Hava alanında uçağımızın kalkış saatini bekliyoruz. Yolcular bekleme mekânındaki masalarda birer ikişer oturuyor. Herkes kendi havasında...
Yan tarafımızda kalabalık bir grup var. Masanın
etrafında oturanlar en başta oturmuş bir kişinin etrafında toplanmış, bütün
dikkatlerini ona vermiş görünüyor. Sıradan, temiz, adamlık elbiselerini giyip
çıkmışlar.
Masanın
başında oturan kişi ise onlardan çok farklı görünüyor. Son moda açık renk bir
takım elbise giymiş. Gömleği ve kravatı
da çok şık… Gözünde Rayban güneş gözlükleri, bakımlı yüzü ve saçları ona bir
film sanatçısı havası veriyor.
Etrafındaki kişilerin ezik, boynu bükük
duruşlarının aksine onda kendinden emin bir tavır var. Hep o konuşuyor,
diğerleri başları yanda, ağızları açık sadece dinliyor.
İlgimi çektiği
için konuşmalarına kulak kabarttım. Kendinden söz ediyor. “Ben fakir” diye söze
başlıyor hep. Sık sık bu “ben fakir” tabirin tekrar ediyor. “Ben Fakir
Köprülü’deyken, ben fakir filan yerdeyken, ben fakir şöyleyim böyleyim, şöyle
oldu, böyle oldu diye anlatıyor. Araya “Hak erenler” diye başlayıp bir dini hikâye
sıkıştırıyor. “Benim için maddiyat hiç önemli değildir. Paraya önem vermem.
Harcarken fazla düşünmem” diyor. Etrafındakiler elleri göğüslerinde boynu bükük
dinemeye devam ediyor. Rayban gözlüklü, artist kıyafetli “Fakir” anlatıp
duruyor. Ben fakir…
Uçak saati gelince
kalkıştılar. Usulca birinin yanına yaklaştım ve bu zatın kim olduğunu sordum. “Köprülülü Şeyh Aleydin Baba, bizim şeyhimiz” dedi. “Çok muhterem ve derin bir insandır diye
ilave etti.”
Başta
Rayban gözlüklü fakir şeyh, arkasında ona bu güzel fakirliği sağlayan sıradan
kıyafetli adamları uçaklarına giderken ben olduğum yerde arkalarından baka
kaldım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder