1970’li
yılların başları Adana’nın ilçelerinin birinin lisesinde veli toplantısı
yapılıyor. Veliler çocuklarının durumunu öğrenmek için ders öğretmenlerinin
bulunduğu sınıfları dolaşıp duruyorlar. Matematik, Resim ve Beden eğitimi öğretmenleri
aynı sınıfta velilerin gelmesini bekliyorlar.
Resim öğretmeni Nihal Hanım oldukça
heyecanlıdır çünkü bu onun ilk veli toplantısıdır. Daha önce böyle bir tecrübe
yaşamadığı için biraz da tedirgindir. Yavaş yavaş gelmeğe başlayan veliler daha
çok matematik öğretmeninin masası etrafında yoğunlaşınca biraz şaşırır. Beden
eğitimi öğretmeni ile kendisine bazı veliler öylesine nezaketen çocuklarının
durumunu sorarlar. Çoğu da branşlarını öğrenince bir şey sormadan dönüp
giderler.
Duruma canı sıkılmış
otururken içeriye kızgın bir veli girer, hangi öğretmene gitmişse çok düşük
notlarla karşılaşmış. Matematik öğretmeninden de aynı şekilde odlukça düşük bir
not işitince iyice söylenmeye başlar. Ortamı yumuşatmayı düşünen beden eğitimi
öğretmeni:
- Çocuğunuz benden yedi almış der. Veli;
-
Siz hangi derse giriyorsunuz? Diye sorar,
öğretmen:
-
Beden eğitimi
cevabını verince veli;
-
Geç onu der ve resim
öğretmeni Nihal hanıma dönüp:
-
Sizden nasıl? diye
sorar. Nihal Hanım;
-
Beni de geçin
beyefendi diyerek oradan uzaklaşır.
Bir resim öğretmeni
olarak ben de yıllarca benzer davranışlara şahit oldum.
Yıllar sonra
televizyonda “Küçük Şeyler” isimli
bir programda aynı konu işlenince, otuz yıldan fazla bir zaman geçmesine rağmen
aynı anlayışın devam ettiğini anladım. Çünkü bu programda “ne zaman matematik, fizik, kimya, edebiyat gibi derslerde oluşan veli
kuyrukları resim, müzik, beden eğitimi derslerinde de oluşacak işte o zaman
sanatta ve sporda dünyada söz sahibi olacak kadar kültürlü bir toplum olacağız”
mesajı veriliyordu.
Veliler arasında
yaygın olan bu anlayış maalesef öyle görülüyor ki şimdi Milli Eğitim
Bakanlığınca da benimsenmiş görülüyor. Her tarafta ihtiyaç olmasına rağmen bu
branşlarda çok az sayıda öğretmen ataması yapılmaktadır. Son olarak yedi yüz
açık olduğu söylenen müzik branşında sadece elli atama yapıldı.
Yıllardır yanlış ve sakat bir sınav
sistemine bağlı olarak yetiştirdiğimiz bunalımlı nesiller sanattan ve spordan
uzaklaşmanın acısını çekiyor. Beyinlerini en üstün bilgilerle doldursak da
gönüllerini sanatın yüce güzellikleriyle doldurmadıkça hiçbir zaman tam insan
olamazlar. Bir yönleri daima eksik kalır. Resim, müzik ve beden eğitimi
derslerinin kazandırdığı davranışlar çocuğu insan yapan davranışlardır. Bunlar
zamanında kazanılırsa hayat boyu kalıcı olur. İleri yaşlarda kazanılması hem
zordur hem de kazanılsa da kalıcı olması mümkün değildir.
İleride çok para
kazanma maddeci anlayışından, mutlu olma ve çevresine mutluluk verme anlayışına
geçip, yaygınlaştırmamız gerekir. Ancak o zaman huzurlu ve mutlu bir toplum
oluruz.
Hüseyin Şirvan - 2005
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder