28 Aralık 2021 Salı

KÖPRÜLÜ’DE DERBENT MEVKİİ ( DERVENT – DERVEN)

 

Potok köprüsü ve Derbent Mevkii.

Derbent (derbend), dar geçit, boğaz demektir. Azerbaycan’dan Anadolu’ya, Anadolu’dan Balkanlara Türk milletinin yaşamış olduğu bütün coğrafyalarda, Derbent adını taşıyan çok sayıda yer vardır.

Makedonya’nın Köprülü kasabasında da Derbent adını taşıyan bir mevki bulunmaktadır. Bugün Makedonlar da Derbent adını “Derven” şeklinde telaffuz ediyor ve buraya Derven diyorlar.

Köprülü (Veles) kasabası Makedonya’nın tam ortasında, içinden Vardar nehri geçen çok güzel bir kasabadır. Şehrin iki yakası köprülerle bağlandığı için atalarımız buraya Köprülü demişler.

Türk tarihine baktığımız zaman, Türklerin yerleştikleri veya fethettikleri yerlerin isimlerini pek değiştirmediklerini görürüz. Sadece telaffuzunu Türkçeleştirirler. Mesela İlkonyum’u Konya, Sangaryos’u Sakarya, Angora’yı Ankara, Skopye’yi Üsküp, Ştip’i İştip yaptıkları gibi. Bazen de o coğrafya parçalarına kendi isimlerini verirler. Bunlardan biri da Köprülü’dür.

Kuruluşundan itibaren şehrin adı Villazora idi. Daha sonra Veles’e dönüştü. Osmanlı zamanında Köprülü oldu. Makedonlar Kupurli şeklinde telaffuz ettiler.  

Balkan savaşından sonra şehrin adı tekrar “Veles” oldu. Tito döneminde “Tito Veles” yapıldı ama Yugoslavya dağılınca başındaki Tito kaldırılıp tekrar Veles’e çevrildi. Bugün resmi adı Veles’tir.

Köprülü’nün doğu yakasında bulunan Pazar yerinin yanından küçük bir dere Vardar’a dökülür. Bu dereye bizimkiler ve Makedonlar “Potok” diyor. Potok Makedoncada dere demektir. Pazar yerinin hemen üst tarafında derenin oluşturduğu, iki yanı sarp yamaçlardan oluşan vadinin girişi bulunmaktadır. Bu giriş kısmı tam bir derbenttir, yani sarp geçittir. Atalarımız bu sarp geçidin bulunduğu yere özelliğinden dolayı Derbent adını vermişler. Burası elan aynı isimle anılıyor. Ama kelime zamanla değişikliğe uğrayarak halk arasında “Dervent” şeklinde de söylenir olmuş. Nasıl Köprülü, Köpürlü, Köpürli, şeklinde de telaffuz edilmişse, Derbent de Dervent şeklinde telaffuz edilmiştir. Makedonlar da Dervent kelimesinin sonundaki (t) harfini atarak Derven demişlerdir. Bugün de bu mevkie Derven demeye devam ediyorlar.

Galat, yanlış, yanlışlık, dil yanlışı demektir. Yanlış olduğu halde herkesçe benimsenip kullanılan kelimelere de galat-ı meşhur denmektedir. Köprülü ve Derbent kelimelerinin Köpürlü, Dervent olarak kullanılması bir galat-ı meşhurdur. Ama doğrusu Köprülü ve Derbent’tir. Doğru haliyle kullanmamız gerekir.

Köprülü Derbent Halveti Dergâhı

Derbent’in giriş kısmında Potok üzerinde bir köprü bulunmaktadır. Bu köprünün üst tarafının sol yamacında Köprülü ve köylerinde yaşamış olan Türkler için çok önemli olan büyük bir yapı yükselir. Bu yapı, tarihi Derbent Halveti Dergâhıdır. Bu dergâh Derbent adını, bulunduğu mevkiden almaktadır. Burası dergâh kurulduğu zaman şehrin dışında kalıyordu. Eskiden Hıristiyan manastırları gibi Müslüman tekkeleri de şehrin dışında, gözlerden uzak ücra yerlere yapılırdı. Bu dergâhın da aynı anlayışla bu geçide yapıldığı anlaşılıyor.

Yeni binalarla  kuşatılmış Derbent Dergahı.

  

 Dergâhın son şeyhi, Şeyh Ahmet Babadır. Şeyh Ahmet Baba, onu tanıyanlar tarafından çevresinde sevilen sayılan dürüst bir insan olarak anlatılmaktadır. O ve ondan önceki şeyhler, kendilerine bağlı insanlara iyiliği, doğruluğu, doğru yaşamayı, birlik ve beraberliği benimseterek güzel hizmetler vermiştir. Tekkenin babadan oğula geçme, biat sistemi ve şeyhlerin kutsallaştırılması eleştirilse de o dönemde halkın eğitim düzeyi ve şartları düşünüldüğünde bu kurumun faydalı işler yaptığını söyleyebiliriz. Tabi zamanla bütün tarikatlarda yaşanan bozulma ve sapmaların burada da yaşandığını söylememiz gerekir.

Şeyh Ahmet Baba 1950 yılında ölünce babadan oğula geçme sistemi doğrultusunda yerine oğlu Alaeddin geçmiştir.

 Şeyh Ahmet babanın hastalığında Tarikatın ileri gelenlerinden bazıları Alaeddin’e itiraz ederler. Alaeddin’in bu iş için uygun olmadığını, posta Şeyh Ahmet Babanın kardeşi Hamdi’nin geçmesinin daha doğru olacağını söylerler. Onlara göre Hamdi Amca (Amdi Ajo), bilgisi ve düzgün yaşayışı ile bu işe daha uygundu. Alaeddin, el bebe gül bebe büyümüş, nerede akşam orada sabah yaşayan bilgisiz ve uçarı bir insandı.

Kardeşi ve bu teklifi yapanlar gittikten sonra, Şeyh Ahmet Baba kardeşi Hamdi için, “kardaşa bak benim evlatlarımın rızkında gözü var” diyerek şeyhlik makamını bir rızık kapısı olarak gördüğünü açıkça ifade etmiştir. Bu ifade, şeyhliğin, bütün şeyh hanedanları için bir geçim kapısı haline geldiğinin itirafıdır. Hangi tarikat olursa olsun.

Dergahtan kalan kapı.

Tarihi tekke binaları 1957 yılında Alaeddin Yayıntaş tarafından Hıristiyanlara satıldı. Üsküp’te yaşayıp Üsküp’te ölen ve aynı zamanda bir öğretmen olan Şeyh Haydar Baba; “Dergâhın bir vakıf halinde yaşatılması mümkündü, ama bu mekânı satmakta kararlı olan Alaeddin Yayıntaş’ı ikna edemedim” demiştir.

 Şimdi burada bu yapılar sistemini bölüşmüş olan üç Hıristiyan aile yaşamaktadır. İlk gittiğimde tekkenin yolunu sorduğum Köprülülü bir Türk; “ne tekesi be, teke meke kalmadi, bey satti orasını, şimdi orda Krıstiyanlar oturuy. Türbeleri bile yıktilar” demişti. Üç yüz yıllık bir mekân için çok üzücü bir son. Bir de 2016 yılında tekke binalarının fotoğraflarını çekerken bir Makedon, “neden benim evimin fotoğrafını çekiyorsun” demez mi. “Ama bu evler eskiden bizimdi” deyince, “öyle mi, o zaman çekebilirsin” demişti. Evet, o binalarda şeyh hanedanından çok bizim dedelerimizin emeği vardı.

Potok (Dere)  

Derbent mevkiinin ilerisinde Potok’un yani derenin oluşturduğu iki yanı sarp yamaçlardan oluşan bir vadi bulunmaktadır. Bu vadiyi barındıran tepelerin ardında Karaslar, Bekirli ve Kuridere köyleri bulunmaktadır. Bu köylerde yaşayan Türkler Köprülü’ye kestirmeden ulaşmak için, vadinin tabanındaki dere yatağını kullanırdı. Burası, pazara alış veriş için gelenler ile mallarını pazara ulaştırmak isteyenler için önemli bir yoldu. Yağmurların çok yağdığı mevsimlerde sel tehlikesi ya da yamaçlardan kayaların yuvarlanma ihtimali olsa da bu kestirme yol kullanılırdı. Ya Derbent Dergâhının ya da üst tarafta bulunan meydan çeşmesinin önünden geçerek pazara ulaşılırdı. Bu çeşmenin alınlığında kiril alfabesi ila Четкушева Чешма (Çetkuşeva Çeşma) yazmaktadır. Burada rastladığım Köprülülü Türkler çeşmenin adının, arkadaşlık çeşmesi, ya da dostluk çeşmesi anlamına geldiğini söyledi. Bazıları da burada toplanıp sohbet ettikleri için sohbet çeşmesi dediklerini anlattı. Bazı Makedon metinlerinde akçaağacın yanındaki Akçaağaç çeşmesi olarak geçiyor. Bu çeşmenin, mahalle sakinlerinin toplandıkları bir meydan çeşmesi olduğu anlaşılıyor.

Çeşme önünde Köprülülü hemşehrilerimle.

Şimdi Potok vadisinin iki yakası da içerlere kadar gecekondularla dolmuş. Potok çok cılız bir şekilde vadinin tabanındaki beton yolda, dar bir kanaldan akmaya çalışıyor.

28 Aralık 2021

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder