmctwU4pqc05sEEsqsEFNamrNfaKzSP1xOtgZ4OPvbSLaSsrAGyfx2EG5TzvY5sX3K8k72S6VTHzOVJBw/s3232/04.jpg" style="clear: right; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="2396" data-original-width="3232" height="237" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj2QI3qyJa-rZVPRhAgcM1Zs_mwsQmvlEzwDw6XYn9RAJ1eDqQdFg-YgY8GpR8DKyEyq2nvyuRaNMtd7fuycDAcpsmluJjqnZ7HaFHXZpDstRcmctwU4pqc05sEEsqsEFNamrNfaKzSP1xOtgZ4OPvbSLaSsrAGyfx2EG5TzvY5sX3K8k72S6VTHzOVJBw/s320/04.jpg" width="320" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Ahmet Şirvan ailesi. 1953</td></tr></tbody></table><span style="font-size: 14pt; line-height: 107%;"><br /> <o:p></o:p></span><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: 14pt; line-height: 107%;">Devrimci faaliyeti için Üsküp'teki
Kurşumli An'ın taş hücresinde dört yıl hapis yattı. Balkan Savaşı'nın patlak
vermesi ve Türklerin gitmesi üzerine 1912'de Türk hapishanesinden serbest
bırakıldı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: 14pt; line-height: 107%;">O bir Sosyalistti ve Makedonya'nın
Türk egemenliğnden kurtarılmasından sonra Sırbistan, Slovenya, Hırvatistan,
Bulgaristan ve Makedonya'yı içine alacak Balkan Federasyonu'nun oluşumuna yaklaşmak
için Panslavist fikrin destekçileri grubuna dahildi. <i style="mso-bidi-font-style: normal;">(Damaskin ustanın Slav milliyetçisi bir sosyalist olduğu anlaşılıyor.)<span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></i></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: 14pt; line-height: 107%;"></span></p><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiXUZppNbGulWWFCjeWz6Pk3A0NUmtnLku-HY69aogcavWHCdWaUjLcnH8udy6AJr2FB7bnZowexiYk0LpQO8IILWWz0eTWA5_-e8KhiRvzsbp7LXEy06U_lalcW_YNv7BFCsUhex_8MTg-UAgVCMfPTCDT9BfDAoNSHHRsKQZBrIL-WKPlVVXes4yqSuQ/s1200/05.jpg" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="867" data-original-width="1200" height="231" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiXUZppNbGulWWFCjeWz6Pk3A0NUmtnLku-HY69aogcavWHCdWaUjLcnH8udy6AJr2FB7bnZowexiYk0LpQO8IILWWz0eTWA5_-e8KhiRvzsbp7LXEy06U_lalcW_YNv7BFCsUhex_8MTg-UAgVCMfPTCDT9BfDAoNSHHRsKQZBrIL-WKPlVVXes4yqSuQ/s320/05.jpg" width="320" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Topçu Hasan Aga ailesi. 1955</td></tr></tbody></table><span style="font-size: 14pt; line-height: 107%;"><br />Bu grubun başı, Damaskin'in en büyük kızı
Eftimija ile evlenen Koçana’dan<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Gjorgji
Popov'du. Öğretmen olarak eğitim gördü. Ancak, bu genç devrimci destekçilerin
fikirleri, o zamanlar Makedonya'yı Bulgaristan'ın bir parçası olarak gören
Bulgar hükümetinin hoşuna gitmedi ve bu yüzden 1908'de Popov, Sofya'da sokakta
öldürüldü. <i style="mso-bidi-font-style: normal;">(Bulgarlar, Makedonya’yı kendi
toprağı Makedonları da hep Bulgar olarak görmüştür. Türkler olmasaydı nüfusu
çok az olan Makedonların, Bulgarlar tarafında asimile edilmeleri kaçınılmazdı.
Çünkü iki milletin dilleri aynı gibidir ve aynı Ortodoks inancına sahipler.)<o:p></o:p></i></span><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: 14pt; line-height: 107%;">Oğlu Ljube Manuşev’in karısı olan
gelini Nada Manuşeva şöyle diyor; “Kayınpederim Damaşkin bir beyefendiydi,
sessizdi. Nadiren konuşurdu ama sözleri özellikle zekiceydi. Sessizliğin,
düşüncelerin ve benden kendisine yapmamı istediği ve zevkle içtiği kahvenin
tadını çıkarırdı. Veles'ten kamerasıyla çok sayıda fotoğraf bıraktığı için
gurur duyduğunu söylerdi.”</span></p><table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right; margin-left: 1em; text-align: right;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh48ARpi6vMr2NQXkMyGhoa_jrYerY7hSVONSFAIO3UwLYMxQQ0uymeRxBVXX2-oo13xnZ4C3FIF5Y5UdTRoFnGtNoreeRQ10LHoSneNssyR9T2IrzobDKBwyshYUHffQUmiEnpeHD5fWQo2wfiru11E8-oyEBnlyoUvgL9H4LXn3D3PtX1IFZoyU_5N4k/s1620/06.jpg" style="clear: right; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="1036" data-original-width="1620" height="205" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh48ARpi6vMr2NQXkMyGhoa_jrYerY7hSVONSFAIO3UwLYMxQQ0uymeRxBVXX2-oo13xnZ4C3FIF5Y5UdTRoFnGtNoreeRQ10LHoSneNssyR9T2IrzobDKBwyshYUHffQUmiEnpeHD5fWQo2wfiru11E8-oyEBnlyoUvgL9H4LXn3D3PtX1IFZoyU_5N4k/s320/06.jpg" width="320" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Çeltikçi İlkokulu Yıl sonu fotoğrafı - 1955<br />Öğretmenimiz Zebercet Hanım</td></tr></tbody></table><span style="font-size: 14pt; line-height: 107%;"><br /> <o:p></o:p></span><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: 14pt; line-height: 107%;">Yıllar ve yüzyıllar boyunca onun
şehirdeki zamanına ve yaşamına tanık olacaklarını biliyordu. Bu yüzden
yorulmadan çalıştı Damaskin Manuşev, 1960 yılında Veles'te seksen beş yaşında
öldü.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 200%; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 14pt; line-height: 200%; mso-bidi-font-family: "Segoe UI"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">(Стоилко Андреевски) Stoilka
Andrevski’nin yazısından sadeleştirilmiştir.</span></p><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjGElB39qK15nopNyqSE0TToYJkuexu20fUaOdtnRUT8bQhBGEvxvyC67LuNRqiZMyU31y8rmk5U_A6mVuodeYo5gBXxXIJKNYuiGdc1GKRUkZYnFmc3_B4TurYECr2nKWbYZQoy5Vvxfla7tPmc34voB9vuqzOvpm55mDLq8LPPFu12r3ykqW0nXsuv2I/s900/11.jpg" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="715" data-original-width="900" height="254" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjGElB39qK15nopNyqSE0TToYJkuexu20fUaOdtnRUT8bQhBGEvxvyC67LuNRqiZMyU31y8rmk5U_A6mVuodeYo5gBXxXIJKNYuiGdc1GKRUkZYnFmc3_B4TurYECr2nKWbYZQoy5Vvxfla7tPmc34voB9vuqzOvpm55mDLq8LPPFu12r3ykqW0nXsuv2I/s320/11.jpg" width="320" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Vardar ve Köprülü.<br />Beyaz Cami, Kara Cami.</td></tr></tbody></table><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 14pt; line-height: 200%; mso-bidi-font-family: "Segoe UI"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><br /><o:p></o:p></span><p></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 200%; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 14pt; line-height: 200%; mso-bidi-font-family: "Segoe UI"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">Hüseyin Şirvan – Ocak 2022 <span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: #050505; font-family: "inherit",serif; font-size: 14pt; mso-bidi-font-family: "Segoe UI"; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><o:p> </o:p></p>
<p class="MsoNormal"><o:p> </o:p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><br /><p></p>Hüseyin Şirvanhttp://www.blogger.com/profile/00721119746824160368noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5811354224962983164.post-38953631673465665772023-10-12T17:25:00.005+03:002023-10-17T17:22:27.828+03:00DEVECİ BAYIRI – DEVE BAİR - ДЕВЕ БАИР<p> <span> </span><span> </span><span> </span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhPCjvyXjby7o-yR-W5_NVtVkIhGSPv4ify6_3-ADzp-bheOOhTir_FHOxJYnnJHnSFCfLi_xmx8SkeHCOwlnO_0cD31urATEcsoY_yPqtBMUXa0h0L2pUgSQm4XIV-B4xAd07HHNCvgexlf4iGh19XHLgauKvqfQW1DRTO8MbEZ-ClmEZ54rxDuTNvU7Q/s2048/WhatsApp%20G%C3%B6rsel%202023-10-12%20saat%2016.56.33_eafcfb13.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1388" data-original-width="2048" height="217" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhPCjvyXjby7o-yR-W5_NVtVkIhGSPv4ify6_3-ADzp-bheOOhTir_FHOxJYnnJHnSFCfLi_xmx8SkeHCOwlnO_0cD31urATEcsoY_yPqtBMUXa0h0L2pUgSQm4XIV-B4xAd07HHNCvgexlf4iGh19XHLgauKvqfQW1DRTO8MbEZ-ClmEZ54rxDuTNvU7Q/s320/WhatsApp%20G%C3%B6rsel%202023-10-12%20saat%2016.56.33_eafcfb13.jpg" width="320" /></a></div><br /><span style="font-size: 14pt; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">Kriva Palanka, Makedonya’yı Bulgaristan’a bağlayan </span><b style="font-size: 14pt; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">“Deve Bair”</b><span style="font-size: 14pt; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"> gümrük kapısına yakın çok güzel bir
yerleşim yeridir. Türkçe karşılığı “Eğri Palanka”dır. Kriva Makedoncada eğri
demektir. Çok güzel bir doğaya sahiptir. Eğri büğrü akan bir derenin yamacında,
yeşillikler içinde şirin bir kasabadır. Bu yüzden bu şehrin eski adı Eğri Dere (İğri
Dere) idi.</span><span style="font-size: 14pt; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"> <span><a name='more'></a></span></span><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: 14pt; line-height: 115%;">Bursa Uludağ yolundaki yerleşim
yerlerine çok benziyor. Kıvrıla kıvrıla akan derenin iki yanında sıralanan tarlalarındaki
mısırları, sırık fasulyeleri, serbest gezen inekleri ve yer yer görülen
karalahanaları ile Karadeniz bölgemize de benzediğini söyleyebiliriz. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="tab-stops: right 16.0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><i><span style="font-size: 14pt; line-height: 115%;">Eğri Dere Türkler zamanında bir
palankanın etrafına kurulmuş bir şehirdir. Derenin yanından geçen yol dağları
aşarak Bulgaristan’ın Köstendil şehrine çıkıyor ve Bulgaristan üzerinden
Edirne’ye bağlanıyor, tabi oradan da İstanbul’a... Üsküp'ten hareket eden Deve kervanları bu yolu
kullanarak Bulgaristan üzerinden Edirne ve İstanbul’a ulaşıyordu. Bu yüzden bu dağın adı Deveci Bayırı idi. Eskiden
olduğu gibi şimdi de burası çok önemli bir güzergâhtır. <o:p></o:p></span></i></b></p>
<p class="MsoNormal" style="tab-stops: right 16.0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: 14pt; line-height: 115%;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>1634 yılında deve kervanlarının emniyetini
sağlamak için buraya bir “palanka” inşa edilir. Palanka, daha çok Balkanlarda
hisar ya da kalecik yerine kullanılan bir kelimedir. Eğri Dere ismi zamanla Eğri
Palanka’ya dönüşmüştür. Osmanlı dönemi kaynaklarında, şehrin adı önce Eğri
Dere, daha sonra da Eğri Palanka ya da, Eğri Palanga olarak görülür. Balkan
savaşından sonra adını Kriva<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Palanka’ya çevirirler.
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="tab-stops: right 16.0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><i><span style="font-size: 14pt; line-height: 115%;"></span></i></b></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><b><i><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhUzvFz-mgvEVhclUGLLJF1gjbTdeEyl4bOoKbpNTfJVF7ssh9GpgbfG8aTqs_7JV1N5_t1L8ldEA9Ca9stcKvfzAcaxRsWRDpcTQoYXsmtjn9rJgIwJYu_xF6q_FO6VLjEfLkuuEZZshhuesa3q_g6enBKPemAdMj-u-YvHKqR1clIk982poUg4zVyOnc/s2048/WhatsApp%20G%C3%B6rsel%202023-10-12%20saat%2017.13.48_01a1b9a4.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1435" data-original-width="2048" height="224" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhUzvFz-mgvEVhclUGLLJF1gjbTdeEyl4bOoKbpNTfJVF7ssh9GpgbfG8aTqs_7JV1N5_t1L8ldEA9Ca9stcKvfzAcaxRsWRDpcTQoYXsmtjn9rJgIwJYu_xF6q_FO6VLjEfLkuuEZZshhuesa3q_g6enBKPemAdMj-u-YvHKqR1clIk982poUg4zVyOnc/s320/WhatsApp%20G%C3%B6rsel%202023-10-12%20saat%2017.13.48_01a1b9a4.jpg" width="320" /></a></i></b></div><b><i><br />Türkler zamanında Kriva Palanka’nın
yukarısındaki dağın adı buradan geçen deve kervanlarından ötürü “Deveci Bayırı”
idi. Bu isim günümüzde Makedonlar tarafından da “Deve Bair” şeklinde
kullanılmaktadır. Buradaki gümrükte pasaportlara vurulan mühürde, kiril
harfleri ile “Деве Баир, Deve Bair” ibaresi okunmaktadır. <o:p></o:p></i></b><p></p>
<p class="MsoNormal" style="tab-stops: right 16.0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: 14pt; line-height: 115%;">Kriva Palanka, eskiden Türklerin
çoğunlukta olduğu bir şehirdi. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Göçten
önce Çeltikçi köyünün son öğretmeni, aynı zamanda benim de öğretmenim olan
Zebercet Hanım Kriva Palankalıdır. Şimdi burada hiç Türk yaşamamaktadır. Balkan
savaşı sırasında bilhassa Bulgaristan’a yakın yerlerde, sahipsiz ve korumasız
kalan Türkler, çok büyük katliamlara uğramışlardır. Bu yüzden bazı yerleşim
yerlerinde yaşayan Türkler ya katledilmişler ya da katliamdan kurtulmak için
yalın ayak, başıkabak, perişan bir şekilde göç yollarına dökülmüşlerdir. Büyük
bir ihtimalle Kriva Palanka’da da böyle olmuştur. <o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="tab-stops: right 16.0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: 14pt; line-height: 115%;">Hüseyin Şirvan - 2014</span></p>
<p class="MsoNormal" style="tab-stops: right 16.0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: 14pt; line-height: 115%;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="tab-stops: right 16.0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: 14pt; line-height: 115%;"><o:p> </o:p></span></p>Hüseyin Şirvanhttp://www.blogger.com/profile/00721119746824160368noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5811354224962983164.post-5927008895943928142023-09-27T13:22:00.001+03:002023-09-27T13:22:11.159+03:00BERGAMA’DA ÜÇ HEYKEL <p style="text-align: justify;"> <span> </span><span> </span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiF3X5agFi-G-xgXWVbLAWIOh2TSi3VYIxzAocT16ARYOrUV8kLQHnNnXlPNd_cY112ack7aTeLUV2Up8LyJRaI9_H11STKmeUjxCf6I0gurIUS3boAlGdAoHaFEuPZEUrT7CaTVAI-PJPQzhn9Dck-54PZ14Vxh6H0JURl9U6wbWrJ25bcSvxRzFjokag/s1345/hepsi.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1080" data-original-width="1345" height="257" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiF3X5agFi-G-xgXWVbLAWIOh2TSi3VYIxzAocT16ARYOrUV8kLQHnNnXlPNd_cY112ack7aTeLUV2Up8LyJRaI9_H11STKmeUjxCf6I0gurIUS3boAlGdAoHaFEuPZEUrT7CaTVAI-PJPQzhn9Dck-54PZ14Vxh6H0JURl9U6wbWrJ25bcSvxRzFjokag/s320/hepsi.jpg" width="320" /></a></div><br /><span style="background-color: white; color: #4d5156; font-family: Arial, sans-serif; font-size: 12pt; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">Geçen hafta Bergama’da yaşayan yeğenim Selahattin Dervent ve ailesini ziyaret
için Bergama’ya gittim. Amacım hem yeğenim ve ailesi ile görüşmek hem de tarihi
milattan öncesine dayanan Bergama’yı gezmekti.<span><a name='more'></a></span></span><p></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="color: #4d5156; font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 0pt; mso-ligatures: none;">Yeğenim, benim gezme merakımı bildiği ve kendisi de meraklı olduğu için
güzel bir gezi planı yaparak beni bir profesyonel rehber gibi gezdirdi. Bergama
hakkında gezi rehberliğinden öte bilgiye sahip olduğunu gördüm. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><i><span style="color: #4d5156; font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 0pt; mso-ligatures: none;">İki gün içinde Bergama arkeoloji müzesini, Helenistik dönemin ve Roma
imparatorluğunun en önemli sağlık merkezi Asklepion’u ve Bergama Akrepol’ünü
gezdik. Antik döneme ait kendine has yapısı olan “Kızıl Avlu ya da Bazilika”
adlı yapıyı da gezme fırsatı bulduk.<o:p></o:p></span></i></b></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="color: #4d5156; font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 0pt; mso-ligatures: none;">Osmanlı dönemi sivil ve dini mimari eserlerini de gördük. Arasta denilen
eski çarşısında korunmuş ve günümüze kadar gelmiş mekanlarında çok güzel vakit
geçirdik. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="color: #4d5156; font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 0pt; mso-ligatures: none;">Bergama çok güzel bir kent. Bedenen yorulmama rağmen ruhen dinlendim ve
burada olmaktan çok büyük zevk aldım. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="color: #4d5156; font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 0pt; mso-ligatures: none;">Arkeolojik kalıntıları gezerken hep etkilenirim. Buradaki kalıntıları
gezerken de çok etkilendim. İki bin yıl öncesinden günümüze kalmış yapı
kalıntılarını, heykelleri görmek, büyük taş bloklar döşenerek yapılmış eski
yoluna ve zeminine basmak, böyle bir ortamda bulunmak bana farklı duygular
yaşattı. O zamanın, günümüze göre ilkel teknolojisi ile bu işleri başaran
insanlarına hayran olmamak mümkün değil. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Özellikle Akrepol kapsadığı geniş alanı,
konumu ve mimari kalıntıları ile beni çok etkiledi. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><i><span style="color: #4d5156; font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 0pt; mso-ligatures: none;">Ama beni en çok etkileyen Bergama Belediyesi tarafından değişik yerlere
yerleştirilen üç Bergamalının heykeli oldu. İlk bilgileri yeğenim Selahattin
Dervent’ten aldıktan sonra, heykelleri bulunan bu üç kişi hakkında kısa bir
araştırma yaptım ve çektiğim fotoğraflarla birlikte fazla ayrıntıya girmeden,
genel hatları ile size sunmak istedim.<o:p></o:p></span></i></b></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><i><span style="color: #4d5156; font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 0pt; mso-ligatures: none;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></i></b></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><span style="color: #4d5156; font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 0pt; mso-ligatures: none;"><o:p> </o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><span style="color: #4d5156; font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 0pt; mso-ligatures: none;">BERGAMALI ARİSTONİKOS <span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="color: #4d5156; font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 0pt; mso-ligatures: none;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><i><span style="color: #4d5156; font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 0pt; mso-ligatures: none;"></span></i></b></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><b><i><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgVapcu-w7ziWsajxPFEy_IXdfSQM36-UFQ4sKohGNVfTaSb_3Sl_DLVtTlvb3UqmTK7dk97Cr5Wh4B-WwOP5y_7GKnO8lKbgqL7gHLvCSWDCYlwZ3JTBljqtF0xZUqpTMOLIbdszixm4gT1nIA6NcqXrUFTWDprrpEvyzpQWW0eeTNFfF4vNVHWgnfdY0/s2048/n%C4%B1kos.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2048" data-original-width="1009" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgVapcu-w7ziWsajxPFEy_IXdfSQM36-UFQ4sKohGNVfTaSb_3Sl_DLVtTlvb3UqmTK7dk97Cr5Wh4B-WwOP5y_7GKnO8lKbgqL7gHLvCSWDCYlwZ3JTBljqtF0xZUqpTMOLIbdszixm4gT1nIA6NcqXrUFTWDprrpEvyzpQWW0eeTNFfF4vNVHWgnfdY0/s320/n%C4%B1kos.jpg" width="158" /></a></i></b></div><b><i><br />MÖ 133 – 129 yılların arasında Roma’ya karşı köle isyanını başlatan Kral.<o:p></o:p></i></b><p></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><i><span style="color: #4d5156; font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 0pt; mso-ligatures: none;"><o:p> </o:p></span></i></b></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="color: #4d5156; font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 0pt; mso-ligatures: none;">Son Pergamon Kralı <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/III._Attalos" title="III. Attalos"><span style="color: #4d5156; text-decoration: none; text-underline: none;">III. Attalos</span></a> (MÖ 138-133) MÖ 133'te
öldüğünde, doğruluğu tartışmalı olan bir vasiyetle, <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Pergamon_Krall%C4%B1%C4%9F%C4%B1" title="Pergamon Krallığı"><span style="color: #4d5156; text-decoration: none; text-underline: none;">Pergamon Krallığını</span></a> <a href="https://tr.wikipedia.org/w/index.php?title=Romal%C4%B1lara&action=edit&redlink=1" title="Romalılara (sayfa mevcut değil)"><span style="color: #4d5156; text-decoration: none; text-underline: none;">Romalılara</span></a> bıraktı. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="color: #4d5156; font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 0pt; mso-ligatures: none;">Aristonikos, bu vasiyeti kabul etmedi ve kendini III. Eumenis adıyla Kral
ilan etti. Kent soyluları ve <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Roma" title="Roma"><span style="color: #4d5156; text-decoration: none; text-underline: none;">Roma</span></a> vasiyeti
onayladı ve Aristonikos'un Krallığını ve kente girmesini kabul etmedi. Bunun
üzerine Aristonikos isyan etti. Bu isyan sıradan bir isyan değildi. <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/K%C3%B6le" title="Köle"><span style="color: #4d5156; text-decoration: none; text-underline: none;">Kölelere</span></a> ve <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Serf" title="Serf"><span style="color: #4d5156; text-decoration: none; text-underline: none;">serflere</span></a> özgürlük ve
eşitlik vadediyordu. Kardeşlik içinde yaşanacak bir <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Heliopolis" title="Heliopolis"><span style="color: #4d5156; text-decoration: none; text-underline: none;">Heliopolis</span></a> (Güneş
Şehri) kuracaklardı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><i><span style="color: #4d5156; font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 0pt; mso-ligatures: none;">Aristonikos isyanı, o güne dek yer yer görülmesine rağmen, yıllar sonra
olan <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Spartak%C3%BCs" title="Spartaküs"><span style="color: #4d5156; text-decoration: none; text-underline: none;">Spartaküs</span></a> önderliğindeki köle isyanından yıllar önce
yaşanmış ilk büyük köle isyanı kabul ediliyor. <o:p></o:p></span></i></b></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="color: #4d5156; font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 0pt; mso-ligatures: none;">Aristonikos, Romalılara karşı ilk savaşı kazanmasına rağmen MÖ 129 yılında
Kırkağaç yakınlarında yenildi ve Roma’ya götürülerek öldürüldü. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="color: #4d5156; font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 0pt; mso-ligatures: none;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="color: #4d5156; font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 0pt; mso-ligatures: none;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><span style="color: #4d5156; font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 0pt; mso-ligatures: none;">BERGAMALI GALENOS<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><span style="color: #4d5156; font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 0pt; mso-ligatures: none;"><o:p> </o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="color: #4d5156; font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 0pt; mso-ligatures: none;"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhr3mNCQUG5e823vtryDVBHsA3tE01Sh3aKzAhIQ9jghNkg3clFKuY0ylB9wsk3BeYSe1LYBazk8liWhWTcfn60BXbfGEw4I4DbAdp-F3U4OCyWClzdvD1qqfEkQgfjnWEbL-SnMW2iPPt2LnrBOW8bsTFaVvZwqr6Xy_oAl01ZdRGQfN99uOhFr6Ifbgw/s2048/galenos.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2048" data-original-width="923" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhr3mNCQUG5e823vtryDVBHsA3tE01Sh3aKzAhIQ9jghNkg3clFKuY0ylB9wsk3BeYSe1LYBazk8liWhWTcfn60BXbfGEw4I4DbAdp-F3U4OCyWClzdvD1qqfEkQgfjnWEbL-SnMW2iPPt2LnrBOW8bsTFaVvZwqr6Xy_oAl01ZdRGQfN99uOhFr6Ifbgw/s320/galenos.jpg" width="144" /></a></div><br />Doğum: MS 129, <a href="https://www.google.com/search?newwindow=1&sca_esv=568507283&sxsrf=AM9HkKnzMRcLtCjNJccfPzKfFC0oYK9byQ:1695735647426&q=Pergamon&si=ALGXSlZS0YT-iRe81F2cKC9lM9KWTK4y0m5Atx8g9YliNNw2mf7clIWBsXCGqIaQ9r_YYVPiHicJ-qxpnoHBZHsivcaVkcgjVkyam6VHMJXwAyTgyUBJ6FMkagv_3hmyr8WilBVE_6vKdv_z6rXRkgsqCaxCZy7fNj3Oje3cx-5oRwoTw5hpIkOyvTx_1-ozALulh1DnEm1p&sa=X&ved=2ahUKEwjj6pbHs8iBAxUMXfEDHfDqA7QQmxMoAHoECBkQAg"><span style="color: #4d5156; text-decoration: none; text-underline: none;">Pergamon</span></a><o:p></o:p><p></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="color: #4d5156; font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 0pt; mso-ligatures: none;">Ölüm tarihi ve yeri: MS 216, <a href="https://www.google.com/search?newwindow=1&sca_esv=568507283&sxsrf=AM9HkKnzMRcLtCjNJccfPzKfFC0oYK9byQ:1695735647426&q=Roma&si=ALGXSlZS0YT-iRe81F2cKC9lM9KWTK4y0m5Atx8g9YliNNw2mY9KnQKEXYTX-ZW1hER2TA4FwA8YK3OCM7o24ZfyFHNFLEcyDYckokrd8bJMJThewG3HRe2eocmV14_jDofiCtTNWDIIdXmEyJf5CUH7pT3HpeI0yvrZEjAxuM9RiX8KDaslkCMSNXhEwcU8vr9eFm2TdMUO&sa=X&ved=2ahUKEwjj6pbHs8iBAxUMXfEDHfDqA7QQmxMoAHoECA8QAg"><span style="color: #4d5156; text-decoration: none; text-underline: none;">Roma, İtalya</span></a>
<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="color: #4d5156; font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 0pt; mso-ligatures: none;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><i><span style="color: #4d5156; font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 0pt; mso-ligatures: none;">Bergamalı Galenos, tıp doktoru, bilim insanı ve filozof. Antik Roma'nın en
önemli hekimlerindendir. Deneysel fizyolojinin kurucusu ve Roma dünyasının ilk
spor hekimi olarak kabul edilmiş ve Hekimlerin İmparatoru, Şeyhû’s Seyadile
gibi unvanlarla anılmıştır. <o:p></o:p></span></i></b></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="color: #4d5156; font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 0pt; mso-ligatures: none;">Kafa sinirlerinin yedi çiftini ve kalp kapakçıklarını tanımladı. Toplardamar
ve atardamar arasındaki farkları saptadı. O devirde atardamarın hava taşıdığı
düşünülüyordu. Atardamarın hava değil, kan taşıdığını ortaya koydu.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><i><span style="color: #4d5156; font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 0pt; mso-ligatures: none;">Galenos, hastalarını Helenistik ve Roma imparatorluğunun en önemli sağlık
merkezi olan Asklepion’da tedavi etmekteydi.<o:p></o:p></span></i></b></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="color: #4d5156; font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 0pt; mso-ligatures: none;">Burada Şifalı su, temiz hava, kaplıcaya bağlı tedavi şekilleri dışında,
telkin ve eğlence yoluyla tedavi yöntemleri uygulanmaktaydı<b><i>. <o:p></o:p></i></b></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="color: #4d5156; font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 0pt; mso-ligatures: none;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="color: #4d5156; font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 0pt; mso-ligatures: none;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><span style="color: #4d5156; font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 0pt; mso-ligatures: none;">BERGAMALI KADRİ<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="color: #4d5156; font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 0pt; mso-ligatures: none;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="color: #4d5156; font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 0pt; mso-ligatures: none;"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj7VbySDG54v65NZvYydrd-NqfQB2SHqD0rlFALiEn8EGn5AF4gbBEbqZEII6up_-Hv46JuplqagtsAqOnQdtrtuNDcv6MpFE_70ZOdsQ-4SV3X50B8mbvXNgoOJ9ussH4xdRnhjRMEKPzBgn1ayq2rnASZvcVzjoL8hLzb7KE-uNI6fRBqYYl4mQXsnBE/s2048/kadri.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2048" data-original-width="537" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj7VbySDG54v65NZvYydrd-NqfQB2SHqD0rlFALiEn8EGn5AF4gbBEbqZEII6up_-Hv46JuplqagtsAqOnQdtrtuNDcv6MpFE_70ZOdsQ-4SV3X50B8mbvXNgoOJ9ussH4xdRnhjRMEKPzBgn1ayq2rnASZvcVzjoL8hLzb7KE-uNI6fRBqYYl4mQXsnBE/s320/kadri.jpg" width="84" /></a></div><br />Bergamalı Kadri, <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/16._y%C3%BCzy%C4%B1l" title="16. yüzyıl"><span style="color: #4d5156; text-decoration: none; text-underline: none;">16. yüzyıl</span></a> Türk
dilcisi. Bergamalı Kadri hakkında kaynaklarda kayda değer bir bilgi
bulunmamaktadır. Bergamalı Kadri ismini kullandığı için Bergama’da doğduğu ve
Bergamalı olduğu kabul edilmektedir.<o:p></o:p><p></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><i><span style="color: #4d5156; font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 0pt; mso-ligatures: none;">Anadolu Türkçesi gramer yazarlığının öncüsü ve ileri görüşlü bir dilcidir.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></i></b></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="color: #4d5156; font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 0pt; mso-ligatures: none;">1530'da kaleme alınmış <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/M%C3%BCyessiret%C3%BC%27l-Ul%C3%BBm" title="Müyessiretü'l-Ulûm"><span style="color: #4d5156; text-decoration: none; text-underline: none;">Müyessiretü'l-Ulûm</span></a> adlı dil bilgisi
kitabının yazarıdır. Bu kitap, Batı Anadolu Türkçesiyle yazılmış en eski dil
bilgisi eseridir. Eser, <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/Besim_Atalay" title="Besim Atalay"><span style="color: #4d5156; text-decoration: none; text-underline: none;">Besim Atalay</span></a> tarafından
Türkiye Türkçesine aktarılmıştır (1946).<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="color: #4d5156; font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 0pt; mso-ligatures: none;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><span style="color: #4d5156; font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 0pt; mso-ligatures: none;">27 Eylül 2023<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="color: #4d5156; font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 0pt; mso-ligatures: none;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="color: #4d5156; font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 0pt; mso-ligatures: none;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="background: white; line-height: normal; margin-bottom: 0cm; text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="color: #4d5156; font-family: "Arial",sans-serif; font-size: 12.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR; mso-font-kerning: 0pt; mso-ligatures: none;"><o:p> </o:p></span></p>Hüseyin Şirvanhttp://www.blogger.com/profile/00721119746824160368noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5811354224962983164.post-48486080507423782952023-09-12T12:40:00.006+03:002023-11-30T13:19:17.562+03:00ÇELTİKÇİLİ HASAN HOCA VE ÜSKÜPLÜ FETTEH EFENDİ<p><span style="font-size: medium;"> </span></p><span style="font-size: medium;"><span style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><img border="0" data-original-height="836" data-original-width="502" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiz5NP_I3WnazmCLrjsgWIqscvATzbrjIY1-ukfyB21o3Yh0A9nmcfFbRRUuFjV-_EwjsNVMoetS8hLLFZM7ghgYkt5ee1CyPcJ3Wj4kDofmiDZk0P5tn5d6_dnZAdrxsJQmw1RuetwqUUnXN449LQkNRa3lWQFvcjY5ScEIDUZ7S7JXEYzcfvGYQe1kok/s320/H%20Hoca.jpg" style="margin-left: auto; margin-right: auto;" width="192" /></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Hasan Hoca ve Fettah Efendi<br />30 Kasım 1941 - Üsküp</td></tr></tbody></table>Hasan Hoca (Hasan
Hünkâr) Makedonya’nın Köprülü – Veles kasabasının Çeltikçi – Gorno Orizari
köyünde 1897 yılında doğmuş, göçten sonra 1970 yılında İzmir’de ölmüştür.
Bektaşi din adamı ve köyümüzün hocası olan saygın bir büyüğümüzdür.</span></span><p></p><p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;"><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Köyümüzün her
kesimine mensup insanı tarafından sevilip sayılmıştır. Gençliğinde dini eğitim
gördüğü için Sırp Krallığı yönetimi tarafından Çeltikçi’ye “dırjava”, yani
devlet imamı olarak atanmıştır. O zamanki Sırp Krallığı yönetimi Türk köylerine
imam atamaktadır. Hasan Hoca da devlet tarafından atanan imamlardandır. Bu
yüzden bir Bektaşi büyüğü ömrü boyunca “Hoca” sıfatını taşımış ve bugün de bu
sıfatla anılıyor. Hasan Hoca’nın yıllarca Çeltikçi camiinde namaz kıldırdığını
ve dini bilgiler verdiğini biliyoruz. Babam Abbas Şirvan, özellikle
Ramazanlarda Hasan Hoca’nın kıldırdığı teravi namazlarında müezzinlik yaptığını
anlatırdı. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><span style="font-size: medium;">Hasan
Hoca’nın hayatını olumsuz yönde etkileyen, ona büyük sıkıntılar yaşatan bir
kişi vardır. O da “Hüseyin Kapetan” olarak bilinen ağabeyi Hüseyin’dir.<span></span></span></b></p><a name='more'></a><b><span style="font-size: medium;"><o:p></o:p></span></b><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Kapeten, Makedonya’da çete reislerine verilen
bir unvandır. Bir müddet çetesi ile dağlarda kanun kaçağı olarak yaşadığı için Hasan
Hoca’nın ağabeyi Hüseyin de Hüseyin Kapetan olarak anılmıştır. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Hüseyin
Kapetan’ı Bulgar ve Sırplara karşı savaşmış bir kişi olarak anlatanlar var.
Bunun gerçekle hiçbir ilgisi yoktur. Kendi köylülerine yıllarca zulmetmiş bir
zorba ve katil köyün koruyucusu ve nerdeyse kahraman olarak gösteriliyor. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Hüseyin
Kapetan’ın çetesi, kutsal değerler için değil hırsızlık ve zorbalık için bir
araya gelmiştir. Hüseyin Kapetan’ın yaşadığı 1920’li yılların başında
Makedonya’da Türklerin mücadele ettiği Sırp ve Bulgar çeteleri yoktu. Bölgeye
mutlak egemen bir Sırp Krallığı devleti vardı. Bu yıllarda bu katı totaliter
yönetim altında kimsenin böyle bir mücadele yapması söz konusu değildir. Komita
ve çete faaliyetleri Balkan Savaşından sonra bitmiştir. 1925 yılında Sırp
yönetimi, Taşköprü’nün karşı tarafında bulunan Üsküp’ün en önemli camisi Burmalı
Camiyi yıktığı zaman bile kimse sesini çıkaramamıştır. Böyle bir ortamda bu
yönetime karşı silahlı mücadeleden söz etmek mümkün değildir. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Hüseyin
Kapetan’ın çetesi hırsızlık yapan, köylülerimize baskı ve terör uygulayan zorba
bir çetedir. Köyün ebesi anneannem Kadıncık Nene bile bu çetenin
zorbalıklarından nasibini almıştır. Bunlar, kendileri ile ilgili bir hırsızlık
olayı hakkında soruşturma başlatan, köyün o zamanki muhtarı (presetnik) Halim
Kâhya’yı evinin önünde öldürdükleri için dağa çıkarak bir müddet kaçak hayatı
yaşamışlardır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Öldürülen
Halim Kâhya Halveti, Hüseyin Kapetan ve arkadaşları Bektaşi olduğu için bu
olaydan sonra iki tarikatın mensupları arasında köyde gergin bir ortam meydana
gelmiştir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Bulgarlar
Makedonya’yı hep Bulgar toprağı, Makedonları da Bulgar olarak görmüşlerdir.
Bugün de öyle görüyorlar. Sırplar da aynı görüştedirler. Makedonya için
Sırplarla rekabet halinde olan Bulgar yönetimi bu yıllarda propaganda
çalışmaları yapmaları için Makedonya’ya ajanlar göndermektedir. Hüseyin Kapetan
çetesi, Makedonya’nın değişik yerlerinde gezen bu ajan gruplarından biri ile
dağda tanışıp dost olurlar.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Dağdaki zor
şartlar Hüseyin Kapetan ve arkadaşlarının çıkış yolu aramalarına neden olur.
Bulgar ajanlarını öldürmeleri karşılığında affedilmeleri için Sırp yetkililerle
anlaşırlar. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Bir fırsatını bulup Bulgar
ajanlarını öldürüp dağdan inerler. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Dağdan inen çete, Sırp hükümetinin de
desteğini alarak zorbalıklarına artırarak devam etti. Köyün yönetimi de onlara
verildi. Özellikle Halvetilere ve diğer tarikat mensuplarına çok sıkıntılar
yaşattılar. Köyde barış ve huzur kalmadı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Bu baskılardan
bütün köy etkilenir. Haraç alıp, bazılarına işkence yapmaya başlarlar. Gelinlik
çağındaki kızları, analarına babalarına sormadan istedikleri kişilere vermek
isterler. Bu yüzden bu dönemde bunların şerrinden korkan birçok aile kızlarını küçük
yaşta alelacele evlendirmişlerdir. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Halvetilerin
ileri gelenlerinden Birinci Dünya Savaşı gazisi olan Balcı Sülo (Süleyman
Balcı) ile babası Balcı Rahman’ın bunlarla silahlı çatışmaya girdikleri
bilinmektedir. Kaçak birer katil iken hükümetin has adamı olmak, onları iyice
azdırmıştır. Sırp yönetiminin, bu grubu kullanarak Türk’ü Türk’e kırdırma
yoluna gittiği anlaşılıyor.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Bu karanlık
dönem, zorbaların birbirine düşmelerine kadar devam etti. “Su testisi suyolunda
kırılır” düsturu gerçek oldu. Çete elemanları sonunda birbirlerini öldürerek
nasıl insanlar olduklarını gösteriyor. Hüseyin Kapetan, 1924 yılında arkadaşı
Emuş Süleyman tarafından vurularak öldürülüyor. Bir müddet sonra da Emuş
Süleyman öldürülüyor. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><i><span style="font-size: medium;">Hasan Hoca,
dedem Hasan Ağanın akranı ve arkadaşıydı. Hüseyin Kapetan ve arkadaşları
birbirini öldürünce, Çeltikçi’ye barış ve huzuru getirmek için bir araya
geliyorlar. Köyün her kesiminden ileri gelenleri toplayıp kararlar alıyorlar.
Buna göre Halvetilerden dedem Hasan Ağa Muhtar (Presetnik), Bektaşilerden
Recepçe Zülfi muhtar yardımcısı olur. <o:p></o:p></span></i></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><span style="font-size: medium;">Dedem Hasan
Ağa, 1924 yılından 1936 yılında ölünceye kadar Çeltikçi’yi adaletle yönetir. Ayırım
yapmadan, her kesimden insana hakça hizmet götürür. Yaraların sarılması için
canla başla çalışarak köyde huzur ve barışı sağlar. Bu yüzden genç yaşta
ölmesine rağmen, öldükten sonra bile köylümüzden büyük saygı görmüştür. <o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Bundan sonra göç edinceye kadar Çeltikçi’de
barış ve huzur hiç bozulmamış birlik ve berberlik havası sürmüştür.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><span style="font-size: medium;">Hasan Hoca,
Hüseyin ağabeyinin yaptıklarına katılmamış, onu korumak ve düştüğü durumdan
kurtarmak için çabalamıştır. Yani kardeşlik gayreti ile hareket etmiştir.<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><span style="font-size: medium;">BULGARLARIN
ÇELTİKÇİ’YE GELMESİ<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">İkinci Dünya
savaşında Almanlarla müttefik olan Bulgarlar Makedonya yönetiminde söz sahibi
oldular. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">1941 yılının
Kasım ayında bir Bulgar askeri grubu Çeltikçi’ye gelerek, hayatta olan Mooçe
Hasan ve Hüseyin Kapetan’ın kardeşi olarak Hasan Hoca’yı tutukladılar. Bulgarların,
Bulgar ajanlarına yapılanları bildikleri anlaşılıyor. Çete üyelerinden Hüseyin
Kapetan, Emuş Süleyman ve Gano ölmüştür. Bulgarlar, öldürülen ajanlarının
cesetlerini ortaya çıkarmalarını isteyerek Hasan Hoca ve Mooçe Hasan’a ağır
işkenceler uygularlar. Bu konuda hiçbir bilgisi ve dahili olmayan Hasan Hoca
haksız yere işkence görür. Mooçe Hasan da aradan zaman geçtiği ve gördüğü
işkencenin etkisi ile cesetlerin yerini bulamamaktadır. Gömülme işini zamanında
tesadüfen gören köylümüz Kato Ali’nin göstermesi ile cesetler bulunur. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Cesetler
bulununca Hasan Hoca ve Mooçe Hasan Köprülü’ye getirilir. Bulgarlar bu
soruşturmayı Almanlardan gizli yürütmektedir. Bu yüzden Köprülü’ye girmeden
Hasan Hoca ve Mohçe Hasan’ın ellerini çözerler. Bir diğer görüşe göre elleri
bağlıdır. Hasan Hoca ve Mooçe Hasan, Vardar köprüsünden geçerken “bunlar bizi
nasılsa öldürecekler, bari işkenceden kurtulalım” diyerek hızla fırlayıp Vardar’a
atlarlar. Mevsim sonbahardır, Mooçe Hasan Vardar’ın azgın sularında kaybolur ve
bir daha bulunamaz. Arkalarından ateş edildiği için Mooçe Hasan vurulmuş da
olabilir. Hasan Hoca’nın şansı yaver gider ve Vardar’daki Alman askerlerine ait
botlar tarafından kurtarılır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Çevresinin, köy ileri gelenlerinin desteği ve
özellikle Türklerle iyi ilişkiler içinde olan Horosalı Doktor Angel’in üstün gayretleri
ile bir daha Bulgarlara verilmeyerek Üsküp’e gönderilir. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Hasan Hoca, Üsküp’teki dostu Fettah Efendinin
korumasında savaş sonuna kadar üç yıl Boyalı Han’da kalır. Fettah Efendi Alman
yetkililer ile iyi ilişkiler kurarak Hasan Hoca’nın Bulgarlara verilmesini
önler. Hasan Hoca savaş sona erip Bulgarlar gidince Çeltikçi’ye döner.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><span style="font-size: medium;">Hasan Hoca
çektiği işkenceleri, gördüğü eziyetleri asla hak etmemiştir. Ne çekmişse ağabeyi
Hüseyin Kapetan ve arkadaşları yüzünden çekmiştir. Allah rahmet eylesin. <o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">İnsanların
tanıdıkları, akrabalık ve dostluk bağı ile bağlı oldukları kimseler hakkında
objektif yargıya varmaları zordur. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><i><span style="font-size: medium;">Yazılı
kaynak olmayan konularda canlı kaynaklara başvurmak kaçınılmazdır. Ya olayın
geçtiği dönemi yaşamış ya da onlardan dinlemiş kimselerin anlattıkları
önemlidir. Tam gerçeğe ulaşmak mümkün olmasa da doğruya en yakın sonuca ulaşmak
mümkündür. Bunun için tek sözlü kaynaktan değil, birbirinden habersiz birçok
kaynaktan bilgi alarak ortak noktaları tespit etmek gerekir. Ben bu metodu
uygulayarak birçok konuda doğruya en yakın bilgilere ulaştığımı düşünüyorum.<o:p></o:p></span></i></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><span style="font-size: medium;">TARİKATLAR<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><span style="font-size: medium;">Aynı dili
konuşan, aynı dinden olan, yüz yıllardır aynı köyde yaşayan, aynı milletin
çocuklarının birbirine düşmesinin nedenleri üzerinde de durmak gerekir. <o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Aynı milletin
insanlarını birbirine düşman eden ve bölünmeye neden olan birinci etken tarikat
ayrılığıdır. Tarikatların temelinde hoşgörü ve alçak gönüllülük vardır. Belki
eski dönemlerde öyleydi ama son yüz yıllarda, bu sözde kalmıştır. Tarikatlar
insanlar tarafından oluşturulmuş kurumlardır. Zamanla diğer birçok kurum gibi
doğal olarak yozlaşmış ve toplum için zararlı hale gelmişlerdir. Tarikatlar
arası kız alıp vermek bile hoş görülmemektedir. Farklı tarikatlara mensup olan
akrabaların, akrabalık ilişkileri de zayıftır. Birbirine karşı saygılı ve
hoşgörülü görünse de durum öyle değildir. Her tarikat mensubu kendi şeyhini ve
tarikatını en üstün görür. En kötüsü şeyhini kutsallaştırır. Oysa hepsi hemen
hemen aynıdır. Son yüzyılda Tekkelerin başındaki şeyhler genellikle bilgisiz
kişilerdir. Bazı Tarikat adabını ve zikirlerini yönetecek kadar bilgisi olan sıradan
kişilerdi. Okudukları ilahileri bile yazılı kaynaktan değil kulaktan kulağa
öğrendikleri için yanlış okumaktaydılar. Şeyhler tekkelerini, hep çocuklarının geçim
kapısı olarak görmüşlerdir. Babadan oğula geçen bir sistem olduğu için Tarikat
hanedanları oluşmuş ve çalışmadan zengin hayatı yaşamışlardır. Böyle olunca
insanları ayrıştırmayı kendi çıkarları için uygun bulmuşlardır. Bu açıdan
baktığımız zaman bütün tarikatlar aynıydı. Bu durum günümüzde de aynıdır.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><span style="font-size: medium;">ÜSKÜPLÜ TERLİKÇİ
FETTAH EFENDİ<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">İkinci Dünya
Savaşında Hasan Hoca’yı Bulgarlardan koruyan Fettah Efendi Üsküp’ün sayılı bir
Türk esnafıdır. 1941 yılından savaş bitinceye kadar Hasan Hoca’ya Üsküp’te kol
kanat germiş, Almanların Hasan Hoca’yı Bulgarlara vermesini önleyerek hayatını
kurtarmıştır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><i><span style="font-size: medium;">Fettah
Efendi aynı zamanda Yücel Teşkilatı üyesi olan bilgili, çevresinden saygı gören
bir Türk aydınıdır.<o:p></o:p></span></i></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><span style="font-size: medium;">Yücel
Teşkilatı, Makedonyalı Türk aydınları tarafından 1941 yılında Üsküp’te
kurulmuştur. Teşkilatın amacı Makedonya’daki Türklerin hak ve özgürlüklerini,
milli ve manevi değerlerini korumak ve yaşatmaktır. <o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Teşkilat
eğitim seviyesi yüksek, ahlaklı ve erdemli aydın Türk gençlerinden oluşuyordu.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Merkezi
Üsküp’te olan teşkilat kısa sürede bütün Makedonya’ya yayıldı. En büyük üye
sayısına Üsküp ve Köprülü şubelerinde ulaştı. Rahmetli babam Abbas Şirvan, teşkilatın
Köprülü şubesine arkadaşları ile üye olduklarını anlatırdı. Tutuklamaların
başladığı haberi alınınca yönetici olan iki kardeş tarafından kayıt defterleri
yakıldığı için Köprülü’de tutuklanan olmaz. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><span style="font-size: medium;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Türkiye’den getirtilen, başta Atatürk’ün Nutku
olmak üzere, Mehmet Akif’in Safahat’ı, Ziya Gökalp, Mehmet Emin Yurdakul, Namık
Kemal ve Yahya Kemal Beyatlı’nın eserleri/şiirleri gençlere okutuluyordu.<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><span style="font-size: medium;">Yücel
mensupları; yeni Türk harfleriyle ilk Türk gazetesi olan Birlik Gazetesi’nin
çıkarılması, Üsküp radyosunda ilk Türkçe yayının ve Türkçe eğlence
programlarının gerçekleşmesi, ilk Türk öğretmen kurslarının organize edilmesi
ve bu kurslardan sayısız öğretmenin yetiştirilmesi, yeni Türk alfabesinin
kullanılmasına öncülük etmesi ve ilk okuma kitaplarının hazırlanması gibi
birçok faaliyetlerde bulundular.<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Bu
faaliyetlerden rahatsız olan Tito yönetimi birdenbire Yücelcilere karşı
harekete geçti. 19 Eylül 1947 tarihinde Yücelciler tutuklanmaya başlandı. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">1948 yılının
Ocak ayında düzmece ve hukuk dışı bir mahkemede casus ve terörist olmakla
suçlandılar. Asılsız ifadeleri kabul ettirmek için, çoğu öğretmen ve değişik meslek erbabı olan
bu masum insanlara ağır işkenceler uyguladılar. Mahkeme hoparlörlerle bütün
Üsküp’e dinletildi. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><span style="font-size: medium;">Dört Türk
aydın idam, diğerleri hapis ve sürgün cezalarına çarptırıldı. İdam cezaları 27
Şubat 1948’de infaz edildi.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Kurşuna
dizilerek şehit edilen ve mezarlarının nerede olduğu hala bilinmeyen dört Türk
aydını şunlardır; Şuayb Aziz, Ali Abdurrahman Ali, Nazmi Ömer Yakup, Adem Ali
Adem. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><span style="font-size: medium;">Fettah
Efendi de 1947 yılında Yücel teşkilatına yönelik başlatılan takibatta
tutuklanmış ve İdrisova Hapishanesinde yedi yıl hapis yatmıştır. Yücelciler
davasında idam edilenlerden biri olan Nazmi Ömer, Fetteh Efendinin damadıydı.<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Makedonya’da
Türklerin hak ve özgürlükleri ve Türk varlığının sürmesi için mücadele eden bu
masum insanlarımıza büyük bir haksızlık yapılmıştır. Kültür çalışmaları dışında
hiçbir silahlı faaliyetleri olmadığı halde, terörist muamelesi görmüşler, kendileri
ve aileleri çok büyük acılar çekmiştir. Bütün Makedonya Türkleri bu acıları
derinden hissetmiştir. Bu dava Makedonya Türkleri üzerinde yılgınlık ve
ümitsizlik havası yaratmış, göçü tetikleyen en önemli olay olmuştur.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Fettah Efendi
Türkiye’ye göç ederek burada ölmüştür. Kendisi ile bilgileri yeğeni Dr. Cengiz Benlioğlu tarafıma iletmiştir. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><span style="font-size: medium;">Sadece Türk
oldukları ve Türk kalmak istedikleri için zulüm gören bu fedakâr ve kahraman
insanların itibarlarının iade edilmesi ve dört şehidimizin mezarlarının
bulunması için Kuzey Makedonya Hükümetine, Makedonyalı Türk siyasetçilerine ve
Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine görev düşmektedir. Böyle bir çalışma toplumsal
barışın sağlanmasına katkıda bulunacaktır. <o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Yücelciler
davası şehitlerimize, hapis ve sürgün cezası çekenlere, zulme uğramışlardan
ölenlere Allah rahmet eylesin, mekanları cennet olsun.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><o:p><span style="font-size: medium;"> </span></o:p></p>Hüseyin Şirvanhttp://www.blogger.com/profile/00721119746824160368noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5811354224962983164.post-90003087109189267832023-08-25T14:24:00.004+03:002023-08-25T14:36:30.301+03:00OKUNMUŞ ŞAMİ (YEMENİ) VE AKRABA EVLİLİĞİ<p><span style="font-size: medium;"> <span face="Arial, sans-serif" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><o:p> </o:p></span><span face="Arial, sans-serif" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">Heyecan son haddini bulmuştu. Senelerdir
görmedikleri akrabalarını getiren tren az sonra Halkapınar istasyonuna
girecekti. Uzun yıllar önce, başka bir ülkedeki köylerinde bırakıp geldikleri
yakınlarını, Türkiye’ye getirtmenin heyecanını yaşıyor, hasretin az sonra
biteceğini düşünüyorlardı.<span></span></span></span></p><a name='more'></a><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium;"><b>Tren dumanlar savurarak istasyona girip
gelenler indiğinde iki taraf da şaşkındı. Ancak yaşlılar birbirini şöyle böyle
tanıyordu; diğerleri şaşkın, şaşkın bakıyordu. Gelenler daha şaşkındı; bambaşka
bir dünyaya ayak basmanın tedirginliğini yaşıyorlardı. Her şeye rağmen iki
tarafta da büyük bir sevinç yaşanıyordu. İki tekerlekli yüksek bir at arabasına
eşyalar ve küçük çocuklar yerleştirildi. Bu at arabası, damperli kamyonlar gibi
gerektiğinde kasası arkaya devrilebilen, Ege bölgesine has bir arabaydı. Diğer
at arabalarına şimdi az da olsa rastlanmasına rağmen, bu arabalar uzun zamandan
beri kullanılmamaktadır.</b><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium;">At arabası önde, yayalar arkada, kafile
Halkapınar’dan Darağacı’na Yani Şehitler Mahallesine doğru yol almaya başladı.
Yeni gelenler parke taşı döşenmiş yolda ilerlerken, şaşkın gözlerle gelip geçen
otomobillere, otobüslere ve ilk defa gördükleri her şeye merakla bakıyorlardı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium;"><b>Şükriye Hala kardeşlerini ve yeğenlerini
heyecanla bekliyordu. Bir müddet önce geçirdiği bir kaza sebebiyle bacağının birini
dizinden itibaren kaybettiği için, evde beklemek zorunda kalmıştı. Araba
sokağın başında görününce, komşuların da toplandığı evde heyecanlı bir
dalgalanma oldu. Önce kardeşleri Ahmet, Hüseyin ve Emine ile gözyaşları içinde
sarmaş dolaş oldular. Daha sonra diğerleri ile... Gelenler, karşılayanlar,
oraya toplanan komşular, herkes duygulanmıştı.</b><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium;">Gelen dört aile için iki büyük ev
tutulmuştu, ikişer ikişer yerleşeceklerdi. Şükriye Halanın kardeşi Hüseyin ve
kız kardeşi Emine çocukları ile aynı avluya bakan bir eve, diğer kardeşi Ahmet
ile vefat etmiş ağabeyinin oğlu Abbas başka bir eve yerleştirildiler. Bu
yerleşme işi hemen olmadığı için, yerleşene kadar bu kalabalık akraba
topluluğu, Şükriye hala ve ailesi tarafından büyük bir misafirperverlikle ağırlandılar.
<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium;">Evlere yerleşildikten sonra yavaş yavaş
çalışma yaşında olanlar işe girmeye başladı. Ahmet, Hüseyin ve Abbas’ın
marangoz dükkânı açma planları vardı. Bu planın mimarı Abbas’tı. Türkiye’ye
gelme söz konusu olunca Köprülü’de Dimko isimli bir marangoza para ödeyerek
marangozluk öğrendi. Ayrıca Köprülü’lü ahbapları Hamdi Amca’nın marangoz olan
oğlu Kemal Usta da bu konuda kendinse yardımcı oldu. Mallarının satışından elde
ettikleri paralarla marangozluk için gerekli makine ve aletleri alarak
Türkiye’ye getirdiler. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium;">Kısa bir süre sonra inşaat ustası olan eniştelerinin
de yardımıyla uygun dükkânı bularak makineleri yerleştirip işe koyuldular.
Baştan iyi giden işler kısa bir süre sonra bozulmaya başladı, çünkü arada
birlik yoktu. Herkes kendi havasında idi. Hep birlikten kuvvet doğar diyen
babam Abbas Şirvan büyük bir hayal kırıklığı yaşadı. Ayrıca Türkiye şartlarına
uyum sağlamakta güçlük çekiyorlardı. Yaptıkları işlerin parasını zamanında
alamadıkları gibi, bazen de hiç alamıyorlardı. Bu yüzden çok şey umulan bu
ortaklık, dağılarak her aile kendi yoluna gitti. Bu proje yine de başka şekilde
amacına ulaştı. Başta bu projenin sahibi olan babam Abbas Şirvan olmak üzere,
bu aileden birçok kişi hayatını marangozlukla kazandı. Marangozluk adeta bu
sülalenin aile mesleği oldu.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium;">Herkes kendi geçimini sağlamaya
çalışırken, buradaki akrabalarıyla gidip gelmeleri, görüşmeleri artarak devam
ediyordu. Halası ve eniştesi “İşi Üsin” (Ekşi <o:p></o:p></span><span style="font-size: large;">Hüseyin) özellikle Abbas’ı çok seviyor, birçok sıkıntılarını onunla paylaşıyorlardı. Eniştesi bir yere gideceği zaman onu hep yanında götürmek istiyordu.</span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium;">Bir gün sabahın çok erken saatinde kapı
telaşla çalındı. Gelen eniştesi idi. Şükriye Hala, Şark Sanayi fabrikasında
çalışırken giydiği takunyalar yüzünden düşerek ayak bileğini kırar. Bu kırık
bir türlü iyi olmaz kangren olan bacağı, önce dizden sonra diz üstünden
kesilir. Bu yüzden zaman, zaman bunalıma giriyor, ancak Bayraklı’daki bir
hocanın okuyup üflediği yemenisini (şamisini) başına bağladığı zaman
rahatlıyordu. Abbas böyle şeylere hiç inanmadığı halde, eniştesinin hatırı için
onu yalnız bırakmadı. O günlerin ulaşım şartları ile Bayraklı’ya gidip gelmek
çok zahmetliydi. Ancak öğleden sonra döndüklerinde halasında gerçekten bir
rahatlama olduğunu gördü. Eniştesi: <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium;"> <i><b> "</b><b>Bak
gördün mü?" diyordu</b></i><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium;">Bir müddet sonra Hüseyin eniştesi yine
Bayraklı’ya gitmek üzere gelince, onu içeriye alarak çay kahve içerek Bayraklı’ya
gidip gelecek kadar vakit geçirdiler. Öğleden sonra hocaya okuttuklarını
söyledikleri yemeniyi uzattığında, halası: <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium;"> <b><i>"</i></b><b><i>Oh
mübareğin nefesi o kadar kuvvetli ki yemeniyi başıma bağlamadan rahatladım”</i>
deyince, Abbas, eniştesine gördün mü der gibi baktı. O günden sonra eniştesi
bir daha Bayraklı’ya gitmedi. Ama hanımına sözde okunmuş şamilar götürmeye
devam etti. </b><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium;"><span style="mso-tab-count: 1;"> </span>Bu güzel ilişki, bir olay yüzünden kökünden
yıkılana kadar devam etti. Halasının evlenme yaşında bekâr iki oğlu vardı.
Kesilen bacağı yüzünden gelecek endişesi taşıyordu. Çocuklarının birini, bir
akraba kızıyla evlendirirse, yaşlılık yıllarında rahat edeceğini düşünüyordu.
Kendi kanından bir gelinin gereken sevgi ve saygıyı göstereceğine inanıyordu.
Bu düşüncesini çok güvendiği yeğeni, rahmetli ağabeyi Hasan Ağanın oğlu Abbas’a
açınca hiç beklemediği bir tepkiyle karşılaştı. Çünkü Rumeli’de akraba evliliği
çok ayıp karşılanıyordu. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium;"><b><i>"Bunu ne sen söylemiş ol ne de ben duymuş
olayım. Eğer bu duyulursa, ısrar ederseniz, akrabalık bağlarımız kopar" dedi. </i></b><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium;"><b><i>Ama halası ısrar ediyor, “- Anadol
insanları akrabalarıyla evleniyor, üstelik dinimizce de bir engel yok, senden
bunu isterim evladım” diyordu. <o:p></o:p></i></b></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><b><i><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium;"><o:p> <span> "</span></o:p></span><span style="font-size: large; text-indent: 35.4pt;">Hala! Anadol insanı evlenebilir,
dinimizce bir engel olmadığını ben de biliyorum, ama biz Türk’üz bizim
töremizde altı yedi kuşak geçmeden akraba evliliği kesinlikle yoktur. Senin
oğluna kız mı yok, yeni gelen hemşehrilerimizden helal süt emmiş birini
buluruz” dediyse de meramını anlatamadı. Şükriye Hala, isteğinde ısrar
ediyordu.</span></i></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium;">Amcalarını ve diğer halasını toplayıp
durumu anlatmak zorunda kaldı. Herkesin tepkisi aynıydı, akraba kızlarına
evlenme gözüyle bakan kimselerle gidip gelmek doğru değildi. Yıllarca hasretini
çektikleri bu kardeşleriyle görüşmeyi kesmeleri gerekiyordu. Öyle de yaptılar.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium;">Dedelerimizden nakledildiğine göre,
atalarımız Rumeli’ye Karaman’dan gelmişler. Fatih Sultan Mehmet zamanında
Karamanoğlu Beyliği’nden, çok sayıda seçilmiş ailenin Balkanlar’a
yerleştirildiğini biliyoruz. Bu ailelerin gittikleri yerlerde, karşılaştıkları
yabancı kültürler karşısında benliklerini muhafaza etmeleri, hatta onlara örnek
olmaları için özel olarak seçildiklerini birçok tarihi kaynakta görüyoruz. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium;"><span> </span><b>Balkanlar’da
günümüze kadar yaşayan özgün Rumeli kültürü böylece başlamış oldu. Bütün Balkan
Türkleri arasında akraba evliliğinin ayıp sayılması eski bir Türk âdetidir.
Kökeninde altı yedi ceddini tanıma anlayışı yatmaktadır. Akraba evliliğinin
olmaması akrabalık bağlarını güçlendirmektedir. </b><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium;">Bu anlayış, köyler arasında sosyal
hayatın canlanmasını sağlamış, gidip gelmeler sıklaşmıştır. Kendi Köyü’nde
akraba kızlarından başka akranı olmayan genç mecburen civar köylerden kısmetini
aramak zorunda kalmakta, böylece köyler arasında yeni akrabalıklar meydana
gelmektedir. Bu da sosyal hayatı ve ilişkileri canlandırmaktadır. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium;">Kırgız yazar Cengiz Aytmatov ile Kazak
yazar Muhtar Şahanov’un beraber kaleme aldıkları kitaplarında akraba olan iki
gencin, evlenmek istemeleri karşısında nasıl tepki gördüklerini anlatırlar.
Şahanov “Bu yana çeksen araba devrilecek, öte yana çeksen öküz ölecek” atasözü
ile durumun zorluğunu ortaya koymaktadır. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium;"><b><i>Onlara göre, “yedi atasını kök sürmeyen
hamdır. Yedi ataya kadar, yani altıncı ve yedinci göbek akrabalığı aşmadıkça
kan bağının ayrılmadığını tıp ilmi ispatladı. Soyunu bilmeden akrabanla
evlenirsen neslin bozulur.”</i></b><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium;">Kazak ve Kırgızlarda geçerli olan bu
“törenin” Rumeli Türkleri arasında da yaşaması tesadüf değildir. Çünkü
Rumeli’ye Karaman ve Anadolu’nun diğer bölgelerinden gelen bu insanların da
anayurdu Orta Asya’dır. Türklerde eskiden beri dışarıdan evlilik tercih
ediliyordu. Bunda maksat, akraba sayısını artırmak, karşılıklı olarak
birbirinin destek ve himayesini kazanmaktı.<span style="mso-spacerun: yes;">
</span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium;"><b>Bugün, Rumeli’den gelen göçmenlerin
çocukları, her konuda yaşadıkları yerin adetlerini benimsemelerine rağmen
akraba evliliğine karşı olan tutumlarını devam ettirmektedirler. Değişen hayat
şartları akrabalık ilişkilerini zayıflatmış olsa da, kan bağına önem
verilmektedir. </b><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;"><span face=""Arial",sans-serif" style="font-size: medium;">Yıllarca
birbirlerine özlem duyan, hasret çeken akrabalar, bu olaydan sonra bir daha
görüşmediler. “Ne ölüsüne ne dirisine” kavliyle birbirlerinin iyi ve kötü
günlerinde bulunmadılar.</span><o:p></o:p></p>Hüseyin Şirvanhttp://www.blogger.com/profile/00721119746824160368noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5811354224962983164.post-75752986446611549342023-08-22T13:23:00.003+03:002023-08-22T13:29:25.477+03:00RAYBAN GÖZLÜKLÜ FAKİR ŞEYH<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"></p><p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: large;">Hava alanında
uçağımızın kalkış saatini bekliyoruz. Yolcular bekleme mekânındaki masalarda
birer ikişer oturuyor. Herkes kendi havasında...<span></span></span></p><a name='more'></a><span style="font-size: large;"><o:p></o:p></span><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: large;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Yan tarafımızda kalabalık bir grup var. Masanın
etrafında oturanlar en başta oturmuş bir kişinin etrafında toplanmış, bütün
dikkatlerini ona vermiş görünüyor. Sıradan, temiz, adamlık elbiselerini giyip
çıkmışlar. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><i><span style="font-size: large;">Masanın
başında oturan kişi ise onlardan çok farklı görünüyor. Son moda açık renk bir
takım elbise giymiş.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Gömleği ve kravatı
da çok şık… Gözünde Rayban güneş gözlükleri, bakımlı yüzü ve saçları ona bir
film sanatçısı havası veriyor.<o:p></o:p></span></i></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: large;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Etrafındaki kişilerin ezik, boynu bükük
duruşlarının aksine onda kendinden emin bir tavır var. Hep o konuşuyor,
diğerleri başları yanda, ağızları açık sadece dinliyor. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: large;">İlgimi çektiği
için konuşmalarına kulak kabarttım. Kendinden söz ediyor. “Ben fakir” diye söze
başlıyor hep. Sık sık bu “ben fakir” tabirin tekrar ediyor. “Ben Fakir
Köprülü’deyken, ben fakir filan yerdeyken, ben fakir şöyleyim böyleyim, şöyle
oldu, böyle oldu diye anlatıyor. Araya “Hak erenler” diye başlayıp bir dini hikâye
sıkıştırıyor. “Benim için maddiyat hiç önemli değildir. Paraya önem vermem.
Harcarken fazla düşünmem” diyor. Etrafındakiler elleri göğüslerinde boynu bükük
dinemeye devam ediyor. Rayban gözlüklü, artist kıyafetli “Fakir” anlatıp
duruyor. <b><i>Ben fakir…<o:p></o:p></i></b></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: large;">Uçak saati gelince
kalkıştılar. Usulca birinin yanına yaklaştım ve bu zatın kim olduğunu sordum. “Köprülülü Şeyh Aleydin Baba, bizim şeyhimiz” dedi. “Çok muhterem ve derin bir insandır diye
ilave etti.” <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b><i><span style="font-size: large;">Başta
Rayban gözlüklü fakir şeyh, arkasında ona bu güzel fakirliği sağlayan sıradan
kıyafetli adamları uçaklarına giderken ben olduğum yerde arkalarından baka
kaldım.<o:p></o:p></span></i></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><o:p><span style="font-size: large;"> </span></o:p></p>
<p class="MsoNormal"><o:p><span style="font-size: large;"> </span></o:p></p><br /><p></p>Hüseyin Şirvanhttp://www.blogger.com/profile/00721119746824160368noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5811354224962983164.post-2558795259144595782023-08-04T13:19:00.000+03:002023-08-04T13:19:06.780+03:00 SARUHANLI LİSESİ VE ÖĞRENCİM KAZIM KAHRAMAN<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b></b></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><b><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjKv-SbSUl6I6PobJnRwIX0EZpEoTR8Go0ZbpoOJ6qDnGpc8LBCk4CzgmeleZ7UFBf04Nq59KBtUPuWLK0mY6zXbD2CAbdcu0V0lRcvajK9DwQrt-95OeWXYX4wNRRO-rN2VV1fibdQDDMMDqhzm23IuKfGSKmroxJ3E2ktWG2qqHyjan2F78rnkh9yJAw/s2048/KAZIM.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="923" data-original-width="2048" height="144" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjKv-SbSUl6I6PobJnRwIX0EZpEoTR8Go0ZbpoOJ6qDnGpc8LBCk4CzgmeleZ7UFBf04Nq59KBtUPuWLK0mY6zXbD2CAbdcu0V0lRcvajK9DwQrt-95OeWXYX4wNRRO-rN2VV1fibdQDDMMDqhzm23IuKfGSKmroxJ3E2ktWG2qqHyjan2F78rnkh9yJAw/s320/KAZIM.jpg" width="320" /></a></b></div><b><br />Saruhanlı
Lisesi, benim 1972 yılından 1976 yılına kadar çalıştığım ikinci görev yerimdir.
İlk görev yerim olan Ergani Lisesinde olduğu gibi bu okulun da ilk resim
öğretmeniyim.<o:p></o:p></b><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">Kurban Bayramı
için gittiğimiz Turgutlu’da 1976’dan beri görüşmediğimiz, <b>Saruhanlı
Lisesinden öğrencim ve meslektaşım Kazım Kahraman’la buluştuk.<span></span></b></p><a name='more'></a><b> <o:p></o:p></b><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b>Emekli
matematik öğretmeni olan Kazım’la daha önce internet üzerinden yazıştık.</b> Kendisini
çok iyi hatırlıyorum. Sakin, uyumlu ve çalışkan bir öğrenci idi. Hatırlamamın diğer
nedenleri de Turgutlu’nun Musulcalı köyünden oluşu ve yatılı olmasıydı. <b>O yıllarda
ulaşım imkanları çok kısıtlıydı. Köyden her gün Turgutlu’ya ya da Saruhanlı’ya
gidip gelmek çok zordu.</b> Saruhanlı Lisesi bahçesinin bir köşesinde ilkel de
olsa bir yurt binası vardı. <b>Köylerinden okula günü birlik gidemeyenler bu
yurtta kalıyordu. Kazım da bu öğrencilerden biriydi.<o:p></o:p></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">Kazım, hakkımda
güzel ifadeler kullanarak, Turgutlu’da yaşadığını ve görüşmek istediğini yazdı.
Kısmet bu günmüş. <b>47 yıl sonra sevgi ve saygıyla kucaklaşmak çok güzel.</b> Kazım
gene o sakin ağırbaşlı haliyle karşımdaydı. Ne kadar pek değişmediğimiz
söylense de yıllar ikimizden de çok şeyler almış. <o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b>Başarılı bir
öğretmen ve iyi bir aile babası olan Kazım iki de başarılı evlat yetiştirmiş.</b>
Doğal olarak konu hep Saruhanlı Lisesi oldu. Daha çok Kazım konuşarak unutmaya
başladığım birçok şeyi hatırlattı. <b>Bazı kişileri ve olayları andık. Seksen öncesinin,
toplumun her kesiminin politize olduğu ortamında insani değerlerimizi korumanın
önemini vurguladık.<o:p></o:p></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">Kazımın bana
hatırlattığı şeylerden birisi yurt binası ile ilgili. Okul bahçesinin köşesinde
içinde ranzalar bulunan ve bir tek odadan ibaret olan mekân ben göreve başladığım
yıl terk edildi. Çünkü okulun hemen yanında modern bir yurt binası yapılmıştı. <o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b>Okul müdürümüz
Şemsettin Beyle her konuda anlaştığımız söylenemezdi. Ama çalışan öğretmeni
sevmese de desteklerdi. <o:p></o:p></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><i>“Akıllı müdür
üç branş öğretmeni ile iyi geçinir, Resim, Müzik ve Beden Eğitimi… Bu öğretmeninin
başarısı hemen görülür. Bu üç branşın yaptığı etkinlikler okulun yüzünü ağartır.
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Diğer branş öğretmenlerinin başarısı ise
yıllar sonra görülür.”</i> derdi. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b>Yurt olarak
kullanılan mekân boşalınca buraya talip oldum.</b> Okul müdürü hiç ikiletmedi.
Hurdaya atılan ranzaların bazılarını ters çevirip ayak kaynattık. Üzerlerine
mozaik beton döktük. Harika iş masalarımız oldu. Turgutlu’dan bir kamyon kil
getirttim. Bu masalarda seramik ve heykel çalışmaları yaptık. Hatta bahçede
toprağı kazıp hızar talaşı ile bazı seramiklerimizi pişirdik. <b>Kazım, unuttuğum
bu çalışmaları heyecanla hatırlattı.<o:p></o:p></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">Bu atölyede
her türlü çalışma gerçekleştirdik. Cilt çalışmalarında okulun birçok kitabını
ciltledik. Malzeme alamayan öğrenciler, okul idaresinin aldığı malzemelerle cilt
çalışması yapmış oldular. Hem de okulun kitapları ciltlenmiş oldu.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b>Yetenekli öğrencilere
modelden desen çalışmaları ve yağlı boya röprodüksiyon çalışmaları yaptırdım. Bu
öğrencilerden bazıları daha sonra resim bölümlerinden mezun oldular.</b> Bunlardan
Semra Hasgüleç İstanbul Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesini bitirerek
uluslararası bir sanatçı oldu. Hayatını sanatı ile kazandı. Semra ile ilişkimiz
hiç kesilmedi. En son İstanbul’da açtığı bir sergisine gittiğimde lise ikinci
sınıfta yaptığı ufak bir yağlı boya çalışmasını götürerek sürpriz yaptım. <o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b>1973’te Cumhuriyetimizin
ellinci yılı kutlamaları için çok yoğun çalışmalar yaptık.</b> Türkiye
Cumhuriyeti ve Atatürk ilkeleri ile ilgili, bez ve başka malzeme kullanarak çok
sayıda yazı yazdık, afişler ve resimler yaptık. Bu çalışmalara bütün
öğrencilerin katılmasına özen gösterdik.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">Ayrıca fotoğrafçılık
kolu kurarak, bu alanda da çalışmalar yaptık<b>. Okul müdürümüzün hakkını
teslim etmem gerekir. Ne istersem vermek için elinden geleni yaptı. </b>O zaman
fotoğraflar siyah beyazdı. Film banyosu ve tabetmek için karanlık oda
gerekiyordu. Atölyenin bir kenarını bölerek karanlık oda yaptık. Agrandisör,
fotoğraf makinesi, flaş, banyolar ve tab için gerekli her şey okul idaresi
tarafından temin edildi. Öğrencilerimiz film banyosu, belirtme ve tespit
banyolarını kendileri yaparak burada fotoğraf tabettiler. Öğrencilere fotoğrafla
ilgili her türlü teknik ve estetik bilgi verildi. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b>Manisa
Mesir Şenliklerinde ilçeler arası stant düzenleme yarışması yapılırdı. Bu
yarışmada hazırladığım stantlarla üç yıl üst üste birinci olduk.</b> Halk
Eğitim müdürü Erol Bey ile köyleri dolaşıp malzeme toplardık. Ahşap iskeletler
üzerine kâğıt hamuru ile maketler yapardım. Ana, baba, kız ve erkek çocuktan
oluşan aileyi, bir köy evinin musandıralı odasında, sofra başına gösteren çalışmam
özellikle çok beğenilmişti. <o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b>Sanki dünmüş
gibi geliyor.</b> Ama Kazım bazı şeyleri hatırlatmasa bütün bunları unutup
gidecektim. Çok teşekkür ederim Kazım Kahraman, bütün bunları hatırlamama
vesile olduğun ve gösterdiğin vefa için…<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b>İyi ki
benim öğrencim olmuşsun sevgili Kazım. Sana ve senin gibi ülkeye hizmet ederek emeklerimizin
karşılığını fazlasıyla veren tüm öğrencilerime selam olsun.<o:p></o:p></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><o:p> </o:p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><o:p> </o:p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><o:p> </o:p></p>Hüseyin Şirvanhttp://www.blogger.com/profile/00721119746824160368noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5811354224962983164.post-33618083943911969872023-07-07T13:44:00.011+03:002023-07-21T16:36:10.343+03:0007 -07 -1947 DOĞUM GÜNÜM<p><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"> Yetmiş altı yıl önce Makedonya.</span></p><p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Köprülü kasabasının Çeltikçi köyü.<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Köyümün şimdiki adı Gorno Orizari.</span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Orak içi zamanı, ekinler biçildiği için Orak içi deniyor.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Burada doğum günleri belirli zaman terimleriyle bilinir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Bojik (Noel), Kış yarısı, Orak içi, Bağ bozumu,
Kovanların bozulması gibi… <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Makine yok, ekinler orakla biçiliyor.<span></span></span></p><a name='more'></a><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"><o:p></o:p></span><p></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Temmuz sıcağında çoluk çocuk herkes çalışmak zorunda.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Annem bana hamile ama ona da iş var.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Orakçılara çorbasından tatlısına yemek verme adeti var burada.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Annem evde kalıp yemek yapıyor.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Öğleye doğru eşeğe yükleyip tarlanın yolunu tutuyor.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Bu zamanda, burada doğum öncesi izni yok.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Cefakâr annem karnı burnunda yemek yapıp eşekle tarla
yollarına düşüyor her gün.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Fakir bir aileden varlıklı bir aileye gelin gelmiş ama hiç
de rahat edememiş.<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Hayatı hep çalışmakla geçmiş.</span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Köy yerinde mal çoksa iş de çoktur.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">7 Temmuz 1947 günü yine yemekleri hazırlayıp eşeğe
yüklemiş.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Yüklemiş ama birden sancısı tutmuş.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Birini bulup annesi Kadıncık neneme haber salmış.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Kadıncık nenem köyün ve çevre köylerin ebesi.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Annesi Halil neneden öğrenmiş ebeliği.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Kocasının adıyla anılan Halil nene çok iyi bir ebeymiş.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Hıristiyan köylerinden bile gelip doğuma götürülürmüş.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Kadıncık nenem ilk kocasını erken kaybetmiş.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Bu kocasından bir kız bir erkek iki yetimi kalmış.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Ön teker nereden giderse arka teker de oradan gidermiş.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">İkinci kocası Adil dedem de erken ölmüş.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Annem ve iki dayım yetimler kervanına katılmış.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Beş çocukla kalan Kadıncık nenem için hayat iyice
zorlaşmış.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Bu yüzden Halil nene ebeliği ona öğretmiş.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Böylece Kadıncık nenem Çeltikçi’nin ebesi olmuş.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Şimdi 93 yaşında olan köyümüzün ulucesi ( ak sakallısı) Tahsin yazıcıer, Ramçe Tahsin agam şöyle diyor; "Anam öyle deydi, seni de Kadıncık nene dünyaa getırtti."</span></p><p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Ramçe Tahsin 1930 doğumlu olduğuna göre Kadıncık nenem bu tarihte ebelik yapıyormuş.</span></p><p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Belli yaşlardaki Çeltikçili kuşağın tamamının ebesi Kadıncık Nenedir.</span></p><p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Çeltikçili bir çocuk görse yüzüne , gözüne bakarak kimlerden olduğunu bilirdi.</span></p><div><p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">O Çeltikçi'nin Kadıncık Nenesiydi.</span></p><p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Köylülerimizden ölünceye kadar saygı gördü.</span></p><p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Bugün de hep saygıyla anılıyor.</span></p></div><p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Köyümüzde görülen Türkçe güzel isimlerden biridir Kadıncık. </span></p><p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: trebuchet; font-size: large;">Kadın, Züra (Zühre), Yaşa, Döne, Demir, Durak isimleri de görülür köyümüzde ve diğer Türk köylerinde. </span></p><p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Bu isimlerin derin Türklük köklerimizden geldiğin düşünüyorum.</span></p><p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: trebuchet; font-size: large;">Yemeklerle yüklü eşeği tarlaya kim götürmüş bilmiyorum.</span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Kadıncık nenem tetik adımlarla koşmuş gelmiş.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">7 Temmuz 1947 öğle vakti Kadıncık nenemin ellerine doğmuşum.<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Sekiz yaşıma kadar yaşadığım bu iki katlı evden bir şey kalmamış.</span></p><p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">2004 yılında ilk gittiğimde avludaki damın arka duvarını ve çatısının yerdeki kirişlerini görmüştüm.</span></p><p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Evimizin kiremit çatılı, iki kanatlı büyük portasını ( avlu kapısı ) tekrar görmeyi çok isterdim.</span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Hayvan damı, ev içi (mutfak) ve onun önündeki üzüm
çiğneme teknesi, hepsi hafızamda yaşıyor.<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: trebuchet; font-size: large;">Tamamen yıkılıp sadece arsası kalan evimin yerine son yıllarda betonarme bir ev yapıldı, artık oralar bizim değil.</span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Yıllarca temmuz ayında gittiğim için bir çok doğum günümü köyümde
kutladım.</span></p><p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: trebuchet; font-size: large;">Bazen Kazovası Topolka deresinin kenarında bazen de Yukarı
Çeşme’de kavun karpuz keserek…</span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Köyümü hiç unutmadım, rüyalarımda gördüm, sokaklarında
dolaştım hep.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">2004 yılında dünya gözüyle tekrar görünce köyüm
rüyalarımı terk etti.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Çok ilginçtir köyümü bir daha rüyada hiç görmedim.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Köyümde daha ne kadar doğum günü kutlarım bilmiyorum.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;">Ama son deme kadar köyüme gitmek istiyorum.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><o:p><span style="font-family: trebuchet; font-size: medium;"> </span></o:p></p>Hüseyin Şirvanhttp://www.blogger.com/profile/00721119746824160368noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5811354224962983164.post-14200971393536987842022-12-02T16:51:00.006+03:002022-12-27T22:21:37.540+03:00TEKRAR ÇELTİKÇİ’DE 2<p style="text-align: justify;"><span style="font-size: medium;"> <span style="text-indent: 35.4pt;">ÇELTİKÇİ SOKAKLARINDA BİR GEZİNTİ</span></span></p><p class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;"><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-size: medium;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgnlrNhm7jktipmnxDq5VRCy-ehbOWMM4cv5YdPjQrWgwCddLG4Y-HRnTugqCRlUhlaLNkZtFr9mo8cv2r7PtIWajb9s4cM8TO23ixJpakASWRHRgvz4QkHh3aOWGyvOJ3Hz2IKxTZ3_bShSV1roPXuLmtQr0mhs6GWBH-ihzQJcULYr8B-oInxu9HO/s2048/WhatsApp%20Image%202022-11-30%20at%2011.53.01.jpeg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="923" data-original-width="2048" height="144" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgnlrNhm7jktipmnxDq5VRCy-ehbOWMM4cv5YdPjQrWgwCddLG4Y-HRnTugqCRlUhlaLNkZtFr9mo8cv2r7PtIWajb9s4cM8TO23ixJpakASWRHRgvz4QkHh3aOWGyvOJ3Hz2IKxTZ3_bShSV1roPXuLmtQr0mhs6GWBH-ihzQJcULYr8B-oInxu9HO/s320/WhatsApp%20Image%202022-11-30%20at%2011.53.01.jpeg" width="320" /></a></span></div><span style="font-size: medium;"><br />16 Kasım 2022 Salı günü, doğduğum
ve sekiz yaşımdan beri ayrı kaldığım köyümün sokaklarında dolaştım. Şimdi
köyümün resmi adı Gorno Orizari (Yukarı Orizari), Makedonlar Orizari, burada
yaşayan Boşnaklar ise Orizare diyorlar. Ama bizim için köyümün adı hep
Çeltikçi’dir.<span><a name='more'></a></span> <o:p></o:p></span><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Sabah, altmış yedi yıl aradan sonra
köyümde uyumanın huzuru ve hoşluğu ile uyandım. Hane halkı daha uykudayken işime
gider gibi sessizce dışarı çıktım. Gördüğüm insanlarla selamlaşarak,
bazılarıyla hal hatır sorup konuşarak köyümün sokaklarında gezmeye başladım.</span></p><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEguE1cO6mfBHRJdV3xw4tmohLFy3RrXcnQw0lqtQ73AnHq6uLd6hChjj8ONvFSo-wNMUL1dEm1B2OQv6uGKW7X0Xm8eZprEN6c4AEeR0gsAW-DIwLB4F6Ou3gesIniy7IDEF5ksjYL0b3PEIzd5iuP3305aHJtLraEywzDaojzVDhu7sjNyiCT1xnX6/s2048/WhatsApp%20Image%202022-11-30%20at%2011.56.42.jpeg" style="clear: right; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="923" data-original-width="2048" height="144" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEguE1cO6mfBHRJdV3xw4tmohLFy3RrXcnQw0lqtQ73AnHq6uLd6hChjj8ONvFSo-wNMUL1dEm1B2OQv6uGKW7X0Xm8eZprEN6c4AEeR0gsAW-DIwLB4F6Ou3gesIniy7IDEF5ksjYL0b3PEIzd5iuP3305aHJtLraEywzDaojzVDhu7sjNyiCT1xnX6/s320/WhatsApp%20Image%202022-11-30%20at%2011.56.42.jpeg" width="320" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Hasan Dayımın evinin bu günkü hali. </td></tr></tbody></table><span style="font-size: medium;"><br /> <o:p></o:p></span><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Hasan dayımın evi bizim eve çok yakın. En yakın komşuları Müslim Dede ve Alo Yaşar’dı. Az yukarıda
Beytullah dedenin evi bulunuyordu. Bizim ev tarafında da Berber Hüsnü’nün
(Hüsnü Gürsaç) evi vardı. Harmanardı’na doğru en son ev Kolo İbo’nun eviydi.
Müslüm Dedenin oğlu Yaşar Çeltik ve Hasan dayı İzmir Mersinli’de ilk evlerini
yan yana yaptırarak Türkiye’de de komşu oldular.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Bayıra doğru giden diğer yolda
eskiden bizim evin portası (büyük kapı) vardı. Bizim ev ve aynı avludaki babamın
amcası adaşım, Hüseyin Şirvan (Kara Üska) amcamın evi yıkılınca bizim portanın
olduğu yere bir duvar çekmişlerdi. Şimdi ise bizim iki kanatlı, arkadan kol
demirli ve kiremit çatılı kapımızın yerinde ferforje bir kapı ve gerisinde bir
otomobil garajı bulunuyor.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;"></span></p><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg7dLJMsiY7i8aKR4l32TqldCyauzY64hrAm7sD4CYFOFp2BYHWnQa3hVG3ATc9haGw6lV9YPaZQADoLnfrSnhkrHgiFTsjuLbnTrSsjwHyQVz2-MFA7_CXQpvofpzVpPxlmKTotRbu27-ZeyMy_yN4S1OL-L4yaxe1Uj8SmTEO4vd0x6QV57YHdzwV/s1600/WhatsApp%20Image%202022-12-02%20at%2015.15.41.jpeg" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="721" data-original-width="1600" height="144" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg7dLJMsiY7i8aKR4l32TqldCyauzY64hrAm7sD4CYFOFp2BYHWnQa3hVG3ATc9haGw6lV9YPaZQADoLnfrSnhkrHgiFTsjuLbnTrSsjwHyQVz2-MFA7_CXQpvofpzVpPxlmKTotRbu27-ZeyMy_yN4S1OL-L4yaxe1Uj8SmTEO4vd0x6QV57YHdzwV/s320/WhatsApp%20Image%202022-12-02%20at%2015.15.41.jpeg" width="320" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Portamızın şimdiki ve eski hali.<br />Portanın eski fotoğrafını rahmetli Necibe <br />ablam ve eniştem çektirmiş. 1997</td></tr></tbody></table><span style="font-size: medium;"><br />Portamızın karşısında İzmir Çamdibi’nde
yaşayıp ölen, muhtar ve bakkal Ayet Agamın (Ayet Çalışkan) evi bulunuyor. Ayet
Aga bizim en yakın komşumuzdu. Biz kapıdan çıkınca onları, onlar kapıdan
çıkınca bizi görürdü. Bu yüzden aramızda çok eskilere dayanan kuvvetli bir hukuk
ve dostluk vardı. Bu dostluk Türkiye’de de devam etti. Ayet Aganın evinin üst
tarafında Macur Rahman’ın, alt tarafında ise Veli Kâhyaların evi vardı. Evimizin
bayıra doğru üst tarafındaki ev, Fatime halamın kayınpederi Toska Sülo'nundu.
(Süleyman Şahin). Daha yukarıda Sali Çavuşların (Zeynel ve Hüseyin Paşolar),
Çuçul İbo'nun ve Hacıların Aki Aganın (Hakkı Altınay) evleri vardı. En yukarıda
da bizim samanlıklarımız ve harman yerimiz bulunuyordu. Bayıra çıkarken sağ
tarafta Elmas Dedenin evi ve bu evin önünde büyük bir karaağaç ile pınar vardı.
Aki Aga ve oğlu Necati Altınay, babamın yakın dostlarıydı. Necati Aga, yıllar
sonra Prizren’de karşılaştığımızda, “ben babanın baş arkardaşi Nejati” diyerek
kendini tanıtmıştı. <o:p></o:p></span><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Buradan küüçüne doğru yürüdüm.
Küüçünde, eski kooparasyayı <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>(devlet
bakkalı) geçince anneannem Kadıncık Nenemin sokağına girdim. Çocukken bu sokağa
çok gelirdim. Hem Kadıncık Nenemin hem de Mitko Abbas dayımın evi bu
sokaktaydı.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Meçoların evlerinin de bu
sokakta olduğunu biliyorum.</span></p><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjg3f9H_niX8q8ZTgLVnnjZ_WxC1bsg_Q_5KtYmL7LH6dNOJGWlsHh_yReFoddgbNKPm6i7-X6Nstg9BsALhSemS2Tcm-rO2AlF-oND8tdnQpbKWp__27VjgaU5mpZ2lm3RkNEfnGvBxCrfgwnK7a0YnV_zyv1P-GZ0uO3WH_2H7AhBuhCi5LYzQjCS/s2048/WhatsApp%20Image%202022-11-30%20at%2011.52.29.jpeg" style="clear: right; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="923" data-original-width="2048" height="144" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjg3f9H_niX8q8ZTgLVnnjZ_WxC1bsg_Q_5KtYmL7LH6dNOJGWlsHh_yReFoddgbNKPm6i7-X6Nstg9BsALhSemS2Tcm-rO2AlF-oND8tdnQpbKWp__27VjgaU5mpZ2lm3RkNEfnGvBxCrfgwnK7a0YnV_zyv1P-GZ0uO3WH_2H7AhBuhCi5LYzQjCS/s320/WhatsApp%20Image%202022-11-30%20at%2011.52.29.jpeg" width="320" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Kadıncık Nenemin sokağı.</td></tr></tbody></table><span style="font-size: medium;"><br /> <o:p></o:p></span><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Bu sokakta biraz ilerleyince
kerpiçten yapılmış bir dam gördüm. Eski Türk evleri yıkılarak yerine yeni evler
yapılmış, çok az Türk evi günümüze ulaşmış. Ama kerpiç dam ve samanlıkları
yıkmayıp kullanmaya devam etmişler. Yolun karşısındaki bir evde oturan Boşnak
Ahmet Şabanov beni çok sıcak karşıladı. Hal hatır sordu. Israrla evine davet
etti ve kahve ikram etti. Kerpiç binanın Mazlum Agaya ait olduğunu söyledi.
Mazlum Aganın evinden önceki evin Kadıncık Nenemin olduğunu zannediyorum. Kadıncık
nenemin evinin karşısındaki evin Demir Agaya, onun ilerisindeki evin
de Veli Agaya ait olduğunu anlattı Ahmet Şabanoğlu Demir Aganın Türkiye'de
fırıncılık yaptığını biliyor. Nevzat ve Sabit'in babası Çerkez Demir Aganın
Mersinli'de simit fırını vardı. Demir Aganın babası Çerkez
Rahman’dı. Çerkez Rahman, Babamın babası Hasan Dedemin yakın arkadaşıydı. Sesleri
güzel olduğu için, beraber çok güzel ilahi okurlarmış. Onun evinin
ilerisindeki evin Meço Veli'ye ait olduğunu öğrendim. Ondan sonra da babamın halası Emine Şirvan halanın damadı Meço Hasan'ın evi bulunuyor. Meço Hasan enişte ile İstanbul'da çok muhabetimiz oldu. Memleket aşığı çok temiz bir insandı. Rüyalarında hep memleketi gördüğünü anlatır, köyüne büyük bir özlem duyardı. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;"></span></p><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg-K4itzJJd4OvA5xERrevY4LCFaJMkezEz7ockaZLNYPJQtB5xZkiCj6l7HDdJoG9JMxiME8zpAMY4psGqbXy8MtJDZ2VtSkeb7H6josIEubyeEj9sjdH3uKA54YxV9pw-ghMVquVhICfImWbIkCekT9E4M3qALqnGOv7GmBjDR9mOuq5md0RBGRkt/s2000/WhatsApp%20Image%202022-11-30%20at%2011.51.54.jpeg" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="900" data-original-width="2000" height="144" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg-K4itzJJd4OvA5xERrevY4LCFaJMkezEz7ockaZLNYPJQtB5xZkiCj6l7HDdJoG9JMxiME8zpAMY4psGqbXy8MtJDZ2VtSkeb7H6josIEubyeEj9sjdH3uKA54YxV9pw-ghMVquVhICfImWbIkCekT9E4M3qALqnGOv7GmBjDR9mOuq5md0RBGRkt/s320/WhatsApp%20Image%202022-11-30%20at%2011.51.54.jpeg" width="320" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Mazlum Aganın kerpiç damı.</td></tr></tbody></table><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-size: medium;"></span></div><span style="font-size: medium;"><br />Buradan Harmanardı’na doğru
yürüdüm. Harmanardı tamamen evlerle dolmuş. Bizim zamanımızda Harmanardı’nda
kerpiç dökülen, kerpiç kuyuları ve büyük boşluklar vardı. Sağ tarafta ufukta Muto'nun
çeşmesi denilen yer var. Buradan Köprülü'ye kestirme gidilirdi. Sol tarafta
ileride tepenin ardında Hiristiyan köyü Raştana bulunuyor.<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhUZvSF6hYLVp9A7-ddVORKGY-i0VeBfPycWfb817fGXHgWnzPJ6EPRyRK7lSsGsbqENGO3-0btbqjrVPSyF-eg3zyxfAhi_uSFA6pFzL3VkuLzSo8mt5-qmsyZ_M5YEzpYmUF4sM0Rv9d-Yd_ZP2I0lYfjMO-ylma1gGsSQhST-X3xjcazJ3004Asp/s2048/WhatsApp%20Image%202022-11-30%20at%2012.02.09.jpeg" style="clear: right; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="923" data-original-width="2048" height="144" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhUZvSF6hYLVp9A7-ddVORKGY-i0VeBfPycWfb817fGXHgWnzPJ6EPRyRK7lSsGsbqENGO3-0btbqjrVPSyF-eg3zyxfAhi_uSFA6pFzL3VkuLzSo8mt5-qmsyZ_M5YEzpYmUF4sM0Rv9d-Yd_ZP2I0lYfjMO-ylma1gGsSQhST-X3xjcazJ3004Asp/s320/WhatsApp%20Image%202022-11-30%20at%2012.02.09.jpeg" width="320" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Harmanardı'ından Raştana ve Muto'nun Çeşmesi.</td></tr></tbody></table><br /> <o:p></o:p></span><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Buradan kabristana yöneldim. Halveti
türbesinin yan tarafındaki boşlukta bulunan Hasan Dedemin ve annesi Züra (Zühre)
nenemin mezarlarına uğradım. Bu çilekeş ana oğul yan yana yatıyorlar. Oradan
Koru Baba ve diğer türbeleri ziyaret ettim. Köyümüzde yaşayan Müslüman
Boşnaklara mezarlarımızı ve türbelerimizi korudukları için teşekkür borçluyuz.
Diğer köylerdeki Türk mezarlıklarının hali içler acısı. Bizim mezarlığımız her
yönden korunduğu için çok iyi durumda. Bunu Boşnak kardeşlerimize borçluyuz.
Allah razı olsun. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;"></span></p><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiTGg8Rz9HpxhTqrLK93dKXYI9mJzoCJeXh6YjphYkyQv75PBum3HZQAWBtdALZhE-OimyxREQTPq1-wdKWDSL_bKjxAiGoy4hksSJRiLpfEGKrqmHdxEiGfaKEn3Mj0vMYGTjwfKGthoU367qSKJYs044g7T5-sqcpdsoPphyHnoJ8swICHqCJExZZ/s2048/WhatsApp%20Image%202022-11-30%20at%2011.59.17.jpeg" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="923" data-original-width="2048" height="144" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiTGg8Rz9HpxhTqrLK93dKXYI9mJzoCJeXh6YjphYkyQv75PBum3HZQAWBtdALZhE-OimyxREQTPq1-wdKWDSL_bKjxAiGoy4hksSJRiLpfEGKrqmHdxEiGfaKEn3Mj0vMYGTjwfKGthoU367qSKJYs044g7T5-sqcpdsoPphyHnoJ8swICHqCJExZZ/s320/WhatsApp%20Image%202022-11-30%20at%2011.59.17.jpeg" width="320" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Rıfat Agaların evi</td></tr></tbody></table><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-size: medium;"></span></div><span style="font-size: medium;"><br />Geçen Ağustosta geldiğimde
Küüçünden mezarlığa giderken sağ tarafta eski bir Türk evi görmüş fotoğrafını
çekmiştim. İzmir’de yaşayan değerli köylüm Ali Aktunç, bu evin ana tarafından dedesi,
köyümüzün ileri gelenlerinden Rıfat Agaya ait olduğunu bildirdi. <o:p></o:p></span><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Sonra türbeler hizasında köyün
Damdere tarafındaki bir sokağa girdim. Bu sokakta hiç bozulmamış, sağlam kalmış
özgün bir Türk evine rastlayınca çocuklar gibi sevindim. Ahşap tırabzanlı
çardağı ve içten ahşap merdiveni ile taştan iki katlı bir yapı. Taşlar ahşap hatıllarla
desteklenmiş. Tam bir eski Türk evi. Şu anda kimse oturmuyor. Çardağına
tütünler asılmış. Orada bulunan bir Boşnak arkadaş, evin Boşnak sahibinin
Almanya'ya gittiğini, köye dönmediğini bu yüzden evin bu haliyle kaldığını anlattı.
Yaptığım araştırma sonunda bu evin babamın çok yakın arkadaşı, Miko ve Kel
Üsiin lakaplı Hüseyin Dönmez'e ait olduğunu söyleyenler olsa da, onun evinin köy
meydanına baktığını öğrendim. Ama çardağı ve genel görünüşü ile Hüseyin dayının
evine benzediği kesin. Artık köşesinden ve çatısından yıkılmaya başlamış ne
yazı ki. İzmir'de yaşayan değerli köylümüz Dr. Şaban Acarbay'dan bu evin, köyümüzün "Bayrolar" lakaplı ailesine ait olduğu bilgisini aldım.</span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-size: medium;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjuBJn3YIZf1rRhKS0-7yRY1YFHlkhNO-kDYJVR3Z8kXgIM5dMitNaR_Sfu62F7yFAEprGiO1Prc3BFV1QWauklvgPMn6hdZQZZXTUqA21wsJ_f46ilqXzZfaSs4bdSMcgi_jLqpxo8xv1jkxmZ9fVWDkd0V3WiTEo3p1g1c2QkwwVAicwfyfsi9B86/s2048/WhatsApp%20Image%202022-11-30%20at%2011.53.30.jpeg" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="923" data-original-width="2048" height="144" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjuBJn3YIZf1rRhKS0-7yRY1YFHlkhNO-kDYJVR3Z8kXgIM5dMitNaR_Sfu62F7yFAEprGiO1Prc3BFV1QWauklvgPMn6hdZQZZXTUqA21wsJ_f46ilqXzZfaSs4bdSMcgi_jLqpxo8xv1jkxmZ9fVWDkd0V3WiTEo3p1g1c2QkwwVAicwfyfsi9B86/s320/WhatsApp%20Image%202022-11-30%20at%2011.53.30.jpeg" width="320" /></a></span></div><span style="font-size: medium;"><br /> <o:p></o:p></span><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Buradan aşağı doğru yürüdüm.
Biraz aşağıda dayım Hüseyin Çeltik’in kayınpederi Gogole Hasan'ın (Hasan
Çeltik) evi vardı. Alt kattan ikinci kata çıkan merdiveni ve çardağı ile bu gün
gördüğüm eve çok benziyordu. Çocukluğumda o çardağa çıktığımı hatırlıyorum. Yıllar
önce fotoğraflarını çekmiştim. İyi ki çekmişim, şimdi yıkılmış ve yerine çok
zevksiz betonarme bir bina yapılmış. Buradan aşağı doğru gidince Damdere
denilen yerden kestirme olarak Kazova’sına inilirdi. Damdere’de renk renk
çiçekleri olan afyon tarlamızı hatırlıyorum. Yukarı doğru giderek Küüçüne
çıktım ve okula doğru yöneldim. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;"></span></p><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgDS1NIJuodrJ0LiXK6kjJTMAL5rvFOJn3pD4xQjA4yBylCP7g1nj7i_8SMxt4F8YxIJWBKbVZwf7ql54bVzX8W9opHFpLSQPqDmIIULwTKEcy0h8IRrE4FlflW43jl8CYQ5inC-VG20so6J5tTLLUo1Yl548hHDYBcAaQXEFJnNjHRZOkARN9pEJDM/s2048/WhatsApp%20Image%202022-11-30%20at%2011.55.02.jpeg" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="923" data-original-width="2048" height="144" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgDS1NIJuodrJ0LiXK6kjJTMAL5rvFOJn3pD4xQjA4yBylCP7g1nj7i_8SMxt4F8YxIJWBKbVZwf7ql54bVzX8W9opHFpLSQPqDmIIULwTKEcy0h8IRrE4FlflW43jl8CYQ5inC-VG20so6J5tTLLUo1Yl548hHDYBcAaQXEFJnNjHRZOkARN9pEJDM/s320/WhatsApp%20Image%202022-11-30%20at%2011.55.02.jpeg" width="320" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Çeltikçi İlkokulu</td></tr></tbody></table><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-size: medium;"></span></div><span style="font-size: medium;"><br />Okulun inşaatı 1945 yılında
başlamış, 1947 yılında bitmiş. Köyümüzde ilkokul eğitimi, 1945 yılından 1947
yılına kadar caminin bir odasında Köprülülü Ahmet Hoca tarafından yapılmış. Ben de 1954
yılında bu okulda birinci sınıfı okudum. Şimdi terk edilmiş ve çok kötü durumda.
Her gelişimde daha kötü buluyorum. Okulun alt tarafındaki yoldan ilerledim. Bu
yolda babamın halası Emine halanın yani Gogiş Ali (Ali Şirvan) dayımın evi
vardı. Hangi ev olduğunu kestirmedim.<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgIub5J0994Be4TA6RBnIMTYLNY1zBGn8LXGHrPauCZhDPNhidVNeYuSZrrZfZBgLxyKcQoYJ4pJ6h8O3qXXGxVNWbUJ5Aya0nNHWufTiQbtNLSiaqktunO2eIy4QnGAF6ArYyRGoizmIkBIAGkeZpIdcxkaf9-OvjYBILZxipUkNZ-rq9Ygw3QnLwf/s2048/WhatsApp%20Image%202022-11-30%20at%2011.55.46.jpeg" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="923" data-original-width="2048" height="144" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgIub5J0994Be4TA6RBnIMTYLNY1zBGn8LXGHrPauCZhDPNhidVNeYuSZrrZfZBgLxyKcQoYJ4pJ6h8O3qXXGxVNWbUJ5Aya0nNHWufTiQbtNLSiaqktunO2eIy4QnGAF6ArYyRGoizmIkBIAGkeZpIdcxkaf9-OvjYBILZxipUkNZ-rq9Ygw3QnLwf/s320/WhatsApp%20Image%202022-11-30%20at%2011.55.46.jpeg" width="320" /></a></div><br /> <o:p></o:p></span><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Okulun arka tarafında önünde ufak
bir çardağı olan eski bir Türk evine rastladım. Kime ait olduğunu bulamadım. Bir
de az ileride çatısı çökmüş, sadece duvarları kalmış kerpiçten bir dam kalıntısına rastladım. Buradan, okulun arka tarafına, ortasında bir pınar bulunan ufak meydana
geçtim. Hüsnü dayımın evinin bulunduğu sokaktan yürüyüp Odaönü'ne ulaştım.
Eskiden Hasan dayımın, şimdi Muradin Begoviç'in olan eve geldim. Neyi aradığımı
anlayan Muradin Bey, beni sokağın az ilerisinde, harmanardı tarafında bulunan
eski bir Türk evine götürdü. Biraz yenilenmiş bir ev, Hasan dayımın Almanya’da yaşayan
kızı Hatice Abiş Ablam, eskiden Harmanardı’na doğru son evin köylümüz Kolo İbo’ya
ait olduğunu söyledi. Bu ev belki de Kolo İbo’nun evidir. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;"></span></p><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjqgeM2ESI8wi2ROgYpIdIKTlZWs-F_voljxvMWCnc6PJ40CYUGJLNn4YmfK-zmBNsr0znCz19moKuAui7mjvGkmaLuDtjAQFX8K5gZ2ylqr9NU3xr6ra7Z-gH84ZdoRqFCk5Kqh1Hdx0N2HABusABiVCmCNg4GCD78UL97lJ7FXRkNCef5XxwKGhbL/s2048/WhatsApp%20Image%202022-11-30%20at%2011.56.10.jpeg" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="923" data-original-width="2048" height="144" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjqgeM2ESI8wi2ROgYpIdIKTlZWs-F_voljxvMWCnc6PJ40CYUGJLNn4YmfK-zmBNsr0znCz19moKuAui7mjvGkmaLuDtjAQFX8K5gZ2ylqr9NU3xr6ra7Z-gH84ZdoRqFCk5Kqh1Hdx0N2HABusABiVCmCNg4GCD78UL97lJ7FXRkNCef5XxwKGhbL/s320/WhatsApp%20Image%202022-11-30%20at%2011.56.10.jpeg" width="320" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Kerpiç dam kalıntısı</td></tr></tbody></table><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-size: medium;"></span></div><span style="font-size: medium;"><br />Değişik lezzetlerden oluşan
harika bir kahvaltıdan sonra bu güzel insanlarla vedalaştım. Bana gönüllerini
ve evlerini açtıkları için ne kadar teşekkür etsem azdır. Allah razı olsun. Onlar
sayesinde doğduğum köyde harika zaman geçirdim. Buradan, benliğimi saran çok
hoş bir huzur ve mutlulukla ayrıldım. Makedonya’nın havası hem bedenen hem de
ruhen bana hep çok iyi geliyor. Ama köyümde vakit geçirmek çok farklı bir duygu
ve güzellik benim için.<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhQqUZCRkCzAwIOzDUqAWiT0i38ohYBnLvLFj5Z8Ji54eerEzSTPymY0N44hGYUntR94amKSh4A4OhjB1RlktSKFrS66zPSAexFx-OPo6upra42rpV9xqgEsUWOYiMKCOZ8t5lfv1GAZO50Frl_6OJ8s1rdZWd0CMkQJ70YHDfrKMCOfb1lOaNwa7Y5/s1600/WhatsApp%20Image%202022-11-30%20at%2011.57.13.jpeg" style="clear: right; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="1324" data-original-width="1600" height="265" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhQqUZCRkCzAwIOzDUqAWiT0i38ohYBnLvLFj5Z8Ji54eerEzSTPymY0N44hGYUntR94amKSh4A4OhjB1RlktSKFrS66zPSAexFx-OPo6upra42rpV9xqgEsUWOYiMKCOZ8t5lfv1GAZO50Frl_6OJ8s1rdZWd0CMkQJ70YHDfrKMCOfb1lOaNwa7Y5/s320/WhatsApp%20Image%202022-11-30%20at%2011.57.13.jpeg" width="320" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Muradin Begoviç'in yaptığı harika çalışma.<br />Benim için çok güzel bir hediye oldu.</td></tr></tbody></table><br /> <o:p></o:p></span><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Begoviç ailesi ile aramızda bir
gönül köprüsü kurulduğunu hissediyorum. Tekrar görüşmeyi ve onları Bursa’da
ağırlamayı istiyor ve umuyorum. <o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Bu yazının birinci bölümünü okumak için lütfen<a href="http://huseyinsirvan.blogspot.com/2022/11/tekrar-celtikcide-1.html" target="_blank"> tıklayın</a>.</span></p><p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;"><br /></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><o:p><span style="font-size: medium;"> </span></o:p></p>Hüseyin Şirvanhttp://www.blogger.com/profile/00721119746824160368noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5811354224962983164.post-40792566338735827992022-11-30T12:29:00.008+03:002023-01-04T16:41:25.680+03:00TEKRAR ÇELTİKÇİ’DE 1<p style="text-align: justify;"><span style="font-size: medium;"> <span> </span><span> </span><span> </span><span style="text-indent: 35.4pt;">KARAMUSLİ YOLUNDA</span></span></p><p class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;"><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-size: medium;"><span style="mso-tab-count: 1;"> </span></span></p><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEheYhZO3RMPpSUBuF1OG4NpF7w3k08KY_xx-UtPIF6iLGN6yHCp0128hjO6NFakoJs3pcudLDh0hC8O-dJ6Hz6X3PNX9gtTnuDKAl4eEq4amqEODSlTX1xsLIwnzFCP9w9WYK97nblvmGBwxb5WtEZZT0siFH3U7HPsnqPhRj52hNWhjFrf9FvP9UWy/s2048/WhatsApp%20Image%202022-11-30%20at%2010.23.32.jpeg" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="923" data-original-width="2048" height="144" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEheYhZO3RMPpSUBuF1OG4NpF7w3k08KY_xx-UtPIF6iLGN6yHCp0128hjO6NFakoJs3pcudLDh0hC8O-dJ6Hz6X3PNX9gtTnuDKAl4eEq4amqEODSlTX1xsLIwnzFCP9w9WYK97nblvmGBwxb5WtEZZT0siFH3U7HPsnqPhRj52hNWhjFrf9FvP9UWy/s320/WhatsApp%20Image%202022-11-30%20at%2010.23.32.jpeg" width="320" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Karamusli yolunda Boyacı yokuşu</td></tr></tbody></table><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-size: medium;"></span></div><span style="font-size: medium;"><br /> 15 - 16
Kasım 2022 Salı ve Çarşamba günleri yine köyümdeyim. İlk gün Karamusli yolunda,
ikinci gün Çeltikçi sokaklarında gezinerek yetmiş yıl öncesine gittim.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Çeltikçi, Köprülü'ye yürüme
mesafesinde olan bir köydür. Şimdi daha da yakınlaşmış, çünkü Köprülü bizim
köye doğru büyümüş.<span></span></span></p><a name='more'></a><span style="font-size: medium;"> <o:p></o:p></span><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Çocukluğumdan itibaren köyümü hep
rüyalarımda gördüm. Taa 2004 yılına kadar... 2004 yılında göçten sonra köyüme
ilk defa dönüp, dünya gözüyle tekrar gördükten sonra bir daha rüyalarıma hiç
girmedi. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">On sekiz yıldır köyüme hep günü
birlik ziyaretler yaptım. Çok sayıda video ve yüzlerce fotoğraf çektim. Köyümün
her tarafını gezdim ayrıca köyün dışında olan hatırladığım yerleri de arayıp
buldum. Yukarı Çeşme, Damdere, Kazovası, deremiz Topolka kenarı, Paşa Köprüsü
ve tünelleri defalarca gezdim. Ama Karamusli’ye gitmek kısmet olmadı.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span></span></p><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjgoa-nlJvPqubLLZjy9dcunFjMkfjor3AZZQVM6AQbyRGhPWBy-90Rv7en-keAii0ikfXOtWN_896WreGoDY7km7fwCYrwxacHlAiLo8k17xJyaJO9Wpo_o6F8JFSsNRVOV9-AbnegL0OSh7qnWoQOrLjRKlFWxibcimMbB8Q9v5pGh7Me2m1x5L-9/s2048/WhatsApp%20Image%202022-11-30%20at%2010.31.20.jpeg" style="clear: right; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="923" data-original-width="2048" height="144" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjgoa-nlJvPqubLLZjy9dcunFjMkfjor3AZZQVM6AQbyRGhPWBy-90Rv7en-keAii0ikfXOtWN_896WreGoDY7km7fwCYrwxacHlAiLo8k17xJyaJO9Wpo_o6F8JFSsNRVOV9-AbnegL0OSh7qnWoQOrLjRKlFWxibcimMbB8Q9v5pGh7Me2m1x5L-9/s320/WhatsApp%20Image%202022-11-30%20at%2010.31.20.jpeg" width="320" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Karamusli yolu ve tarlalar.</td></tr></tbody></table><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-size: medium;"></span></div><span style="font-size: medium;"><br /> <o:p></o:p></span><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Bu defa köyümde daha çok vakit
geçirmek ve bir gece kalıp uyumak istiyorum. Babamın dayısının oğlu Aşaa Küülü
Hasan (Hasan Dervent) dayımın evinin şimdiki sahibi Muradin Begociç’in ile
iletişim kurup Hasan Dervent’in akrabası olduğumu, köyde bir gece kalmak
istediğimi bildirdim. Muradin Bey hiç tereddüt etmeden isteğimi kabul etti.
Kendisine minnettarım. Benim için çok heyecanlı bir gece olacak. Duygularımı
anlatmam çok zor.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Hasan dayı göçten bir müddet
sonra, evini sattığı Begoviç ailesine misafir oldu. Bu güzel aile ile kurduğu
samimi ilişki sayesinde bu ziyaretleri birçok kere tekrar etti. Eski evine
misafir olup hem köyde, hem de Köprülü’de geziniyordu. <span style="mso-spacerun: yes;"> Ömrünün kırk yılını burada geçirdiği için, </span>Köprülü’de Türk ve Makedon birçok arkadaşı
vardı. Buralarda gezerek mutlu olduğunu hatıralarını tazelediğini söylerdi. Bir
keresinde Karamusli’de Katır Taşı mevkiine gittiğini, Katır Taşına oturup hem
ağladığını hem de türküler söylediğini anlatmıştı. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Burası Partizanlara katılmaya gittiğinde
ailesi ve babamla vedalaştığı yerdi. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;"></span></p><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjB9E9MyqACZ0FWWv9cdUfaMMkFsj_n3zp4ev7fcxnsbZE-PKwxFbWMzuvqElC54mzZtPbVeVwW980BH33gNP7rwErjG9zoGsRIVSX58uouHs6k0s9jmZwmXVElnWaI7Ff1Z-_8QSRxgF2vS4EQIhzWZjzri_HGqATxOIimurXbmE2efcXBtsl-GrDn/s2048/WhatsApp%20Image%202022-11-30%20at%2010.26.11.jpeg" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="923" data-original-width="2048" height="144" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjB9E9MyqACZ0FWWv9cdUfaMMkFsj_n3zp4ev7fcxnsbZE-PKwxFbWMzuvqElC54mzZtPbVeVwW980BH33gNP7rwErjG9zoGsRIVSX58uouHs6k0s9jmZwmXVElnWaI7Ff1Z-_8QSRxgF2vS4EQIhzWZjzri_HGqATxOIimurXbmE2efcXBtsl-GrDn/s320/WhatsApp%20Image%202022-11-30%20at%2010.26.11.jpeg" width="320" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Karamusli yolundan Çeltikçi.</td></tr></tbody></table><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-size: medium;"></span></div><span style="font-size: medium;"><br />Salı günü, Muradin Bey, beni Köprülü’den
aldı. Hane halkı tarafından çok sıcak karşılandım. Hasan dayı bu aile üzerinde
çok güzel bir etki bırakmış. Hiç yabancılık çekmedim. Çoğu üniversite mezunu,
okumuş yazmış çok güzel insanlar. Makedonca çok rahat anlaştık. İslami
terimler Boşnakçada Türkçeye yakın bir şekilde kullanılıyor. Bunun dışında
ev düzeni yemek adetleri ve yaşama biçimi olarak çok ortak noktamız var. Farklı
olan sadece dilimiz. <o:p></o:p></span><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Öğleden sonra dolaşmak için
çıktım. Aklımda hep Karamusli var. Köyümde bazı noktalar hafızamda kuvveti bir
şekilde yer etmiş. Okula başlayacağım yaz bostan beklediğim Yukarı Çeşme,
Porsulana fabrikası yanında giisi (çamaşır) yıkadığımız dere kenarı ve onun
ilerisinde bulunan Paşa Köprüsü, tüneller en çok hatırladığım yerlerdi. Bu
yerleri defalarca gezdim. Değirmenimizin bulunduğu Karamusli mevkii de hiç
unutmadığım bir yerdi ama şimdiye kadar hiç gidemedim. Yolunun çok dar ve ancak
traktörle gidilebilir olması gitmemi engelledi. Bu defa Karamusli'ye doğru
yürümeye karar verdim. Karamusli Hasan dedemin değirmeninin ve bir çeltik
tarlamızın bulunduğu yerdi. Değirmen ve çeltik tarlamız adı Topolka olan
deremizin karşı kıyısında bulunuyordu. Karşıya ahşap bir Köprü ile geçilirdi.
Yağmurla kabaran derenin zaman zaman yıktığı köprü her defasında yenilenirdi.</span></p><p></p><p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Değirmenin taşlarını döndüren
çarklar değirmenin altında idi. Burada hızla akan dere suyu çarkları çevirirdi.
Çocukluğumda babamın, çarkların olduğu yere girip tamirat yaptığını
hatırlıyorum.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Burası ile ilgili hiç
unutamadığım ve bugün de çok iyi hatırladığım hatıralarım var.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Karamusli'deki çeltik tarlamıza
öküzlerin çektiği araba ile giderdik. Yolun bazı yerleri çok
dar ve iki tarafında yüksek yamaçlar olan bir tünel gibiydi. bazı kısımlarda oldukça dik yokuşlar vardı. </span><span style="font-size: large; text-indent: 35.4pt;">En dik yokuş, Boyacı Yokuşuydu. Köye dönüş yönündeki bu yokuşta öküzler
arabayı çekerken zorlanırdı. Yolun bu kısımlarını görünce adeta yetmiş yıl
öncesine gittim. İki öküzün çektiği arabanın gıcırtılarını duyar gibi oldum.
Çocukluğuma geri döndüm. Hüzünle karışık çok farklı bir duygu…</span></p><span style="font-size: medium;"><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgXG3be0oaU_RQP6xFv74nuQ82ZyGtS4XqfA2REYUbyodvltYBOdK3BEJjE-sVtFJB3PhS1-8kzjZoA8F0_Ps56LSVckVC_K3ZQwqnxeJpLzev52Gjd1Ya5bM7oFBkYhnM1DDAfK88OwXHZ1BCxJLF_7-HGn3poIMO5MpDVNWULYG-C_OE1-_M54JiE/s2048/WhatsApp%20Image%202022-11-30%20at%2010.30.22.jpeg" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="923" data-original-width="2048" height="144" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgXG3be0oaU_RQP6xFv74nuQ82ZyGtS4XqfA2REYUbyodvltYBOdK3BEJjE-sVtFJB3PhS1-8kzjZoA8F0_Ps56LSVckVC_K3ZQwqnxeJpLzev52Gjd1Ya5bM7oFBkYhnM1DDAfK88OwXHZ1BCxJLF_7-HGn3poIMO5MpDVNWULYG-C_OE1-_M54JiE/s320/WhatsApp%20Image%202022-11-30%20at%2010.30.22.jpeg" width="320" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Karamusli yolunda tarlalar.</td></tr></tbody></table><br />Karamusli'deki tarlamıza gittiğimiz
zaman çeltik tirlerinin (su dolu bölmeler) kenarlarında bulunan dut
ağaçlarından dut (bobolka), aşısız erik ağaçlarından sarı, kırmızı renkli erik
yerdik.<o:p></o:p></span><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Yine çeltik tarlasında ot alma
işi yapılan bir gün, öğleden sonra karnım acıkmış olacak ki ekmek istedim. O gün
öğlende bütün ekmek tükenmiş. Ama ben yoktan anlamıyor, sürekli ağlayarak ekmek
istiyordum. Daha okula gitmiyordum. O gün babam yoktu, <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>annem ağlamalarıma dayanamadı ve erken dönmeye
karar verdi. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Değirmenimiz tarlamızın hemen
yanındaydı. Bir Arnavut değirmenci işletiyordu. Tam gidecekken değirmenci
dumanı tüten koca bir ekmekle çıka geldi. Benim ağlamalarımı duyan değirmenci
alelacele ekmek pişirmiş. Ben sevinçle sıcak ekmeğe saldırdım. Annem olmaz,
tarlasına gitsin gelsin öyle yersin diyerek sıcak ekmeği yememi engelledi.
Ekmeği çok sıcak yememek için "tarlasına gitsin gelsin" diyerek zaman
kazanıyorlardı. Böylece ekmek yenecek sıcaklığa gelmiş oluyordu. Bu
"tarlasına gitsin gelsin" adetini Merzifonlu bir öğretmen arkadaşımdan
da duydum. Onlarda da pilavı çok sıcak yememek için tarlasına gitsin gelsin kuralı
varmış. Bu adet Balkanlarda ve Anadolu'da uygulanan eski bir Türk adeti olmalı.</span></p><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEie6ow-sqKoHteCA7on60ETgt7vcGoRLbkCw2ysQnvAHAP1vXf82Qo71DDFnqUb761JUUaCJ_HVO0xL0ERPEYgb_QlxMI_c-NxK9KAzsVGs38CrHLG6IYTgmf7pn5ZnZOE6J9xbad8GuPO72mbnPl4qMuMrIDs_wFB5zF28huzMddi_QRfkzMIrO2BQ/s2048/WhatsApp%20Image%202022-11-30%20at%2010.29.35.jpeg" style="clear: right; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="923" data-original-width="2048" height="144" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEie6ow-sqKoHteCA7on60ETgt7vcGoRLbkCw2ysQnvAHAP1vXf82Qo71DDFnqUb761JUUaCJ_HVO0xL0ERPEYgb_QlxMI_c-NxK9KAzsVGs38CrHLG6IYTgmf7pn5ZnZOE6J9xbad8GuPO72mbnPl4qMuMrIDs_wFB5zF28huzMddi_QRfkzMIrO2BQ/s320/WhatsApp%20Image%202022-11-30%20at%2010.29.35.jpeg" width="320" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Karamusli yolunda tarlalar.</td></tr></tbody></table><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-size: medium;"></span></div><span style="font-size: medium;"><br />
<o:p></o:p></span><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Karanlık basmaya başlayınca
Karamusli'ye doğru yüksek bir tepeye oturup o günlere döndüm. Pirinç tirlerinde
su içinde gün boyu yabani otların yolunması oldukça yorucu bir işti. Yolunan
otların tir kenarlarına taşınması da öyle. Yediğimiz dutları ve erikleri
düşündüm. O dumanı tüten ekmeği ve iyi kalpli değirmenciyi, arabayı hazırlayıp
eve doğru yola çıkışımızı gözümün önüne getirdim. Araba ile eve dönüşümüzü ve o
zorlu yokuşu çıkışımızı adeta yeniden yaşadım. Yine bütün benliğimi bir hüzün
sardı. Ağlamaklı oldum. Bu ata topraklarından uzaklarda ömür tüketmek zorunda
kaldığıma yandım. Kaderin bir cilvesi Türkiye’de birçok yerde yaşadım.
Yalnızlık duygusu hiç yakamı bırakmadı, kendimi çoğu zaman boşlukta ve gurbette
hissettim. Hep buraların özlemini çektim. Şimdi de atalarımızın asırlarca
yaşadıkları bu yerlerin artık bizim olmadığı gerçeği içimi acıtıyor. Ne yazık
ki bunları yaşamak bizim kuşağımızın kaderiymiş.</span></p><span style="font-size: medium;"><div style="text-align: justify;"><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiGvL7YA3UZ0IvxHft8cOITxkmnk97hCCKheGgYozIGYp0LCWJCCzVG-moZ4wxpXaDVIaUVGpN8tv3hoEPnIvJVHDih5sT9LwO0Fmg0IOt1-K2ktqLFSxxqI-NCIgYAY4ZR67DR_rAMG0ft3cJL23RiBo_vgy4TL844rBABRt_6oJ3G-BjDoBd8MWTu/s1600/WhatsApp%20Image%202022-11-30%20at%2010.28.15.jpeg" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="721" data-original-width="1600" height="144" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiGvL7YA3UZ0IvxHft8cOITxkmnk97hCCKheGgYozIGYp0LCWJCCzVG-moZ4wxpXaDVIaUVGpN8tv3hoEPnIvJVHDih5sT9LwO0Fmg0IOt1-K2ktqLFSxxqI-NCIgYAY4ZR67DR_rAMG0ft3cJL23RiBo_vgy4TL844rBABRt_6oJ3G-BjDoBd8MWTu/s320/WhatsApp%20Image%202022-11-30%20at%2010.28.15.jpeg" width="320" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Karamusli yolunda güvem dalları.</td></tr></tbody></table><br /> Karamusli yolunda, bir yamaçta
bulduğum “güvem” meyvesi, benim için ayrı bir sürpriz oldu. Bizim burada
"güvem" dediğimiz, yaban mersini meyvesi. Çocukluğumuzda bunları
toplar, ağzımızı burmasına rağmen yerdik. Bu meyveyi bulduğum için çok
sevindim. Şeker hastalığına iyi geldiği için eşim için pazardan aldığım bu
meyveden bir miktar topladım. Çeltikçi'den eşime güvem götüreceğim için mutlu oldum. Güvem, bizim evde çok konuşulur çünkü eşim sürekli güvem
kelimesini unutur.</div><o:p></o:p></span><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Karmusli’ya
giden yolun iki tarafında değişik bölmeler halinda, bir tablo gibi bereketli
tarlalar uzanıyor. Bu tarlalar bir zamanlar bizim insanlarımız tarafından
işleniyor ve her türlü ürün yetiştiriliyordu. Çeltik tarlalarımız ise Karamusli’den
Kazovasına kadar dere kenarının iki yakasında bulunuyordu. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Birden karşı
tepede bir koyun sürüsü belirdi. Ürünü kaldırılmış tarlalarda otlayan ve sanki
hepsinin boynunda çıngıraklar olan bir sürü bu. Akşamın alaca karanlığında
çıngırakları ile adeta bir saz eserini notasına göre çalıyorlar. Çobanların bağrışmaları
ve köpek sesleri müziğe eşlik ediyor. Aklıma, gençlik yıllarında kendi sürümüzü
otlatan babam geldi. Babam bu çobanlık günlerini nasıl özlemle anlatırdı.</span></p><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgN_ZzTtqipOmRQ-6kqTIrqrB5NbUjd7VmVkCOxJeOyl1TLQd0V_w5yLiFFfIg3a6cHfHuogD5kZYYsywl51MBHLBIo-eo3FK4U2SiLIO0JmTsBhTOMWVIFZc33ze_BC_6MOZxfCl1c6e7HOysGNI0UGIwXEqY3KdtazlbD-iSqVHE59LINeBpWTktf/s2048/WhatsApp%20Image%202022-11-30%20at%2010.27.47.jpeg" style="clear: right; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="923" data-original-width="2048" height="144" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgN_ZzTtqipOmRQ-6kqTIrqrB5NbUjd7VmVkCOxJeOyl1TLQd0V_w5yLiFFfIg3a6cHfHuogD5kZYYsywl51MBHLBIo-eo3FK4U2SiLIO0JmTsBhTOMWVIFZc33ze_BC_6MOZxfCl1c6e7HOysGNI0UGIwXEqY3KdtazlbD-iSqVHE59LINeBpWTktf/s320/WhatsApp%20Image%202022-11-30%20at%2010.27.47.jpeg" width="320" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Karamusli yolunda koyun sürüsü.</td></tr></tbody></table><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-size: medium;"></span></div><span style="font-size: medium;"><br /> <o:p></o:p></span><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Akşam olmuş köyün ışıkları
yanmaya başlamıştı. Sanki burada yaşıyormuşum da Karamusli'deki işimi bitirmiş evime
dönüyordum. Mezarlık tarafından acele etmeden küüçüne (köy meydanı) doğru
yürüdüm. İnsanlar evlerine gitmek için aceleyle yürüyordu. Hiç tanıdık sima yoktu ve
Türkçeden başka bir dil konuşuluyordu. Burası benim köyümdü ama benim insanım
yoktu. Bu gerçek yine içimi acıttı. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Camiyi geçip, küüçünden Odaönü
meydanına doğru seğirttim. Odaönü köşesinde bulunan evimizin soluna doğru dönünce
Aşaa Küüli Hasan (Hasan Dervent) dayımın evine ulaştım. Buraya gelene kadar
köyümün gece fotoğraflarını çektim. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span></span></p><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhbkxkrpzJXbkBWRe-q68i9_WNvAMvUKRYrj6ibT9KyMiOAPMg8yGNVxH07IEFD0vy4YnIsLWPK6dbRAHga6Hm3DzaYyWhjwVW9hR83LAt9-wLrBNPA77vkSw4BOLCB4XsJznhwSfCmQHzyzLZ-J9hfQUgI99Jo_KYcPhopuCRPU2bFHUKafMSCwroX/s2048/WhatsApp%20Image%202022-11-30%20at%2010.34.19.jpeg" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="923" data-original-width="2048" height="144" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhbkxkrpzJXbkBWRe-q68i9_WNvAMvUKRYrj6ibT9KyMiOAPMg8yGNVxH07IEFD0vy4YnIsLWPK6dbRAHga6Hm3DzaYyWhjwVW9hR83LAt9-wLrBNPA77vkSw4BOLCB4XsJznhwSfCmQHzyzLZ-J9hfQUgI99Jo_KYcPhopuCRPU2bFHUKafMSCwroX/s320/WhatsApp%20Image%202022-11-30%20at%2010.34.19.jpeg" width="320" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Çeltikçi'nin gece hali.</td></tr></tbody></table><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-size: medium;"></span></div><span style="font-size: medium;"><br />Begoviç ailesi beni aynı sıcaklıkla karşıladı.
Hasan dayı, gide gele bu insanlar üzerinde harika bir etki bırakmış. Hasan
dayıyı anlata anlata bitiremiyorlar. Buna hiç şaşırmadım. Ailemizin büyüğü ve köyümüzün
sayılan sevilen bir kişisi olan Hasan dayı, tam bir gönül adamıydı. Bana da
Hasan dayıma gösterdikleri itibarı gösterdiler. Küçüğü, büyüğü bütün aile beni
yakın bir akraba gibi ağırladı. Muradin Beyin torunları, Ahmet ve Sümeya
bana dedeleri gibi sarıldılar. Bütün aileye minnettarım. Allah razı olsun.<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhT2_pQlPhS_HSratd5ESb6g0e5QOwPwEEJvA5KVnbJHzeHnjYvYce0MxpgJecZr-F0rlUGELH6eUGLI9upJhG4bhz_A9QsvPpOO4e_6qOHKgIfLhfwctRJEqLabj1k9e9gbSKfLMBO24e9ZD0BplPcGs2Zv3edx7klnQ27ct_N1OzlMNEzkQsgwQCO/s2048/WhatsApp%20Image%202022-11-30%20at%2011.19.01.jpeg" style="clear: right; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="1326" data-original-width="2048" height="207" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhT2_pQlPhS_HSratd5ESb6g0e5QOwPwEEJvA5KVnbJHzeHnjYvYce0MxpgJecZr-F0rlUGELH6eUGLI9upJhG4bhz_A9QsvPpOO4e_6qOHKgIfLhfwctRJEqLabj1k9e9gbSKfLMBO24e9ZD0BplPcGs2Zv3edx7klnQ27ct_N1OzlMNEzkQsgwQCO/s320/WhatsApp%20Image%202022-11-30%20at%2011.19.01.jpeg" width="320" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Muradin Beyin torunları Sümeya ve Ahmet ile.</td></tr></tbody></table><br /><o:p></o:p></span><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">O gece yatağıma heyecanla girdim.
Altmış yedi yıl sonra köyümde uyuyordum. Defalarca uyandım. Nerede olduğumu
anlamaya çalıştım. Her seferinde heyecanlandım. Yıllardır geldiğim memleketimde
çok güzellikler yaşadım, karşıma hep iyi insanlar çıktı. Bugün yaşadıklarım,
daha önce yaşadıklarımdan çok farklı ve güzel oldu benim için.<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Yazının devamını okumak için lütfen <a href="http://huseyinsirvan.blogspot.com/2022/12/tekrar-celtikcide-2.html" target="_blank">tıklayınız.</a></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="mso-spacerun: yes;"><span style="font-size: medium;"> </span></span><o:p></o:p></p>Hüseyin Şirvanhttp://www.blogger.com/profile/00721119746824160368noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5811354224962983164.post-26236513568644591612022-10-28T13:45:00.000+03:002022-10-28T13:45:07.631+03:00MAKEDONYA, KÖPRÜLÜ, ÇELTİKÇİ KÖYÜNDE SÖYLENEN CUMHURİYET MARŞI<p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhX3bWhiTaLddrDuxSgrNhOOvsbLxbHE_bYf3W-FkKrNhWuDC0tVKe92Rtm3mrOGQ6-DQFi3XlPpt75lKstRcMX6cVrb6UDD0RNfFaheCZp8hqKVXUyuRLqWa6lx8_hBO86Wpai70pyeYarEenbCpFhvxD-KA_xqoIn_ROIVH9uQDFT6bC9ey1rCEBU/s373/WhatsApp%20Image%202022-10-28%20at%2013.35.56.jpeg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="320" data-original-width="373" height="275" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhX3bWhiTaLddrDuxSgrNhOOvsbLxbHE_bYf3W-FkKrNhWuDC0tVKe92Rtm3mrOGQ6-DQFi3XlPpt75lKstRcMX6cVrb6UDD0RNfFaheCZp8hqKVXUyuRLqWa6lx8_hBO86Wpai70pyeYarEenbCpFhvxD-KA_xqoIn_ROIVH9uQDFT6bC9ey1rCEBU/s320/WhatsApp%20Image%202022-10-28%20at%2013.35.56.jpeg" width="320" /></a></div><br /> Bu marşın, göçten önce Çeltikçi köyümüzün ilk okuluna gittiğim dönemde de söylendiğini hatırlıyorum. (1954)<p></p><p>Bizim köyümüzün insanları o zamanki Yugoslavya'dan Türklük bilinci ile göç ettiler. Yugoslavya'dan göç eden bütün Türkler aynı Türklük bilincine sahipti.</p><p>Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyetine ve Atatürk'e de büyük bir sevgi ile bağlılık duyguları besliyorduk. </p><p>Çünkü, Türk milletinin ve devletinin tarih sahnesinden silinmekten Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyet sayesinde kurtulduğunu biliyorduk.</p><p>"Karanlıktan kurtulduk biz, aydınlığa hazırız" cümlesi Cumhuriyetin getirdiği değerlerin ve aydınlığın nasıl farkında olduklarını gösteriyor.</p><p>Bu yüzden Cumhuriyeti yaşatmak birinci görevimizdir.</p><p>Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu yıllarda Makedonya'da, Türkler tarafından söylenen Cumhuriyet Marşı:</p><span><a name='more'></a></span><p><br /></p><p><i><b><span style="color: red;">“Türkler bugün Cumuriyeti kurdilar (kurdular),</span></b></i></p><p><i><b><span style="color: red;">Em (hem) kurdilar em da kanla yuurdilar (yoğurdular).</span></b></i></p><p><i><b><span style="color: red;">Kutli olsun ey millet, Gazi bayramınız bugün.</span></b></i></p><p><i><b><span style="color: red;">Tarihte yoktur şöyle böyle bir bayram bugün.</span></b></i></p><p><i><b><span style="color: red;">Karanlıktan kurtulduk biz. aydınlıa azırız (hazırız).</span></b></i></p><p><i><b><span style="color: red;">Kutli olsun ey millet, Gazi bayramınız bugün.”</span></b></i></p><p><br /></p><p>NE MUTLU TÜRK'ÜM DİYENE.</p><p>YAŞASIN CUMHURİYET. </p><p>BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN.</p>Hüseyin Şirvanhttp://www.blogger.com/profile/00721119746824160368noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5811354224962983164.post-17318407655831744612022-08-23T12:59:00.004+03:002022-08-24T15:33:00.974+03:00DR. ELVİN HASAN'IN KİTABI HAKKINDA DEĞERLENDİRME<p style="text-align: justify;"><span style="font-size: medium;"> <span style="text-indent: 35.4pt;"><b>KUZEY MAKEDONYA
CUMHURİYETİ’NDE TÜRKÇE EĞİTİMİN ÖRGÜTLENMESİ VE YÖNETİMİ.</b></span></span></p><p class="MsoNoSpacing" style="text-indent: 35.4pt;"><b><span style="font-size: medium;"><o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;"><b>Dr. Elvin HASAN</b><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;"><o:p> </o:p></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-size: medium;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEidkkgBRZMaToMYckQynyDGIOlVFgE3Bjy36wDQFTfi-pw5KhpDc6cwulTjZUnlIqN1MR47m49laSS4h-_rhK7AwPtvNyVBE4h-ut2ltnk-nyMN3Ey9SysNMo0Ki0Dba5Zxqf3d8pKee5ek1ciAcOhAERmjKIwaj1z1df51u2qOkBL1mqpPTX6aXX_U/s1538/WhatsApp%20Image%202022-08-23%20at%2012.38.33.jpeg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1538" data-original-width="1042" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEidkkgBRZMaToMYckQynyDGIOlVFgE3Bjy36wDQFTfi-pw5KhpDc6cwulTjZUnlIqN1MR47m49laSS4h-_rhK7AwPtvNyVBE4h-ut2ltnk-nyMN3Ey9SysNMo0Ki0Dba5Zxqf3d8pKee5ek1ciAcOhAERmjKIwaj1z1df51u2qOkBL1mqpPTX6aXX_U/s320/WhatsApp%20Image%202022-08-23%20at%2012.38.33.jpeg" width="217" /></a></span></div><span style="font-size: medium;"><br /><span style="text-indent: 35.4pt;">Son Makedonya gezimde,
Makedonya’da Türkçe eğitime yıllarca hizmet etmiş dostum emekli öğretmen Hamdi
Hasan’a konuk oldum. Benim için kısa fakat çok verimi bir buluşma oldu. Türk
Dünyası, Makedonya Türklüğü ve Türkçe eğitimi konularında fikir alış verişinde
bulunduk. Kendisine ve muhterem eşine çok teşekkür ediyorum.</span></span><p></p><p class="MsoNoSpacing" style="text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;"><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Ayrıca Hamdi Beyin bana, oğlu Dr.
Elvin Hasan’ın kitabını hediye etmesi güzel bir sürpriz oldu. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Dr. Elvin Hasan değerli bir
eğitimci ve siyaset insanıdır. Devletin üst kademelerinde önemi görevler
almaktadır. Kitapta, Balkanlarda Türklüğün 1500 yılı aşan tarihinin özeti
çarpıcı bir şekilde verilmiş.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Makedonya’da
Türklerin eğitim mücadelesi de rakamlarla bilimsel olarak anlatılıyor. Kitapta
anlatılan bazı dönemleri bizzat yaşamış biri olarak çok etkilendim. Kendisini
gönülden kutluyorum. Makedonya Türlüğü adına gelecek için ümitlendim. Sizin ve
daha nice okumuş, yetişmiş, Türklük bilincine sahip insanımız sayesinde,
Makedonya’da Türkler için daha güzel bir gelecek olacağına inanıyorum. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Dr. Elvin Hasan’ın “Kuzey
Makedonya Cumhuriyeti’nde Türkçe Eğitimin Örgütlenmesi ve Yönetimi” kitabından
bir bölümü sunuyorum. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;"><i><b>Hüseyin ŞİRVAN-23 Ağustos 2022</b></i><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="text-align: justify;"><o:p><span style="font-size: medium;"> <span></span></span></o:p></p><a name='more'></a><p></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><b>BALKANLARDA ÖĞRETMENLİK YAPAN VE BALKAN
MİLLETLERİNİ İYİ TANIYAN ETHEM NEJAT DER Kİ;</b><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><i><span style="font-size: medium;">“Biz aheste ve mazlum biçimde
yürürken memleketimizde neler oldu! Rumeli’de Makedonya muallimleri ne
inkılaplar yaptılar. Manastır-Selanik Treni sizi Filorina istasyonundan aşağı
götürürken karşınıza ufak bir köy, koca bir mektep çıkar, bir Bulgar köyünün
İdadi mektebi. Bütün Makedonya köylerini gezerseniz, sizi bir genç karşılar. Bu,
pek az ücretle çalışan köyün fedakar muallimi olan bir Darülfünun mezunudur. O
mekteplerin hocaları bir yandan fikri ve sosyal inkılabı yaparken, öte yandan
dağlarda gezen çetelerin akıl yoldaşı idi. <o:p></o:p></span></i></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><i><span style="font-size: medium;">Rumeli’de bizim köylerde
ismini yazmasını bilmeyen, elle yazılmış yazıları okuyamayan köy hocaları görev
yaparken, kasabalarda milliyetten, Türklükten bahsi ayıp ve günah sayan
daha yüksek derecede seciyesiz, miskin muallimler yüksek tabakanın çocuklarını
terbiye ederken, Makedonya Muallimleri daha kaba ve cahil olan Gayrimüslim
köylüleri insan yaptılar. Onlara seciye, fikir, emel verdiler.<o:p></o:p></span></i></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><i><span style="font-size: medium;">Sonuç ne oldu? Bizim hocalar
mağlup, onlarınki galip! Savaşı onlara kazandıran mektepleri, terbiyeleridir
(eğitimleri). Bizi de mağlup eden yine mektebimiz, medresemiz, terbiyemizdir
(eğitimimiz). Balkanların askeri orduları değil, muallim orduları galiptir.” <o:p></o:p></span></i></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;"><i><b>Ethem Nejat.</b></i><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;"><o:p> </o:p><span style="text-indent: 35.4pt;"><i><span style="color: #45818e;">“Geçmişte özellikle Osmanlı
İmparatorluğunun son döneminde eğitime yeterince önem vermediğimiz için
Balkanları ve birçok bölgeyi kaybettik. Bugün ve yarın eğitimimiz gerekli
seviyeye ulaşmazsa Makedonya’daki Türk Topluluğunun varlığı sorgulanır hale
gelecektir. Balkan ülkeleri 100 yıldır Türklere asimilasyon ve göç politikaları
uygulamaktadır.</span></i></span></span></p><p class="MsoNoSpacing" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><i><span style="color: #45818e; font-size: medium;"><o:p></o:p></span></i></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><i><span style="color: #45818e; font-size: medium;">Bunlarla baş edebilmesi için
Türk çocukları ve Gençler Türk kültürü ve bilincine sahip bireyler olarak
eğitilmelidir. Eğer Makedonya Türkleri bunu başarırsa gelecek nesiller refah
seviyelerini artırabilirler, bununla birlikte Türk nüfusu güçlenecek,
Makedonya’da kalıcı ve kurucu unsur olarak toplumda ve devlette saygınlık
kazanacak ve hak ettiği yeri alacaktır. Aynı zamanda yeni nesillerde Türklük
Bilinci güçlenmelidir. Burada en büyük görev Türk öğretmenlere ve ailelere
düşmektedir.”<o:p></o:p></span></i></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;"><i><span style="color: #45818e;">Dr. Elvin HASAN<span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span></span></i><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="text-align: justify;"><span style="font-size: medium;"><span style="mso-tab-count: 1;"> </span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="text-align: justify;"><span style="font-size: medium;"><span style="mso-tab-count: 1;"> </span><span style="mso-tab-count: 1;"> </span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="text-align: justify;"><o:p><span style="font-size: medium;"> </span></o:p></p>Hüseyin Şirvanhttp://www.blogger.com/profile/00721119746824160368noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5811354224962983164.post-44706517608350425112022-05-12T12:31:00.006+03:002023-10-09T14:40:41.124+03:00KÖPRÜLÜ’DE BİR CADDE<p><span style="font-size: medium;"> </span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-size: medium;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj61Tk3EUzkqTeHlLdoa20eefmEI7Mdkl-FCYXzs60pjUfgyPWNLbXRgWEw7Oh8T30BvraShuB9k0VD2rU3EcLtyG7B8Mse4bFjLzuC_0xuPxpeP6_StG8YGtH39TAw9SrETSqxBFX3jr-o3FEY_vX8T04dbGZCYFCVTt-0Er860xxa3vDNi4BuFiDWyA0/s965/279579341_5795788530436714_2423322431869854040_n.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="623" data-original-width="965" height="207" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj61Tk3EUzkqTeHlLdoa20eefmEI7Mdkl-FCYXzs60pjUfgyPWNLbXRgWEw7Oh8T30BvraShuB9k0VD2rU3EcLtyG7B8Mse4bFjLzuC_0xuPxpeP6_StG8YGtH39TAw9SrETSqxBFX3jr-o3FEY_vX8T04dbGZCYFCVTt-0Er860xxa3vDNi4BuFiDWyA0/s320/279579341_5795788530436714_2423322431869854040_n.jpg" width="320" /></a></span></div><span style="font-size: medium;"><br /><span style="background-color: white; color: #050505; font-family: "Segoe UI", sans-serif; text-indent: 35.4pt;">ВЕЛЕШКАТА УЛИЦА НА АДВОКАТИ И ДОМАЗЕТИ.</span></span><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;"><span style="background: white; color: #050505; font-family: "Segoe UI", sans-serif; line-height: 107%;"><span style="font-size: medium;">VELEŞKATA ULİSA NA ADVOKATİ İ DOMAZETİ<o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: 200%; text-indent: 35.4pt;"><span style="background: white; color: #050505; font-family: "Segoe UI", sans-serif; line-height: 200%;"><span style="font-size: medium;">VELES (KÖPRÜLÜ) AVUKATLAR VE İÇ GÜVEYİLERİ
SOKAĞI. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">"Başpiskopos Mihail"
Caddesi, eski "Vladimir Nazor", bir zamanlar avukatların, sanatçıların,
doktorların, marangozların, şekercilerin, kasapların yaşadığı bir caddedir.<span></span></span></p><a name='more'></a><span style="font-size: medium;"><o:p></o:p></span><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Önceleri bu sokakta bir Türk
nüfusu yaşıyordu. Evler tahliye edildikten sonra, o zamana kadar şehrin yüksek
kesimlerinde evleri olan Velesli yaşlılar tarafından satın alındı.
"Saarmale" (Sır mahalle) meydanından başlayıp "Dolni
Dukani"ye (Aşağı dükkânlar) kadar uzanan bu caddenin bu özelliğine ek
olarak, yirmi açık hukuk bürosunun yanı sıra, içinde Veles'te başka hiçbir
sokakta olmadığı gibi iç güveylerin (domazeti) yaşıyor olmasıdır. Her üç evde
bir ailelerin erkek çocukları olmadığı için, erkekler gelinin ebeveynleriyle
yaşamaya geldi. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Türkler zamanında sokak dardı,
avlular öndeydi ve her evin geniş bir çardağı vardı. Kentleşmeyle birlikte
cadde genişledi ve evler avlusuz kaldı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">YULİYANA MİOVSKİ<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">***<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-size: medium;">ESKİ KÖPRÜLÜ EVLERİNİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ.<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Velesli değerli araştırmacı
Yuliyana Miovski bu yazısında Köprülü’nün bir caddesini anlatıyor. Yazının
bütününde bu cadde ve caddede yaşayan Makedonlar anlatılıyor. Yazının biz
Türklerle ilgili bir bölümü ilgimi çekti.</span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-size: medium;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiXep7_x8KWsLI9TAj_V2ieQMK7atQ4wwQQLvRbXgbfW8KkTeiouDH5BbaZjsaxzZQqGRs_FLJeXwyOegsBYdOo6N6ubcP-LPe59jcbKj0FmXJ0YTKX0ntM4IZFi7TD5w5C-1763GgeI3DA102D__4RkGdeH91t-Z0Flkfmz6JGHq8AV91UjWoayDGhiVM/s974/276284683_5667696019912633_56833284245215804_n.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="571" data-original-width="974" height="188" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiXep7_x8KWsLI9TAj_V2ieQMK7atQ4wwQQLvRbXgbfW8KkTeiouDH5BbaZjsaxzZQqGRs_FLJeXwyOegsBYdOo6N6ubcP-LPe59jcbKj0FmXJ0YTKX0ntM4IZFi7TD5w5C-1763GgeI3DA102D__4RkGdeH91t-Z0Flkfmz6JGHq8AV91UjWoayDGhiVM/s320/276284683_5667696019912633_56833284245215804_n.jpg" width="320" /></a></span></div><span style="font-size: medium;"><br /> <o:p></o:p></span><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Burası şehrin batı yakasında
eskiden Türklerin yoğun olarak yaşadığı bir mahalle olan Sırmahalledir
(Saarmale). Saat Kulesinin arka tarafında kalmaktadır. Bu cadde Sırmahallede
başlayıp Aşağı Dükkânlar (Dolno Dükani) mahallesine kadar devam ediyor. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Göçle birlikte her yerde olduğu
gibi mahallenin de el değiştirdiğini anlıyoruz. Sokak, Türk ve Müslüman Sokağı
iken bir anda tamamen Hıristiyan Sokağı oluyor. Kasabanın birçok mahallesi bir
anda bu değişimi yaşıyor. Göç edenler nesiller boyu yaşadıkları evleri ve şehri
terk etmenin derin üzüntüsünü ve çaresizliği yaşıyorlar. Bir de göç etmeyerek
şehirde kalan Türklerin yaşadığı sarsıntıyı düşünün. Çoğunlukken azınlık
olmanın ağırlığını yaşamak çok kötü bir duygudur herhalde. Çok hazin bir tablo…<span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Köylerde de benzer üzüntüler ve
duygular yaşanıyor.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Türkler zamanında sokağın dar
olduğu, evlerin önünde avluların bulunduğu, her evin geniş bir çardağı olduğu
anlatılıyor. Birden gözümde eski bir Bursa Sokağı canlandı. Bu tam bir Türk
yerleşim yeri görüntüsüdür.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-size: medium;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhAAEUT_bTAety6F7Z-tp_2esw7lv-YWx1u7UA_6qxiNE1SjEvLHlSLgDmfdXwzsFVVpd7NxCj97zPXkUOiFx8zTxgAvIvr2_0YmH3wX9QbmKo5RMc2DTvwaS-jOfHZ5G7YPd8RvY6dgQ7I31qLLk9Y84yB0ToZQCFtN-8bJNwRzRCDbnZJ6jFIkvnErIs/s1080/330612815_913060996408006_6450870238032425380_n.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="850" data-original-width="1080" height="252" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhAAEUT_bTAety6F7Z-tp_2esw7lv-YWx1u7UA_6qxiNE1SjEvLHlSLgDmfdXwzsFVVpd7NxCj97zPXkUOiFx8zTxgAvIvr2_0YmH3wX9QbmKo5RMc2DTvwaS-jOfHZ5G7YPd8RvY6dgQ7I31qLLk9Y84yB0ToZQCFtN-8bJNwRzRCDbnZJ6jFIkvnErIs/s320/330612815_913060996408006_6450870238032425380_n.jpg" width="320" /></a></span></div><span style="font-size: medium;"><br />Türkler
asırlarca yaşadıkları yerlere kendi yaşama ve mimari anlayışlarına uygun
yapılardan oluşan mahalleler inşa ettiler. Hem üretim hem satış yapılan
çarşılar kurdular. Camiler, tekkeler, hanlar, hamamlar, çeşmeler yaptılar.
Halkın ihtiyaçlarına cevap veren, rahatça yaşayacağı şehirler kurdular ya da
olanı geliştirdiler. Köprülü’de de böyle olduğu anlaşılıyor. Burada eski Türk
evlerine ve yapılarına bugün de rastlıyoruz. Camilerden bir tek Kara Cami
kalmış, diğerleri değişik zamanlarda yıkılarak yerlerine başka yapılar
yapılmış. Köyden kasabaya gelenlerin hayvanlarını bağladığı hanların yerinde şimdi
apartmanlar yükseliyor. Avlularında ve yakınlarında bulunan asırlık çınarlar
günümüze kadar gelmiş, rüzgâr estikçe bizim eski günlerimizin hikâyesini
fısıldıyorlar adeta.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Köprülü’deki en
önemli Türk yapısı olan Saat Kulesi ise Makedonlar için de en önemli bir yapı
olma özelliğini koruyor. <o:p></o:p></span><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Biz Türkler
bütün Osmanlı coğrafyasında olduğu gibi, Köprülü’de de Müslüman, Hıristiyan
farklı milletlerle yüz yıllar boyu huzur içinde yaşadık. Çarşısı ve mahalleleri
ile tam bir Türk şehri yarattık. Bizimle birlikte yaşayan başta Makedonlar
olmak üzere bütün milletler bu yaşama biçimine ayak uydurdular. Bu yaşama
biçiminin etkileri bugün de Makedonların hayatında görülmektedir. Kimsenin
inancına, diline, kültürüne müdahale etmeyen Türk hoşgörüsü ile herkesin mutlu
olduğu zamanlar oldu. Her millet kendi dilini konuştu, kendi inancını yaşadı. Din
ve milliyet farkı gözetmeden sağlam dostluklar kuruldu. Türkçe diğer milletler
tarafından zorlama olmadan kendiliğinden benimsenen, konuşulan bir dil oldu.
Bütün Balkan milletlerinin dillerine girdiği gibi Makedoncaya da binlerce
Türkçe kelime girdi ve yaygın olarak bugün de kullanılıyor. Bugün Köprülü’de ve
Makedonya’nın birçok yerinde Türkler dışında, Türkçe konuşabilen çok insan var.</span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-size: medium;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgh7bZf17R4ehjBh9cUDOZkp6nGgUzlNRzu0BhQj_hcjnE08W-vBIiZ0eee36UNpZBNYlXP7I4uS0hZT8LtqEeU7YWZkFzmvMNbMoBCULHfkB8j4EiIi5jm2ka0seHY6f0IIajSpcNU_k28pGoonpIylXUc2GRH2KxMKQEVPd-MDtJ4tithnRnA-U0PM8c/s900/316098461_10228114165222311_7067789892871579699_n.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="715" data-original-width="900" height="254" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgh7bZf17R4ehjBh9cUDOZkp6nGgUzlNRzu0BhQj_hcjnE08W-vBIiZ0eee36UNpZBNYlXP7I4uS0hZT8LtqEeU7YWZkFzmvMNbMoBCULHfkB8j4EiIi5jm2ka0seHY6f0IIajSpcNU_k28pGoonpIylXUc2GRH2KxMKQEVPd-MDtJ4tithnRnA-U0PM8c/s320/316098461_10228114165222311_7067789892871579699_n.jpg" width="320" /></a></span></div><span style="font-size: medium;"><br /><o:p></o:p></span><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Yüz yıllarca
süren bu barış ortamı, başta Rusya, İngiltere ve Fransa olmak üzere Batının
emperyalist devletlerinin Balkanlara saçtıkları nifak tohumları yüzünden 19.
Yüz yılın ikinci yarısından itibaren bozuldu. Ondan sonra Balkanlarda huzur ve
barış hiç kalıcı olmadı. Saçılan nifak tohumlarının etkileri bugün de devam
ediyor. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Osmanlının
geri kalarak gücünü kaybetmesi, Batılı ülkelerin Balkanlarda etkili olmalarını
sağladı. Osmanlı dünyadaki gelişmelere ayak uyduramadı. Sanayi devrimini
kaçırdı. Matbaayı çok geç kabul etti. Türk kimliğinden uzaklaştı, kendi
insanını ihmal etti. Türkler, başta eğitim ve sağlık hizmetleri olmak üzere
birçok hizmetten mahrum bırakıldı. Her yerde, her bakımdan diğer milletlere
göre geri kalan Türkler, ancak cepheye asker gerekince hatırlandı. Uygulanan yanlış
politikalar sonucu buraları ve daha nereleri kaybettik. Anavatana göçmek
zorunda kaldık. Evler, sokaklar, şehirler ve köyler el değiştirdi. Oysa buralar
da Anadolu gibi Anavatan yaptığımız yerlerdi. Biz sıradan bir toprak parçası
kaybetmedik, bir Anavatan kaybettik. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-size: medium;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjFM2_5pslsfMpLrBc3xedNTHUcWpZ-tTq3k8QFdGHs6wGfSXA7pkbUJcMxd0gefGPblNSBpIGUirdkkshpGgwOquHY8v6NQYej99W3YttJO4Gt1EUdFjTeyuNOcPsMgbWOryXd9Q50AsYGhouL8pDvC2sXDrxru5Cvak16hU2Mt1zY73kMDO4jmpqPKvI/s720/307978961_6185506191464944_1292889546395793037_n.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="481" data-original-width="720" height="214" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjFM2_5pslsfMpLrBc3xedNTHUcWpZ-tTq3k8QFdGHs6wGfSXA7pkbUJcMxd0gefGPblNSBpIGUirdkkshpGgwOquHY8v6NQYej99W3YttJO4Gt1EUdFjTeyuNOcPsMgbWOryXd9Q50AsYGhouL8pDvC2sXDrxru5Cvak16hU2Mt1zY73kMDO4jmpqPKvI/s320/307978961_6185506191464944_1292889546395793037_n.jpg" width="320" /></a></span></div><span style="font-size: medium;"><br />Şimdi “Osmanlı
muhteşemdi” diyenler var.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Hangi Osmanlı
muhteşemdi. Kuruluş ve yükselme dönemindeki Osmanlı için doğru olabilir ama son
yüz yıllar için doğru mu acaba. Son yüz yıllarda zavallı, “hasta adam” Osmanlı
vardı. Mevcut yapısı ile yıkılmaya yok olmaya mahkûm bir Osmanlı… Sonunda
yıkıldı da. <o:p></o:p></span><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Mustafa Kemal
Atatürk ve arkadaşları Türk Kurtuluş Savaşını başlatıp, zafere ulaşmasaydı
Anadolu’yu da kaybetmiş olacaktık. Göç edecek bir vatanımız da olmayacaktı.
Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet, milletimiz için olduğu kadar dünyadaki diğer
mazlum milletler için de bir ümit ışığı oldu. Cumhuriyetle Türk Rönesans’ı
yaşandı.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-size: medium;">“Tarih tekerrürden ibarettir derler, ibret
alınsaydı hiç tekerrür mü ederdi.”<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Bugün, yaşanan
tarihi olaylardan ders alınmadığını görmek çok üzücü… <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Bir Osmanlı hayranlığı sürüp gidiyor. Ölen
Osmanlıyı diriltme gibi bir ham hayal peşinde koşanlar var. Aslında bu Osmanlı
hayranlığının altında Türk milletine ve Türkiye Cumhuriyetine düşmanlık
yatmaktadır. Türk milletinin dışlandığı kozmopolit bir yapıya özlem
duyuluyor.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Günümüzde de,
uygulanan yanlış politikalar yüzünden Osmanlının son günleri gibi zor günler
yaşıyoruz. Tarihten ders alarak doğru politikalar üretmek zorundayız.
Cumhuriyetin kuruluş ayarlarına dönmemiz gerekir. Köprülü’de, Makedonya’da ve
daha birçok yerde yaşadığımız felaketleri bir daha yaşamak istemiyoruz. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Balkanları kaybedince sığınacak bir
Anavatanımız vardı. Artık sığınacak başka bir vatanımız da yok. Bu yüzden Cumhuriyete
sıkı sıkıya sarılmamız gerekir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">Hüseyin ŞİRVAN<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-size: medium;">12 Mayıs 2022<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;"><o:p><span style="font-size: medium;"> </span></o:p></p>Hüseyin Şirvanhttp://www.blogger.com/profile/00721119746824160368noreply@blogger.com0